Hukuk Genel Kurulu 2017/1983 E. , 2021/1120 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Güroymak Asliye Hukuk Mahkemesince (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili; davalı bankadan kullandığı 20.000TL bedelli tüketici kredisi çerçevesinde kendisinden “kullandırım masrafı” olarak 210TL, “kredi katkı payı” adı altında ise 3.840TL tahsil edildiğini, oysa sözleşme sırasında kesintilerle ilgili kendisine hiçbir bilgi verilmediğini, kesintilerin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek toplam 4.050TL bedelin faiziyle birlikte tarafına iadesini istemiş, 18.09.2014 tarihli dilekçeyle kesilen bedelin içerisinde 110TL banka ve sigorta muameleleri vergisi (BSMV), 480TL Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) kesintisi tahsil edilmiş olduğunu cevap dilekçesiyle öğrendiğini, hâl böyle olunca bu miktarlar düşülerek toplam 3.460TL bedelin davalıdan tahsil edilmesini istediğini bildirmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; kesintilerin hukuka ve sözleşmeye uygun olduğunu, katkı payının kredi sözleşmesi çerçevesinde tahsil edilen peşin faiz mahiyetinde olduğunu ve bu payın alınacağının sözleşmede kararlaştırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Güroymak Aliye Hukuk Mahkemesinin Tüketici Mahkemesi sıfatıyla verdiği 12.11.2014 tarihli ve 2014/67 E., 2014/247 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki tüketici kredisi sözleşmesi kapsamında davacıdan alınacak ücretler konusunda taahhütname alınmışsa da, ücretin neden alınacağı, zorunlu gider olup olmadığı gibi konularda herhangi bir açıklamanın yapılmadığı, bilgi formunda katkı payı adı altında tahsil edilen miktarın peşin faiz olduğu belirtilmiş olmasına karşın, bu belgenin sözleşmenin akdinden sonra davalı banka tarafından düzenlendiği ve davacının imzasını taşımadığı, sözleşmenin 4. maddesinde faiz kısmı boş bırakılarak diğer giderler adı altında 4.050TL ödeme yapılacağının yazılı olduğu, içeriği somutlaştırılmayan diğer ücret ve masraflar başlığı altında maktuen belirlenen bir miktarın tüketiciden alınacağına ilişkin bir hükmün haksız şart teşkil ettiği, emsal Yargıtay kararlarına göre, kredinin verilmesiyle ilgili olarak bankanın ancak zorunlu masrafları tüketiciden isteyebileceği buna göre "İstihbarat ücreti" adı altında 210TL, "Katkı Payı" adı altında 3.840TL olmak üzere toplam 4.050TL nin zorunlu masraf olarak nitelendirilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, 4.050TL nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince 29.02.2016 tarihli ve 2016/1366 E., 2016/6189 K. sayılı karar ile; davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedildikten sonra “…Taraflar arasında düzenlenen 22.4.2014 tarihli İhtiyaç (Tüketici) Kredi Sözleşmesinin ‘Akdi Faiz, Vergi, Ücret ve Masraflar’ başlıklı 3.maddesinde, ‘İşbu krediye uygulanacak faiz oranı sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olan Geri Ödeme Planında gösterildiği gibi olacaktır… Müşteri belirtilen oranlarda tahakkuk ettirilecek kredi faizini, bu faiz üzerinden hesaplanacak KKDF’nu ve BSMV’ni, gerek iş bu sözleşme içeriğinde gerekse iş bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olan faiz, ücret ve masraflara ilişkin Bilgi Formu ve Taahhütname’de belirtilen her türlü masraftan haberdar olduğunu, iş bu sözleşmede, Bilgi Formu ve Taahhütname’de belirtilen oranlarda/tutarlarda karşılıklı mutabakat sonucu belirlenmiş ücret, komisyon ve masrafları ödemeyi kabul ve taahhüt eder.’ hükmü mevcuttur. Anılan bu hüküm uyarınca, sözleşmenin eki niteliğindeki Bilgi Formuna ve geri ödeme planına ve dosya içindeki dekontlara göre, taraflar arasındaki kredinin “sıfır faizli kredi” olarak tanımlandığı, baz faiz oranını %1,78 karşılığı peşin faiz tutarını 3.200,00 TL olarak gösterildiği, bu bedel üzerinden 480,00 TL KKDF ve 160 TL BSMV tahakkuk ettirilerek toplam 3.840,00 TL’nin “katkı payı ücreti” adı altında tahsil edildiği gibi, kredi ödeme planında da taksit tutarları içerinde faiz bedelinin bulunmadığı ve sıfır “0” olarak gösterildiği görülmüştür. Başka bir anlatımla, taraflar aralarında kredi faizi oranı ve miktarını sözleşme ile belirlemişler ve peşin olarak ödenmesi konusunda mutabık kalmışlardır. Bu sözleşmeye göre davacının peşin faiz ödemesi niteliğinde vergiler dahil 3.840,00 TL katkı payı ücreti ödemesi yaptığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşme ve sözleşmenin eki niteliğindeki bilgi formu ve geri ödeme planına göre akdi faiz oranı/tutarının açıkça belirlenerek, tarafların faiz hususunda karşılıklı müzakere ettiklerinin anlaşılması karşısında, faize ilişkin sözleşme hükümlerinin haksız şart olduğundan söz edilemez. Öyle olunca, peşin faiz ödemesi niteliğindeki 3.840,00 TL yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu yönler gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” şeklindeki gerekçeyle bozma kararı verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Mahkemece 01.06.2016 tarihli ve 2016/81 E., 2016/323 K. sayılı karar ile; ilk karar gerekçelerinin yanında sıfır faizli olarak nitelendirilen bir ihtiyaç kredisinden faizin peşin olarak alınmasının insanların ekonomik, sosyal ve dini nedenlerle faizden kaçınmaları dikkate alındığında dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından taraflar arasındaki kredisi sözleşmesi çerçevesinde “kredi katkı payı” adı altında tahsil edilen bedelin tüketiciye iadesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce; somut olayda davacı tüketiciden taraflar arasındaki kredi sözleşmesi çerçevesinde “kullandırım masrafı” adı altında kesilerek eldeki dava ile davacı tüketiciye iadesine karar verilen 210TL ye yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının Özel Dairece reddedilerek kesinleştiği ve Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık kapsamı dışında kaldığı belirtilmelidir.
13. Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın çözümünde öncelikle konuyla ilgili mevzuat hükümlerinin irdelenmesi gereklidir.
14. Eldeki davada uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 10. maddesine göre tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacıyla kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir ve bu kredi sözleşmelerinde tüketiciden talep edilecek akdi faiz ve diğer unsurlar gösterilmelidir.
15. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde; nakdi, gayrinakdi her cins ve surette kredi verme işlemleri bankaların faaliyet konuları arasında sayılmıştır. Bankalar çok değişik koşullarda olup müşterilerine verdikleri kredilerden faiz gelirleri elde etmektedir. Anılan Kanun’un 144. maddesinde bankaların elde edeceği faiz oranları ve diğer menfaatlerin ne şekilde belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre “Merkez Bankası, bankaların ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azamî faiz oranlarını, katılma hesaplarında kâr ve zarara katılma oranlarını, özel cari hesaplar dâhil her türlü işlemlerinden elde edecekleri ücret, masraf, komisyon ve diğer menfaatlerin nitelikleri ile azamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir” (02.07. 2018 tarihli ve 703 sayılı KHK’nın 166. maddesiyle, bu maddede yer alan “Bakanlar Kurulu” ibareleri “Cumhurbaşkanı” şeklinde değiştirilmiş ve yine 20.02.2020 tarihli ve 7222 sayılı Bankacılık Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 13. maddesiyle, birinci fıkranın birinci cümlesinde yer alan “Cumhurbaşkanı” ibaresi “Merkez Bankası” şeklinde, “bu maddede belirtilen işlemlerde sağlanacak” ibaresi “her türlü işlemlerinden elde edecekleri ücret, masraf, komisyon ve” şeklinde değiştirilmiş, ikinci cümle ilga edilmiştir.).
16. Bankalar bu kapsamda faiz, komisyon gibi alacaklarının ne olacağını ortaya koyar ve tüketici tarafından da kabul görmesi hâlinde sözleşme ilişkisi doğar.
17. 01.08.2003 tarihli ve 25186 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan mülga Tüketici Kredisinde Erken Ödeme İndirimi ve Kredinin Yıllık Maliyet Oranını Hesaplama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’e göre; akdi faiz oranı “Tüketici kredisi sözleşmesinde yer alan faiz oranı”nı (m.4/d), komisyon ise “Geri ödeme planında her bir taksit tutarında anapara, faiz ve her türlü kamusal yükümlülükler haricinde ayrı bir kalem olarak yer alan ve kredi verenin gelir olarak tahsil edeceği tutarları” (m. 4/e) ifade eder ve yıllık maliyet oranı Yönetmelik ekindeki formül doğrultusunda hesaplanarak sözleşmede gösterilir.
