Abaküs Yazılım
15. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/2529
Karar No: 2020/3127
Karar Tarihi: 07.12.2020

Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2020/2529 Esas 2020/3127 Karar Sayılı İlamı

15. Hukuk Dairesi         2020/2529 E.  ,  2020/3127 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :...Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi
    İlk Derece Mahkemesi:...3. Asliye Hukuk Hakimliği


    Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

    - K A R A R -

    Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karara karşı davacının istinaf başvurusu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi’nce reddedilmiş, verilen bu red kararı yasal süresi içinde davacı tarafça temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve 6100 sayılı HMK 355. maddedeki, kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmesine ve özellikle 05.10.2006 tarihli ibraname ve feragatnemede, davacının annesi kendisine asaleten, davacıya velayeten 27.09.2006 tarihinde gerçekleşen olayla ilgili maddi ve manevi tazminat taleplerinden feragat etmiş olup, bu feragatin hukuken geçerli ve bağlayıcı olduğunun ve davacının istinaf ve temyiz dilekçesinde mahkemenin karar gerekçesinde kabul ettiği ibra ve feragat ile ilgili istinaf ve temyizinin bulunmadığının anlaşılmasına göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2-Manevi tazminat isteminin tamamı reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 10. maddesi hükmünce tarifenin ikinci kısmı ikinci bölümü uyarınca davalı yararına 1.980,00 TL maktu vekâlet ücreti tayini gerekirken, manevi tazminatla ilgili nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Hükmün bu yönden bozulması gerekir ise de; yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK"nın 370/2. maddesi gereğince düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.
    SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının hüküm kısmının 5. maddesinin karar metninden çıkartılarak yerine; “Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen maddi tazminat yönünden 5.850,00 TL nisbi ile manevi tazminat yönünden 1.980,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,” cümlesinin yazılmasına, kararın değiştirilmiş bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödenenden 5766 sayılı Kanun"un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 267,80 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine 07.12.2020 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
    - K A R Ş I O Y Y A Z I S I -

