Hukuk Genel Kurulu 2019/336 E. , 2020/276 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 14.08.2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkiline ait araç ile dava dışı Mustafa Büyükburç yönetimindeki aracın çarpışması sonucu maddi hasar meydana geldiğini, kazaya sinyalizasyon hatasının neden olduğunu ileri sürerek araçta meydana gelen hasar için 7.081,53TL, değer kaybı için 1.400,00TL, aracın tamirde kaldığı süre boyunca müvekkili tarafından kullanılmaması nedeniyle 100,00TL maddi tazminatın ve 500,00TL manevi zararın haksız fiil tarihi olan 07.07.2014 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 11.09.2014 tarihli cevap dilekçesinde; husumetin EGO Genel Müdürlüğüne yöneltilmesinin gerektiğini ve sinyalizasyon sisteminin bulunduğu kavşağa ait hata raporlarının incelendiğini ve hiçbir hata tespit edilemediğini, meydana gelen kazanın sürücülerin kural hatasından kaynaklandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.12.2015 tarihli ve 2014/418 E., 2015/640 K. sayılı kararı ile; hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulü ile 1.718,18TL"nin davalı idareden tahsili ile davacıya ödenmesine, manevi tazminata ilişkin talebin ise şartlar oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 26.04.2017 tarihli ve 2016/9641 E., 2017/4594 K. sayılı kararı ile;
“…davada hizmet kusuruna dayanılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, davanın HMK 114/1-b maddesi gereğince yargı yolu caiz olmadığından HMK 115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.11.2017 tarihli ve 2017/348 E., 2017/453 K. sayılı kararı ile; davaya adli yargının bakması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11.Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davanın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı görülmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
12. Yerel mahkemece 16.11.2017 tarihinde verilen direnme kararının davalı vekili tarafından temyiz edildiği gözetildiğinde miktar itibariyle direnme kararına karşı temyiz yolunun açık olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş; bu Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte kanun koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 sayılı Kanun’a geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir. 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile HMK’ya eklenen geçici 3. maddesine göre bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı HUMK’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacaktır.
14. Bilindiği üzere, 21.07.2004 tarihli ve 25529 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı HUMK’nın 427. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay daireleri ve Hukuk Genel Kurulunca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1. maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar yıllar itibariyle arttırılmıştır.
15. 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
16. Bu durumda; bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği veya Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı belirlenirken, temyiz ya da karar düzeltme hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; temyiz ya da karar düzeltme istemine konu karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır.
17. Buradaki "karar" teriminin, mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını ve ayrıca Hukuk Genel Kurulunun verdiği kararı da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
18. Davalı vekilinin temyiz istemine konu direnme kararında 1.718,18TL tazminata hükmedilmiştir. Kararın verildiği 16.11.2017 tarihinde temyiz (kesinlik) sınırı 2.270,00TL olduğundan anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-I. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.03.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.