Abaküs Yazılım
4. Daire
Esas No: 2017/699
Karar No: 2020/5643
Karar Tarihi: 14.12.2020

Danıştay 4. Daire 2017/699 Esas 2020/5643 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2017/699
Karar No : 2020/5643

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
(… Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, … Plastik Kimyevi Maddeler San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin 2000 yılına ilişkin muhtelif vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla düzenlenen … tarih ve …,…,…,…, ... ile … tarih ve … ila … sayılı ödeme emirlerinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Danıştay bozma kararı üzerine Vergi Mahkemesince verilen kararda; asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin bir kısmının 14/04/2006 tarihinde şirket ortağı …’a, bir kısmının ise 14/10/2008 tarihinde davacının kendisine tebliğ edildiği, kesinleşen alacağın şirketten tahsil imkanı kalmadığının anlaşıldığı ve şirket adına kesinleşen ve tahsil edilemeyeceği anlaşılan alacak için ilgili dönemde ortak sıfatı haiz davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 31/10/2000 tarihinde noterde yapılan sözleşme ile devraldığı hisselerin ve ortaklık işleminin kendi bilgisi dışında 24/08/2001 tarihinde tescil edildiği, hisse devrinin yok hükmünde olduğu, hisse devri kabul edilse dahi borçların hisse devrinden önceki tarihe ait olduğu ve kendisinin sorumlu tutulamayacağı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.

TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Vergi Dava Daireleri Kurulu'nun 28/12/2016 tarih ve E:2016/969, K:2016/1320 sayılı kararı ile Mahkeme kararının şirketten tahsil olanağı kalmayan kamu alacağının doğrudan şirket ortağından tahsili yoluna gidilebileceği yolundaki ısrar hükmünün onanması ve uyuşmazlığın esasına ilişkin temyiz incelemesi yapılmamış olduğundan dosyanın Danıştay Dördüncü Dairesine gönderilmesi üzerine, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Davacının, 06/06/2006 tarih ve …,…,…,…, ... ile 12/01/2010 tarih ve ... ve ... sayılı ödeme emirlerine yönelik temyiz istemi incelendiğinde;
6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'un -29/07/1998 tarihli ve 23417 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4369 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik- 35. maddesinde yer alan "Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar" hükmü, 06/06/2008 tarihli ve 26898 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 3. maddesi ile değiştirilerek mezkûr maddeye, "limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları" ibareleri ve "Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. 'Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur." fıkraları eklenmiştir.
Yine 5766 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinde, "Bu Kanunla 6183 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve eklenen hükümler, hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanır" hükmü ile, belirtilen değişiklikler ve getirilen yeni hükümlerin, yürürlük tarihinden sonra doğacak amme alacakları için uygulanacağı gibi kanunun yürürlülük tarihinden önce doğmuş olup, halen ödenmemiş amme alacakları için de uygulanacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.
Ancak 5766 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 28/04/2011 tarih ve E:2009/39, K:2011/68 sayılı kararı ile 5766 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararına göre, 5766 sayılı Kanun ile 6183 sayılı Kanunda yapılan ve vergi borcundan sorumlu tutulan şahıslar hakkında önceden varolmayan bir takım yeni sorumluluk yolları ve yeni sorumluluk kriterleri getiren değişikliklerin, henüz tahsil edilmeyen amme alacakları için de geriye yürütülerek söz konusu alacakların tahsiline ilişkin olarak yapılacak işlemlere uygulanması hukuka aykırılık oluşturacaktır. Bu durumda, uyuşmazlığın, davacının sorumlu tutulduğu kamu alacağının ait olduğu 2000 yılında yürürlükte bulunan 6183 sayılı Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'un -29/07/1998 yürürlüğe giren 4369 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik- 35. maddesi uyarınca çözümlenmesi gerekmektedir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte bulunan 35. maddesinde, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları ifade edilmiştir.
Bu düzenlemenin değerlendirilmesinden, şirket ortaklığı sona ermiş olsa da, ödeme emri ile takip edilen kamu alacaklarının doğduğu dönemde şirket ortağı olan kişilerin bu borcun ödenmemesinden sadece ortak olduğu dönemlerle ve hissesi oranıyla sınırlı olarak sorumlu olacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla limited şirketin vergi borcunun öncelikle şirketin malvarlığından tahsiline çalışılması, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız olduğunun tespit edilmesi halinde ise, şirket ortağının ilgili olduğu döneme göre sermaye hissesi gözönünde bulundurularak takip edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu nedenle, 31/10/2000 tarihinde şirkete ortak olan davacının bu tarihten önceki dönemlere ait borçlardan sorumlu tutulması söz konusu olamayacağından ilgili dönemlere ilişkin borçların şirket ortağı sıfatıyla davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Davacının, 12/01/2010 tarih ve 2010/2 ila ... sayılı ödeme emirlerine yönelik temyiz istemi incelendiğinde;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 94. maddesinde, tebliğin mükelleflere, bunların kanuni temsilcilerine, umumi vekillerine veya vergi cezası kesilenlere yapılacağı, tüzel kişilere yapılacak tebliğin, bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerine, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde bunları idare edenlere veya temsilcilerine yapılacağı, tebliğin, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde memur ya da müstahdemlerinden birine yapılacağı ve muhatap yerine bu şekilde kendisine tebliğ yapılacak kimsenin görüşüne nazaran 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerektiği düzenlemesine yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; söz konusu ödeme emri içeriği borçların asıl borçlu şirketten tahsili amacıyla şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin 14/10/2008 ve 05/03/2009 tarihlerinde şirket ortağı olan davacıya "… Mah. … Cad. No:… …" adresinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, davacının asıl borçlu şirketin kanuni temsilcisi olmadığı ve söz konusu adresinde şirkete ait olmadığı dikkate alındığında, şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin şirketle ilgisi bulunmayan bir adreste şirket ortağına tebliğ edilmesi usulsüz olduğundan, asıl borçlu şirket nezdinde usulüne uygun olarak kesinleştirilmeyen borçların tahsili için şirket ortağı sıfatıyla davacı adına düzenlenen söz konusu ödeme emirlerinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu ... Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının … tarih ve …,…,…,…,… ile … tarih ve … ve … sayılı ödeme emirlerine ilişkin kısmının ...'in karşı oyu ve oyçokluğuyla, … tarih ve … ila … sayılı ödeme emirlerine ilişkin kısmının ise oybirliğiyle BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen onbeş (15) gün içinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 14/12/2020 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Dairemiz kararının diğer kısımlarına katılmakla birlikte, temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu mahkeme kararının … tarih ve …,…,…,…,… ile … tarih ve … ve … sayılı ödeme emirlerine ilişkin kısmının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından bu kısmın onanması gerektiği görüşüyle Dairemiz kararının ilgili kısmın bozulması yönündeki kararına katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi