Hukuk Genel Kurulu 2017/2909 E. , 2021/1103 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 13.12.2012 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 21.10.2000 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının olduğunu, davalı tarafından müvekkili aleyhine Şişli 1. Aile Mahkemesinin 2005/1208 E., 2007/278 K. sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığını ve davanın reddine karar verildiğini, kararın 15.09.2009 tarihinde kesinleştiğini, o tarihten beri tarafların bir araya gelmediklerini, dolayısıyla ortak hayatın yeniden tesis edilemediğini, böylece 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 166/4 maddesindeki koşulların gerçekleştiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 18.03.2013 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, tarafların ret ile sonuçlanan boşanma davasının açılmasından önce ayrı yaşamaya başladıklarını, bu ayrılığın hâlen devam ettiğini, ayrılık sürecinin başlamasına ve uzamasına erkek eşin sebep olduğunu, müvekkiline fiziksel şiddet uyguladığını, başka bir kadınla ilişkisinin olduğunu ileri sürerek boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin kusurlu olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 750TL tedbir-iştirak, müvekkili yararına ise 750TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000TL maddi, 10.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesinin 17.04.2013 tarihli ve 2012/1058 E., 2013/266 K. sayılı kararı ile; tarafların 21.10.2000 tarihinde evlendikleri, ortak bir çocuklarının bulunduğu, kadın eş tarafından Şişli 1. Aile Mahkemesinin 2005/1208 E., 2007/278 K. sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığı ve davanın reddine karar verildiği, kararın 15.09.2009 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın yasal üç yıllık sürenin ardından 13.12.2012 tarihinde açıldığı, böylece TMK’nın 166/4. maddesi koşullarının somut olayda oluştuğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 250TL tedbir ve 350TL iştirak nafakası ödenmesine, kadın eşin nafaka ve tazminat taleplerine yönelik yapılan incelemede ise; kadın eş tarafından açılan gerek Şişli 1. Aile Mahkemesinin 06.04.2007 tarihli ve 2005/1208 E., 2007/278 K. sayılı dayanak dava dosyasında gerekse Kadıköy 1. Aile Mahkemesinin 05.12.2008 tarihli ve 2008/984 E., 2009/577 K. sayılı nafaka dosyasında boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin başka kadınlarla görüşerek güven sarsıcı davranışlarda bulunması ve evi terk etmesi şeklinde gerçekleştirdiği davranışlarıyla tam kusurlu olduğu gerekçesiyle kadın eş yararına 400TL tedbir-500TL yoksulluk nafakası ile 7.000TL maddi, 5.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.12.2013 tarihli ve 2013/15060 E., 2013/28516 K. sayılı kararı ile;
"...Hüküm davacı tarafından; kusur belirlemesi, tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Türk Medeni Kanununun 166/4 maddesine dayalı olarak koca tarafından açılan davada mahkemece, davacı kocanın güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği, başka kadınla görüştüğü ve evi terkettiği kabul olunarak tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, fiili ayrılığa esas Şişli 1. Aile Mahkemesi"nin E.20051208-K.2007/278 sayılı dosyasında, kadın tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasının, kadının kocadan kaynaklanan kusurlu davranışları affettiği gerekçesiyle reddedildiği ve kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. İlk davanın reddi nedeniyle, ilk davanın açılmasından önceki olaylara dayalı olarak davacı kocaya bir kusur yüklenemez. İlk davanın açılmasından sonra tarafların biraraya geldikleri iddia edilmediği gibi, fiili ayrılık döneminde kocadan kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığı da kanıtlanamamıştır. Bu durumda; ilk davayı da açarak boşanma sebebi yaratan kadın tamamen kusurludur. Boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olan eş yararına maddi-manevi tazminat (TMK.m.174/1-2) ve yoksulluk nafakasına (TMK.m.175) hükmolunamaz. Durum böyleyken; mahkemece davacı kocanın tam kusurlu olarak belirlenmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak da davalı kadının maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası talebinin kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. İstanbul Anadolu 6. Aile Mahkemesinin 27.05.2014 tarihli ve 2014/120 E., 2014/502 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; kadın eşin reddedilen ilk davayı açtığı, erkeğin ise kadının reddedilen davasını dayanak yaparak eldeki boşanma davasını açtığı, bu hâlde boşanmadan kadının değil erkeğin yararlandığı, TMK’nın 166/4. maddesine göre boşanma kararı verilebilmesi için kusur araştırmasının gerekli olmadığı, somut olayda her iki tarafın da kusursuz olduğu, bu durumda kadın yararına tazminat ödenmesine karar verilemeyeceği fakat yoksulluk nafakası takdir edilmesine engel bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle tazminatlar yönünden bozma ilam kararına uyularak tazminat taleplerinin reddine, yoksulluk nafakası yönünden ise bozma öncesi karar gibi direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; fiili ayrılık sebebiyle (TMK m. 166/4) açılan boşanma davasında, tarafların gerçekleşen olaylara göre kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davalı eş yararına, yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; taraflar arasındaki boşanma davası nedeniyle yapılan yargılama sonucunda verilen ilk kararda erkek eşin “tam kusurlu olduğu” gerekçesiyle tarafların boşanmasına ve kadın yararına yoksulluk nafakası ile maddi-manevi tazminat ödenmesine karar verilmişken; Özel Daire bozma kararı sonrası “her iki tarafın da kusursuz olduğu” gerekçesiyle kadın yararına yoksulluk nafakası ödenmesine hükmedilmesi karşısında, direnme adı altında verilen bu kararın yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı, yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
12. Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozma kararından esinlenerek yeni bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
13. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
14. Somut olayda; mahkemece ilk kararda, boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin başka kadınlarla görüşerek güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu ve evi terk etmesi şeklinde gerçekleştirdiği davranışlarıyla tam kusurlu olduğu gerekçesiyle karar verildiği hâlde Özel Daire bozma kararı sonrası her iki tarafın da kusursuz olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
15. Bu durumda, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
16. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
17. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 2. Hukuk Dairesine Gönderilmesine,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.