16. Hukuk Dairesi 2014/20430 E. , 2015/6264 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı ... vekili 14.07.2006 tarihli dava dilekçesinde; 27482 ada 4 parselde kayıtlı 6890 m2 yüzölçümündeki taşınmazın müvekkiline ait olduğu halde davalı tarafından haksız işlemle adına tapuya kayıt ettirildiğini, kayıt işleminin geçersiz olduğunu belirterek kaydın iptali ve idare adına tescili, bu taleplerinin yerinde görülmemesi halinde de taşınmazın rayiç bedeli üzerinden şimdilik 10.000 TL bedelin müvekkil idareye ödenmesi istemi ile dava açmıştır. Yargılama sırasında ... dava konusu taşınmazın davalı ... adına tesciline esas olan imar uygulamasının iptali için dava açılmış, dava süre aşımından reddedilerek Danıştay tarafından onanarak kesinleşmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, taşınmazın davalı adına ihdas işlemi oluştuğu ve idari işlemin geçerliliğini koruduğu, imar cetvellerine göre davacıya ait herhangi bir parselden bir kısmının belediye adına terk ve bağış yapılmasının söz konusu olmadığı, idare mahkemesinde tazminat talebinin de reddedildiği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği gibi, tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri ... kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. Hemen belirtmek gerekir ki; imar uygulamasının dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği açıktır. Bu durumda; dayanıksız kalan (illetten mücerret) kaydın iptali ile kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyası şeklinde karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Öte yandan, sicil dayanağı idari işlem hukuki geçerliliğini koruduğu sürece, sicil kaydının dayanaksız olduğundan söz edilemeyeceği ve bu nedenle de tapu iptal ve tescil davasının dinlenemeyeceği tartışmasızdır. Somut olayda davacı, dava dilekçesinde davalı ... adına kayıtlı 27482 ada 4 parsel sayılı taşınmazın davalı adına tescilinin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemi ile eldeki davayı açmıştır. Yargılama sırasında davacı vekili tarafından dosyaya taraflar arasında düzenlenen 10.09.1990 tarihli protokol sunulmuştur. Mahkemece dosyada mevcut protokoldeki yola terki
öngörülen alan belirlenmemiş, imar uygulamaları öncesinde bu alanın davacının mülkiyetinde olup olmadığı ve yola terk işlemi yapılmış ise bu terkine ilişkin bilgi ve belgeler dosyaya getirtilmediği gibi bu alanın imar uygulamalarından önceki nitelikleri ve mülkiyet durumu (1. imar uygulaması ve 2. imar uygulaması öncesi ayrı ayrı) kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmemiştir. ... dosyaya gönderilen 14.02.2007 tarihli yazıda “ Balgat Mahallesi 3351 parsel sayılı 8434 m2 yüzölçümündeki taşınmazın yoldan ihdasen 28.03.2003 tarihinde ... adına tescil ediliği, daha sonrada imaren 653 m2"lik kısmı DOP, 7781 m2"lik kısmının ise 27482 ada 3 parsel olarak ... tescil edildiği” belirtilmiştir. Ancak dosyaya bahse konu 3351 parsel sayılı taşınmazla ilgili belge ve krokiler getirtilmediği gibi bu parselin de öncesinin hangi nitelikte olduğu ve mülkiyet durumu araştırılmamıştır. Farklı bir ifade ile davacının protokol kapsamında hak iddia ettiği taşınmaz kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmemiş, bu alanın kayden davalı belediyeye terkin edilip edilmediği saptanmamış ve bu kısım üzerinde hangi idari işlemler yapıldığı ve bunların geçerliliklerini koruyup korumadığı tespit edilmemiştir. Doğru sonuca varılabilmesi için, ilk olarak dava konusu taşınmazın öncesine ilişkin tüm belge ve kayıtlar (imar uygulamalarından önceki mülkiyet durumunu gösteren belgeler, harita ve krokilerin) getirtilmesi, 3351 sayılı parselin ilk tesisinden itibaren tedavüllü kayıt ve dayanak belgelerinin eksiksiz şekilde temin edilmesi, bundan sonra taşınmaz başında uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılarak taraflar arasında yapılan protokole konu olan taşınmaz ve mülkiyet durumunun belirlenmesi, bilirkişilere keşif ve uygulamayı izlemeye elverişli, taşınmazın imar uygulamaları ile geçirdiği aşamaları açıkça gösterecek şekilde rapor ve harita düzenlettirilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek sureti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz önünde bulundurulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 12.05.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.