18. Bankalar aynı faiz gelirini elde edecek şekilde, zaman zaman peşin komisyon tutarını arttırarak kredi faiz oranında indirime gitmekte ve hatta yüksek peşin komisyonlar ile sıfır faizli krediler kullandırmaktadırlar. Bu krediler de farklı faiz oranı ve peşin komisyon tutarlarından oluştuğu için farklı görünüme sahiplerse de; özü itibariyle aynı niteliktedirler, zira bankalar neticede aynı geliri elde etmekte ve tüketici de aynı maliyete katlanmaktadır (Atış, Caner- Çopur Vardar, Gizem: Tüketici Kredilerinde Peşin Ödenmiş Faiz ve Vergisel Yükümlülüklerin İadesi, Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, ICAFR Özel Sayısı, s. 415, https://dergipark.org.tr/en/pub/ijmeb/issue/54621/745048, erişim tarihi 01.10.2021).
19. Nitekim somut olayda da taraflar arasında 22.04.2014 tarihli 20.000TL bedelli, yirmidört ay vadeli tüketici kredisi imzalanmıştır. Sözleşmede kredi faiz oranı belirlenmemiş ise de toplam giderler tutarının 4.050TL olarak tüketiciye yansıtılacağı kararlaştırılmıştır. Yine sözleşme öncesi bilgi formunda da “Kredi kullandırımı esnasında tahsil edilen vergi hariç peşin faiz tutarı” açıklamasıyla %1,78 faiz oranı üzerinden 3.200TL peşin faiz tutarının tahsil edileceği bildirilmiştir.
20. Davacı tüketici nakit ihtiyacını bankadan kullandığı tüketici kredisi çerçevesinde sağlarken bankanın bu ödünç karşılığında faiz, komisyon yahut kredi katkı payı adı altında ve yine mevzuat hükümlerinin izin verdiği ölçüde gelir elde edeceğini bilmektedir. Bu bilinçle yukarıda bahsi geçen hükümleri içeren sözleşmeyi kabul ederek imzalamış, aynı gün kendisinden 3.200TL “katkı payı ücreti”, 160TL BSMV, 480TL KKDF olmak üzere 3.840TL tahsil edilmiştir. Davacı kredi kullandıktan hemen sonra 25.04.2014 tarihinde eldeki davayı açarak bu kesintinin hukuka aykırı olduğunu ve haksız şart teşkil ettiğini ileri sürmüştür.
21. Satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şart teşkil eder ve tüketici için bağlayıcı sayılmazlar (4077 s. K., m.6).
22. Tüm bu açıklamalara göre bankanın kullandığı kredi karşılığında davacıdan peşin faiz talep etmesinin haksız şart teşkil etmeyeceği, yapılan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı açıktır.
23. Nitekim Özel Dairece de bozma kararında aynı yöne işaret edilmiş ve peşin faizin tüketiciye iade edilmesinin gerekmediği belirtilmiştir.
24. Bununla birlikte Özel Daire kararında katkı payı ücreti adı altında kesilen 3.200TL, bu bedel üzerinden tahakkuk ettirilerek tüketiciden tahsil edilen KKDF ve BSMV bedelleriyle birlikte değerlendirilerek toplam 3.840TL yönünden davanın açıklanan gerekçeyle reddedilmesi gerektiği değerlendirmesi yapılmış ise de; davacı 18.09.2014 tarihli dilekçesiyle, davalının BSMV ve KKDF olarak kesildiğini bildirdiği bedeller yönünden taleplerinin bulunmadığını açıklamış olduğuna göre bu kısım yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26. maddesinin “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez” hükmü gözetilerek karar verilmesi gerektiği gözden kaçırılmamalıdır.
25. Ayrıca dava tarihi 25.04.2014 iken, direnmeye ilişkin gerekçeli kararda dava tarihinin 02.05.2016 olarak gösterilmesinin mahallinde her zaman giderilebilecek mahiyette maddi hata teşkil ettiği değerlendirilerek bozma nedeni yapılmadığı da belirtilmelidir.
26. Sonuç itibariyle direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 30.09.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.