9. Hukuk Dairesi 2021/11789 E. , 2021/15887 K.
"İçtihat Metni"BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARLARI ARASINDAKİ
UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE DAİR
TÜRK MİLLETİ ADINA
Y A R G I T A Y K A R A R I
I-BAŞVURU
Başvurucu avukat tarafından sunulan dilekçe ile özetle; taraflarınca açılan davanın, öncelikle belirsiz alacak davası olarak açıldığını akabinde konuyla ilgili içtihat karmaşası ve içtihat değişiklikleri gözetilerek tam ıslah dilekçesi verilmek suretiyle davanın kısmi alacak davasına dönüştürüldüğünü, ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin tam ıslah dilekçesini hukuken geçersiz saydığını ve bir kısım alacaklarının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verdiğini, oysa ki daha önce açılan ve ... Bölge Adliye Mahkemesinin sair hukuk dairelerine düşen dosyalarında davanın tam ıslahı dilekçelerinin geçerli sayılarak açılan davaların kabul edildiğini ve ilgili dosyaların kesinleştiğini, hal böyle olunca kesin nitelikteki Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasında esaslı çelişki ve uyuşmazlık söz konusu olduğunu, davasını tamamen ıslah etmiş olan davacının, ıslah dilekçesinde aynı zamanda ıslah ettiği işlemi açıkça belirtmişse (yani ıslah dilekçesi aynı zamanda yeni bir dava dilekçesi niteliğinde ise) davacının artık HMK m. 180"e göre bir hafta içinde yeni (ikinci) bir dava dilekçesi vermesine gerek olmadığını belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararları arasında ortaya çıkan uyuşmazlığın giderilmesini talep etmiştir.
II-... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunun 10/11/2021 tarih ve 2021/21 sayılı kararı ile;
“... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 30.09.2021 tarih 2021/603 Esas 2021/1174 Karar sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek kıdem tazminatı ile yıllık izin alacağı taleplerinin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine kesin olarak karar verildiği, ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 2018/2581 Esas 2020/1160 Karar, 9. Hukuk Dairesinin 2018/1886 Esas 2019/1459 Karar, 2018/180 Esas 2018/2241 Karar,14. Hukuk Dairesinin 2019/555 Esas 2021/920 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince verilen kabul kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine kesin olarak karar verildiği, ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesine ait dosyanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, akabinde tam ıslah dilekçesiyle kısmi davaya dönüştürüldüğü, ilk derece mahkemesi tarafından davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen kararının ortadan kaldırılarak davanın bazı alacak kalemlerinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verildiği halde 7.,9. Ve 14. Hukuk Dairelerinin aynı nitelikteki dava dosyalarına istinaf başvurusun esastan reddine karar vermiş olması sebebiyle, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 35/3-4 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasında verilen kararlar arasında uyuşmazlık olduğu anlaşılmış, bu durum karşısında uyuşmazlığın ... Bölge Adliye Mahkemesi 7.,9. ve 14. Hukuk Daireleri kararı doğrultusunda giderilmesine karar verilerek dosyanın Yüksek Yargıtay 9. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1. ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararı ile 7.,9. ve 14. Hukuk Daireleri kararları arasında UYUŞMAZLIK BULUNDUĞUNA,
2. Söz konusu uyuşmazlığın ... Bölge Adliye Mahkemesi 7.,9. ve 14. Hukuk Dairesi kararı doğrultusunda GİDERİLMESİNE,
3. Karardan bir suretin talepte bulunan Davacı vekili Av. Serkan ACAVUT ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 7.,8.,9.Hukuk ve 14. Hukuk Dairelerine gönderilmesine,
4. Kararın ve eklerinin gereğinin takdir ve ifası için Yüksek Yargıtay 9. Hukuk Dairesine gönderilmesine oy birliği ile” karar verilmiştir.
III-GEREKÇE
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun"un 107 nci maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir.
6100 sayılı Kanunun 107. maddesinin 1. fıkrasına göre, “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir”.
6100 sayılı Kanunun 107. maddenin 2. fıkrasında, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabileceği hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de "karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin bilirkişi ya da keşif incelemesi sonucu)" belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.
Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. İş yargılamasında sıklıkla davaların yığılması söz konusu olmakla alacağın belirsiz olma kriterleri her bir talep için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Diğer yandan, aynı dava dilekçesinde talep yığılması şeklinde bazı alacaklar için belirsiz alacak davası bazıları için kısmi dava açılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları işçi tarafından bilinmekle kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilmez. Ancak hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere veya yargılama ile belirlenecek ise kıdem ve ihbar tazminatı belirsiz alacak davasına konu edilebilir.
Madde gerekçesinde "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez." şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkânlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Şu halde davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri belirlenebilir durumda ise, dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Burada hukuki yarar eksikliğinin tamamlanabilir dava şartı olmadığı sonucuna varılmıştır. 7251 sayılı Kanun ile 107. maddede yapılan değişiklikler şartları olmadığı halde açılan belirsiz alacak davasında davacıya süre verilerek hukuki yarar eksikliğini tamamlama imkânı tanımamaktadır. Dairemizce sözü edilen düzenleme, şartları mevcut olan belirsiz alacak davasında yapılan yargılama ile alacağın belirli hale gelmesi durumunda hâkimin geçici talep sonucunu kesin talep sonucuna dönüştürmesi için alacaklıya süre vermesi gerektiği yönünde değerlendirilmiştir.
