4. Ceza Dairesi 2013/7761 E. , 2014/4722 K.
"İçtihat Metni"
Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonunda mahkumiyetine dair, ... Asliye Ceza Mahkemesince verilen 05/06/2008 gün ve 2007/173 esas, 2008/246 karar sayılı hükmün, temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesinden sonra, Kanun yararına bozulmasının talep edilmesi üzerine,
Dairemizin 12/11/2012 gün ve 2012/21911 esas, 2012/24327 sayılı kararıyla;
" Gereği görüşüldü;
Sanıklar ... ve ... hakkında, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca mağduru birlikte tehdit etme suçundan 5237 sayılı TCK"nın 106/2-c, 58 maddelerinin uygulanması istemi ile dava açıldığı, mahkemece sanıkların aynı suçlamalarla ilgili hükümlülüğüne karar verildiği, sanıkların her ikisinin de hükmü temyiz ettikleri, ancak sanık ..."nın yasal süresinden sonra hükmü temyiz ettiği gerekçesi ile mahkemece temyiz isteminin reddine karar verildiği, sanığın bu kararı temyizi üzerine Dairemizin 23.11.2011 tarih ve 21039/22072 sayılı kararı ile ;
... hakkında yerel mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin kararına karşı yapılan itirazın reddine, sanık ... hakkında ise,
a-Sanığın suç tarihi itibariyle sabıkasının olmaması karşısında, mahkemece "Sanıkların sabıkalı oluşu, suç işleme yönündeki olumsuz tutumu göz önüne alınarak " denilerek yasal olmayan gerekçe ile ertelemeye yer olmadığına karar verilmesi,
b-Sanığın yakınanı "hep beraber kırılır, dökülürüz veya hep beraber yanarız" sözleriyle tehdit ettiği kabul edilen olayda, tehdit içeren sözlerinin sair tehdit niteliğinde olduğu gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
c-Sanığın üzerine atılı suçun, tekerrüre esas alınan mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden önce işlendiği, dolayısıyla sanığın mükerrirlere özgü infaz rejimine tabi tutulamayacağının gözetilmemesi,
Gerekçeleri ile bozma kararı verildiği, bu şekilde birlikte suç işleyen sanıklardan ... hakkındaki hükmün bozulduğu, sanık ... hakkındaki hükmün ise kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nın 325. maddesi "Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbiki kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından istifade ederler." şeklindedir.
Maddenin uygulanabilmesi için
-Birden fazla sanığın aynı suçu işlemiş olması,
-Aynı mahkemede yargılanıp aynı ilamla mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
-Hükmün temyiz edilebilir nitelikte olması,
-Kanuna muhalefet edilmesi nedenine dayalı bozma kararının, sanıkların lehine olması,
Gerekir.
Bozma kararının, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesi için bu hususun açıkça bozma kararında belirtilmesine ya da sanığın talep etmesine gerek yoktur. Mahkemenin kendiliğinden anılan düzenlemenin gereğini yerine getirmesi mümkündür.
Somut olayda; sanıkların birlikte suç işledikleri, aynı mahkemede yargılanıp birlikte mahkum oldukları, hükmün temyizi kabil olduğu, Dairemizce kanuna muhalefet edilmesi nedeniyle temyiz eden lehine bozulduğu, diğer sanık ..."nın süresinde hükmü temyiz etmediği anlaşılmaktadır. Dairemizce suçun niteliğine ilişkin ilamın (b) bendi ile yapılan bozmanın aynı suçu sanık ... ile birlikte işleyen sanık ..."un hukuki durumunu da etkilemesi nedeniyle temyiz davası açma hakkından yararlanamayan sanık ... için, yasal şartları oluştuğundan 1412 sayılı CMUK"nın 325. maddesi gereğince bozma kararının sirayet ettirilmesi suretiyle mahallinde yargılamaya devam edilerek yeni bir hüküm kurulması mümkündür.
İncelenen dosyada, yasaya aykırılığı, hükmün kesinleşmesini ve infazını engelleyen usule ilişkin yasal düzenleme mevcut iken, bu yolun kullanımına başvurulmaksızın olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilmesi mümkün değildir.
Açıklanan gerekçelerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE " karar verilmiştir.
