18. Ceza Dairesi 2015/30941 E. , 2016/661 K.
"İçtihat Metni" KARAR
Başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama, tehdit ve sesli yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret suçlarından sanık ..."ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-a, 125/1-2, 245/1, 43/1 (iki kez) ve 51. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis, 3 yıl hapis ve 3 ay 22 gün hapis cezalan ile cezalandırılmasına, 3 ay 22 gün kısa süreli hapis cezasının ertelenmesine dair, İstanbul Anadolu 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/12/2013 tarih ve 2009/1171 esas, 2013/781 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/04/2015 gün ve 127235 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “Başkasına ait banka veya kredi kartının izinsiz kullanılması suretiyle yarar sağlama ve tehdit suçlarından kurulan hükümler yönünden kanun yararına bozma istemlerine yönelik yapılan inceleme sonucunda; mahkemelerce verilen hükümlerle ilgili olarak eksik inceleme, delillerin değerlendirilmesi ve mahkemenin takdirine ilişkin hususların kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı cihetle;
Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükme münhasır olarak yapılan incelemede; sanık tarafından ileri sürülen sair hususlar kanun yararına bozma konusu yapılmamakla birlikte, sanık hakkında mağdurun zararını gidermediğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilerek hükmolunan kısa süreli hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği dikkate alındığında, hakaret suçuna ilişkin zararın manevi nitelikte olduğu, tazmini gerekir maddi bir zarar olmadığı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun erteleme kurumuna göre sanığın daha lehine olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
CMK"nın 225. maddesindeki; "Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir" şeklindeki düzenleme gereğince de, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidebilecektir.
İnceleme konusu dosyada; Sanık hakkında düzenlenen 02.11.2009 günlü iddianamede suç adının tehdit, sevk maddesinin de buna uygun biçimde TCK’nın 106/1-1.cümle ve 53/1. maddeleri olarak gösterilip, anlatım kısmında “...şüpheli Ali"nin cep telefonundan müştekiyi arayarak ve mesaj çekerek onu öldürmekle tehdit edip...” ifadelerine yer verildiği,
Yerel mahkemece ek savunma hakkı verilmek suretiyle silahlı tehdit suçundan TCK"nın 106/2-a maddesinden hüküm kurulduğu,
İddianamedeki anlatım, sevk ve nitelendirmede; sanığın müştekiye yönelik silahlı tehdit suçunu işlediğini ortaya koyacak hiçbir açıklamaya yer verilmediğinden sanık hakkında TCK"nın 106/1-1.cümle maddesinden düzenlenen tehdit suçundan kamu davası açıldığının kabulü gerekmektedir. Sanık hakkında silahlı tehdit eylemi bakımından açılmış kamu davası bulunmadığı halde yerel mahkemece ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanığın TCK"nın 106/2-a maddesinden cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsizdir.
Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2) Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 18.01.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.