
Esas No: 2015/827
Karar No: 2020/3443
Karar Tarihi: 01.12.2020
Danıştay 13. Daire 2015/827 Esas 2020/3443 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2015/827
Karar No:2020/3443
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E:…, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Alüminyum Sanayi Ticaret A.Ş.'ye … Asliye Ceza Mahkemesi'nce 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'a muhalefetten dolayı verilen adli para cezasının şirket yönetim kurulu üyesi olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen 14.849,35 TL tutarındaki …. tarih ve … sayılı ödeme emri ile 49.299,85-TL tutarındaki gecikme faizinin tahsiline ilişkin … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesi'nce verilen kararda; dava konusu ödeme emrine konu olan amme alacağının 2001 yılına ilişkin, vadesinin ise 31/05/2001 tarihli olduğu, davalı idarece amme alacağının tahsili amacıyla … Alüminyum Sanayi Ticaret A.Ş.'ye 11/11/2002 tarihinde ödeme emri tebliğ edildiği, 31/12/2004 tarihinde haciz bildirimleri düzenlendiği, e-haciz uygulamasının yapıldığı ve 31/07/2012 tarihinde ise amme borcunun bir kısmının tahsil edilerek geriye kalan kısmı ve gecikme faizinin tahsili amacıyla dava konusu ödeme emirlerinin düzenlenmesi üzerine bakılan davanın açıldığı,
Ödeme emrinin tebliğini takip eden takvim yılı başı olan 01/01/2003 tarihinden itibaren tahsil zamanaşımının başladığı, 5 yıllık süre olan en son 31/12/2007 tarihine kadar amme alacağının tahsili işlemlerinin veya 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 103. maddesinde belirtilen zamanaşımını kesen işlemlerin uygulanmadığı, söz konusu alacağın dava konusu ödeme emirleri ile davacıdan tahsili yoluna gidildiği, diğer taraftan, davalı idarece her ne kadar şirketin mal varlığına yönelik haciz bildiriminde bulunulmuş ise de tahsil zamanaşımını kesebilmesi için söz konusu haciz bildirimi sonucunda şirketin mal varlığına yönelik belirtilen tarihler arasında haciz tutanağı tutulmadığı ve e-haciz uygulaması kapsamında şirketin alacağına ilişkin maddi varlığında tahsilat yapılmadığından söz konusu işlemlerin başlamış olan tahsil zamanaşımını kesmeyeceği, tahsil zamanaşımı süresi içinde tahsil edilemeyen amme alacağı ortadan kalkmış bulunduğundan, dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlemler hukuka aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, borçların şirketten tahsil imkânı kalmadığına kanaat getirilerek şirketin kanunî temsilcisi olan davacı adına ödeme emri düzenlendiği, yönetim kurulu üyelerinin kanuni temsilci sıfatını taşıdığı, şirketin yönetim kurulunda bulunan ve imza yetkisi olan davacının ayrıca şirkette pay sahibi olmasına gerek olmadığı, davacının 6183 sayılı Kanun'a göre sorumluluğu bulunduğu, şirketin banka hesaplarına uygulanan e-haciz vasıtasıyla ilgili alacağın 928,98-TL ana para, 4.572,68-TL gecikme zammı olmak üzere toplam 5.501,66-TL tutarının tahsilatının yapıldığı, tahsilatın borcu karşılamaya yetmeyeceğinin anlaşılması üzerine davacı adına ödeme emri düzenlendiği, kamu alacaklarından şirket ortaklarının şirketteki hisseleri oranında, kanuni temsilcilerin ise bütün mal varlığı ile sorumlu olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, şirkette hiçbir zaman yönetim kurulu başkanlığı görevinde bulunmadığı, 10/02/1998-27/03/1998 tarihleri arasında genel müdürlük görevini yürüttüğü, 27/03/1998'de istifa ettiği, ne ödeme emrine konu alacağın doğduğu ne de tahsil kabiliyeti kazandığı dönemde şirkette yönetim kurulu başkanı ya da üyesi, genel müdür, pay sahibi gibi görevlerde bulunmadığı, borcun tahsil zamanaşımına uğradığı, zamanaşımını kesen hiçbir işlem gerçekleştirilmediği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesi kararının gerekçeli olarak onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Asliye Ceza Mahkemesi'nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla … Alüminyum Sanayi Ticaret A.Ş.'nin ithalat yapmak üzere yurt dışına gönderdiği döviz karşılığı malı ithal etmediği gibi gönderdiği dövizi de tekrar yurda getirmediği gerekçesiyle, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 3. maddesinin (b) bendi uyarınca şirketin ağır para cezası ile cezalandırıldığı, para cezasına ilişkin söz konusu kararın Cumhuriyet Savcılığı'nca Vergi Dairesi'ne gönderildiği, Vergi Dairesi'nce söz konusu alacağın bir kısmının şirketten tahsil edildiği, ancak yapılan tahsilatın borcu karşılamaya yetmemesi üzerine şirketten tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borçlarından dolayı şirket yönetim kurulu üyesi olan davacı adına asıl alacak ve gecikme faizine ilişkin olarak ödeme emirleri düzenlenmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle tediyeyi temine yarayan her türlü vasıta ve vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Bakanlar Kurulu'nun salahiyetli olduğu belirtilmiş; Kanun'un eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 3. maddesinin (b) bendinde, her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden, bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1. maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre yurda getirmeyenlerin, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetin rayiç bedelinin yüzde beşi tutarında ağır para cezasıyla cezalandırılacağı kuralına yer verilmiş; anılan kural, 30/12/2008 tarih ve 27096 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5827 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile, "Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1. maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan fazla olamaz." şeklinde değiştirilmiştir.
1567 sayılı Kanun'un Ek 4. maddesinde, bu kanuna göre gerçek ve tüzel kişiler hakkında hükmolunacak para cezalarıyla 1. maddeye göre alınan kararlar uyarınca tahsili gereken alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
11/08/1989 tarih ve 20249 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın 8. maddesinin (a) bendinde, ticari amaçlarla ihraç edilen malların bedelinin, bu Karar'da öngörülen özel hâller ile Bakanlıkça uygun görülen mücbir sebeplerden kaynaklanan gecikmeler hariç, fiili ihraç tarihinden itibaren en çok 180 gün içinde ihracatçılar tarafından yurda getirilerek bankalara veya özel finans kurumlarına satılmasının zorunlu olduğu kuralına yer verilmiş; ancak 08/02/2008 tarih ve 26781 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair 2008/13186 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın 3. maddesi ile bu kural değiştirilerek ihracat bedellerinin tasarrufunun serbest olduğu belirtilmiştir.
Bu kapsamda, uyuşmazlığa konu adli para cezasının dayanağını teşkil eden hükmün kaldırıldığı görülmüştür.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 5. maddesinin birinci fıkrasında, mahkemenin, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığı'na göndereceği; bu hükme göre cezanın infazının Cumhuriyet savcısı tarafından izleneceği ve denetleneceği; 98. maddesinin birinci fıkrasında ise mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar isteneceği kurala bağlanmıştır.
6183 sayılı Kanun'un 3. maddesinde, "para cezaları" teriminin, adli ve idari para cezalarını ifade ettiği belirtilmiş; "Ödeme emri" başlıklı 55. maddesinin birinci fıkrasında, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itirazda bulunabileceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKÎ DEĞERLENDİRME:
Anılan şirket aleyhine ağır para cezasına hükmedilmesine ilişkin … Asliye Ceza Mahkemesi'nin ... tarihli kararından sonra 08/02/2008 tarih ve 26781 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile ihracat bedellerinin tasarrufuna serbesti getirildiği, davaya konu 05/08/2014 tarihli ödeme emirlerinin ise bu tarihten sonra düzenlendiği görülmüştür.
Bu durumda, davalı idarece, adlî para cezasının infaz işlemlerinden ve denetiminden sorumlu olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, adlî para cezasının dayanağı olan düzenlemeye göre sonradan yürürlüğe giren düzenlemenin hükümlünün lehine olup olmadığı yolunda bir belirleme yapılıp yapılmadığı ve yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenip istenmediği araştırıldıktan sonra tahsilat işlemlerine devam edilip edilmeyeceğinin ortaya konulması gerekmektedir.
Bu itibarla, davalı Vergi Dairesi tarafından, ödeme emrinin düzenlendiği tarihten önce mevzuatta yapılan değişiklik dikkate alınarak adlî para cezasının tahsiline engel bir durumun bulunup bulunmadığının, bu konuda ödeme emriyle takibe devam edilip edilmeyeceğinin belirlenmesi suretiyle işlem tesis edilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmaksızın tanzim edilen dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk, dava konusu işlemin iptaline dair Mahkeme kararında ise sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik bulunmamıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Dava konusu işlemin iptali yolundaki ... İdare Mahkemesi'nin … tarih ve E: …, K: … sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın taraflara iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 01/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