I-İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18/02/2013 gün ve 2012/168022 sayılı yazısı ile;
" İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun 325.maddesi gereğince bozma kararının, hükmü temyiz etmeyen sanık yararına sirayetinin mümkün olduğu hallerde, temyiz incelemesinden geçmeyen kararın, kanun yararına bozma yasa yoluna konu olup olamayacağının belirlenmesine ilişkindir.
Uyuşmazlığın çözümü için "kanun yararına bozma" kurumuna ilişkin yasal düzenlemeye bakıldığında;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kanun yararına bozma" başlıklı 309. maddesi, "(1) Hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay"ca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirir.
2-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay"ın ilgili ceza dairesine verir.
3-Yargıtay"ın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.
(4)……....." hükmünü içermektedir.
Bu maddeye göre, kanun yararına bozma yasa yoluna başvurabilmek için iki koşulun bir arada bulunması gerekmektedir.
Bunlar;
1-Ceza hakimi yada mahkemesi tarafından verilmiş karar yada hükmün bulunması,
2-İlgili karar yada hükmün istinaf yada temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş olması koşullarıdır.
5320 sayılı Kanun"un 8.maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Kanun"un 325. maddesindeki lehe bozmadan, adaleti sağlamak için temyize gelmeyen sanıkların da yararlanmasını sağlayan düzenleme, hükümde bulunan hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlayan bir kanun yolu değildir. Çünkü bozma kararına karşı yerel mahkeme tarafından direnme kararı verilmesi halinde bu maddenin de uygulanma kabiliyeti kalmayacaktır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nda, hüküm yada kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermeyi sağlayan kanun yolları, olağan ve olağanüstü olmak iki grup halinde düzenlenmiştir.
Olağan kanun yolları, itiraz (267-271), istinaf (272-285) ve temyiz (286-307) kanun yolları olarak,
Olağanüstü kanun yoları ise, kesinleşmiş hükümlere karşı başvurulan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi (308), kanun yararına bozma (309-310) ve yargılamanın yenilenmesi (311-323) kanun yolları olarak gösterilmiştir. 1412 sayılı Kanun"un 325. maddesindeki düzenlemeye paralel bir düzenlemede, 5271 sayılı Kanun’da "temyiz" kanun yolları bölümü içerisinde "Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi" başlığıyla 306. madde de düzenleme altına alınmıştır.
Görüldüğü gibi yasa koyucu, bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık lehine sirayeti müessesini ayrı bir yasa yolu olarak değil de, temyiz yasa yolu içerisinde bir alt başlık olarak düzenlemiştir. Bu kurum, hüküm yada kararlardaki hukuka aykırılıkları gidermeyi amaçlayan bir kanun yolu türü olarak kabul edilmemiştir.
Sanık ..."nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c.maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesinin 05.06.2008 tarihli mahkumiyet kararının, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun 305. maddesinin 1. fıkrası gereğince "temyiz" kanun yoluna tabi olduğu açıktır. Sanığın, temyiz isteminin yasal süreden sonra yapıldığından bahisle yerel mahkemece ret edildikten sonra, bu kez redde ilişkin ek kararın temyizi üzerine de Özel Dairenin ret kararı ile, mahkumiyet hükmü esastan temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiştir. Birlikte suç işlediği sanık ... hakkındaki kararın lehe bozulması nedeniyle sanık ... hakkındaki hükmün de kesinleşmediğini kabul etmek mümkün değildir. Bu aşamadan sonra, sanık ... hakkındaki hükümde bulunan hukuka aykırılıkları gidermek için tek bir yol bulunmaktadır. Bu yol ise, "kanun yararına bozma" yasa yoludur.
Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.07.2006 gün ve 2006/2-190, 2006/186 sayılı, "…bozma kararı verilerek bu bozma nedeni sanık ....."e teşmil edilse dahi Yerel Mahkemenin direnme kararı vermesi halinde, bozma kararının sirayeti geçersiz kalacaktır. Kaldı ki, sirayet kurumu niteliği itibariyle bir yasa yolu olarak da değerlendirilemez. Zira. yasa yolu incelemesi sonucunda verilen lehe bozma kararının, adaleti sağlamak amacıyla önceki hükmü temyiz etmeyen sanığa da uygulanması söz konusudur. Somut olayda, hüküm sanık....."e de tebliğ edilmiş, yasa yoluna başvurmadığından kesinleşmiştir. İstinaf veya temyiz yasa yoluna başvurulmadan kesinleşen hükümlerin, olağanüstü bir yasa yolu olan "kanun yararına bozma" kurumuna tabi olacakları açıktır...." şeklindeki kararında da, lehe bozmanın, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayeti kurumunun, hükümdeki yasaya aykırılıkları gideren bir kanun yolu olmadığı, bu kurumun uygulanma olasılığının bulunduğu halde dahi ilgili kararın, kanun yararına bozma yasa yoluna konu olabileceği kabul edilip, kanun yararına bozma istemini kabul edip, inceleme yapan Özel Daire kararının isabetli olduğuna karar verilmiştir.
