9. Hukuk Dairesi 2008/21733 E. , 2010/6132 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, kıdem, ihbar tazminatı,fazla çalışma ve genel tatil alacağının
ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait işyerinde 01.09.1998- 01.09.2006 tarihleri arasında bekçi olarak çalıştığını, iş akdinin haksız ve kötü niyetli olarak feshedildiğini belirterek, davacı lehine kıdem ve kötüniyet tazminatı, ücret, giyim yardımı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, yıllık izin ücreti ve ulusal bayram genel tatil ücretinin hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin, kılık kıyafetine ve temizliğine özen göstermemesi, görevini eksik ve düzensiz yapması ve tarihi eser kaçakçılığından yargılanmış olmasının ortaya çıkması nedeniyle, ören yerinde bekçilik yapmasının uygun görülmemesi üzerine yenilenmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “Davacı hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmamakla birlikte,atılı suçtan beraat ettiğine dair bir karar da mevcut değildir.(zira,kamu davasının ertelenmesine karar verilmiştir.).Ancak yapılan işin özelliğine göre, tarihi eserlerin bulunduğu bir yerde güvenlik işinde çalışan bir işçinin, hem de çalıştığı işyerinin konusuna giren (tarihi eserle ilgili) bir hususta kamu davasında yargılanması, yaptığı iş ile ilgili yeterliğini ve güvenirliğini de olumsuz etkileyecektir. Böylesine kritik bir konuda, davalının, davacı işçi ile çalışmak istememesi olağan karşılanmalıdır.
Ancak bu durum,akdin tazminatsız feshini gerektirmeyip,fesih için "geçerli neden" oluşturabilecektir.Akdin geçerli nedenle feshinde,gerekli bildirim öneline uyulması tazminatın ödenmesi gerekecektir.Akdin feshinde, davalı tarafından gerekli bildirim öneline uyulmamıştır.
Öte yandan,giyimine ve davranışlarına özen göstermemesi nedeniyle savunmasının alındığına (İş Yasası, m.19) veya yapmakla ödevli bulunduğu görevini ihmal etmesi üzerine kendisine görevinin hatırlatıldığına (İş Yasası, m25/ll-h) dair herhangi bir delil de sunulmamıştır.
Bu nedenle, davacının kıdem tazminatı hakkının doğduğu kabul edilmiştir.Davacı tarafça iş akdinin kötüniyetli olarak feshedilmesi nedeniyle kötüniyet tazminatı talep edilmişse de yasal şartların oluşmaması ve kötüniyet davacı tarafça ispat edilememiş olmakla bu talep reddedilmiştir.
Davacıya ücret ve giyim yardımının davadan sonra ödendiği tespit edilmiştir.İşyerinde fazla çalışma,UBGT çalışması ve hafta tatili çalışması yapıldığı hususu ispat edilmiş,bu çalışmalara ait ücretle,yıllık izin ücretinin ödendiği hususu davalı tarafça yasal delillerle ispat edilememiştir.” gerekçesiyle kısa kararda "ücret ve giyim yardımı konusunda karar verilmesine yer olmadığına, DİGER TALEPLERİN KISMEN KABUL,KISMEN REDDİNE DAİR"şeklinde karar verilmiştir.
Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Mahkemeler tarafından verilen kararlarda tarafların gösterilmesi, iddia ve savunmaların özetlenmesi, ihtilaflı konular hakkındaki delillerin tartışılması ret ve üstün tutma sebeplerinin açıklanması zorunludur. Kararın, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 388 ve 389. Maddelerinde tanımlanan unsurları taşıması ve
1. Kararı veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve tutanak kâtibinin ad ve soyadları ve sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa kararın hangi sıfatla verildiği,
2. Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adresleri,
3. İki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep,
4. Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi,
5. Kararın verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve tutanak kâtibinin imzaları, yönündeki hükümlerin kararın yazımında dikkate alınması gerekir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK. nun 389.maddesinde de tekrarlanmıştır. Keza HUMK. nun 381.maddesi (kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçilerek okunması suretiyle olur). Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.(Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, mahkeme tarafından kurulan kısa kararda, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiği ancak hüküm sonucunun HUMK"nun 388. ve 389. maddesinde belirtilen unsurları taşımadığı,Mahkemece hangi taleplerin kabul edildiğinin, hangilerinin reddedildiğinin yazılmadığı gibi tarafların diğer hak ve yükümlülüklerinin gösterilmediği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, talep olunan hususlara yönelik olarak hangi yönde hüküm kurulduğu, tereddüde yol açmayacak şekilde açıkça belirlenerek zapta geçirilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup sair hususlar incelenmeksizin kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 8.3.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.