Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2018/2910
Karar No: 2020/3772
Karar Tarihi: 22.12.2020

Danıştay 13. Daire 2018/2910 Esas 2020/3772 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/2910
Karar No : 2020/3772

DAVACI : ... Elektrik Perakende Satış A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : … Kurumu
VEKİLLERİ : Av. …
DAVANIN KONUSU :
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin 4. maddesinin (y) bendinin, 58., 62., 13., 14., 15., 16., 18., 20., 9., ve 10. maddelerinin tamamının, 35. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarının, 35. maddesinin beşinci fıkrasının (a) bendinin 1 ve 2 numaralı alt bentlerinin, 12. maddesinin birinci fıkrasının, 37. maddenin sekizinci fıkrasının ve 57. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
İkili anlaşma şartlarının Kurul tarafından belirlenebileceğine ilişkin Kanun maddesi bulunmadığından ikili anlaşmaların içeriğini düzenleyen Yönetmelik maddelerinin hukuka aykırı olduğu, Yönetmeliğin "İkili anlaşmanın tarafları" başlıklı 9. maddesi ile "Tanımlar" başlıklı 4. maddesinin (y) bendinde yer alan “tüketimi düşük serbest tüketici” tanımının 6446 sayılı Kanun’a, Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu'na aykırı olduğu, Yönetmeliğin 10. maddesinde yer verilen “İkili anlaşma türleri ve genel esaslar” başlıklı düzenlemenin üst hukuk normlarına uygun olmadığı, Yönetmelikte tüketicilerin telefon numarası ve e-posta adreslerinin bulunması hâlinde kayıt altına alınacağı öngörülmüşken, tüketiciye kalıcı veri saklayıcısı ile bildirim yapılmasının zorunlu tutulduğu, tüketicilere cayma hakkı tanınmasının hukuka aykırı olduğu, Kanunlarda sınırlı sayıdaki sözleşme tipleri için cayma hakkının düzenlendiği, cayma hakkı için verilen sürenin uzun olduğu, sözleşme imzalandıktan sonra enerji alımı yapıldığı, bu maddenin tedarik şirketlerine malî külfet yaratacağı ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI :
Öncelikle, usûle ilişkin olarak, davanın süre açısından incelenmesi, süresinde açılmayan davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiği; esasa ilişkin olarak ise, 4628 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde “Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmetini verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapma” yetkisinin Kurul’a verildiği, Kanun’un 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı’na tüketici şikâyetlerini inceleme görev ve yetkisi verildiği, 6446 sayılı Kanun’un 1. maddesinde yer verilen Kanun’un amacı ve 4. maddesinde yer verilen “Piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir” kuralı ile 10. maddesinde yer verilen “Toptan ve perakende satış faaliyetleri, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanun’a göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütülür” kuralı gereği Kurul’un ikili anlaşmalara ilişkin düzenleme yetkisi bulunduğunun açık olduğu, Yönetmelik ile tedarikçilerin tek taraflı olarak standart ve genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenledikleri ikili anlaşmalarda menfaat dengelerine aykırı şekilde tüketici aleyhine öngördükleri ve özellikle Kurum’a ulaşan serbest tüketici şikayetlerinin yoğunlaştığı konularda düzenleme yapıldığı, ikili anlaşmalarda yer verilen düzenlemelerin diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama etkisine sahip olduğu ve haksız rekabete neden olduğu, Yönetmelik ile ikili anlaşma tanımına bağlı kalındığı, bu sözleşmelerin doğrudan ya da dolaylı olarak Kurul onayına tabi tutulmasına ilişkin kural öngörülmediği, ikili anlaşmaların özel hukuk rejimine tabi olmasını engelleyici düzenleme yapılmadığı, Yönetmelik ile “tüketimi düşük serbest tüketici” tanımı getirildiği, yıllık elektrik enerjisi tüketiminin 100.000 kWh’den düşük olan serbest tüketicilerin tüketimi düşük serbest tüketici olarak tanımlandığı, belirlenen bu eşiğin toplam abonelerin %92’sine, toplam tüketimin ise %52’sine tekabül ettiği, ikili anlaşmalarda Yönetmelik maddelerine uygun davranmalarının amaçlandığı, mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi tüketicileri ile tedarikçiler arasındaki teknik ve hukuki bilgi asimetrisinin mevcudiyeti nedeniyle tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenecek ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart oluşturan ifadeler ve tüketiciler aleyhine muğlak ifadeler nedeniyle tüketici mağduriyetlerinin önüne geçilmesinin amaçlandığı, davacının iddialarının aksine mülga Yönetmelik döneminde de ikili anlaşmalara ilişkin düzenlemelerin bulunduğu, Yönetmelik ile süreli sözleşmelerin azami sınırının 3 yıl olarak belirlenerek süre kısıtı ile piyasa kapama etkisinin önüne geçilmesinin istendiği, Yönetmelikte bildirim yapılmasının öngörüldüğü söz konusu iletişim bilgileri bulunmadığını beyan eden tüketiciler için Yönetmelik kapsamındaki bildirimlerin tederikçiler tarafından kalıcı veri saklayıcı ile yapılmasının beklenmediği, Yönetmeliğin 12. maddesi ile, ikili anlaşmalar kurulmadan ve yenilenmeden önce serbest tüketicilerin genel olarak hakları ile, tüketicinin ikili anlaşmalar kapsamındaki esaslı yükümlülükleri ve maliyet doğuran yan yükümlülükleri hakkında standart formlar ile bilgilendirilmelerinin sağlanmasının amaçlandığı, cayma hakkının fiziken alım yapılmasından önce olacak şekilde 14 gün olarak belirlendiği, 14 günlük sürenin belirlenmesinde diğer mevzuat takviminin dikkate alındığı, haklı fesih sebeplerinin neler olacağının Yönetmelikte belirlendiği, ikili anlaşmalardaki gecikme faizi ile güvence bedeline ilişkin bir sınırlama getirilmediği, cayma bedeli ve cezai şartlara sınır getirildiği, piyasada tedarik firmalarının yüksek cayma bedeli ve ceza koşulu belirleyerek tedarikçi değişikliklerini engellediğinin görüldüğü, Yönetmeliğin yürürlüğe girmesi için verilen sürenin yeterli olduğu savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …'İN DÜŞÜNCESİ : Dava; sahip olduğu tedarik lisansı kapsamında görevli tedarik şirketi olarak çalışan davacı şirket tarafından; 30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin 4/y., 9., 10., 12/1.,13., 14., 15., 16., 18., 20., 35/2.,3.,4. ve 5.fıkrasının a bendinin 1 ve 2 numaralı alt bentlerinin, 37/8., 57/2., 58. ve 62. maddelerinin; 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Türk Ticaret Kanunu ile Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülerek iptali istemi ile açılmıştır.
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 4. maddesinde, "Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur." hükmüne yer verilmiş; 5. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinde, "Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak." Kurul'un görevleri arasında sayılmış; 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile de, "Bu Kanun ve diğer kanunlarla Kuruma verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikayetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak...." görevi Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığına verilmiştir.
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır." hükmü yer almış; 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, "Gerçek veya tüzel kişiler arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmalar" "İkili anlaşma" olarak tanımlanmış; 4. maddesinin 2. fıkrasında, piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmiş, 10. maddesinin birinci fıkrasında ise, toptan ve perakende satış faaliyetlerinin, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütüleceği kurala bağlanmıştır.
Elektrik piyasasında serbest olmayan tüketiciler, elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını davalı idare tarafından belirlenen tarifeler üzerinden sadece bölgesinde bulunduğu görevli tedarik şirketinden yapabilirler. Görevli tedarik şirketleri de, serbest olmayan tüketicilere elektrik tedarik etmek zorundadır. Söz konusu tüketiciler elektrik alabilmek için, bölgelerindeki görevli tedarik şirketi ile Kurul onayına tabi perakende satış sözleşmesi imzalamak zorundadır. Serbest tüketiciler, istedikleri tedarik şirketi ile mali hükümleri ve içeriği karşılıklı belirlenebilecek ikili anlaşma imzalamak suretiyle elektrik enerjisi alabilirler. İkili anlaşmalar 6446 sayılı Kanunda tanımı yapıldığı gibi Kurum onayına tabi olmayan, anlaşmalardır. Ancak bu ikili anlaşmalar tüketiciyle tek tek müzakere edilmek suretiyle karşılıklı olarak hüküm ve şartları kararlaştırılmayıp, aksine tedarikçi tarafından önceden tek taraflı olarak düzenlenip tüketicilere imzalattırılmakta ve bu anlaşma hükümlerine göre de piyasa işleyerek şekillenmektedir. Kuruma tüketici ve tedarikçiler tarafından yapılan şikayet ve bilgi edinme başvuruları üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda ikili anlaşmaların tüketici aleyhine şekillenerek mağduriyete yol açtığından bahisle konuyla ilgili tedbirlerin alınması ihtiyacı doğduğu anlaşıldığından dava konusu düzenlemenin getirildiği görülmektedir.
Yönetmelik, serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standartlar ile usul ve esasların belirlenmesine yönelik olup elektrik piyasasında, tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslarla, görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esasları ve dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında yapılacak bazı iş ve işlemlere ilişkin hükümleri kapsamaktadır.
Yönetmelik hükümleri ile genel olarak; tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmaların bu yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara uygun olmasının zorunlu olduğu, tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle belirli süreyle veya belirsiz süreli ikili anlaşma yapabilecekleri, belirli süreli anlaşmaların 3 yılı geçemeyeceği, bu ikili anlaşmanın yazılı ya da mesafeli olarak kurulabileceği, tedarikçilerin ikili anlaşma kurulmadan önce, açık ve anlaşılabilir bir şekilde tüketiciyi bilgilendirmek ve tüketicinin söz konusu bilgileri edindiğini teyit etmek zorunda olduğu, bilgilendirmenin yapıldığına ve tüketici tarafından onaylandığına ilişkin ispat yükümlülüğünün tedarikçiye ait bulunduğu, bilgilendirmenin gereği gibi ya da hiç yapılmamasının tüketici açısından haklı fesih sebebi olduğu, elektrik tüketimi düşük serbest kullanıcıların, ikili anlaşmanın kurulduğu veya yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeden, cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma haklarının bulunduğu, belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu, ikili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin kayıt altına alınarak iletilmesi ve tüketici tarafından kabulü halinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, aksi halde değişikliğin yapılmamış sayılacağı, belirli süreli anlaşmalarda, tarafların haklı sebebe dayanarak cayma bedeli ve ceza koşulu ödemeden önceden bildirim yaparak fesih hakkını kullanabilecekleri, belirsiz süreli anlaşmalarda ise tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden cayma bedeli ve ceza koşulu ödemeksizin her zaman fesih hakkını kullanabileceği, fesihin yazılı olarak bildirilebileceği gibi kayıt altına alınmak şartıyla telefon ve e-posta yoluyla da yapılabileceği, sınırlı sayıda sayma usulü ile ikili anlaşma kapsamında alınacak bedellerin belirtildiği, bunun haricinde sözleşmeye hüküm koyma imkanının getirilmediği, belirli süreli ikili anlaşmalarda tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulunun ancak haksız fesih için kararlaştırılabileceği yolunda birtakım kurallar getirilmiştir.
Bulunduğu dağıtım bölgesindeki serbest tüketici olmayan tüketiciler ile serbest tüketici niteliğini haiz olduğu halde, başka bir tedarikçiden elektrik enerjisi temin etmeyen tüketicilere, son kaynak tedarikçisi sıfatıyla elektrik enerjisi sağlamakla yükümlü bulunan görevli tedarik şirketi olan davacı şirket tarafından; Yönetmelikle tüketici Haklarını Koruma Kanundaki tüketici kavramının genişletildiği, tacir sıfatına haiz bazı meslek gurubunun da burada tüketimi düşük serbest tüketici sayıldığı, Yönetmeliğin belirlediği limit ile tacirler ile tedarikçi arasındaki ikili anlaşmalara da müdahale edildiği, TTK'nun basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü getirdiği tacirleri de TBK kapsamında genel işlem koşulları vasıtasıyla hukuki bir koruma getirdiği, böylece serbestleşmenin önünü tıkayan, adil bir rekabet ortamının kurulmasına engel teşkil eder nitelikte, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu ile düzenlenen, Anayasa ile güvence altına alınan sözleşme hürriyeti ilkesine ve üst hukuk normlarına aykırı olduğu ileri sürülerek yönetmelik maddelerinin iptali istenilmektedir.
İptali istenilen Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde "Tüketimi düşük serbest tüketici", "Yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.00 kWh'tan düşük olan serbest tüketici" şeklinde tanımlanmıştır.
Yönetmeliğin "İkili anlaşmanın tarafları" başlıklı 9. maddesinde,"Bu bölümde yer alan ikili anlaşmaya ilişkin usul ve esaslar, tüketimi düşük serbest tüketicilerle tedarikçiler arasında yapılan ikili anlaşmaları kapsar." kuralı, Yönetmeliğin 10. maddesinde ise; (1) Tedarikçiler tüketimi düşük serbest tüketicilere belirli süreli ya da belirsiz süreli ikili anlaşma önerebilir.
(2) Belirli süreli ikili anlaşmaların süresi üç yıldan fazla olamaz.
(3) İkili anlaşma ve ekleri ile Tüketici Hakları Bilgilendirme Formu (EK-1), İkili Anlaşma Ön Bilgilendirme Formu (EK-2-A) ve İkili Anlaşma Değişiklik Bildirimi (EK-3) en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenir.
(4) Tedarikçinin ikili anlaşmanın kurulmasına, yenilenmesine ve ikili anlaşmada değişiklik yapılmasına ilişkin önerisi karşısında tüketicinin susması veya açıkça reddetmemesi önerinin kabulü olarak yorumlanamaz ve aksi hükme ikili anlaşmada yer verilemez",
12/1. maddesinde de; "Tedarikçi ikili anlaşma kurulmadan önce EK-1 ve EK-2’de yer alan standart formlarla açık ve anlaşılabilir bir şekilde kayıt altına almak suretiyle kağıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciyi bilgilendirmek ve tüketicinin söz konusu bilgileri edindiğini teyit etmesini sağlamak zorundadır. Söz konusu bilgilendirmenin yapıldığına ve tüketici tarafından teyit edildiğine ilişkin ispat yükü tedarikçiye aittir. Bilgilendirmenin gereği gibi ya da hiç yapılmamış olması tüketici için haklı fesih sebebidir." düzenlemeleri getirilmiştir.
