8. Hukuk Dairesi 2011/6197 E. , 2012/4660 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 19.07.2011 gün ve 72/316 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalı Hazine temsilcisi taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde, dava konusu 123 ada 20 sayılı parselin, çap komşusu olan davacı adına kayıtlı dava dışı 123 ada 8 sayılı parsele revizyon gören tapu kayıtlarının miktar fazlası olarak Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, nizalı parselin öncesinde vekil edeninin miras bırakanı olan babasının tasarrufunda iken vefatıyla mirasçılarına intikal ettiğini, mirasçılar arasında yapılan taksimde vekil edenine isabet ettiğini, vekil edeninin eklemeli olarak 50 yılı aşkın kazandırıcı zilyetliğinin bulunduğunu açıklayarak, davalı Hazine adına tapuda kayıtlı bulunan 123 ada 20 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, dava dışı 123 ada 8 parsel sayılı taşınmaza revizyon gören ve miktar itibariyle geçerli olan tapu kaydının miktar fazlası olarak Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, kadastro tespitinin doğru olduğunu, davacının nizalı taşınmazı satın almak için Mal Müdürlüğü"ne başvuru yaptığını, bu şekilde davalı Hazine"nin taşınmaz üzerindeki üstün hakkını tanıdığını, dava konusu taşınmazın kanunlar gereği Hazine"ye intikal eden yerlerden olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamuya tahsisli veya terkedilmiş ya da Hazine"ye intikali gereken yerlerden olmadığı, mera niteliği taşımadığı ve tarım arazisi vasfında bulunduğu, zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün olan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 123 ada 20 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline, davalı Hazine yasal hasım olması nedeniyle yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına ve davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Hükmün esasına ilişkin bölümü davalı Hazine vekili, yargılama giderlerine yönelik kısmı ise davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; uyuşmazlık konusu 123 ada 20 parsel sayılı taşınmaz, 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, davacı adına tespit ve tescil edilen aynı ada 8 sayılı parsele revizyon gören 06.07.1998 tarih ve 4 sıra, 05.06.1998 tarih ve 54 sıra ile 24.06.1998 tarih 62 sıra numaralı tapu kayıtlarından, 24.06.1998 tarih ve 62 sıra numaralı tapu kaydının miktar fazlası olarak Hazine adına tarla niteliğiyle tespit edildiği ve tutanağının itirazsız olarak kesinleşmesi ile 10.08.2007 tarihinde tapuya tescil edildiği görülmüştür. Revizyon gören 24.06.1998 tarih 62 sıra nolu tapu kaydının geldi ve gittileri üzerinde yapılan incelemede; tapu kaydının oluştuğu 1940 yılında 2510 sayılı İskan Kanunu hükümleri uyarınca dağıtılan arazilerden olup, tapu kayıtlarının kapsamından sınırları belirtilen taşınmazın miktarıyla geçerli bulunduğu ve sonradan çıkacak fazlalığın Hazineye ait olduğu anlaşılmaktadır. Kaçak ve yitik kişilere ait taşınmazların Dağıtım Kanunları gereğince vatandaşa dağıtılması halinde artık o yerin kaçak ve yitik kişi malı olmaktan çıktığının kabulü gerekir. Kadastro çalışmaları sırasında revizyon gören iskan tapuları miktarıyla geçerli olup, miktarı kadar kayıt sahibine verildikten sonra kalan miktar fazlalığının zilyetlikle edinilmesi olanaklıdır. Şayet zilyetliğe dayalı taşınmaz edinme koşulları kullanan yararına oluşmuş ise zilyedi tarafından edinilmesi mümkündür. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20/D maddesinde; “Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallardan çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir” denilmiştir. Bundan da anlaşılıyor ki kayıt miktar fazlasının kazanmayı sağlayan zilyetlikle ve koşulların oluşması halinde edinilmesi mümkün bulunmaktadır. Dava konusu taşınmazın çevresi gerçek kişilere ait tarım arazisi niteliğinde parsellerle çevrilidir. Anılan kişilere ait taşınmazlar 1940 yılında Dağıtım Kanunları gereğince dağıtıldığına göre, kaçak ve yitik kişilerin malı olduğundan söz edilme olanağı olmadığından ve dosya kapsamı itibari ile dava konusu taşınmazın nitelik itibari ile zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün yerlerden olduğu anlaşıldığından davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
Ne var ki; kural olarak, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/1. maddesine göre, zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisiyle ispatı yoluna gidilmemesi halinde aynı çalışma alanında zilyetlikle kazanılabilecek miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir. Mahkemece, yapılan miktar araştırması yetersiz olup, davacının miras bırakanı olan babası 1991 yılında vefat etmiştir. Bu kapsamda, miras bırakanın mirasçıları arasında yapılan taksim tarihinden taşınmazın tespit gördüğü 2007 yılına kadar davacının bağımsız 20 yıllık zilyetlik süresi bulunmadığına göre, miras bırakan Şerafettin Duran ve dava dışı diğer mirasçıları bakımından da 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 14. maddesi gereğince miktar araştırması yapılması gerekmektedir. Bu nedenle, bu kimselerin belgesizden taşınmaz edinip edinmedikleri hususunun Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlüklerinden, zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait tapu kayıtları ile kadastro tutanaklarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı olarak açılmış tescil davalarına ait dosyaların ise, bulundukları mahkemelerden getirtilerek miktar sınırlamaları yönünden gözönünde tutulması gerekmektedir. Bu açıklamalar kapsamında değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır. Bu bakımdan, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerindedir.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava, Hazine adına tarla vasfı ile kayıtlı bulunan uyuşmazlık konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkin olmasına rağmen, Hazine"nin davada yasal hasım olduğu kabul edilerek yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması doğru değildir. Eldeki davada, Hazine kayıt maliki olması nedeniyle davada yer almakta olup, tescil davalarındaki gibi yasal hasım durumunda olmadığından davanın aleyhine sonuçlanması halinde HUMK"nun 417.( HMK"nun 326.) maddesi gereğince yargılama giderlerinden sorumlu tutulacaktır. Hal böyle olunca, kabule göre de; davalı Hazine"nin yargılama giderlerinden sorumlu tutulması ve kendini vekil ile temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu kapsamda, davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir.
Davacı vekili ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 37,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 22.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.