    Dava, davacının babasının elektrik teknisyeni olup elektrik işlerini yapmak üzere davalı taraf ile aralarında hizmet akdi bulunmaksızın davalı şirket fabrikasında elektrik işlerini yapmaya gittiğinde, 4 metre mesafeden, merdivenden beton zemine düşerek hayatını kaybetmesi nedeniyle açılmış bir maddi ve manevi tazminat davasıdır.
    İlk derece mahkemesince, “Her ne kadar davacı ve davalı tarafın bir kısım delillerinin toplanması, tanıkların beyanlarının alınması, mahallinde keşif yapılması ve bilirkişi raporu aldırılması istenilmiş ise de Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı"nın 2006/16846 Sor. - 2007/517 Karar sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair adli soruşturma dosyasındaki 18.12.2006 tarihli bilirkişi heyetinin raporu ayrıca 05.10.2006 tarihli ibraname ve feragatname dikkate alınarak ve de tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, yine usul ekonomisi dikkate alınarak davanın (maddi tazminat ve manevi tazminat) ispatlanamamış olması’’ gerekçesiyle reddine karar verilmiş ve bu karar üzerine istinaf talepleri Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmiştir.
    Yüksek Özel Daire, anılan kararı vekâlet ücreti açısından oy çokluğuyla düzelterek onamıştır.
    Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun kararına aşağıdaki nedenlerden dolayı katılmıyorum.
    İlk derece mahkemesince, iş yerinde meydana gelen olayla ilgili Borçlar Hukuku"nun sorumluluk hukuku ilkeleri doğrultusunda yeterli inceleme yapılmamış, Cumhuriyet Savcılığı"nın hazırlık evrakındaki bilirkişi raporuyla yetinilmiştir. Ceza tahkikatında alınan bilirkişi raporu suçun unsurlarına ilişkin ceza hukukunu ilgilendiren bir rapordur. Oysa somut olayda; dava, eser sözleşmesi kapsamında davacı murisinin uğradığı olay neticesinde vefatıyla ilgili açılmış bir maddi ve manevi tazminat davası olup, Borçlar Hukuku"nun sorumluluk ilkeleri doğrultusunda kusur yönünden bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
    6098 sayılı TBK madde 74’e göre, "Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
    Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz".
    Bu madde doğrultusunda ilk derece mahkemesi yeterli inceleme ve araştırmayı yapmamıştır. Ayrıca mahkeme gerekçesinde, hazırlık evrakındaki bilirkişi raporuna atıf yaparak olaydan kimsenin sorumlu olmadığını belirtmiş, daha sonra da sanki sorumluluk kabul edilmiş gibi bu kez de ibranameye dayanılarak davanın reddedildiğini açıklamış, hüküm kısmında ise maddi ve manevi tazminat davasının ispatlanamadığından reddine karar verildiği yazılmıştır.
    6100 sayılı HMK madde 298’e göre; "(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
    (2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
    (3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
    (4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır".
    İlk derece mahkemesince HMK madde 298/2. bendine aykırı hüküm oluşturulmuştur. Gerekçe birbirine zıt iki nedene dayandırılmış, kısa kararda ise bu kez "Davanın isplanamadığından reddine" karar verilmiştir denilmiştir.
    İlk derece mahkemesi, öncelikle olayda kimsenin kusurlu olmadığı kanaatına vararak davayı reddetmiştir. Oysa mahkeme sorumluluk açısından dava reddedecekse buna ait deliller tartışılmalıydı. Aynı mahkeme, ikinci gerekçesinde olayda sorumluluğun var olduğunu kabul edip bu kez de ibranameye dayanarak davayı reddetmiştir. Bu durumda birbirine zıt iki gerekçeyle davanın reddi yanlış olmuştur.
    Dosyaya sunulan ibraname davacının annesi tatarından asaleten ve velayeten imzalanmış bir ibraname olup, maddi ve manevi tazminat açısından bir miktar düzenlenmemiştir. Maddi tazminat açısından ne kadar, manevi tazminat açısından ne kadar ibra edildiği ibranamede belirtilmemiştir.
    Davacı bu ibranameden haberinin olmadığını, kaldı ki zararının çok büyük miktarda olduğunu beyan ederek, müzayaka yönünden ibranamenin geçersizliğini ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesi ikinci gerekçesinde, ibraname yönünden hiçbir araştırma yapmayarak, iş sahibinin sorumlu olduğu kabul edilmişçesine bu ibranameye dayanarak davayı reddetmiştir.
    İbra, kökeni Arapça bir kelime olup, Türkçede aklama, temize çıkarma anlamında kullanılmaktadır. İbranamenin Türk"çe karşılığı ise aklama belgesidir.