Yönetmeliğe göre, elektrik enerjisini satın alacağı tedarikçiyi seçme hakkına sahip olan serbest tüketicilerden, yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh'dan düşük olanlar Tüketimi Düşük Serbest Tüketici diye tabir edilmekte ve bunların tedarikçisi ile yapacağı ikili anlaşmaların bu yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara uygun olması öngörülmekte diğer serbest tüketicilerin ikili anlaşmalarının Yönetmelik kapsamına alınmasına zorunluluk getirilmemektedir. Ancak istendiği takdirde ikili anlaşmalarına bu yönde bir hüküm getirmelerine de bir engel konulmamaktadır. Buradaki amaç tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle yapılan ikili anlaşmalarda Yönetmelikle öngörülen hükümlere riayet etmelerine zorunluluk getirerek bu tür tüketicilere hukuki güvenlik sağlamak ve tedarikçilerin anlaşma öncesi bazı yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayarak tüketici aleyhine oluşabilecek ve piyasa düzenini bozacak aksamaların önüne geçilmesidir. Mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi tüketicilerin tedarikçiler ile denk hukuki ve teknik bilgi gücüne sahip olması düşünülemeyeceğinden, tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenen ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart ve tüketici aleyhine uygulanan muğlak ifadeler nedeniyle oluşan tüketici mağduriyetinin önüne geçmek düşüncesiyle, Tüketimi düşük serbest tüketici ile yapılacak ikili anlaşmaların asgari standardının belirlenmesindeki asıl amacın; Avrupa Enerji Düzenleyicileri Konseyi (CEER) raporlarına da giren; ikili anlaşmaların kurulması öncesinde tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi, belirli süreli ikili anlaşmaların süresi sonunda sona ermesinin ikili anlaşma hükümleri ile zorlaştırılması ve engellenmesi, tüketicinin bilgisi ve iradesi dışında anlaşma hükümlerinde değişiklik yapılması, fesih hallerinde tüketiciden yüksek tutarlarda ceza koşulu istenilmesi ve bütün bunların sonucunda perakende elektrik piyasasının etkin ve verimli şekilde işleyişine zarar verilmesi, diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama ve haksız rekabete sebep olma gibi birtakım olumsuzlukları önlemek olduğu anlaşıldığından, Yönetmeliğin bu hükümlerinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacı tarafından, yasada olmayan bu ayırımın yönetmelikle getirilemeyeceği, 6446 sayılı Kanun ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinde böyle bir tanım yer almamasına rağmen Yönetmelik ile getirilerek bu tanımlamanın içinde kalan kişilerle yapılacak sözleşmelere Yönetmelik ile müdahale edilmesinin anlaşma özgürlüğüne (sözleşmelerin iradiliği) ilkesine ve Anayasa da belirlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğu, Türk Ticaret Kanunu uyarınca tacir sayılan kişilere tüketimi düşük serbest tüketici kavramı ile koruma sağlandığı, bu nedenle yönetmeliğin bu hükmünün TKHK ve TTK'na aykırı olduğu, ayrıca ikili anlaşmalara şekil verilmeye çalışıldığı, bunun doğrudan sözleşme hürriyetine müdahale olduğu ileri sürülmekte ise de, idarenin bu konudaki düzenleme yetkisi ve piyasa koşulları dikkate alındığında, genelde tedarikçilerin kurduğu anlaşma modelinin tüketicinin aleyhine olduğu ve adeta bu anlaşmaya hapsolunduğu, bu nedenle tüketimi belli bir seviyenin altında kalan piyasa tüketicilerinin yapacağı ikili anlaşmalarda asgari bir standartın getirilmesinin hukuka aykırı olmadığı sonucuna ulaşıldığından bu iddialara itibar edilememiştir.
İkili anlaşmanın kurulması sırasında tüketimi düşük tüketicinin iradesinin zaafa uğratılmaması açısından susması yada açıkca reddetmemesinin kabul anlamına gelmediği, açık irade beyanı ile anlaşmanın kurulması zorunluluğu da tüketiciyi koruma amacına yönelik olduğundan 10. maddenin bu hükmü de sözleşme serbestisinin özünü kısıtlayan bir husus olarak görülmemiştir.
Diğer taraftan; belirli süreli ikili anlaşmaların en fazla 3 yıl ile sınırlandırılmasının ve tedarikçiye getirilen tüketiciyi bilgilendirme ve bunu ispatlama yükümlülüğünün tek taraflı olarak tedarikçi aleyhine aşırı yük getirdiği düşünülemeyeceği gibi sözleşme hürriyeti ve düzenleyici işlemlerin ölçülülüğü ilkesine de aykırılık görülmemiştir. Yönetmeliğin "Cayma hakkı" başlıklı 13. maddesinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici, ikili anlaşmanın kurulduğu ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma hakkına sahiptir." düzenlemesi yer almaktadır.
Uygulamada, rakamsal olarak kendisine sunulan indirimin uygulanacağını düşünen tüketicinin, elektrik faturasının yüksek olduğunu farkettiğinde tedarikçisinden ayırılıp başka bir tedarikçiye geçmek istediğinde yüksek tutarda ceza koşuluyla karşılaşacağını düşündüğünden, anlaşmaya devam etmek zorunda kaldığı ve tedarikçisini değiştiremediği; bu kapsamda,1 yıllık bir anlaşmanın hukuken belirlenen süre sonunda sona ermesi beklenirken tedarikçiler tarafından anlaşmanın sona ermesi için tüketicilerden 2-3 aylık süre öncesinden noter kanalıyla fesih bildiriminde bulunmalarının istendiği, aksi halde anlaşmanın aynı süre kadar ya da belirsiz süreli uzayacağına ilişkin anlaşmalarda düzenlemeler bulunduğu, öte yandan, tüketicilerin anlaşma fesih bildirimlerinin tedarikçiler tarafından dikkate alınmadığı, alınsa dahi tüketiciden yüksek tutarda ceza koşulu istendiği, dolayısıyla, anlaşmayı süresinde feshettiğini düşünen tüketicinin başka bir tedarikçiyle anlaşma yapıp sonraki faturasını yeni tedarikçiden almayı beklerken eski tedarikçinin anlaşmanın devam ettiğinden bahisle fatura düzenlemeye devam ettiği, yeni tedarikçinin de anlaşmaya aykırı davrandığı gerekçesiyle tüketiciden cayma bedeli ya da ceza koşulu istediği ya da yeni tedarikçinin yeni anlaşma kapsamında fatura düzenlemeye başladığı ve fakat eski tedarikçinin ceza koşulu istediği görülmektedir.
Düzenleme ile ikili anlaşmanın kurulmasından ya da yenilenmesinden itibaren ceza koşulu ödemeksizin kullanılan cayma hakkı 14 gün ile sınırlandırılmış ve bildirim yükümlülüğünün yazılı yapılabileceği gibi telefon veya e-postaylada yapılabileceği belirtilerek kolaylık imkanı sağlanmıştır. Burada, tedarikçi tüketiciye fiziken elektrik tesliminde bulunmadan yani tüketicinin tedarikçiden hiç elektrik almadan ikili anlaşmadan cayabileceği öngörüldüğünden tedarikçinin bir zarara uğraması da söz konusu olmadığı gibi, yukarıda dile getirilen tüketicinin haklarını olumsuz yönde etkileyen uygulamaların engellenmesi amaçlanarak, tüketicinin tedarikçi seçme hakkının ceza koşulu ödenmeksizin seçmesinin önü açılmıştır. Burada TTK'nun 18. maddesi hükmüne aykırı olarak tacirlerin cayma hakkının tek taraflı ve telefonla kullanması imkanının getirilmesinin, sözleşmedeki taraf dengesinin tüketimi düşük tüketici tacir lehine bozduğu ve bunun yönetmelik ile getiriliyor olmasının hukuki güvenirlik ve belirlilik ilkesini zedeleyeceğine ilişkin iddiaya itibar edilemez ve tüketimi düşük serbest tüketiciyi koruma amaçlı getirilen düzenlemede sözleşme serbestine ve hukuka aykırılık görülmediği gibi tedarikçinin Kanunlardan doğan cayma hakkına dokunulmadığı da açıktır.
Yönetmeliğin 14. maddesinde; belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu, 15. maddesinde de; ikili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin kayıt altına alınarak iletilmesi ve tüketici tarafından kabulü halinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, aksi halde değişikliğin yapılmamış sayılacağı, düzenlemeleri yer almıştır.
Belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu, hükümlerinin sözleşme serbestisi ile bağdaşmadığı, tarafların iradesine müdahele anlamı taşıdığı ileri sürülmekte ise de; tüketimi düşük serbest tüketicinin açık iradesi ile TTK ve TKHK hükümlerine uygun olarak ikili anlaşmanın kurulması ve yenilenmesi amacına matuf olduğundan, idarenin düzenleme yetkisi sınırları içinde yapılan ve ölçülülük ilkesini aşmayan düzenleme olarak görülmüştür.
