14. Hukuk Dairesi 2017/2365 E. , 2020/2173 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 07.12.2012 gününde verilen dilekçe ile elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 31.03.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 6 adet taşınmazda elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesini talep ve dava etmiştir.
Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasanın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK"nin 27. maddesinde ise adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olarak hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş olup, bu hak yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini, kararların somut, açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
7201 sayılı Tebligat Kanununda 6099 sayılı Kanun ile yapılan ve 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik uyarınca "Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir. Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır." (m. 10)
Tebligat Kanununun değişik 21/2. maddesi gereğince; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır."
Aynı Kanunun 35. maddesi gereğince; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.” (m. 35/1)
"Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır." (m. 35/2)
Tebligat Kanununun "İlanen tebligat" başlıklı 28. maddesinde ise; "Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır.
Yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılamayan ve ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamayan kimsenin adresi meçhul sayılır.
Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tesbit edilir. (Değişik ikinci cümle: 19/3/2003-4829/9 md.) Bununla beraber tebliği çıkaran merci, muhatabın adresini resmî veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir.
Yabancı memleketlerde oturanlara ilanen tebligat yapılmasını icabettiren ahvalde tebliği çıkaran merci, tebliğ olunacak evrak ile ilan suretlerini yabancı memlekette bulunan kimsenin malüm adresine ayrıca iadeli taahhütlü mektupla gönderir ve posta makbuzunu dosyasına koyar." hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece davacıya ... ve ..."in davaya dahil edilmesi için HMK 119/1-b maddesi gereğince 1 haftalık kesin süre verildiği, süreye uyulmadığı takdirde HMK 119/2. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği ihtar edildiği, davacı vekili tarafından 05.12.2013 tarihli dilekçe ile şahısların davaya dahil edildiği, dahili davalılara 10.12.2013 tarihinde tebligat çıkarıldığı ancak ..."ya çıkarılan tebligatın adresten tanınmadığından bahisle iade edildiği anlaşıldığından HMK"nin 119/2. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Fakat ihtarın davacıya 20.12.2013 tarihinde tebliğ edildiği, davacının 05.12.2013 tarihli dahili dava dilekçesiyle ... ve ..."yi TC. kimlik numaralarını da belirterek davaya dahil ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece ad ve adresi bildirilen dahili davalı ..."ye çıkarılan tebligatın iade edilmesi halinde yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uygulanarak tebligat yapılması gerekirken yazılı gerekçeyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 25.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.