17. Hukuk Dairesi 2016/19765 E. , 2017/11471 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın tek taraflı kazada ağır hasar gördüğünü araç bedelinin sigorta şirketi tarafından ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 6.000,00 TL tazminatın ticari faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebi 31.150,00 TL"ye çıkarılmıştır.
Davalı vekili, davacının doğru ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, sürücü değişikliği yapıldığını, gerçek sürücünün alkollü olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Daire’nin 25/10/2011 tarih, 2010/11063 Esas- 2011/9767 Karar sayılı bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dava, kasko sigorta poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Ayrıca, Motorlu Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinde; Taşıtın, uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla
içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların sigorta teminatı dışında olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları).
Somut olayda ise; davacı sigortalı aracının trafikte seyri sırasında, direksiyon hakimiyetini kaybedip aracın takla atmasıyla kaza meydana gelmiş. Dairemiz 25/10/2011 tarih ve 2010/11063-2011/9767 sayılı bozma ilamına göre; aracı kullanan kişi ... olmayıp başka bir kişinin olduğu anlaşılmış ve bu şekilde TTK.nun 1281. maddesi gereğince ispat külfeti yer değiştirerek davacı tarafa geçmiştir. İspat külfeti yer değiştirip, davacı tarafa geçtiğinden, davacıya kazanın (rizikonun) kasko sigortası poliçesi teminatı içinde kaldığının ispatı konusunda tüm delillerin sunması için mehil verilmesi, tüm deliller toplandıktan sonra TTK.nun 1292/son maddesi de
gözönünde bulundurularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Dairemiz bozma ilamına göre aracın sürücüsü ... olmayıp oğlu ... olduğuna göre ve tanık beyanlarında kazadan önce ...’in alkollü olduğu tespit edildiğine göre; dava konusu alacağın teminat kapsamı dahilinde olduğunu ispat yükü davacı tarafta olup; Mahkemece; her ne kadar bozmadan sonra ..."ün alkollü olması, davacı tarafın başkaca delil bildirmemesi nedeniyle kazanın ... tarafından alkolün etkisi ile meydana geldiği, kasko sigortası genel şartlarının a.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan zararlardan olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olsa da; kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana gelip gelmediği yönünden mahkemece inceleme yapılmamıştır. Eksik inceleme ile karar verilemez.
Bu durumda mahkemece, davacının tazminat hakkının doğumu için, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana gelmediğinin uzman bilirkişi heyetinden alınacak raporla saptanması gerektiği; tazminata konu edilen zararın teminat dahilinde kaldığını ispat yükünün davacı sigortalıda olduğu ve bu hususun somut biçimde ispat edilememesi halinde tazminat hakkının doğmayacağını kabulün zorunlu olduğu da göz önünde bulundurularak; İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kuruluşlardan seçilecek makine mühendisi ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma neden ve şekline göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya geri verilmesine 11.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.