9. Hukuk Dairesi 2008/23618 E. , 2010/9416 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, kıdem, ihbar, kötüniyet tazminatı, fazla çalışma, ücret, nema
Manevi tazminat alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili müvekkilinin 16.08.2002 tarihinden 14.12.2004 tarihine kadar davalı şirkette CNC torna operatörü programlayıcısı ile işletme merkezi operatörü olarak çalıştığını, işine daha faydalı olmak amacıyla bilgisayarda tezgah programları ile ilgili Master Cam programını öğrenmeye çalışırken, şirket ortağı tarafından görülüp işten kovulduğunu, 13.12.2004 günü işyerine alınmadığını, 14.12.2004 tarihinde tekrar işyerine gittiğinde iş sözleşmesinin feshedildiğini belirterek, kıdem, ihbar ve kötüniyet tazminatı, fazla çalışma ücreti, manevi tazminat, ücret ve nema alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının 11.12.2004 tarihinde fabrikada üretim faaliyeti devam ettiği sırada, görevli bulunduğu CNC makinesinin başından ayrılarak, bir başka bilgisayarda oyun oynarken şirket Yönetim Kurulu üyesi tarafından yakalandığını, davacının görev sorumluluğu ile bağdaşmayacak ve sorumlu olduğu makine ve aksamında, fabrikanın üretiminde büyük zararlara yol açacak bu hareketi nedeniyle 11.12.2004 tarihli tutanak ile savunmasının istendiğini, davacının savunmasında, görevli olduğu makine başında olmadığını ve bir başka bilgisayarda, başka işle meşgul bulunduğunu kabul ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, “Tüm dosya kapsamına göre; Feshe konu 11.12.2004 tarihli olayla ilgili olarak dinlenen davalı tanığı, Hasan Melih Mergavul, 13.12.2004 tarihli tutanak mümzisi olup, davacıyı bizzat bilgisayarda oyun oynarken görmediğini, yönetim kurulu başkanının gördüğünü, davacının "evet bilgisayarda oyun oynuyordum ancak makine otomatik olarak çalışıyordu nasıl olsa benim gözetimim altında idi" bu nedenle oyun oynadığını söylediği için kendisinin tutanağı imzaladığım, olayın bir kez meydana geldiğini bildiğini ifade etmiştir. Davacı tanıkları işyerinde birçok tezgahta görevlendirilebildiklerini, davacının makinesi dışında başka makinelerde çalıştığını, makinesinin başında olmaması gerekçesi ile işten çıkartıldığını açıklamışlardır.
Fesih konusu olayla ilgili tanık anlatımları, davacı savunmasına nazaran feshin îss Kanunun 25/11 h-ı fıkraları uyarınca işverence haklı olarak gerçekleştirilmediği kanaatine varılarak iş akdinin feshinin haksız olduğu sonucu ile davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı anlaşılmıştır.
Davacı fazla mesai ücreti talebinde bulunmuş olup, dinlenen tanık beyanlarından davalı işyerinde ortalama haftalık 10 saat fazla mesai çalışması yapıldığı ve davacının fazla mesai ücreti alacağı bulunduğu sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti ve ücret talebinin kabulüne, manevi tazminat ve nema alacağına ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacının, fazla çalışma ücretlerini alıp almadığı uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır. Bordroda fazla çalışma bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde işçi fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır
İşyerinde en üst düzey konumda çalışan işçinin görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanılması olanaklı değildir. Bununla birlikte üst düzey yönetici konumunda olan işçiye aynı yerde görev ve talimat veren bir yönetici ya da şirket ortağı bulunması durumunda, işçinin çalışma gün ve saatlerini kendisinin belirlediğinden söz edilemeyeceğinden yasal sınırlamaları aşan çalışmalar için fazla çalışma talep hakkı doğar. O halde üst düzey yönetici bakımından şirketin yöneticisi veya yönetim kurulu üyesi tarafından fazla çalışma yapması yönünde bir talimatın verilip verilmediğinin de araştırılması gerekir. İşyerinde yüksek ücret alarak görev yapan üst düzey yöneticiye işveren tarafından fazla çalışma yapması yönünde açık bir talimat verilmemişse, görevinin gereği gibi yerine getirilmesi noktasında kendisinin belirlediği çalışma saatleri sebebiyle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceği kabul edilmelidir.
Satış temsilcilerinin fazla çalışma yapıp yapmadıkları hususu, günlük faaliyet planları ile iş çizelgeleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Genelde belli hedeflerin gerçekleşmesine bağlı olarak pirim karşılığı çalışan bu işçiler yönünden pirim ödemelerinin fazla çalışmayı karşılayıp karşılamadığı araştırılmalıdır. İşçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılamaması halinde aradaki farkın işçiye ödenmesi gerekir.
İş sözleşmelerinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu yönünde kurallara sınırlı olarak değer verilmelidir. Dairemiz, 270 saatle sınırlı olarak söz konusu hükümlerin geçerli olduğunu kabul etmektedir.
Günlük çalışma süresinin 11 saati aşamayacağı Kanunda emredici şekilde düzenlendiğine göre, bu süreyi aşan çalışmaların denkleştirmeye tabi tutulamayacağını ve zamlı ücret ödemesi veya serbest zaman kullanımının söz konusu olacağı kabul edilmelidir.
Yine işçilerin gece çalışmaları günde yedibuçuk saati geçemez (m.69/3). Bu hal de günlük çalışmanın, dolayısıyla fazla çalışmanın bir sınırını oluşturur. Gece çalışmaları yönünden haftalık 45 saat olan yasal çalışma sınırı aşılmamış olsa da günde 7.5 saati aşan çalışmalar için fazla çalışma ücreti ödenmelidir. Dairemizin kararı bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 23.6.2009 gün 2007/ 40862 E, 2009/ 17766 K).
Fazla çalışma yönünden diğer bir yasal sınırlama da, İş Kanununun 41. maddesinde yazılı olan fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda ikiyüzyetmiş saatten fazla olamayacağı şeklindeki hükümdür. Ancak bu sınırlamaya rağmen işçinin daha fazla çalıştırılması halinde, bu çalışmalarının karşılığı olan fazla mesai ücretinin de ödenmesi gerektiği açıktır. Yasadaki sınırlama esasen işçiyi korumaya yöneliktir. Dairemizin kökleşmiş uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 18.11.2008 gün 2007/32717 E, 2008/31210 K.).
Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanununun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.
Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır (Yargıtay, 9.HD. 18.7.2008 gün 2007/ 25857 E, 2008/ 20636 K., Yargıtay 9.HD. 28.4.2005 gün 2004/ 24398 E, 2005/ 14779 K. ve Yargıtay 9.HD. 9.12.2004 gün 2004/ 11620 E, 2004/ 27020 K.). Fazla çalışma ücretinden indirimi öngören bir yasal düzenleme olmasa da, bir işçinin günlük normal çalışma süresinin üzerine sürekli olarak fazla çalışma yapması hayatın olağan akışına aykırıdır. Hastalık, mazeret, izin gibi nedenlerle belirtilen şekilde çalışılamayan günlerin olması kaçınılmazdır. Böyle olunca fazla çalışma ücretinden bir indirim yapılması gerçek duruma uygun düşer. Fazla çalışma ücretinden indirim, taktiri indirim yerine, kabul edilen fazla çalışma süresinden indirim olmakla, davacı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekir. Ancak, fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Somut olayda, Mahkemece, davacının fazla çalışma yapmasına karşılık ücretini almadığı gerekçesiyle davacı lehine fazla çalışma ücretine hükmedilmişse de, dosya içinde
mevcut, davacının Bölge Çalışma Müdürlüğüne yaptığı yazılı başvuruda, davalı işyerinde fazla çalışma yapıldığını belirttikten sonra “ek mesailer ödenerek” ibaresini yazdığı anlaşılmaktadır.
Davacının fazla çalışma ücretlerini alıp almadığının tespiti yönünden, mahkemece, davacı asil duruşmaya davet edilerek ilgili dilekçe üzerindeki açıklama kendisine sorulduktan sonra oluşacak kanaate göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05/04/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.