Ayrıca, sanık ... hakkındaki hükme yönelik, eylemin, daha az cezayı gerektiren sair tehdit suçunu oluşturduğuna ve tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağına dair kanun yararına bozma istemleri, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kalan bozma nedenleri olduğundan, kanun yararına bozma isteminin, kabulü halinde yeniden yargılama yasağı bulunduğundan, Özel Daire"ce uygulamaya yapılıp, karardaki hukuka aykırılıklar giderilip, uyuşmazlık tamamen sona erdirilecektir.
Oysa ki, kanun yararına bozma isteminin reddi durumunda, yerel mahkemece, yeniden yargılama yapılıp, yeniden bir hüküm kurulması ve bu hükme karşı da kanun yollarına başvurulması halinde, yargılamanın uzayıp, uyuşmazlığın çözümünün gecikeceği açıktır. Böyle bir sonuçta Anayasanın 141/4. maddesindeki "...Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir." hükmüne aykırı olacağı gibi, bir iç hukuk normu olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin "kişinin makul sürede yargılanma hakkı olduğuna" ilişkin düzenlemesine de aykırılık teşkil edecektir.
Bu açıklamalara göre, somut olaya bakıldığında;
Sanık ... hakkındaki 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c. maddesi uyarınca tayin olunan 2 yıl hapis cezasına ilişkin ... Asliye Ceza Mahkemesinin 05.06.2008 gün ve 2007/173 esas, 2008/246 sayılı kararı, esas yönüyle temyiz
incelemesinden geçmeksizin kesinleştiğinden, yasal düzenleme gereği kanun yararına bozma yasa yolu ile incelenmesi mümkün olan bir karardır.
Bu itibarla, Özel Dairenin, haklı nedene dayanan kanun yararına bozma istemini kabul edip, bir karar vermesi yerine, yasaya aykırılığın, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu"nun 325. maddesi gereğince bozma kararının sirayet ettirilmesi suretiyle mahallinde giderilmesi mümkün olduğundan ve hükmün kesinleşmesini ve infazını engelleyen usule ilişkin yasal düzenleme mevcut iken, bu yolun kullanımına başvurulmaksızın olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilmesi mümkün olmadığından bahisle kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç ve istem :
Yukarıda açıklanan nedenle; Dairenizin, 12.11.2012 gün ve 2012/21911 esas, 2012/24327 sayılı, kanun yararına bozma isteğinin reddine ilişkin kararının kaldırılması,
Adalet Bakanlığının, kanun yararına bozma istemi hakkında esastan bir karar verilmesi,
İtirazın, Dairece yerinde görülmemesi halinde ise de, dosyanın, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi,
İtirazen arz ve talep olunur.” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- KARAR
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması aranmakta, ayrıca hukuka aykırılığın başka bir yol ile giderilmesine imkan bulunmaması gerekmektedir. Hukuka aykırılığın olağan kanun yolları veya diğer usul kuralları uygulanarak giderilmesi imkanının bulunması durumunda, istisnai nitelikteki Kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır.
... Asliye Ceza Mahkemesinin 30.01.2014 tarihli yazısına göre, Dairemizin bozma kararı üzerine, mahkemece bozma kararına uyulduğu ve sanık ... hakkındaki davanın derdest olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle, sanık ... hakkında, Kanun yararına bozma konusu yapılan kesinleşen hükümdeki hukuka aykırılık iddialarının, öncelikle 1412 sayılı CMUK’nın 325. maddesi uyarınca sirayet yolunun kullanılması suretiyle giderilmeye çalışılması, bunun mümkün olmaması halinde ise, olağanüstü kanun yolu olan, Kanun yararına bozma yoluna başvurulması gerektiği anlaşıldığından,
Dairemizin 12/11/2012 gün ve 2012/21911 esas, 2012/24327 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları yerinde görülmediğinden REDDİNE, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanunun 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 13.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.