8. Hukuk Dairesi 2011/7098 E. , 2012/3104 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Çamardı Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 11.10.2011 gün ve 37/208 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, Hazine adına tespit ve tescil edilen 158 ada 24 sayılı parsel içerisinde vekil edenlerine ait yaklaşık 11 dönüm miktarında yerlerinin kaldığını, aynı parselle birlikte Hazine adına tapuya bağlandığını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla yaklaşık 11 dönüm taşınmaz bakımından anılan parselin tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, 22.3.2011 tarihli cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi gereğince Hazine adına tespit edildiğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacılar yararına oluştuğu gerekçesiyle teknik bilirkişiler Ömer Çağlak ve Alparslan Baykal’ın 9.8.2011 tarihli rapor ve krokilerinde A harfiyle işaretli 13285,62 m2 yüzölçümlü taşınmaz bakımından 158 ada 100 parselin tapu kaydının iptali ile muris ...’ün veraset belgesindeki payları oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmadığı gibi, taşınmazın niteliği konusunda da duraksama söz konusudur. 158 ada 100 sayılı parselin esası kadastronun 158 ada 24 sayılı parselidir. 23.7.2001 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesi gereğince 158 ada 24 sayılı parsel ham toprak niteliğiyle belgesizden 88 hektar 5115 (885115) m2 yüzölçümlü büyük bir yer olarak Hazine adına tespit edilmiştir. Davacıların murisi ... ve başka kişilerin itirazı üzerine, söz konusu parsel hakkında kadastro tespitine itiraz davası açılmış, Çamardı Kadastro Mahkemesinin 29.7.2005 tarih ve 2004/5 Esas, 2005/4 Karar sayılı kararıyla ... bakımından aynı parsel içerisinde A harfiyle işaretli 25768,08 m2 yer açısından davanın kabulüne karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme hükmü Yargıtay denetiminden geçerek 25.4.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Yargılama sırasında ... ölmüş olup, Kadastro Mahkemesindeki dava, mirasçıları tarafından yürütülmüştür. Uyuşmazlık konusu 158 ada 24 sayılı parsel hükmen ifraz edilmesi sonucu Hazine adına bırakılan aynı ada 100 sayılı parsel içerisinde, ancak farklı bir yerde ... mirasçıları tarafından eldeki bu dava açılmıştır. Dosya kapsamında bulunan krokiler ve teknik bilirkişilerin raporları birlikte değerlendirildiğinde, Kadastro Mahkemesine konu yapılan yer ile eldeki dava ile istenen yerlerin aynı parsel içerisinde farklı yerler olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 34 ve HUMK.nun 237. maddesi anlamında kesin hüküm oluşturmayacağı açıktır.
Ne var ki, dava konusu parselin miktarının oldukça yüksek olması ve taşınmazın ham toprak niteliğiyle Hazine adına tapuda kayıtlı bulunması, yargılama sırasında dinlenen uzman bilirkişi ziraat mühendisi Harun Doğru’nun dosyaya sunduğu 12.8.2011 tarihli raporunda, teknik bilirkişilerce krokide A harfiyle gösterilen 13258,62 m2 yüzölçümlü taşınmazın yüzeyinde keşif tarihi itibariyle herhangi bir tarımsal ürünün bulunmadığı, yalnızca pullukla sürüldüğü ve nadasa bırakıldığı, taşınmaz üzerinde uzun bir süre boyunca tarımsal üretim yapılmadığı açıklanmıştır. Taşınmazın belirlenen bu niteliklerine göre, imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığı ve somut olayda iradi terkin bulunup bulunmadığı, nitelik itibariyle taşınmazın zilyetlikle edinilebilen yerlerden sayılıp sayılmadığı konusunda duraksama söz konusudur. Kural olarak, ham toprak niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilen yerlerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde imar ve ihya için öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur.
Açıklanan nedenlerle kadastro tespitin yapıldığı 23.7.2001 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1970-1981 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları Harita Genel Komutanlığından yöntemine uygun bir biçimde getirtilerek dosya arasına konulması, yeniden yapılacak keşifte daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi jeodezi ve fotoğrametri mühendisi aracılığıyla uygulanması, hava fotoğraflarının çekildiği tarihlere göre dava konusu taşınmaz ve çevresinin kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı, imar ve ihya edilmişse hangi tarihte tamamlandığı veya hava fotoğraflarının çekildiği tarihlere göre ne durumda bulunduğu konularının açıklığa kavuşturulması, hava fotoğraflarının stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, taşınmazın gerçek niteliğinin saptanması, açıklanan konularda uzman bilirkişiden gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, dava konusu yerin hava fotoğrafları üzerinde işaretlenmesi gerekmektedir.
Bundan ayrı, yerel bilirkişi ve tanıkların HMK. nun 243, 244, 259 ve 290/2. maddeleri gereğince, keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmeleri, davacılar ile miras bırakanlarının hangi tarihte taşınmazın imar ve ihyasına başladıkları, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri ve hangi tarihte imar ve ihyanın tamamlandığı konularında yerel bilirkişi ve tanıkların bilgilerine başvurularak belirlenmesi, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten tespit tarihine kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolup dolmadığının hesaplanması, daha önce götürülmeyen başka bir uzman bilirkişi ziraat mühendisi aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenerek yukarıdaki açıklamalarda göz önünde tutularak kendilerinden gerekçeli, denetime açık, karşılaştırmalı rapor istenmesi, bir önceki bilirkişinin raporundaki gerekçelerde eleştirilerek aynı konuda görüşünün ortaya konulmasının istenilmesi, somut olayda iradi terkin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA 19.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.