Yargıtay 9.Hukuk Dairesi tarafından daha önce verilen kararlarda hukuki yarar yokluğu sebebiyle dava şartı yokluğuna bağlı davanın reddi kararları verilmediğinden aynı Dairenin görev alanındaki bölgelerden gelen dosyalarda birleşme öncesi uygulamalarına güven duyularak açılan davalarda aynı Dairenin önceki uygulamalarına devam edilecektir.
Hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri ve sürpriz karar verme yasağı gereği birleşme tarihinden önce yukarıda belirtilen esasları dikkate alan ilk kararın Yargıtay Kararları Dergisi veya başkaca yolla yayını tarihinden sonra açılan davalarda belirtilen ilkeler uygulanacaktır. Başka bir anlatımla açıklanan kararın yayınından önce açılan davalarda her iki Daire görev alanına giren bölgelerde verilen kararlar bakımından Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin önceki uygulamalarına devam edilecektir.
Diğer taraftan, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 07.07.2020 tarihinde kapatılması ve Başkan ve Üyelerinin Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’ne görevlendirilmesi üzerine her iki Daire kararları arasında uyuşmazlık konusu hususlar görüşülerek “Islah yoluyla dava türü değiştirilemez. Örneğin belirsiz alacak davası kısmi davaya veya kısmi dava belirsiz alacak davasına dönüştürülemez.” şeklinde karar alınmıştır. Dolayısıyla, Dairemizce dava türünün tam ıslah yoluyla değiştirilmesi mümkün görülmemektedir.
Ne var ki; somut durum bakımından öncelikle Bölge Adliye Mahkemeleri kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine gerek bulunup bulunmadığı hususunun belirlenmesi gerekmektedir.
Başvurucu, ıslah dilekçesinin tam ıslah mahiyetinde olduğunu ve bu dilekçe ile bir kısım alacaklar yönünden dava türünü değiştirdiğini diğer Bölge Adliye Mahkemelerince tam ıslah dilekçesine değer verilmesine karşın ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 2021/603 Esas sayılı dosyasında bu dilekçeye değer verilmeden karar verildiğini bu sebeple Bölge Adliye Mahkemeleri arasında oluşan uyuşmazlığın giderilmesini istemektedir.
Dairemize gönderilen evrakların incelenmesinde; başvurucunun gerek ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 30.09.2021 tarih 2021/603 Esas 2021/1174 sayılı kararına gerekse ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi’nin 2018/2581 Esas 2020/1160 Karar, 9. Hukuk Dairesi’nin 2018/1886 Esas 2019/1459 Karar, 2018/180 Esas 2018/2241 Karar ve 14. Hukuk Dairesi’nin 2019/555 Esas 2021/920 Karar sayılı kararlarına konu dava dosyalarına, bir kısım alacaklar yönünden açtığı belirsiz alacak davasının türünün kısmi dava olarak değiştirilmesi istemini içerir ıslah dilekçesi sunduğu anlaşılmaktadır. ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi’nin 30.09.2021 tarih 2021/603 Esas ve 2021/1174 Karar sayılı kararı ile kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağı taleplerinin belirsiz nitelikte olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak belirtilen alacakların hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, uyuşmazlığın giderilmesi istemine konu diğer Bölge Adliye Mahkemeleri kararlarında ise ilk derece mahkemelerince davanın kısmen kabulüne dair kararlara karşı yapılan istinaf başvurularında esas yönünden usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kabul edilmiştir. Ancak, uyuşmazlığın giderilmesi istemine konu Bölge Adliye Mahkemeleri kararlarının hiçbirinde dava türünün tam ıslah yolu ile değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı, mümkün ise tam ıslahın hangi usule göre yapılması gerektiği hususları tartışılmamış olup kararların içeriğinden alacak kalemlerinin hangi gerekçe ile belirsiz alacak davası olarak açıldığının kabul edildiği ya da edilmediği anlaşılamamaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesinin benzer olaylarda kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi isteminin hukuki dayanağı 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 35 inci maddesinde yer alan düzenlemedir.
Söz konusu maddenin birinci fıkrasının üçüncü bendinde yer alan düzenlemeye göre “....benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde...” uyuşmazlığın giderilmesi talep edilebilir.
Dolayısıyla açıklanan hukuki olgulara göre, başvuru konusu kararlarda uyuşmazlık konusu hakkında herhangi bir hukuki değerlendirme ve açıklama yer almadığından, uyuşmazlığın giderilmesi imkanı da bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar karşısında uyuşmazlığın giderilmesine yer olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
IV-SONUÇ
... Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunun 10/11/2021 tarih ve 2021/21 sayılı kararına istinaden iletilen mevcut talep yönünden uyuşmazlığın giderilmesine yer olmadığına, 29.11.2021 günü oybirliği ile kesin olarak karar verildi.