Hukuk Genel Kurulu 2018/163 E. , 2020/299 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 11. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü :
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 17.03.2010 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı işyerindeki kötü çalışma koşullarından dolayı astım hastası olduğunu, davalı işverenini uyarmasına rağmen çalışma koşullarında bir iyileştirme yapılmadığından iş sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/I-a bendi uyarınca haklı nedenle feshettiğini, işyerindeki kötü çalışma koşulları nedeniyle müvekkilinin ömür boyu tedavisi sürecek olan astım hastalığına yakalandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem ve kötü niyet tazminatları ile yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, fazla çalışma ücreti alacakları yanında 1.000,00TL manevi tazminatın da davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 28.04.2010 tarihli cevap dilekçesinde; işyerindeki çalışma koşulları nedeniyle astım hastalığına yakalandığına ilişkin davacı iddiasının yersiz ve dayanaksız olduğunu, ibraz edilen sağlık raporlarına ve periyodik muayene formlarına göre davacının sağlık açısından çalışmasında sakınca olmadığının tespit edildiğini, konuyla ilgili Bölge Çalışma Müdürlüğünce yapılan inceleme neticesinde davacının hastalığının işyerinden kaynaklandığına dair sağlık raporunun olmadığı belirtilerek kıdem tazminatı talebinde haklı olmadığının tespit edildiğini, davacının iş sözleşmesini haksız ve tek taraflı feshetmesi nedeniyle manevi tazminat talebinin de yersiz olduğunu, işyerinde uygulanması gerekli önlemlerin alındığını, bu yönde müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Bakırköy 11. İş Mahkemesinin 16.05.2011 tarihli ve 2010/215 E., 2011/254 K. sayılı kararı ile; davacı tarafından yapılan feshin haklı nedene dayanmadığı, astım hastalığının işyerinin kötü çalışma koşullarından dolayı olduğu iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle yıllık izin ve hafta tatili ücreti alacaklarının kabulüne, diğer taleplerinin ise reddine karar verilmiştir.
7. Bakırköy 11. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içerisinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.10.2013 tarihli ve 2011/32721 E., 2013/27134 K. sayılı kararı ile; davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/I maddesine göre davacının rahatsızlığının çalışmasına engel olup olmayacağı yönünden mahkemece aldırılmış bir sağlık kurulu raporu bulunmadığı, maddede öngörülen unsurlar olarak işyerinin özellikleri, çalışma koşulları, yapılan işin özellikleri bir bütün halinde dikkate alınıp davacının çalışmasına engel olabilecek bir rahatsızlığının bulunup bulunmadığının tespiti için tam teşekküllü bir devlet hastanesinden rapor aldırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu konuda sağlık kurulu raporu aldırılmadan eksik inceleme ile karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
9. Bakırköy 11. İş Mahkemesinin 06.06.2014 tarihli ve 2013/760 E., 2014/349 K. sayılı kararı ile; Özel Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda mevcut sağlık raporlarından astım rahatsızlığının bulunduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/I-a bendine uygun bir haklı fesih nedeninin bulunduğu, çalışma koşullarından dolayı astım hastalığına yakalanan davacının, gerek olay sırasında gerekse olaydan sonra bir acı ve üzüntü yaşadığı, bu acı ve üzüntünün davacının yaşadığı süre içerisinde de devam edeceğinin kabulü gerektiği, davacının olayın oluşumunda herhangi bir kusurunun bulunmadığı, bu nedenle somut olayda manevi tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle kıdem tazminatı ile yıllık izin ve hafta tatili ücreti alacaklarının yanında taleple bağlı kalınarak 1.000,00TL manevi tazminat talebinin de kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Bakırköy 11. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen 06.06.2014 tarihli ve 2013/760 E., 2014/349 K. sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 04.11.2014 tarihli ve 2014/25624 E., 2014/32447 K. sayılı kararı ile; davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, mahkemece hükmün bozulmasından önce verilen kararda davacı işçinin manevi tazminat talebinin reddedildiği ve bu hususun bozma dışı bırakıldığı, böylece davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu gözetilmeksizin bozmadan sonra verilen kararda daha önce reddedilen manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Bakırköy 11. İş Mahkemesinin 15.04.2015 tarihli ve 2014/582 E., 2015/151 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilaveten verilen ilk kararın her iki taraf vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine fesih noktasında eksik araştırma nedeniyle kararın bozulduğu, bu konuda mahkemece eksik inceleme yapıldığından davacının 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/I maddesinde düzenlenen haklı fesih nedeninin bulunduğu tespit edilmeden davacının manevi tazminat talebinin yerinde olup olmadığı konusunda bir karar verilmesinin mümkün olmadığı, her iki tarafça bu kararın temyiz edildiği dikkate alındığında davalı yararına kazanılmış hak oluşmayacağı kanaatine varıldığı, bu eksiklik giderildikten sonra davacının sağlık nedeniyle yaptığı feshin haklı nedene dayandığı kanaati ile birlikte kıdem tazminatı talebi kabul edilerek yapılan değerlendirme de manevi tazminat talebinin kabulüne karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; işçilik alacakları istemli eldeki davada, mahkemece ilk karar ile manevi tazminat talebinin reddine karar verildiği, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra iş sözleşmesinin feshi yönünden eksik araştırmaya yönelik bozulduğu, mahkemece bu bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde davacının iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiği gerekçesiyle kıdem tazminatına ve ayrıca manevi tazminata hükmedildiği görülmekle, Özel Dairenin ilk bozma kararı ile manevi tazminat yönünden davalı lehine kazanılmış hak oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın manevi tazminat istemi noktasında toplandığı somut olayda, direnme karar tarihi olan 15.04.2015 tarihinde temyiz kesinlik sınırının 2.080,00TL olduğu, hüküm altına alınan manevi tazminat tutarının ise 1.000,00TL olduğu gözetildiğinde davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle kesin olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
16. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 450. maddesiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın geçici 3 üncü maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete"de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6273/34 md.) Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”
hükmünü içermektedir.
17. Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanun"un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
18. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanun"lara göre katsayı artısı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
19. Direnme kararının verildiği 15.04.2015 tarihinde bu miktar 2.080,00TL’dir.
20. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanun"un yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
21. Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
22. Eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar bulunmakta olup davacı, eldeki alacak davası ile bir kısım işçilik alacakları yanında 1.000,00TL manevi tazminatın da tahsilini talep etmiştir.
23. Mahkemece taleple bağlı kalınarak manevi tazminat 1.000,00TL olarak hüküm altına alınarak direnme kararı verilmiştir. Belirtilen ve direnmeye konu bu miktar direnme kararının verildiği 15.04.2015 tarihinde temyiz kesinlik sınırı olan 2.080,00TL’nin altındadır.
24. Bu durumda direnme kararını temyiz eden davalı aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan manevi tazminat miktarı toplam 1.000,00TL olup açık biçimde direnme kararının verildiği 15.04.2015 tarihinde geçerli olan 2.080,00TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
25. Şu hâlde davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
V. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibariyle kesin olduğundan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 12.03.2020 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.