7. Hukuk Dairesi 2015/6166 E. , 2016/6498 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı, davalı işveren tarafından sigorta primlerinin geç yatırılmaya başlandığını ve 01.02.2007 tarihinden itibaren primlerinin yatırılmaya başlanmasından sonra geçmiş haklarından feragat ettiğine ilişkin feragatnameyi imzalaya zorlandığını bu durumu kabul etmemesinden dolayı iş akdinin haksız nedenle sonlandırıldığını hak etmiş olduğu kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili, kötü niyet tazminatı ve yıllık izin ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre davacının herhangi bir haklı sebep bulunmaksızın istifa etmek suretiyle işten ayrıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında iş akdinin feshi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşçinin emeğinin karşılığı olan ücret işçi için en önemli hak, işveren için en temel borçtur. 4857 sayılı İş Kanununun 32 nci maddesinin dördüncü fıkrasında, ücretin en geç ayda bir ödeneceği kurala bağlanmıştır. 5953 sayılı Basın İş Kanununun 14 üncü maddesinin aksine, 4857 sayılı Yasada ücretin peşin ödeneceği yönünde bir hüküm bulunmamaktadır. Buna göre, aksi bireysel ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmadığı sürece işçinin ücreti bir ay çalışıldıktan sora ödenmelidir.
Ücreti ödenmeyen işçinin, bu ücretini işverenden dava ya da icra takibi gibi yasal yollardan talep etmesi mümkündür.
1475 sayılı Yasa döneminde, toplu olarak hareket etmemek ve kanun dışı grev kapsamında sayılmamak kaydıyla 818 Sayılı Borçlar Kanununun 81 inci maddesi uyarınca ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini ifa etmekten, yani çalışmaktan kaçınabileceği kabul edilmekteydi. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97 inci maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. 4857 sayılı İş Kanununda ise ücret daha fazla güvence altına alınmış ve işçi ücretinin yirmi gün içinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmekten kaçınabileceği açıkça düzenlenmiş, toplu bir nitelik kazanması halinde dahi bunun kanun dışı grev sayılamayacağı kurala bağlanmıştır.
Ücreti ödenmeyen işçinin alacağı konusunda takibe geçmesi ya da ücreti ödeninceye kadar iş görme edimini yerine getirmekten kaçınması, iş ilişkisinin devamında bazı sorunlara yol açabilir. Bu bakımdan, işverenle bir çekişme içine girmek istemeyen işçinin, haklı nedene dayanarak iş sözleşmesini feshetme hakkı da bulunmaktadır. Ücretin hiç ya da bir kısmının ödenmemiş olması bu konuda önemsizdir.
Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanması gerekir
4857 sayılı İş Kanununun 24 üncü maddesinin (II) numaralı bendinin (e) alt bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir. İkramiye, prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların ödenmemesi durumunda da işçinin haklı fesih imkânı bulunmaktadır
İşçinin ücretinin işverenin içine düştüğü ödeme güçlüğü nedeniyle ödenememiş olmasının sonuca bir etkisi yoktur. İşçinin, ücretinin bir kısmını Yasanın 33 üncü maddesinde öngörülen ücret garanti fonundan alabilecek olması da işçinin fesih hakkını ortadan kaldırmaz.
Bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan aynî yardımların yerine getirilmemesi de (erzak ve kömür yardımı gibi) bu madde kapsamında değerlendirilmeli ve işçinin “haklı fesih” hakkı bulunduğu kabul edilmelidir.
İşçinin sigorta primlerinin hiç yatırılmaması veya eksik bildirilmesi, sosyal güvenlik hakkını ilgilendiren bir durum olsa da Dairemizin 1475 sayılı Yasa döneminde istikrar kazanmış olan görüşü, 4857 sayılı İş Kanunu döneminde de devam etmekte olup, sigorta primlerinin hiç yatırılmaması, eksik yatırılması veya düşük ücretten yatırılması hallerinde de işçinin haklı fesih imkânı vardır
Somut olayda, davacının 01.09.2003 tarihinde işe başlamış olduğu halde primlerinin 01.02.2007 tarihinde yatırılmaya başlandığını iddia ederek aynı tarihte, aynı mahkemede alacak ve hizmet tespit davalarını ayrı ayrı açmış olduğu ve hizmet tespit dosyasında davacının 01.09.2003 – 01.02.2007 tarihleri arasında tam zamanlı kapıcı olarak çalıştığının tespitine karar verildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek onanmak suretiyle kesinleştiği ve davacının hizmet süresinin hizmet tespit davasının kararı yönünde belirlendiği anlaşılmıştır. Dinlenen davacı tanıkları davacının işten çıkışı ile ilgili bilgileri olmadığı davalı tanıkları ise davacının apartman sakinleri ile anlaşamadığından anahtarı bırakıp gittiği şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Apartman yönetim kuruluna ait karar defterindeki 15.05.2008 tarihli ve kapıcının istifası gündem başlıklı toplantı tutanağında davacının 14.05.2008 tarihinde anahtarları teslim ederek artık çalışmayacağını beyan ettiğinin yazılı olduğu görülmüştür. Tüm dosya kapsamına göre davacının 14.05.2008 tarihinde geçmiş çalışmalarına yönelik sigorta primlerinin ödenmemesi nedeni ile iş akdini eylemli olarak haklı nedenle feshettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece ihbar tazminatı talebinin reddi doğru ise de kıdem tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe reddine karar verilmiş olması hatalı olup bozma nedenidir.
3-Davacı, fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücret alacakları talebinde bulunmuş olup mahkemece taleplerin reddine karar verilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda alacaklarla ile ilgili davacı tanıkları beyanda bulunmadıklarından davacının üzerine düşen ispat külfetini yerine getiremediği belirtilerek hesaplama yapılmamıştır. Davacı tanıklarının tamamen davacının hizmet tespit davasına yönelik olarak hizmet süresi ile ilgili beyanda bulundukları anlaşılmıştır. Mahkemece davacının kapıcı olarak apartmanda ne gibi işleri yaptığı, hangi saatler arasında haftada kaç gün çalıştığı, apartmanın kaloriferli olup olmadığı, kaloriferli ise hangi tarihe kadar kömür yandığı ve ne zaman doğal gaza geçildiği hususları tanıklardan sorulmamıştır. Bu nedenle davacının çalışma şekli ayrıntılı olarak taraf tanıklarından sorularak çıkacak sonuca göre davacının fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatil ücret alacaklarına hak kazanıp kazanmadığının tespiti gerekirken eksik inceleme ile taleplerin reddine karar verilmiş olması isabetsizdir
O halde davacı vekilin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 16.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.