10. Hukuk Dairesi 2014/21366 E. , 2016/4107 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 06.10.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerden oluşan Kurum zararının rücuan tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece, davalı işveren tam kusurlu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda; davalı işverenin taş ocağı işyerinde elektrik yardımcısı olarak çalışan sigortalının olay günü olan 06.10.2007 tarihinde elektriklerin kesilmesi üzerine formen ile birlikte seksiyoner direğini kontrol etmek amacı ile direğe giderek, sigortalının direk üzerine çıkıp kontrol ettiği sırada oluşan patlama sonrası 12 metre yükseklikteki direkten düşerek vefat ettiği, sigortalının ölüm olayına ilişkin taksirle adam öldürme suçundan yürütülen ceza yargılamasında ise mahkemece, olgu ölenin kendi istek ve idaresi ile trafo direğine çıkıp arızayı giderebilirim düşüncesi ile hareket ettiği kanaatine istinaden, işyeri teknik nezaretçisi sanığın taksirle ölüme neden olmak suçundan taksiri bulunmadığından bahisle, işyerinde formen olan sanığın ise kusurlu olduğuna ilişkin her türlü şüpheden uzak mahkumiyetini gerektirir kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından bahisle beraatlerine dair hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği, mahkemece, ceza dosyası gözetilerek sigortalının seksiyoner direğine talimat ile ya da kendi iradesi ile çıkıp çıkmadığı olgusu tespit edilmeden karar verilmiştir.
5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı
olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereğince, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
Diğer taraftan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkûmiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; mahkemece, sigortalının ölümüne ilişkin ceza dosyası da gözetilip, kazanın meydana geldiği seksiyoner direğine sigortalının kendi iradesi ile mi yoksa talimata istinaden mi çıktığı, sigortalının kusuru olup olmadığı irdelenerek, tüm dosya kapsamında varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda araştırma yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının davalıya iadesine, 24.03.2016 günü oybirliği ile karar verildi.