İkili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin tüketici tarafından kabulü halinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, sözleşmenin iradiliği ilkesi ile çelişen bir husus olarak görülmemiştir.
Yönetmeliğin 16. maddesinde haklı fesih sebepleri burada belirtilenlerle sınırlı olmamak üzere sayılmış olup, haklı fesih hallerinde tarafların cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir.
Davacı tarafından anılan düzenlemeye yönelik olarak, ikili anlaşmaya müdahale edildiği, düzenlemenin belirsizlikler içerdiği öne sürülmekte ise de haklı fesih sebebi ile ikili anlaşmanın sona erdirilmesinin ve ceza koşulu ödenmemesinin hukukun genel ilkelerinden olduğu, maddede sayılanlar haricinde haklı fesih sebebi bulunan tüketiciye aynı tedarikçiden enerji alımının zorlanamayacağı yada ceza koşulu istenemeyeceği hakkaniyet ilkelerine de uygun olduğundan iptali istenen maddede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 18. maddesinde;"(1) İkili anlaşma kapsamında elektrik enerjisi ve kapasite satışına ilişkin aktif enerji bedeli ile tahsilatına aracı olunan ilgili mevzuat gereği uygulanan dağıtım sistem kulanım bedeli ve diğer mevzuat gereği fon, pay ve vergiler ile bunun dışında Kurulca onaylanmış ve tahsilinde aracı olunan bedeller de yer alır. Tahsilatına aracı olunan bu bedellerin neler olduğu ile bunların anlaşmanın düzenlendiği tarihteki tutarı ve değişmesi durumunda yeni tutarların tüketiciye ne şekilde bildirileceğine ilişkin bilgiye ikili anlaşmada yer verilir. (EK-2-B)
(2) Tedarikçi ikili anlaşma kapsamında yapacağı elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı için tek ya da çok zamanlı dilimlerinde olmak üzere aktif enerji bedelini kr/kWh olarak fiyatlandırır. Fiyatlandırma yönteminde düzenlemeye tabi fiyatlarla mukayese edebilirlik esas alınır. " düzenlemeleri getirilmiştir.
Genel olarak ikili anlaşmanın kurulması, yenilenmesi, sona ermesi, cayma ve fesih hakkı, anlaşmada değişiklik yapılması, anlaşmanın kapsamına, ceza koşuluna ve fatura düzenlenmesine, ikili anlaşma kapsamında yer alacak bedellerin belirlenmesine ve bildirimine ilişkin hükümlerin düzenlenmesinin, ikili anlaşmanın kurulmasına müdahale, tarafların sözleşme iradesinin tecellisini engellenmesi ve bu konudaki üst hukuk normları ile Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümlerine aykırılık olduğu ileri sürülmekte ise de; idarenin kanunla verilen düzenleme yetkisinin sınırları içinde kalan ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmeyen ve piyasada dengeyi sağlamak, tüketiciye bir takım kolaylıklar sunmak amacına hizmet eden yönetmeliğin bu hükümlerinde iptali gerektirir hukuka aykırılık görülmemiştir.
Maddenin 2. bendi açısından; tüketicinin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesi ancak tedarikçinin kendisine önerdiği fiyatların karşılaştırılabilinir olmasına bağlıdır. Bu da ancak aktif enerji bedelinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasıyla mümkündür. Aksi halde tüketicinin pahalıya elektrik alması halinde bundan haberi dahi olmayacaktır.
Bu durumda, şeffaflık ilkesi uyarınca, tüketicinin aldığı hizmetin bedelini net olarak görmesini sağlayacak olması nedeniyle, anılan ibarede hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin "Ceza koşulu/cayma bedeli" başlıklı
20. maddesinde, "(1)Belirli süreli ikili anlaşmada tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulu ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabilir. Haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesihtir.
(2) 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili ikincil mevzuat kapsamındaki tüketiciler hariç tüketimi düşük serbest tüketicinin ödeyeceği cayma bedeli ve/veya ceza koşulu cayma tarihi ya da fesih tarihi öncesi tüketicinin son 12 aylık tüketim toplamı ile cayma tarihinde ya da fesih tarihinde uygulanan fiyat esas alınarak hesaplanan toplam tutarın % 10’unu geçemez.
(3) Tedarikçi tarafından anlaşmanın haksız feshedilmesi durumunda tedarikçi tüketimi düşük serbest tüketiciye ikinci fıkra kapsamında belirlenen tutarda ceza koşulu öder." düzenlemesi yer almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinde, tedarikçi ve tüketimi düşük serbest tüketici bakımından haklı fesih nedenlerine yer verilmiş, yine aynı maddede sayılan fesih hallerinin sınırlı sayıda olmadığı ifade edilmiştir. 16.madde hükmünde sayılan hallerde yani haklı fesih hallerinde tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir. Yönetmelikte haksız fesih hallerinin neler olduğuna ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiş, iptali istenen madde hükmü uyarınca haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesih olarak nitelendirilmiştir.
Bu durumda, ceza koşulunun ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabileceğine ilişkin düzenlemede hukukun genel prensiplerine uygun olduğu açıktır. Her ne kadar davacı, ikili anlaşmanın onaya ve düzenlemeye tabi olmayan anlaşmalar olduğu, 6446 sayılı EPK'da bunun açıkça belirtildiği, ceza koşulunun miktarının ve hangi durumlarda tahsil edilebileceğinin yönetmelikle sınırlandırılmasının sözleşme hürriyetine aykırı olduğu iddiasında bulunmakta ise de, idarenin bu konudaki piyasayı düzenleme yetkisinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde gerçekleştiği, zaten haklı fesih hallerinde cezai şart uygulanmasının mevzuat uyarınca hiçbir şekilde mümkün olmaması da dikkate alındığında madde hükmünde üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 35. maddesinin ikinci fıkrasının "Görevli tedarik şirketi yazılı bildirimle birlikte kalıcı veri saklayıcılarından en az birini kullanarak tüketiciyi bilgilendirmek zorundadır." ibaresinin, üçüncü fıkrasının "Kalıcı veri saklayıcılarından en az biriyle ve" ibaresinin, dördüncü fıkrasının "Tüketiciye elektriğinin kesildiği, ayrıca kalıcı veri saklayıcıyla da bildirilir" ibaresinin, beşinci fıkrasının (a) bendinin birinci ve ikinci paragrafında yer alan "ve kalıcı veri saklayıcılarından en az birini kullanarak" ibaresinin, Sayacın doğru tüketim kaydetmemesi halinde tüketim miktarının tespiti başlıklı 37. maddesinin sekizinci fıkrasının "Ayrıca kalıcı veri saklayıcı ile de tüketici bilgilendirilir" ibaresinin iptali istemine gelince;
Yönetmeliğin 35. maddesinde; perakende satış sözleşmesi kapsamında zamanında ödenmeyen borçlarla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, tüketici elekterik enerjisi tüketimine ilişkin ödemeleri faturada belirtilen son ödeme tarihine kadar yapmazsa görevli tedarik şirketi tüketiciye ikinci bildirimde bulunacak, bu bildirimde hem tüketiciye borcunu ödemesi için en az 5 iş günü ödeme süresi tanınacak, hem de bu süre içinde borcunu ödemezse elektriğin kesileceği bildirilecektir. Tüketici bu süre içinde de borcunu ödemezse görevli tedarik şirketinin bölgedeki dağıtım şirketine tüketicinin elektriğini kesmesini bildirmesinin ardından bildirim tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içinde tüketicinin elektriği dağıtım şirketince kesilecektir. Bundan önceki mülga yönetmelikte de bu hususa ilişkin olarak buraya kadar aynı hükümlere yer verilmiş ve yazılı bildirimin yanı sıra tüketiciye ayrıca e-posta, kısa mesaj gibi diğer haberleşme kanallarıyla bildirimde bulunulması görevli tedarik şirketinin takdirine bırakılmış iken, dava konu Yönetmelik ile mülga yönetmelikten farklı olarak ikinci bildirimin hem yazılı hem de kalıcı veri saklayıcılarından (e-posta, kısa mesaj) en az birisi ile gönderilmesi koşulu getirilmiş, bu hükme uymaksızın kalıcı veri saklayıcı ile bildirimde bulunulmayan yerlerin elektriğinin kesilemeyeceği de hüküm altına alınmıştır.
Elektriğin kesilmesinin perakende satış sözleşmesine taraf olan mesken, ticarethane, sanayi, tarımsal sulama, aydınlatma tüketici grubundaki tüm tüketicilerin hem günlük hem de ticari hayatını büyük ölçüde etkileyeceği dikkate alındığında, elektriğin kesilmesinden önceki ikinci bildirimden tüketicinin zamanında haberdar edilmesi o kadar önem arz etmektedir. Dolayısıyla, tüketici şikayetleri de göz önünde bulundurulduğunda yazılı bildirimle birlikte günlük kullanımda yaygın olan ve tüketiciye ulaşması yönünden daha garanti e-posta, kısa mesaj yoluyla da bildirim yapılmasında piyasa açısından kamu yararı bulunduğu açıktır.
Tüketicinin GSM numarasının ya da e-posta adresinin görevli tedarik şirketine beyan edilmemesi, perakende satış sözleşmesinin kurulmasına engel oluşturmadığından, görevli tedarik şirketinin bildirimine rağmen, bildirimlerin yapılacağı GSM numarasının ya da e-posta adresinin bulunmadığını beyan eden tüketicilerin ödenmeyen borcu nedeniyle elektriğinin kesilmesine Yönetmelik kapsamında bir engel bulunmadığından davacının iddialarına itibar edilmemiştir.
Yönetmeliğin 57. maddesinde; "(1) Tedarikçi, bu Yönetmelik kapsamında düzenlenen her bir işleme ilişkin bilgi ve belgeyi; perakende satış sözleşmesi için sözleşmenin sonlanmasını izleyen 10 yıl süresince, ikili anlaşma için ise anlaşmanın sonlanmasını izleyen 3 yıl süresince saklamak zorundadır.
(2) Tedarikçi, tüketiciye ait bilgileri başka bir amaçla kendisinin ilişkide bulunduğu faaliyetlerde kullanamaz, aksi belirtilmemiş hususlar dışında diğer tedarikçilerle paylaşamaz."
İptali istenilen 57/2. madde hükmünün 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve ilgili mevzuat bakımından sağlanan hakları ve getirilen uygulamaları engeller nitelikte olduğundan üst hukuk normlarına aykırı olduğu, kanunun kişinin açık rızası halinde genel hükümler çerçevesinde verilerin işleneceği ve paylaşılacağı öngörüldüğünden, Yönetmeliğin Kanuna ve rekabet ortamının tesis edilmesi amacına aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de; sözleşmeyle aksi belirtilmediği takdirde tüketicinin bilgilerinin başka tedarikçiler ile paylaşılamayacağı ve başka bir amaç için kullanılamayacağı yolundaki hüküm kişisel verilerin korunması ve gizliliğin sağlanması amacına yönelik ve tüketicinin hukuken korunması gereken bir menfaati olduğundan hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 58. maddesinde; İkili anlaşmayla veya müstakil bir yetki sözleşmesiyle, mahkemelerin ve icra dairelerinin yetkisi tüketicinin hak arama özgürlüğünü ve savunma hakkını kullanmasını güçleştirecek şekilde belirlenemeyeceği ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile İcra ve İflas Kanunu hükümlerince yetkili sayılan mahkemelerin ve icra dairelerinin yetkisinin kaldırılamayacağı yolundaki kural; ikili anlaşmalarla yada ayrıca yapılacak sözleşme ile tüketicinin yetkili kılınmış mahkemeler ve icra daireleri önünde hak arama özgürlüğünü ya da savunma hakkına engelleyecek, kısıtlayacak yada zora sokacak şekilde mahkemelere ilişkin yetki sözleşmesi yapılamayacağı ve kanunlarla belirlenen yetkilerin kaldırılamayacağı hüküm altına alınmış ve tarafların sözleşme hürriyeti engellenmemiş olduğundan hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 62. maddesindeki, yürürlük hükümlerinde de hukuk kurallarına aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu edilen Yönetmelik maddesi hükümlerinde üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 22/12/2020 tarihinde, davacı vekili Av. …'un ve davalı idare vekilleri Av. … ile Av. …'ın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve/veya dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standart, usul ve esasların belirlenmesi amacıyla tüketicilere hizmetlerin yeterli, kaliteli ve sürekli olarak sunulması için; (a) Tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslara, (b) Görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esaslara, (c) Dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında; (1) Sayaç ve sayaca erişim, okunmasına ve kontrolüne, (2) Kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımının tespiti ve bu kapsamda yapılacak iş ve işlemlere, (3) Elektriğin kesilmesi ve bağlanmasına, (ç) Tüketici şikâyetlerinin yapılması, bu şikâyetlerin değerlendirilmesi ve sonuçlandırılması ile tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik usul ve esaslara, (d) Tüketicilerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin hükümleri kapsamak üzere Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği yayımlanmıştır.
Davacı şirket tarafından, Yönetmeliğin 4. maddesinin (y) bendinin, 58., 62., 13., 14., 15., 16., 18., 20., 9., ve 10. maddelerinin tamamının, 35. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarının, 35. maddesinin beşinci fıkrasının (a) bendinin 1 ve 2 numaralı alt bentlerinin, 12. maddesinin birinci fıkrasının, 37. maddenin sekizinci fıkrasının ve 57. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idarenin usûle ilişkin itirazı geçerli görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.
ESAS YÖNÜNDEN:
İLGİLİ MEVZUAT:
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 4. maddesinde, "Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur." kuralına yer verilmiş; 5. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinde, "Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak."; 7. fıkrasının (a) bendinde ise, "Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke yönetmeliğini, dağıtım yönetmeliğini, müşteri hizmetleri yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliğini onaylamak" Kurulun yetkileri arasında sayılmış; 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile de, "Bu Kanun ve diğer kanunlarla Kuruma verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikâyetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak...." görevi Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığına verilmiştir.
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır." kuralı yer almış; 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, "Gerçek veya tüzel kişiler arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmalar" "İkili anlaşma" olarak tanımlanmış; 4. maddesinin 2. fıkrasında, piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmiş, 10. maddesinin birinci fıkrasında ise, toptan ve perakende satış faaliyetlerinin, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütüleceği kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Sözlük anlamı ile "düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek" olarak tanımlanan "düzenleme", kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır. (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, 2017, İstanbul, s. 426). Yasama organının yasama tasarrufları dışında, idare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile, kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. "Kural işlemler" (ya da diğer adıyla genel düzenleyici işlemler), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir. Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar konulmuş olması zorunlu olup, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi gerekir.
Düzenleyici kurumlar, ilgili bulundukları piyasada düzenleme ve denetleme görevi üstlenmekte olup, bu kuruluşların temel işlevi, toplumsal ve ekonomik hayatın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, birtakım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemektir. Elektrik piyasası ile ilgili olarak düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı Kurumun, 4628 sayılı Kanun ve 6446 sayılı Kanun ile kendisine tanınan bu yetkiyi dava konusu kuralları yürürlüğe koymak suretiyle kullandığı görülmektedir.
Elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulmasında düzenleme ve denetleme yapmakla görevli Kurum, piyasa aktörlerinin eylemlerini gözetleme ve bundan hareketle tedbir alma konusunda görevlidir.
Elektrik piyasasında serbest olmayan tüketiciler, elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını davalı idare tarafından belirlenen tarifeler üzerinden sadece bölgesinde bulunduğu görevli tedarik şirketinden yapabilirler. Görevli tedarik şirketleri de, serbest olmayan tüketicilere elektrik tedarik etmek zorundadır. Söz konusu tüketiciler elektrik alabilmek için, bölgelerindeki görevli tedarik şirketi ile Kurul onayına tabi perakende satış sözleşmesi imzalamak zorundadır.
Serbest tüketiciler ise, istedikleri tedarik şirketi ile mali hükümleri ve içeriği karşılıklı belirlenebilecek ikili anlaşma imzalamak suretiyle elektrik enerjisi alabilirler. İkili anlaşmalar 6446 sayılı Kanunda tanımı yapıldığı gibi Kurum onayına tabi olmayan anlaşmalardır. Ancak bu ikili anlaşmalar tüketiciyle tek tek müzakere edilmek suretiyle karşılıklı olarak şartları kararlaştırılmayıp, aksine tedarikçi tarafından önceden tek taraflı olarak düzenlenip tüketicilere imzalattırılmakta ve bu anlaşma hükümlerine göre piyasa işleyerek şekillenmektedir. Kuruma tüketici ve tedarikçiler tarafından yapılan şikâyet ve bilgi edinme başvuruları üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda ikili anlaşmaların tüketici aleyhine şekillenerek mağduriyete yol açtığından bahisle konuyla ilgili tedbirlerin alınması ihtiyacı doğduğu anlaşıldığından dava konusu Yönetmeliğin yürürlüğe konduğu görülmektedir.
Yönetmelik, serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgarî standartlar ile usûl ve esasların belirlenmesine yönelik olup, elektrik piyasasında, tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslarla, görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esasları ve dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında yapılacak bazı iş ve işlemlere ilişkin kuralları kapsamaktadır.
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici", "Yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh'tan düşük olan serbest tüketici" şeklinde tanımlanmış; 9. maddesinde,"Bu bölümde yer alan ikili anlaşmaya ilişkin usul ve esaslar, tüketimi düşük serbest tüketicilerle tedarikçiler arasında yapılan ikili anlaşmaları kapsar." kuralına; 10. maddesinde ise, (1) Tedarikçiler tüketimi düşük serbest tüketicilere belirli süreli ya da belirsiz süreli ikili anlaşma önerebilir.
(2) Belirli süreli ikili anlaşmaların süresi üç yıldan fazla olamaz.
(3) İkili anlaşma ve ekleri ile Tüketici Hakları Bilgilendirme Formu (EK-1), İkili Anlaşma Ön Bilgilendirme Formu (EK-2-A) ve İkili Anlaşma Değişiklik Bildirimi (EK-3) en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenir.
(4) Tedarikçinin ikili anlaşmanın kurulmasına, yenilenmesine ve ikili anlaşmada değişiklik yapılmasına ilişkin önerisi karşısında tüketicinin susması veya açıkça reddetmemesi önerinin kabulü olarak yorumlanamaz ve aksi hükme ikili anlaşmada yer verilemez" kuralına; 12/1. maddesinde de, "Tedarikçi ikili anlaşma kurulmadan önce EK-1 ve EK-2’de yer alan standart formlarla açık ve anlaşılabilir bir şekilde kayıt altına almak suretiyle kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciyi bilgilendirmek ve tüketicinin söz konusu bilgileri edindiğini teyit etmesini sağlamak zorundadır. Söz konusu bilgilendirmenin yapıldığına ve tüketici tarafından teyit edildiğine ilişkin ispat yükü tedarikçiye aittir. Bilgilendirmenin gereği gibi ya da hiç yapılmamış olması tüketici için haklı fesih sebebidir." kuralına yer verilmiştir.
Yönetmeliğe göre, elektrik enerjisini satın alacağı tedarikçiyi seçme hakkına sahip olan serbest tüketicilerden, yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh'dan düşük olanlar "tüketimi düşük serbest tüketici" şeklinde tanımlanmakta ve bunların tedarikçisi ile yapacağı ikili anlaşmaların bu yönetmelikte belirlenen usûl ve esaslara uygun olması öngörülmekte, diğer serbest tüketicilerin ikili anlaşmalarının Yönetmelik kapsamına alınmasına zorunluluk getirilmemektedir. Burada hedeflenenin, tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle yapılan ikili anlaşmalarda Yönetmelikle öngörülen kurallara riayet etmelerine zorunluluk getirerek bu tür tüketicilere hukuki güvenlik sağlamak ve tedarikçilerin anlaşma öncesi bazı yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayarak tüketici aleyhine oluşabilecek ve piyasa düzenini bozacak aksamaların önüne geçilmesi olduğu görülmektedir. Mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi grubu tüketicilerin tedarikçiler ile denk hukukî ve teknik bilgi gücüne sahip olması düşünülemeyeceğinden, tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenen ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart ve tüketici aleyhine uygulanan muğlak ifadeler nedeniyle oluşan tüketici mağduriyetinin önüne geçmek düşüncesiyle, tüketimi düşük serbest tüketici ile yapılacak ikili anlaşmaların asgari standardının belirlenmesindeki asıl amacın; ikili anlaşmaların kurulması öncesinde tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi, belirli süreli ikili anlaşmaların süresi sonunda sona ermesinin ikili anlaşma hükümleri ile zorlaştırılması ve engellenmesi, tüketicinin bilgisi ve iradesi dışında anlaşma hükümlerinde değişiklik yapılması, fesih hâllerinde tüketiciden yüksek tutarlarda ceza koşulu istenilmesi ve bütün bunların sonucunda perakende elektrik piyasasının etkin ve verimli şekilde işleyişine zarar verilmesi, diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama ve haksız rekabete sebep olma gibi birtakım olumsuzlukları önlemek olduğu anlaşılmaktadır. Davalı idarenin düzenleme yetkisi ve piyasa koşulları dikkate alındığında, genelde tedarikçilerin kurduğu anlaşma modelinin tüketicinin aleyhine olduğu ve adeta bu anlaşmaya hapsolunduğu, bu nedenle tüketimi belli bir seviyenin altında kalan piyasa tüketicilerinin yapacağı ikili anlaşmalarda asgari bir standardın getirilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İkili anlaşmanın kurulması sırasında tüketimi düşük tüketicinin iradesinin zaafa uğratılmaması açısından susması ya da açıkça reddetmemesinin kabul anlamına gelmediği, açık irade beyanı ile anlaşmanın kurulması zorunluluğu da tüketiciyi koruma amacına yönelik olduğundan sözleşme serbestisini kısıtlayan bir husus olarak görülmemiştir.
Diğer taraftan, belirli süreli ikili anlaşmaların en fazla 3 yıl ile sınırlandırılmasının ve tedarikçiye getirilen tüketiciyi bilgilendirme ve bunu ispatlama yükümlülüğünün tek taraflı olarak tedarikçi aleyhine aşırı yük getirdiği düşünülemeyeceği gibi, sözleşme hürriyeti ve düzenleyici işlemlerin ölçülülüğü ilkesine de aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin "Cayma hakkı" başlıklı 13. maddesinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici, ikili anlaşmanın kurulduğu ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma hakkına sahiptir." kuralı yer almaktadır.
Düzenleme ile ikili anlaşmanın kurulmasından ya da yenilenmesinden itibaren ceza koşulu ödemeksizin kullanılan cayma hakkı 14 gün ile sınırlandırılmış ve bildirim yükümlülüğünün yazılı yapılabileceği gibi telefon veya e-postayla da yapılabileceği belirtilerek kolaylık imkânı sağlanmıştır. Tedarikçi tarafından tüketiciye fiziken elektrik tesliminde bulunulmadan, yani tüketicinin tedarikçiden hiç elektrik almadan ikili anlaşmadan cayabileceği öngörüldüğünden tedarikçinin bir zarara uğraması da söz konusu olmadığı gibi, tüketicinin haklarını olumsuz yönde etkileyen uygulamaların engellenmesi amaçlanarak, tüketicinin tedarikçi seçme hakkının ceza koşulu ödenmeksizin kullanılmasının önü açılmıştır. Tüketimi düşük serbest tüketiciyi koruma amaçlı getirilen düzenlemede sözleşme serbestine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, Yönetmelik maddesi ile tedarikçinin Kanunlardan doğan cayma hakkına dokunulmadığı gibi, mülga Ticaret Kanunu'ndaki kuralın aksine Türk Ticaret Kanunu'nun 18. maddesinde tacirler arasında bildirimlere ilişkin şekil kurallarının geçerlilik şartı olmadığı göz önüne alındığında, tacirlerin cayma hakkını tek taraflı ve telefonla kullanması imkânının getirilmesinin, sözleşmedeki taraf dengesini tüketimi düşük serbest tüketici tacir lehine bozduğu söylenemez.