    İbra; alacaklının borçludaki hakkının tamamından veya bir kısmından sözleşme veya tek taraflı irade beyanı ile vazgeçmesidir. İbra ile borçlu, borcunu ifa zorunluluğundan kurtulmakta ve borç ödenmiş kabul edilmektedir.
    İbra sözleşmesi, taraf olmayan kişileri bağlamaz.
    İbra sözleşmesinin geçerli olabilmesi için tarafların medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip olmaları gerekmektedir. Tam ehliyetli kişiler serbestçe bizzat veya yetkili kıldığı vekilleri aracılığıyla sözleşme yapabilirler.
    İbraname ile kazanılan edimler arasında açık oransızlık olabilir. Geçimini çalıştığı sürece elde edeceği ücret geliriyle sağlayan ve boşta kaldığı zaman ekonomik yönden zorda kalacak olan davacının, davalı aksini ispat etmedikçe, ibranameyi imzaladığında müzayaka halinde olması hayatın olağan akışına uygundur. Bu durumda TBK"nun 28. maddesine göre gabin iddiasının incelenmesi ve edimler arasında açık bir oransızlık bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir.
    Gabin (aşırı yararlanma) sorumluluk hukukunda ibra sözleşmesini geçersiz kılan en önemli nedenlerden biridir. Gabinden söz edebilmek için edimler arasında açık bir oransızlık bulunması gerekir. İki taraflı, karşılıklı hak ve borçlar sağlayan edimler arasında kabul edilebilir, hayatın olağan akışına uygun düşen bir ekonomik dengenin bulunması gerekir. Edimler arasında kabul edilebilir bir denge bulunmayan ve taraflardan birine aşırı yararlanma sağlayan bir sözleşmenin yapıldığı durumlarda bu sözleşmeden zarar gören tarafın dava açma yolu bulunmaktadır. Gerçek anlamda bir ibranameden söz edebilmek için, tazmin edilecek tutar ile buna karşılık alınan tutar arasında açık bir oransızlığın bulunmaması gerekir. Açık oransızlığın bulunduğu durumda belge ibraname değil, ancak makbuz niteliğindedir. Bu durumda, hesap bilirkişisinden alınacak raporla, ibranamenin verildiği tarihteki veriler esas alınarak zarar görenin gerçek zararı tespit edilmeli, böylece sorumlularca tazmin edilmesi gerekli tutar ile buna karşılık ibranameyle alınan tutar arasında açık oransızlık bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.
    Mülga 818 sayılı BK"da ibra kurumuna yer verilmemiştir. Uygulama Yargıtay İçtihatları"yla oluşturulmuştur. Maddi tazminat için düzenlenen ibranamede bir bedele yer verilmesi halinde, bu bedel ile ibranamenin düzenlendiği tarihteki verilere göre belirlenen zarar arasında açık bir oransızlık yoksa, hak sahiplerinin iradesinin de ibra yönünde oluştuğunun kabulü gerekir. İbranamedeki tutarın, neredeyse tazminat borcunun tamamına yakın bir miktarı içermesi gerekir.
    Başka bir anlatımla, maddi tazminat alacağının tamamının bedelsiz olarak ibra edildiği savunması ile borçlunun ifadan kaçınması mümkün değildir. Ödenen bedel ile ödeme tarihi itibarıyla hesaplanan zarar arasında açık oransızlık varsa, o zaman yapılan ödeme kısmi bir ifa olarak değerlendirilmeli ve ibra belgesi makbuz niteliğinde sayılmalıdır.
    İsviçre Borçlar Kanunu"nun 115. maddesinde düzenlenen ibra sözleşmesi, 6098 sayılı TBK"nun genel hükümler kısmında, borcu sona erdiren nedenler kapsamında düzenlenmiştir.
    6098 sayılı TBK" nun 132 ve 420. maddelerinde ibraya yer verilmiştir.
    TBK"nun 132. maddesine göre; ""Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir"".
    İlk derece mahkemesi ilk gerekçesine zıt teşkil eden ikinci gerekçesiyle, TBK madde 132’e göre borcun doğduğunu kabul etmiştir.    
    Tüm yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, ilk derece mahkemesince, öncelikle Borçlar Hukuku"nun sorumluluk ilkeleri doğrultusunda, kusur ve bilirkişi incelemesi yaptırılması, olayda davalıya ait bir sorumluluğun doğmadığının anlaşılması durumunda davanın reddedilmesi, aksi durumda davalının sorumluluğunun bulunduğu kanaatına varılırsa bu kez de ibranameyle ilgili tüm deliller, toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken birbirine ters düşen gerekçelerle davanın reddedilmesi yanlış olmuş ve bozmayı gerektirmiştir.
    Açıklanan bu nedenlerle Yüksek Özel Daire Sayın Çoğunluğunun, ilk derece mahkemesi kararının sadece vekâlet ücreti yönünden düzeltilerek onanması kararına katılmıyorum.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi