9. Hukuk Dairesi 2015/9173 E. , 2015/16798 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalı işyerinde 01.09.2012 tarihinden 31.08.2014 tarihine kadar aktif olarak çalıştığını, her ne kadar özel eğitim kurumlarında bir okul dönemi için sözleşme imzalansa da birden fazla yinelenerek belirli iş sözleşmesi amacını aştığından bahisle iş akdinin haklı veya geçerli bir neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının iş sözleşmesinin belirli süreli olduğu, iş güvencesi hükümlerinden faydalanamayacağını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkeme, davacının 5580 sayılı Kanun kapsamında belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığından iş güvencesi hükümlerinden faydalanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-4857 sayılı İş Kanunu"nun 20. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri süren işçinin, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, resen dikkate alınması gerekir.
İşveren fesih bildiriminde bulunmuş, ancak bunu tebliğ etmemiş olmasına rağmen, örneğin, işçi, işvereni şikâyet ederek, fesih bildiriminin yapıldığı tarihi kesin olarak belirleyecek bir işlem yapmışsa, artık bu tarihin esas alınması uygun olacaktır. Bu anlamda işverenin fesih bildiriminin tebliğden imtina edildiği tutanakların tutulduğu tarih, tutanak düzenleyicilerinin doğrulaması halinde tebliğ tarihi sayılacaktır. Eylemli fesih halinde dava açma süresi, eylemli feshin yapıldığı tarihten itibaren işler. Fesih bildirimine karşı idari itiraz yolu öngören personel yönetmeliği ya da sözleşme hükümleri, dava açma süresini kesmeyeceği gibi, işçinin bu süre içinde hastalığı nedeni ile rapor alması da bu süreyi durdurmayacaktır. Dairemizin kararlılık kazanan uygulaması bu yöndedir. (15.09.2008 gün ve 2008/1860 Esas, 2008/23531 Karar sayılı ilamımız).
İş sözleşmesinin önel verilerek feshi halinde, dava açma süresi önelin sona ereceği tarihte değil, işverenin fesih bildirimini tebliğ ettiği tarihten başlar.
Somut olayda, davacı işçi davalı işyerinde 01.09.2012 tarihinden 31.08.2014 tarihine kadar aktif olarak çalıştığını beyan ederek, işbu davayı 26.09.2014 tarihinde açmıştır. Davalının dosyaya ibraz ettiği Noterden keşide ettiği 22.07.2014 tarihli fesih bildiriminin tebliğ şerhinde ise adres kapalı olduğundan ve yeni adres bilinmediğinden tebliğin yapılamadığı açıklamasına yer verilmiştir.
Mahkemece davanın 1 aylık hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığına ilişkin bir değerlendirme yapılmamıştır. Davanın fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde açılıp açılmadığının resen dikkate alınması gerekir. Bu konu açıklığa kavuşturulmaksızın işin esasına girilerek karar verilmesi hatalıdır.
2-Ayrıca, Mahkemece uyuşmazlığın esası hakkında davacının davalı işyerinde 5580 sayılı Kanun kapsamında belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırıldığından iş güvencesi hükümlerinden yararlanmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve bu konuda Yargıtay uygulaması da bulunmakla birlikte, yasadan kaynaklanan belirli süreli olma özelliği eğitim personelinin iş güvencesi hükümlerinden yararlandırılmaması eleştiri konusu yapılmaktadır.
Gerçekten eğitim personeli ile ilgili yazılı sözleşme yapılması hükmü değerlendirildiğinde bu sözleşmenin belirli süreli olmaktan çok asgari süreli iş sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerekir. Zira kanunun 9. maddesine göre “Kurumlarda çalışan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler ile özel öğretim kurumunu temsil eden kurucu veya kurucu temsilcisi arasında yapılacak iş sözleşmesi, en az bir takvim yılı süreli olmak üzere yönetmelikteki esaslara göre yazılı olarak yapılmalıdır”. Buradaki en az bir takvim yılı ibaresinden açıkça bir asgari süre öngörüldüğü açıktır. Eğitim ve öğretim devam eden bir faaliyet olduğuna göre asgari süre iki yılda, üç yılda olabilir. O halde eğitim personeli ile yapılan sözleşmenin yasadan kaynaklanan asgari süreli iş sözleşmesi olduğunun kabulü gerekir.
Asgari süreli sözleşmeler, tarafların bildirimli fesih haklarını asgari bir süre için ortadan kaldırdıkları belirsiz süreli sözleşmelerdir. Tarafların öngördükleri asgari sürenin bitimi ile sözleşme kendiliğinden sona ermemekte, sözleşme belirsiz süreli olarak devam etmektedir. Bu özelliği nedeniyle asgari süreli sözleşmeler belirli süreli olarak kabul edilmemektedir. Belirsiz süreli olarak kabul edilmelerinin nedeni tarafların sözleşmenin sona erme zamanını belirlememiş olmalarıdır. Be lirsiz süreli kabul edildikleri için asgari süreli sözleşmenin işveren tarafından sona erdirilmesi halinde işçi şartları varsa iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir(MOLLAMAHMUTOĞLU, H; İş Hukuku, 3.Bası, Ankara, 2008, s.318).
Bu durumda, Dairemizin halihazırdaki kabulüne göre özel eğitim kurumunda sınıf öğretmeni olarak çalışan davacının iş sözleşmesi asgari süreli olduğundan iş güvencesi hükümlerinden yararlanması gerekmekle Mahkemece uyuşmazlığın esası bakımından verilen kararda yerinde değildir.
Mahkemece yapılacak iş, davanın yasal 1 aylık hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının tespiti, şayet davanın kanunî süresinde açıldığının anlaşılması halinde iş güvencesi kapsamında yer alan davacının işe iadesinin kabulüne karar verilmesinden ibarettir. Belirtilen sebeplerle yazılı şekilde verilen mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 07.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.