Yönetmeliğin 14. maddesinde, belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu; 15. maddesinde de, ikili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin kayıt altına alınarak iletilmesi ve tüketici tarafından kabulü hâlinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, aksi hâlde değişikliğin yapılmamış sayılacağı düzenlemeleri yer almıştır.
Bir yıllık bir anlaşmanın hukuken belirlenen süre sonunda sona ermesi beklenirken tedarikçiler tarafından anlaşmanın sona ermesi için tüketicilerden 2-3 aylık süre öncesinden noter kanalıyla fesih bildiriminde bulunmalarının istendiği, aksi hâlde anlaşmanın aynı süre kadar ya da belirsiz süreli uzayacağına ilişkin anlaşmalarda düzenlemeler bulunduğu, öte yandan, tüketicilerin anlaşma fesih bildirimlerinin tedarikçiler tarafından dikkate alınmadığı, alınsa dahi tüketiciden yüksek tutarda ceza koşulu istendiği, dolayısıyla, anlaşmayı süresinde feshettiğini düşünen tüketicinin başka bir tedarikçiyle anlaşma yapıp sonraki faturasını yeni tedarikçiden almayı beklerken eski tedarikçinin anlaşmanın devam ettiğinden bahisle fatura düzenlemeye devam ettiği, yeni tedarikçinin de anlaşmaya aykırı davrandığı gerekçesiyle tüketiciden cayma bedeli ya da ceza koşulu istediği ya da yeni tedarikçinin yeni anlaşma kapsamında fatura düzenlemeye başladığı ve fakat eski tedarikçinin ceza koşulu istediği görüldüğünden, anılan maddelerin tüketimi düşük serbest tüketicinin açık iradesi ile Türk Ticaret Kanunu ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine uygun olarak ikili anlaşmanın kurulması ve yenilenmesi amacına matuf olduğundan, Yönetmelik maddelerinin idarenin düzenleme yetkisi sınırları içinde olan ve ölçülülük ilkesini aşmayan kurallar olduğu görülmektedir.
İkili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin tüketici tarafından kabulü hâlinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olması hususları, sözleşmelerde irade serbestisi ilkesi ile çelişen bir husus olarak görülmemiştir.
Yönetmeliğin "haklı fesih sebepleri" başlıklı 16. maddesinde, tüketimi düşük serbest tüketici ya da tedarikçinin belirli süreli ikili anlaşmayı süresi sona ermeden önce maddede sayılanlarla sınırlı olmamakla birlikte maddede yer verilen haklı sebeplerden bir veya birkaçına dayanarak cayma bedeli ve/veya ceza koşulu ödemeksizin önceden bildirim yapmak suretiyle feshedebileceği kurala bağlanmıştır. Anılan madde ile, hem tüketimi düşük tüketiciler için hem de tedarikçiler için örnekseyici sayımla haklı nedenle fesih sebepleri gösterilmiştir. Davalı idarenin düzenleme yetkisi ve piyasa koşulları dikkate alındığında, hakkaniyet ilkelerine de uygun olan düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin "ikili anlaşma kapsamında yer alacak bedeller" başlıklı 18. maddesinde, "(1) İkili anlaşma kapsamında elektrik enerjisi ve kapasite satışına ilişkin aktif enerji bedeli ile tahsilatına aracı olunan ilgili mevzuat gereği uygulanan dağıtım sistem kullanım bedeli ve diğer mevzuat gereği fon, pay ve vergiler ile bunun dışında Kurulca onaylanmış ve tahsilinde aracı olunan bedeller de yer alır. Tahsilatına aracı olunan bu bedellerin neler olduğu ile bunların anlaşmanın düzenlendiği tarihteki tutarı ve değişmesi durumunda yeni tutarların tüketiciye ne şekilde bildirileceğine ilişkin bilgiye ikili anlaşmada yer verilir. (EK-2-B)
(2) Tedarikçi ikili anlaşma kapsamında yapacağı elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı için tek ya da çok zamanlı dilimlerinde olmak üzere aktif enerji bedelini kr/kWh olarak fiyatlandırır. Fiyatlandırma yönteminde düzenlemeye tabi fiyatlarla mukayese edebilirlik esas alınır. " düzenlemeleri getirilmiştir.
Genel olarak ikili anlaşmanın kurulması, yenilenmesi, sona ermesi, cayma ve fesih hakkı, anlaşmada değişiklik yapılması, anlaşmanın kapsamına, ceza koşuluna ve fatura düzenlenmesine, ikili anlaşma kapsamında yer alacak bedellerin belirlenmesine ve bildirimine ilişkin kurallara yer verilmesinin, ikili anlaşmanın kurulmasına müdahale, tarafların sözleşme iradesinin tecellisini engellenmesi ve bu konudaki üst hukuk normları ile Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümlerine aykırılık olduğu ileri sürülmekte ise de; idarenin kanunla verilen düzenleme yetkisinin sınırları içinde kalan ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmeyen ve piyasada dengeyi sağlamak, tüketiciye birtakım kolaylıklar sunmak amacıyla yürürlüğe konan Yönetmeliğin bu maddelerinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. bendi açısından ise, tüketicinin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesi tedarikçiler tarafından kendisine önerilen fiyatların karşılaştırılabilir olmasına bağlı olduğu açıktır. Tedarikçilerin fiyatlarının karşılaştırılabilmesi ise ancak aktif enerji bedelinin aynı ölçü ile fiyatlandırılması ile mümkündür. Aktif enerji bedelinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasına ilişkin kuralda, şeffaflık ilkesi uyarınca, tüketicinin aldığı hizmetin bedelini net olarak görmesini sağlayacak olması dolayısıyla, hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin "Ceza koşulu/cayma bedeli" başlıklı
20. maddesinde, "(1)Belirli süreli ikili anlaşmada tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulu ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabilir. Haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesihtir.
(2) 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili ikincil mevzuat kapsamındaki tüketiciler hariç tüketimi düşük serbest tüketicinin ödeyeceği cayma bedeli ve/veya ceza koşulu cayma tarihi ya da fesih tarihi öncesi tüketicinin son 12 aylık tüketim toplamı ile cayma tarihinde ya da fesih tarihinde uygulanan fiyat esas alınarak hesaplanan toplam tutarın % 10’unu geçemez.
(3) Tedarikçi tarafından anlaşmanın haksız feshedilmesi durumunda tedarikçi tüketimi düşük serbest tüketiciye ikinci fıkra kapsamında belirlenen tutarda ceza koşulu öder." kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinde, tedarikçi ve tüketimi düşük serbest tüketici bakımından haklı fesih nedenlerine yer verilmiş, yine aynı maddede sayılan fesih hâllerinin sınırlı sayıda olmadığı ifade edilmiştir. 16. maddede sayılan hâllerde yani haklı fesih hâllerinde tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir. Yönetmelikte haksız fesih hâllerinin neler olduğuna ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiş, iptali istenen madde uyarınca haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesih olarak nitelendirilmiştir. Bu durumda, ceza koşulunun ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabileceğine ilişkin düzenlemede, idarenin bu konudaki piyasayı düzenleme yetkisinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde kullanıldığı dikkate alındığında maddede üst hukuk kurallarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin "zamanında ödenmeyen borçlar" başlıklı 35. maddesinin 2. ve 3. fıkrası, 5. fıkrasının (a) bendinin birinci ve ikinci paragrafı ile "sayacın doğru tüketim kaydetmemesi hâlinde tüketim miktarının tespiti" başlıklı 37. maddesinin sekizinci fıkrasında yer verilen "(8) Bu madde kapsamında hesaplamalara ilişkin EK-7’de yer alan form düzenlenir ve EK-7 formu ilgili tedarik şirketi tarafından ödeme bildirimi/fatura ile birlikte ya da ödeme bildirimi/fatura gönderilmeden önce tüketiciye gönderilir. Ayrıca kalıcı veri saklayıcısı ile de tüketiciler bilgilendirilir." kuralı açısından yapılan incelemede,
Yönetmeliğin 35. maddesinde, perakende satış sözleşmesi kapsamında zamanında ödenmeyen borçlarla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, tüketici elektrik enerjisi tüketimine ilişkin ödemeleri faturada belirtilen son ödeme tarihine kadar yapmazsa görevli tedarik şirketi tüketiciye ikinci bildirimde bulunacak, bu bildirimde hem tüketiciye borcunu ödemesi için en az 5 iş günü ödeme süresi tanınacak, hem de bu süre içinde borcunu ödemezse elektriğin kesileceği bildirilecektir. Tüketici bu süre içinde de borcunu ödemezse görevli tedarik şirketinin bölgedeki dağıtım şirketine tüketicinin elektriğini kesmesini bildirmesinin ardından, bildirim tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içinde tüketicinin elektriği dağıtım şirketince kesilecektir. Bundan önceki mülga Yönetmelikte de bu hususa ilişkin olarak benzer kurallara yer verilmiş ve yazılı bildirimin yanı sıra tüketiciye ayrıca e-posta, kısa mesaj gibi diğer haberleşme kanallarıyla bildirimde bulunulması görevli tedarik şirketinin takdirine bırakılmış iken, dava konu Yönetmelik ile mülga Yönetmelikten farklı olarak ikinci bildirimin hem yazılı hem de kalıcı veri saklayıcılarından (e-posta, kısa mesaj) en az birisi ile gönderilmesi koşulu getirilmiş, bu kurala uymaksızın kalıcı veri saklayıcı ile bildirimde bulunulmayan yerlerin elektriğinin kesilemeyeceği de düzenlenmiştir.
Yönetmeliğin 4. maddesinde, kalıcı veri saklayıcısı, "Tüketicinin gönderdiği veya kendisine gönderilen bilgiyi, bu bilginin amacına uygun olarak incelemesine elverecek şekilde kaydedilmesini ve değiştirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaşılmasına imkân veren kısa mesaj, elektronik posta, internet, disk, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç veya ortamı" şeklinde tanımlanmıştır. Elektriğin kesilmesinin perakende satış sözleşmesine taraf olan mesken, ticarethane, sanayi, tarımsal sulama, aydınlatma tüketici grubundaki tüm tüketicilerin hem günlük hem de ticari hayatını büyük ölçüde etkileyeceği dikkate alındığında, elektriğin kesilmesinden önceki ikinci bildirimden tüketicinin zamanında haberdar edilmesi büyük önem arz etmektedir. Dolayısıyla, tüketici şikâyetleri de göz önünde bulundurulduğunda yazılı bildirimle birlikte günlük kullanımda yaygın olan ve tüketiciye ulaşması yönünden daha garanti e-posta, kısa mesaj yoluyla da bildirim yapılmasında piyasa açısından kamu yararı bulunduğu açıktır.
Tüketicinin GSM numarasının ya da e-posta adresinin görevli tedarik şirketine beyan edilmemesi, perakende satış sözleşmesinin kurulmasına engel oluşturmadığından, görevli tedarik şirketinin bildirimine rağmen, bildirimlerin yapılacağı GSM numarasının ya da e-posta adresinin bulunmadığını beyan eden tüketicilerin ödenmeyen borcu nedeniyle elektriğinin kesilmesine Yönetmelik kapsamında bir engel bulunmamaktadır. Zira, dağıtım şirketlerinin tüm uyarılara rağmen bu iletişim araçlarına ilişkin bilgileri paylaşılmadığından bahisle tüketiciye bu bildirimin yapılmasının imkânsız olduğu durumlarda, kalıcı veri saklayıcılarıyla tüketiciye bildirim yapılması zorunluluğunun ortadan kalkacağı açıktır.
Yönetmeliğin 57. maddesinin 2. fıkrasında, "(2) Tedarikçi, tüketiciye ait bilgileri başka bir amaçla kendisinin ilişkide bulunduğu faaliyetlerde kullanamaz, aksi belirtilmemiş hususlar dışında diğer tedarikçilerle paylaşamaz." kuralına yer verilmiştir.
Yönetmeliğin 57/2. maddesinin, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve ilgili mevzuat bakımından sağlanan hakları ve getirilen uygulamaları engeller nitelikte olduğundan üst hukuk normlarına aykırı olduğu, kanunda kişinin açık rızası hâlinde genel hükümler çerçevesinde verilerin işleneceği ve paylaşılacağı öngörüldüğünden, Yönetmeliğin Kanuna ve rekabet ortamının tesis edilmesi amacına aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de, tüketicinin bilgilerinin başka tedarikçiler ile paylaşılamayacağı ve başka bir amaç için kullanılamayacağı yolundaki kuralın kişisel verilerin korunması ve gizliliğin sağlanması amacına yönelik olduğu ve tüketicinin hukuken korunması gereken bir menfaati bulunduğundan anılan kuralda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
"İkili anlaşma uyuşmazlıklarında yetkili çözüm mercii" başlıklı Yönetmeliğin 58. maddesinde, ikili anlaşmayla veya müstakil bir yetki sözleşmesiyle, mahkemelerin ve icra dairelerinin yetkisinin tüketicinin hak arama özgürlüğünü ve savunma hakkını kullanmasını güçleştirecek şekilde belirlenemeyeceği ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile İcra ve İflas Kanunu hükümlerince yetkili sayılan mahkemelerin ve icra dairelerinin yetkisinin kaldırılamayacağı kurala bağlanmıştır. İdarenin kanunla verilen düzenleme yetkisinin sınırları içinde kalan, ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmeyen ve piyasada dengeyi sağlamak, tüketiciye birtakım kolaylıklar sunmak amacıyla yürürlüğe konan Yönetmeliğin bu maddesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin "Yürürlük" başlıklı" 62. maddesinde "(1) Bu Yönetmeliğin Üçüncü Bölüm ve Altıncı Bölüm hükümleri 1/7/2018 tarihinde, diğer hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer." kuralına yer verilmiştir. Yürürlük maddesi ile, tüketimi düşük serbest tüketicilerle tedarikçiler arasında yapılan ikili anlaşmalara ilişkin kurallara yer verilen Yönetmeliğin Üçüncü Bölümü ile, "Tedarikçi ve Tüketicilerin Hak ve Yükümlülükleri, Serbest Tüketici Limitinin Belirlenmesi" başlıklı Yönetmeliğin Altıncı Bölümü'nün 01/07/2018 tarihinde, diğer maddelerin ise 30/05/2018 olan Yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği kurala bağlanmıştır. Yönetmelik ile ilk defa kurala bağlanan düzenleme alanları için yaklaşık bir ay süre verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, Yönetmeliğin dava konusu 4. maddesinin (y) bendinde, 58., 62., 13., 14., 15., 16., 18., 20., 9., ve 10. maddelerinde, 35. maddesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında, 35. maddesinin beşinci fıkrasının (a) bendinin 1 ve 2 numaralı alt bentlerinde, 12. maddesinin birinci fıkrasında, 37. maddenin sekizinci fıkrası ile 57. maddesinin ikinci fıkrasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 22/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi