
Esas No: 2018/3826
Karar No: 2020/3775
Karar Tarihi: 22.12.2020
Danıştay 13. Daire 2018/3826 Esas 2020/3775 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/3826
Karar No : 2020/3775
DAVACI : … Elektrik Perakende Satış A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU :
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde yer alan "tüketimi düşük serbest tüketici" tanımı ve (kk) bendinde yer alan "tüketici" tanımının, 13. maddesinin, 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin, 18. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "kr/kWh" ibaresinin, 19. maddesinin 3. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin, 20. maddesinin 1. fıkrasının, 29. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan "sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında" ibaresinin ve 35. maddesinin iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
Yönetmeliğin 35. maddesinde getirilen düzenleme ile 6446 sayılı Kanun’da yer verilmeyen bir yetkinin kullanıldığı, madde ile tedarik şirketlerinin hak arama hürriyetlerinin Yönetmelik maddesi ile kısıtlandığı, bugüne kadar yapılmış sözleşmelere müdahale edildiği, alacakların tahsili açısından aynı durumda olan diğer şirketler ile tedarik şirketleri arasında uygulama açısından eşitsizliğin yaratıldığı, sözleşme ilişkilerine müdahale ancak Kanun ile yapılabilecek iken, Yönetmelik ile müdahale edildiği, mesaj göndermeye müsait telefon numarası ya da e-posta adresi olmayan tüketicilere sonsuza kadar perakende satış hizmetinin sunulması zorunluluğunun doğduğu, 6446 sayılı Kanun’da tüketimi düşük serbest tüketici şeklinde bir tanımlama bulunmamakta iken, Yönetmelik ile böyle bir kavramın getirildiği, Yönetmelik maddesi ile Türk Ticaret Kanunu’na aykırı olarak tacirlere tüketici haklarının bahşedildiği, Yönetmeliğin 13. maddesi ile düzenlenen cayma hakkının Kanun'a ve tarafların arasındaki hak dengesine aykırı olduğu, telefon ile tacirlere cayma hakkı verilmesinin Türk Ticaret Kanunu’nun tacirler arasındaki bildirimler maddesine aykırı olduğu, Yönetmeliğin 16. maddesinin (ç) bendi ile tüketicinin taşınmasının başlı başına bir fesih sebebi olarak düzenlendiği, adres değişikliğinin fesih sebebi olmasının ölçülülük ilkesin aykırı olduğu, Yönetmeliğin 18/2. maddesinin tedarikçi açısından öngörülemezlik oluşturduğu, tüketim bedeli ödenmemesi sebebiyle sözleşme fesihlerinde cayma bedelinin alınamayacağı düzenlemesinin tedarikçilere büyük zararlar vereceği, düzenlemenin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, güvence bedelinin yalnızca sona eren sözleşmeden doğan borçlar için mahsup edilebileceği düzenlemesinin Türk Borçlar Kanunu’nun takas kuralına aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI :
Öncelikle, usûle ilişkin olarak, davanın süre açısından incelenmesi, süresinde açılmayan davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiği, davacının iptalini istediği " "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrası ile 19. maddesinin 2. fıkrasında yer almadığı, fıkralarda yer verilmeyen ibarenin hukuki denetiminin yapılamayacağı; esasa ilişkin olarak ise, 4628 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde “Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmetini verilmesini temininen gerekli düzenlemeleri yapma” yetkisinin Kurul’a verildiği, Kanun’un 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı’na tüketici şikâyetlerini inceleme görev ve yetkisi verildiği, 6446 sayılı Kanun’un 1. maddesinde yer verilen Kanun’un amacı ve 4. maddesinde yer verilen “Piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir” kuralı ile 10. maddesinde yer verilen “Toptan ve perakende satış faaliyetleri, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanun’a göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütülür” kuralı gereği Kurul’un ikili anlaşmalara ilişkin düzenleme yetkisi bulunduğunun açık olduğu, Yönetmelik ile tedarikçilerin tek taraflı olarak standart ve genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenledikleri ikili anlaşmalarda menfaat dengelerine aykırı şekilde tüketici aleyhine öngördükleri ve özellikle Kurum’a ulaşan serbest tüketici şikayetlerinin yoğunlaştığı konularda düzenleme yapıldığı, ikili anlaşmalarda yer verilen düzenlemelerin diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama etkisine sahip olduğu ve haksız rekabete neden olduğu, Yönetmelik ile ikili anlaşma tanımına bağlı kalındığı, bu sözleşmelerin doğrudan ya da dolaylı olarak Kurul onayına tabi tutulmasına ilişkin kural öngörülmediği, ikili anlaşmaların özel hukuk rejimine tabi olmasını engelleyici düzenleme yapılmadığı, Yönetmelik ile “tüketimi düşük serbest tüketici” tanımı getirildiği, yıllık elektrik enerjisi tüketiminin 100.000 kWh’den düşük olan serbest tüketicilerin tüketimi düşük serbest tüketici olarak tanımlandığı, belirlenen bu eşiğin toplam abonelerin %92’sine, toplam tüketimin ise %52’sine tekabül ettiği, ikili anlaşmalarda Yönetmelik maddelerine uygun davranmalarının amaçlandığı, mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi tüketicileri ile tedarikçiler arasındaki teknik ve hukuki bilgi asimetrisinin mevcudiyeti nedeniyle tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenecek ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart oluşturan ifadeler ve tüketiciler aleyhine muğlak ifadeler nedeniyle tüketici mağduriyetlerinin önüne geçilmesinin amaçlandığı, davacının iddialarının aksine mülga Yönetmelik döneminde de ikili anlaşmalara ilişkin düzenlemelerin bulunduğu, cayma hakkının fiziken alım yapılmasından önce olacak şekilde 14 gün olarak belirlendiği, diğer mevzuat takviminin belirlemede dikkate alındığı, tüketicilerin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesi için kendisine önerilen fiyatları mukayese edilebilir olması gerektiği, bunun da ancak enerjinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasıyla mümkün olduğu, Yönetmeliğin 35. maddesinde yer verilen düzenlemenin serbest olmayan tüketiciler ile son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilerin zamanında ödenmeyen borçları için kurallar getirdiği, kalıcı veri saklayıcısı ile ikinci bildirimin yapılması dışında maddenin önceki Yönetmelik ile aynı kuralları içerdiği, maddede iddia edildiği gibi davacının mali açısıdan zor duruma sokulması gibi bir durumun olmadığı, günlük ve ticari hayatın olağan akışı içerisinde elektrik enerjisinin elzem olduğu, ikili anlaşmaların teknik ve hukuki bilgi gerektirdiği, bu anlaşmaların ise tedarikçiler tarafından tek taraflı olarak önceden standart sözleşmeler şeklinde düzenlendiği, tedarikçi değiştirerek elektriği ucuza almak isteyen tüketicinin elektriği gerçekten ucuza alıp almadığı konusunda detaylı şekilde bilgilendirilmesi gerektiği, tek taraflı olarak bedelin tüketici aleyhine değiştirilmemesi gerektiği, Yönetmelik ile süreli sözleşmelerin azami sınırı 3 yıl olarak belirlenerek süre kısıtı ile piyasa kapama etkisinin önüne geçilmesinin istendiği, Yönetmeliğin 12. maddesi ile mesafeli sözleşme yapılmasının engellenmediği, madde ile amaçlananın tüketicinin elinde anlaşmanın bir örneğinin bulunmasının sağlanması olduğu, sözleşme elektronik ortamda da gönderilebileceğinden fiili bir imkânsızlığın bulunmadığı, Yönetmeliğin 14. maddesi ile, iradesi belli süre anlaşma yapmak olan tüketicinin anlaşma sona erdikten sonra aynı tedarikçi ile anlaşma imzalayarak enerji almaya devam edebileceği gibi, kendisine daha iyi fiyat ve hizmet önerisinde bulunan diğer tedarikçilerden de hizmet alabilmesinin sağlandığı, Yönetmeliğin 17. maddesinde ikili anlaşma kapsamında yer verilmesi zorunlu bedeller sayılmış olup, tüketiciden alınabilecek bedellerin sınırlı şekilde sayılmadığı, ikili anlaşmalardaki gecikme faizi ile güvence bedeline ilişkin bir sınırlama getirilmediği, cayma bedeli ve cezai şartlara sınır getirildiği, piyasada tedarik firmalarının yüksek cayma bedeli ve ceza koşulu belirleyerek tedarikçi değişikliklerini engellediği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …'UN DÜŞÜNCESİ :
Dava; 30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde yer alan "tüketimi düşük serbest tüketici" tanımının, ve (kk) bendinde yer alan tüketici tanımlarının, 13. maddesinin, 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin, 18. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin, 19. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin, 20. maddesinin 1. fıkrasının, 29. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan "sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında" ibaresinin ve 35. maddesinin iptali istemiyle açılmıştır.
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 4. maddesinde, "Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur." hükmüne yer verilmiş; 5. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinde, "Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak." Kurul'un görevleri arasında sayılmış; 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile de, "Bu Kanun ve diğer kanunlarla Kuruma verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikayetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak...." görevi Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığına verilmiştir.
6446 sayılı Kanunun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır." hükmü yer almış; 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, "Gerçek veya tüzel kişiler arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmalar" "İkili anlaşma" olarak tanımlanmış; 4. maddesinin 2. fıkrasında, piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmiş, 10. maddesinin birinci fıkrasında ise, toptan ve perakende satış faaliyetlerinin, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütüleceği kurala bağlanmıştır.
Elektrik piyasasında serbest olmayan tüketiciler, elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını davalı idare tarafından belirlenen tarifeler üzerinden sadece bölgesinde bulunduğu görevli tedarik şirketinden yapabilirler. Görevli tedarik şirketleri de, serbest olmayan tüketicilere elektrik tedarik etmek zorundadır. Söz konusu tüketiciler elektrik alabilmek için, bölgelerindeki görevli tedarik şirketi ile Kurul onayına tabi perakende satış sözleşmesi imzalamak zorundadır. Serbest tüketiciler, istedikleri tedarik şirketi ile mali hükümleri ve içeriği karşılıklı belirlenebilecek ikili anlaşma imzalamak suretiyle elektrik alabilirler. İkili anlaşmalar davalı idare onayına tabi olmadığından ve tüketiciyle tek tek müzakere edilmek suretiyle belirlenmeyip, aksine tedarikçinin ikili anlaşma hükümlerini önceden tek taraflı olarak belirlemesi karşısında, bununla ilgili varsa tüketici şikayetlerine ilişkin olarak, söz konusu tüketicilerin de korunmasına yönelik düzenlemeler yapılması gerektiği açıktır.
Nitekim, yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine dayalı olarak, serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve/veya dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standart, usul ve esasların belirlenmesi amacıyla dava konusu Yönetmelik çıkartılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; serbest tüketici şikayetlerinin özellikle; tedarikçinin halihazırdaki ikili anlaşmanın kurulması öncesinde tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemesi, belirli süreli ikili anlaşmaların süresinde sona ermesinin ikili anlaşma hükümleriyle zorlaştırılması ve engellenmesi, tüketicilerden yüksek tutarda ceza koşulu istenmesi hususlarında yoğunlaştığı; öte yandan ikili anlaşmalarda yer alan düzenlemelerin, diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama etkisine sahip olmaları nedeniyle, haksız rekabete yol açtıkları anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, Yönetmelik ile tedarikçilerin tek taraflı olarak standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenledikleri ikili anlaşmalarda dürüstlük kurallarına ve menfaat dengelerine aykırı şekilde tüketici aleyhine öngördükleri ve özellikle tüketici şikayetlerinin yoğunlaştığı konularda düzenleme yapılmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde "Tüketimi düşük serbest tüketici", "Yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.00 kWh'tan düşük olan serbest tüketici" şeklinde tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere, serbest tüketicilerin tümü değil, serbest piyasada korunmaya ihtiyaç duyabilecek yıllık tüketim miktarı 100.00 kWh'ın altında bulunanlar tüketimi düşük serbest tüketici olarak nitelendirilmek suretiyle, tedarikçilerin, tüketimi düşük serbest tüketicilerin ikili anlaşmalarında Yönetmelik ile öngörülen hükümlere uygun davranması amaçlanmıştır. Mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi tüketicilerin tedarikçiler ile denk hukuki ve teknik bilgi gücüne sahip olması düşünülemeyeceğinden, tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenen ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart ve tüketici aleyhine uygulanan muğlak ifadeler nedeniyle oluşan tüketici mağduriyetinin önüne geçmek amacıya getirilen tamımda hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacı tarafından anılan tanıma ilişkin olarak 6446 sayılı Kanun ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinde böyle bir tanımın yer almamasına rağmen bu tanımın Yönetmelik ile getirilerek bu tanımlamanın içinde kalan kişilerle yapılacak sözleşmelere Yönetmelik ile müdahale edilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ise de, yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında bu iddialara itibar edilemeyeceği açıktır.
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (kk) bendinde "Tüketici" "Elektriği kendi kullanımı için alan kişi" şeklinde tanımlanmıştır. Davacı, bu tanımla 6502 sayılı Kanundaki tüketici kavramının genişletilerek Yönetmelik hükmü ile koruma altına alındığını öne sürerek iptalini istemekte ise de, Yönetmelik ile tedarikçilerin tek taraflı olarak standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenledikleri ikili anlaşmalarda dürüstlük kurallarına ve menfaat dengelerine aykırı şekilde tüketici aleyhine öngördükleri ve özellikle tüketici şikayetlerinin yoğunlaştığı konularda düzenleme yapıldığı dikkate alındığında bu iddiada hukuki isabet görülmemiştir.
Yönetmeliğin "Cayma hakkı" başlıklı 13. maddesinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici, ikili anlaşmanın kurulduğu ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma hakkına sahiptir." düzenlemesi yer almaktadır.
Uygulamada, rakamsal olarak kendisine sunulan indirimin uygulanacağını düşünen tüketicinin, elektrik faturasının yüksek olduğunu farkettiğinde tedarikçisinden ayırılıp başka bir tedarikçiye geçmek istediğinde yüksek tutarda ceza koşuluyla karşı karşıya kaldığından anlaşmaya devam etmek zorunda kaldığı ve tedarikçisini değiştiremediği; bu kapsamda,1 yıllık bir anlaşmanın hukuken belirlenen süre sonunda sona ermesi beklenirken uygulamada tedarikçiler tarafından anlaşmanın sona ermesi için tüketicilerden 2-3 aylık süre öncesinden noter kanalıyla fesih bildiriminde bulunmalarının istendiği, aksi halde anlaşmanın aynı süre kadar ya da belirsiz süreli uzayacağına ilişkin anlaşmalarda düzenlemeler bulunduğu, öte yandan, tüketicilerin anlaşma fesih bildirimlerinin tedarikçiler tarafından dikkate alınmadığı, alında dahi tüketiciden yüksek tutarda ceza koşulu istendiği, dolayısıyla, anlaşmayı süresinde feshettiğini düşünen tüketicinin başka bir tedarikçiyle anlaşma yapıp sonraki faturasını yeni tedarikçiden almayı beklerken eski tedarikçinin anlaşmanın devam ettiğinden bahisle fatura düzenlemeye devam ettiği, yeni tedarikçinin de anlaşmaya aykırı davrandığı gerekçesiyle tüketiciden cayma bedeli ya da ceza koşulu istediği ya da yeni tedarikçinin yeni anlaşma kapsamında fatura düzenlemeye başladığı ve fakat eski tedarikçinin caza koşulu istediği görülmektedir.
Düzenleme ile, elektrik enerjisinin teknik özelliği de dikkate alınarak ikili anlaşmanın kurulmasından ya da yenilenmesinden itibaren cayma hakkı 14 gün ile sınırlandırılmıştır. Bu durumda, tedarikçi tüketiciye fiziken elektrik tesliminde bulunmadan yani tüketicinin tedarikçiden hiç elektrik almadan ikili anlaşmadan cayabileceği öngörüldüğünden tedarikçinin bir zarara uğraması da söz konusu olmadığı gibi, yukarıda dile getirilen tüketicinin haklarını olumsuz yönde etkileyen uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanarak, tüketicinin tedarikçi seçme hakkının caza koşulu ödenmeksizin seçmesinin önü açılmıştır.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 1/ç bendinde, "Tüketimi düşük serbest tüketicinin başka bir kullanım yerine taşınması ya da başka bir kullanım yerine taşınmaksızın kullanım yerini tahliye etmesi hali" haklı fesih sebepleri arasında sayılmış olup, bu durumda tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir.
Davacı tarafından anılan düzenlemeye yönelik olarak, tüketicinin yerleşim yerini değiştirmesi ve fakat buna karşın tedarikçinin yeni yerleşim yerinde aynı hizmeti vermesinin fiilen mümkün olmaması durumunda tüketicinin sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olmakla birlikte, düzenlemede yer aldığı üzere adres değişikliğinin başlı başına tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin fesih hakkı tanınmasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu öne sürülmekte ise de, adresini değiştiren tüketicin eski tedarikçiden hizmet almaya devam etmeye zorlanamayacağı, öte yandan ikili anlaşmalardaki düzenlemelerde genelde tedarikçinin lehine ve tüketicinin aleyhine hükümler bulunduğu dikkate alındığında, iptali istenen maddede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrası ile 19. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin iptali istemine gelince;
Davacı tarafından dava dilekçesinin giriş ve sonuç kısmında Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin iptali istenmekte ise de, dilekçenin iptal sebeplerinin yer aldığı açıklamalar kısmında, davacının 18. maddeye ilişkin iptal gerekçelerinin maddede yer alan "kr/kWh" ibaresine yönelik olduğu anlaşıldığından, ilgili madde bu ibare yönünden incelenmiştir.
Söz konu düzenleme, "Tedarikçi ikili anlaşma kapsamında yapacağı elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı için tek ya da çok zamanlı dilimlerinde olmak üzere aktif enerji bedelini kr/kWh olarak fiyatlandırır. Fiyatlandırma yönteminde düzenlemeye tabi fiyatlarla mukayese edebilirlik esas alınır." şeklindedir.
Davacı, elektrik satışlarının yalnızca "kr/kWh" cinsinden yani sabit fiyatlı olarak satılmasının zorunlu hale getirilmesi nedeniyle sözleşme serbestisine aykırılık oluşturduğunu, aynı zamanda söz konusu sınırlandırmanın, elektrik piyasasının yapısı, tedarik maliyetlerinin yukarı yönlü seyri ve üç aylık periyotlarla davalı idare tarafından açıklanan tarifelerin yarattığı dalgalanmalar göz önüne alındığında tedarikçiler bakımından öngörülemezllik yaratacağından bahisle madde hükmünde yer alan "kr/kWh" ibaresinin iptalini istemektedir.
Tüketicinin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesi ancak tedarikçinin kendisine önerdiği fiyatların karşılaştırılabilinir olmasına bağlıdır. Bu da ancak aktif enerji bedelinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasıyla mümkündür. Aksi halde tüketicinin pahalıya elektrik alması halinde bundan haberi dahi olmayacaktır.
Bu durumda, şeffaflık ilkesi uyarınca, tüketicinin aldığı hizmetin bedelini net olarak görmesini sağlayacak olması nedeniyle, anılan ibarede hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacı, Yönetmeliğin 19. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin iptalini istemekte ise de, söz konusu ibarenin anılan maddenin 3. fıkrasında yer aldığı ve bu ibareye yönelik iptal gerekçeleri ile Yönetmeliğin 29. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan "sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında" ibaresine ilişkin iptal gerekçeleri benzerlik gösterdiğinden her iki maddenin birlikte değerlendirilmesi gerekli görülmüştür.
Yönetmeliğin 19. maddesinde "güvence bedeli" ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan maddenin 3. fıkrasında, "Güvence bedelinin iadesinde; kullanım yerinin son endeks okuma bilgileri tedarikçiye bildirildikten sonra, nakit tahsil edilen güvence bedeli asgari TÜFE oranı dikkate alınarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketimi düşük serbest tüketicinin söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin tedarikçiye olan tüm borçlarının ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, anlaşmanın sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez. Zamanında iade edilmeyen güvence bedeli için bu Yönetmelikte belirtilen gecikme faizi uygulanır." hükmü yer almaktadır.
Güvence bedelinin iadesine ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 29. maddenin davacının iptalini istediği ibarenin yer aldığı 1. fıkrasının (b) bendi ise, "Tespit edilen nakit güvence bedeli, güncelleme oranı kullanılarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketicinin sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında görevli tedarik şirketine olan tüm borçların ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde şirket veznesi, posta, elektronik fon transferi veya havale gibi tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez." şeklindedir.
Görüldüğü üzere, söz konusu madde hükümlerinde, tüketicinin sona eren sözleşmesinden doğan borçlarının güvence bedelinden mahsup edileceği ve kalan güvence bedelinin tüketiciye iade edileceği düzenlenmiştir.
Davacı, sona eren sözleşme kapsamında verilen güvence bedelinden yalnızca sona eren sözleşmeden doğan borçların tahsil edilmesine olanak sağlandığını, oysa fatura alacağı ile güvence bedeli alacağının aynı türden alacaklar olduğunu ve sözleşmenin sona erdiği anda her ikisinin de muaccel hale geldiğini, dolayısıyla tedarikçinin ikili anlaşmadan ya da perakende satış sözleşmesinden doğduğuna bakılmaksızın elindeki güvence bedelinden tüketicinin kendisine olan borçlarını mahsup etmesi gerektiğini, öte yandan, sona eren sözleşme kapsamında verilen güvence bedelinden yalnızca sona eren sözleşmeden doğan borçların mahsup edilebilmesinin, tedarikçi nezdinde tahsilata yetecek miktarda tüketici alacağı varken tedarikçilerin alacaklarını tahsil edebilmek adına yasal yollara başvurması nedeniyle düzenlemenin usul ekonomisine de aykırı olduğundan bahisle iptalini istmektedir.
Güvence bedelinin, elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşılık olarak borcuna mahsup etmek üzere alınan bir bedel olduğu dikkate alındığında, sona eren sözleşme kapsamında verilen güvence bedelinden yalnızca sona eren sözleşmeden doğan borçların tahsil edilmesine olanak sağlayan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin "Ceza koşulu/cayma bedeli" başlıklı
20. maddesinin 1. fıkrasında, "Belirli süreli ikili anlaşmada tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulu ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabilir. Haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesihtir." düzenlemesi yer almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinde, tedarikçi ve tüketimi düşük serbest tüketici bakımından haklı fesih nedenlerine yer verilmiş, yine aynı maddede sayılan fesih hallerinin sınırlı sayıda olmadığı ifade edilmiştir. 16. madde hükmünde sayılan hallerde yani haklı fesih hallerinde tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir. Yönetmelikte haksız fesih hallerinin neler olduğuna ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiş, iptali istenen madde hükmü uyarınca haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesih olarak nitelendirilmiştir.
Tüketicinin fatura borcunu ödememesi, 16. madde hükmü kapsamında açıkça sayılmasa da, yine aynı madde hükmünde haklı fesih hallerinin maddede sayılanlarla sınırlı olmadığı belirtildiğinden, haklı fesih sebeplerinden biri olarak kabul edilmelidir. Zira uygulamada da ikili anlaşmanın tarafı olan tedarikçiler, tüketicinin fatura borcunu ödememesini, sözleşmenin haklı fesih sebeplerinden birisi olarak kabul etmektedirler.
Bu durumda, ceza koşulunun ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabileceğine ilişkin düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Her ne kadar, söz konusu düzenleme uyarınca, fatura borcunu ödemeyen tüketiciye cayma koşulu yansıtılamayacak ise de, alınan güvence bedelinden fatura borcunun mahsup edileceğine ilişkin düzenlemelere ilgili yönetmelikte yer verilmesi karşısında, davacının bu maddeye ilişkin iddialarında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin iptali istenen 35. maddesinde perakende satış sözleşmesi kapsamında zamanında ödenmeyen borçlarla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, tüketici elekterik enerjisi tüketimine ilişkin ödemeleri faturada belirtilen son ödeme tarihine kadar yapmazsa görevli tedarik şirketi tüketiciye ikinci bildirimde bulunacak, bu bildirimde hem tüketiciye borcunu ödemesi için en az 5 iş günü ödeme süresi tanınacak, hem de bu süre içinde borcunu ödemezse elektriğin kesileceği bildirilecektir. Tüketici bu süre içinde de borcunu ödemezse görevli tedarik şirketinin bölgedeki dağıtım şirketine tüketicinin elektriğini kesmesini bildirmesinin ardından bildirim tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içinde tüketicinin elektriği dağıtım şirketince kesilecektir. Bundan önceki mülga yönetmelikte de bu hususa ilişkin olarak buraya kadar aynı hükümlere yer verilmiş ve yazılı bildirimin yanı sıra tüketiciye ayrıca e-posta, kısa mesaj gibi diğer haberleşme kanallarıyla bildirimde bulunulması görevli tedarik şirketinin takdirine bırakılmış iken, dava konu Yönetmelik ile mülga yönetmelikten farklı olarak ikinci bildirimin hem yazılı hem de kalıcı veri saklayıcılarından (e-posta, kısa mesaj) en az birisi ile gönderilmesi koşulu getirilmiştir.
Elektriğin kesilmesinin perakende satış sözleşmesine taraf olan tüketicinin hem günlük hem de ticari hayatını büyük ölçüde etkileyeceği dikkate alındığında, elektriğin kesilmesinden önceki ikinci bildirimden tüketicinin zamanında haberdar edilmesi o kadar önem arz etmektedir. Dolayısıyla, tüketici şikayetleri de göz önünde bulundurulduğunda yazılı bildirimle birlikte e-posta, kısa mesaj yoluyla da bildirim yapılmasında kamu yararı bulunduğu açıktır.
Tüketicinin GSM numarasının ya da e-posta adresinin görevli tedarik şirketine beyan edilmemesi, perakende satış sözleşmesinin kurulmasına engel oluşturmadığından, görevli tedarik şirketinin bildirimine rağmen, bildirimlerin yapılacağı GSM numarasının ya da e-posta adresinin bulunmadığını beyan eden tüketicilerin ödenmeyen borcu nedeniyle elektriğinin kesilmesine Yönetmelik kapsamında bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının iddia ettiği gibi görevli tedarik şirketinin fatura borçlarını ödemeyen tüketicilere sonsuza kadar perakende satış hizmeti sunmakla yükümlü tutulması gibi bir durum söz konusu değildir.
Tüketicinin borcunu son ödeme tarihinde ödememesi halinde; dava konusu Yönetmeliğin 35. maddesin altıncı fıkrası uyarınca görevli tedarik şirketi tarafından tüketicinin geçmiş borçlarına gecikme zammı uygulanmaktadır. İkinci bildirimden sonra tüketicinin elektriği kesilmekte ve tüketici 30 gün içinde birikmiş borçlarını gecikme zamlarıyla birlikte ödemezse ya da tedarikçi tarafından belirlenen takvim dahilinde ödemeyi taahhüt etmezse; tedarikçi Yönetmeliğe uygun şekilde tüketiciyi bilgilendirmek suretiyle borcunu, tüketicinin elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşı alınan güvence bedelinden mahsup edecektir. Güvence bedeli borcu karşılarsa tedarik şirketi gecikme zamları da dahil zaten alacağını tahsil etmiş olacaktır. Güvence bedeli alacağı karşılamaya yetmezse tüketicinin tedarik şirketinin bildiriminden itibaren 15 gün içinde kalan borcu ödemesi gerekmektedir. Kalan borcun bu süre içinde ödenmemesi halinde tedarik şirketi satış sözleşmesini feshedebilecektir. Hem güvence bedelinin borcu karşıladığı hem de karşılamadığı durumda elektriğin bağlanması için tüketicinin tüm borcu ödemiş olması yeterli olmayıp, aynı zamanda mahsup edilen güvence bedelini tedarik şirketine ödemesi gerekmektedir. Söz konusu güvenme bedelini ödemediği sürece tüketicinin elektiriği kesik kalacağından tüketicinin yeni borç yaratma riski bulunmayacaktır. Hatta Yönetmeliğin 26. Maddesi hükmü kapsamında borcunu zamanında ödemediği için perakende satış sözleşmesi feshedilen tüketici yeni bir perakende satış sözleşmesi yaptığında ödemesi gereken güvence bedeli daha fazla olacaktır. Dolayısıyla davacının iddia ettiği gibi alacağına kavuşamaması gibi bir durum söz konusu olmayıp, aksine söz konusu hükümler tedarik şirketinin alacaklarını güvence altına almaktadır.
Davacının diğer iddiaları da Yönetmeliğin ilgili maddesinin iptalini gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve/veya dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standart, usul ve esasların belirlenmesi amacıyla tüketicilere hizmetlerin yeterli, kaliteli ve sürekli olarak sunulması için; (a) Tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslara, (b) Görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esaslara, (c) Dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında; (1) Sayaç ve sayaca erişim, okunmasına ve kontrolüne, (2) Kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımının tespiti ve bu kapsamda yapılacak iş ve işlemlere, (3) Elektriğin kesilmesi ve bağlanmasına, (ç) Tüketici şikâyetlerinin yapılması, bu şikâyetlerin değerlendirilmesi ve sonuçlandırılması ile tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik usul ve esaslara, (d) Tüketicilerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin hükümleri kapsamak üzere Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği yayımlanmıştır.
Davacı şirket tarafından, Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde yer alan "tüketimi düşük serbest tüketici" tanımı ve (kk) bendinde yer alan "tüketici" tanımının, 13. maddesinin, 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinin, 18. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "kr/kWh" ibaresinin, 19. maddesinin 3. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin, 20. maddesinin 1. fıkrasının, 29. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan "sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında" ibaresinin ve 35. maddesinin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
Davacı tarafından dava dilekçesinin konu ve sonuç kısmında Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasında ve 19. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibarelerinin iptali istenmekte ise de, dilekçenin iptal sebeplerinin yer aldığı açıklamalar kısmında, davacının 18. maddeye ilişkin iptal gerekçelerinin maddede yer alan "kr/kWh" ibaresine yönelik olduğu; Yönetmeliğin 19. maddesinde ise "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinin maddenin 3. fıkrasında yer aldığı ve bu ibareye yönelik iptal gerekçelerinin sunulduğu görüldüğünden inceleme Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasında yer verilen "kr/kWh" ibaresi ile 19. maddesinin 3. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresi yönünden yapılmıştır.
Davalı idarenin usûle ilişkin diğer itirazı ise geçerli görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.
ESAS YÖNÜNDEN:
İLGİLİ MEVZUAT:
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 4. maddesinde, "Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur." kuralına yer verilmiş; 5. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinde, "Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak."; 7. fıkrasının (a) bendinde ise, "Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke yönetmeliğini, dağıtım yönetmeliğini, müşteri hizmetleri yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliğini onaylamak" Kurulun yetkileri arasında sayılmış; 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile de, "Bu Kanun ve diğer kanunlarla Kuruma verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikâyetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak...." görevi Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığına verilmiştir.
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır." kuralı yer almış; 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, "Gerçek veya tüzel kişiler arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmalar" "İkili anlaşma" olarak tanımlanmış; 4. maddesinin 2. fıkrasında, piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmiş, 10. maddesinin birinci fıkrasında ise, toptan ve perakende satış faaliyetlerinin, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütüleceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Sözlük anlamı ile "düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek" olarak tanımlanan "düzenleme", kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır. (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, 2017, İstanbul, s. 426). Yasama organının yasama tasarrufları dışında, idare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile, kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. "Kural işlemler" (ya da diğer adıyla genel düzenleyici işlemler), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir. Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar konulmuş olması zorunlu olup, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi gerekir.
Düzenleyici kurumlar, ilgili bulundukları piyasada düzenleme ve denetleme görevi üstlenmekte olup, bu kuruluşların temel işlevi, toplumsal ve ekonomik hayatın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, birtakım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemektir. Elektrik piyasası ile ilgili olarak düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı Kurumun, 4628 sayılı Kanun ve 6446 sayılı Kanun ile kendisine tanınan bu yetkiyi dava konusu kuralları yürürlüğe koymak suretiyle kullandığı görülmektedir.
Elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulmasında düzenleme ve denetleme yapmakla görevli Kurum, piyasa aktörlerinin eylemlerini gözetleme ve bundan hareketle tedbir alma konusunda görevlidir.
Elektrik piyasasında serbest olmayan tüketiciler, elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını davalı idare tarafından belirlenen tarifeler üzerinden sadece bölgesinde bulunduğu görevli tedarik şirketinden yapabilirler. Görevli tedarik şirketleri de, serbest olmayan tüketicilere elektrik tedarik etmek zorundadır. Söz konusu tüketiciler elektrik alabilmek için, bölgelerindeki görevli tedarik şirketi ile Kurul onayına tabi perakende satış sözleşmesi imzalamak zorundadır.
Serbest tüketiciler ise, istedikleri tedarik şirketi ile mali hükümleri ve içeriği karşılıklı belirlenebilecek ikili anlaşma imzalamak suretiyle elektrik enerjisi alabilirler. İkili anlaşmalar 6446 sayılı Kanunda tanımı yapıldığı gibi Kurum onayına tabi olmayan anlaşmalardır. Ancak bu ikili anlaşmalar tüketiciyle tek tek müzakere edilmek suretiyle karşılıklı olarak şartları kararlaştırılmayıp, aksine tedarikçi tarafından önceden tek taraflı olarak düzenlenip tüketicilere imzalattırılmakta ve bu anlaşma hükümlerine göre piyasa işleyerek şekillenmektedir. Kuruma tüketici ve tedarikçiler tarafından yapılan şikâyet ve bilgi edinme başvuruları üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda ikili anlaşmaların tüketici aleyhine şekillenerek mağduriyete yol açtığından bahisle konuyla ilgili tedbirlerin alınması ihtiyacı doğduğu anlaşıldığından dava konusu Yönetmeliğin yürürlüğe konduğu görülmektedir.
Yönetmelik, serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgarî standartlar ile usûl ve esasların belirlenmesine yönelik olup elektrik piyasasında, tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslarla, görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esasları ve dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında yapılacak bazı iş ve işlemlere ilişkin kuralları kapsamaktadır.
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici", "Yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh'tan düşük olan serbest tüketici" şeklinde tanımlanmıştır.
Yönetmeliğe göre, elektrik enerjisini satın alacağı tedarikçiyi seçme hakkına sahip olan serbest tüketicilerden, yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh'dan düşük olanlar "tüketimi düşük serbest tüketici" şeklinde tanımlanmakta ve bunların tedarikçisi ile yapacağı ikili anlaşmaların bu yönetmelikte belirlenen usûl ve esaslara uygun olması öngörülmekte, diğer serbest tüketicilerin ikili anlaşmalarının Yönetmelik kapsamına alınmasına zorunluluk getirilmemektedir. Burada hedeflenenin, tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle yapılan ikili anlaşmalarda Yönetmelikle öngörülen kurallara riayet etmelerine zorunluluk getirerek bu tür tüketicilere hukuki güvenlik sağlamak ve tedarikçilerin anlaşma öncesi bazı yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayarak tüketici aleyhine oluşabilecek ve piyasa düzenini bozacak aksamaların önüne geçilmesi olduğu görülmektedir. Mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi grubu tüketicilerin tedarikçiler ile denk hukuki ve teknik bilgi gücüne sahip olması düşünülemeyeceğinden, tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenen ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart ve tüketici aleyhine uygulanan muğlak ifadeler nedeniyle oluşan tüketici mağduriyetinin önüne geçmek düşüncesiyle, tüketimi düşük serbest tüketici ile yapılacak ikili anlaşmaların asgari standardının belirlenmesindeki asıl amacın; ikili anlaşmaların kurulması öncesinde tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi, belirli süreli ikili anlaşmaların süresi sonunda sona ermesinin ikili anlaşma hükümleri ile zorlaştırılması ve engellenmesi, tüketicinin bilgisi ve iradesi dışında anlaşma hükümlerinde değişiklik yapılması, fesih hâllerinde tüketiciden yüksek tutarlarda ceza koşulu istenilmesi ve bütün bunların sonucunda perakende elektrik piyasasının etkin ve verimli şekilde işleyişine zarar verilmesi, diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama ve haksız rekabete sebep olma gibi birtakım olumsuzlukları önlemek olduğu anlaşıldığından, Yönetmeliğin bu maddesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (kk) bendinde ise "Tüketici" "Elektriği kendi kullanımı için alan kişi" şeklinde tanımlanmıştır. Yönetmelikte yer verilen "tüketici" tanımının 6446 sayılı Kanun’da tanımlanan “tüketici” kavramı ile aynı olduğu görülmektedir. Bu tanıma göre, elektrik piyasasında tüketici kavramı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre daha geniş anlama sahiptir. Bu nedenle, Yönetmelikte yer verilen tüketici tanımında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin "Cayma hakkı" başlıklı 13. maddesinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici, ikili anlaşmanın kurulduğu ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma hakkına sahiptir." kuralı yer almaktadır.
Düzenleme ile ikili anlaşmanın kurulmasından ya da yenilenmesinden itibaren ceza koşulu ödemeksizin kullanılan cayma hakkı 14 gün ile sınırlandırılmış ve bildirim yükümlülüğünün yazılı yapılabileceği gibi, telefon veya e-postayla da yapılabileceği belirtilerek kolaylık imkânı sağlanmıştır. Tedarikçi tarafından tüketiciye fiziken elektrik tesliminde bulunulmadan, yani tüketicinin tedarikçiden hiç elektrik almadan ikili anlaşmadan cayabileceği öngörüldüğünden tedarikçinin bir zarara uğraması da söz konusu olmadığı gibi, tüketicinin haklarını olumsuz yönde etkileyen uygulamaların engellenmesi amaçlanarak, tüketicinin tedarikçi seçme hakkının ceza koşulu ödenmeksizin kullanılmasının önü açılmıştır. Tüketimi düşük serbest tüketiciyi koruma amaçlı getirilen düzenlemede sözleşme serbestine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, Yönetmelik maddesi ile tedarikçinin Kanunlardan doğan cayma hakkına dokunulmadığı gibi, mülga Ticaret Kanunu'ndaki kuralın aksine Türk Ticaret Kanunu'nun 18. maddesinde tacirler arasında bildirimlere ilişkin şekil kurallarının geçerlilik şartı olmadığı göz önüne alındığında, tacirlerin cayma hakkını tek taraflı ve telefonla kullanması imkânının getirilmesinin, sözleşmedeki taraf dengesini tüketimi düşük serbest tüketici tacir lehine bozduğu söylenemez.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 1/ç bendinde, "Tüketimi düşük serbest tüketicinin başka bir kullanım yerine taşınması ya da başka bir kullanım yerine taşınmaksızın kullanım yerini tahliye etmesi hali" haklı fesih sebepleri arasında sayılmış olup, bu durumda tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir.
Davacı tarafından anılan düzenlemeye yönelik olarak, tüketicinin yerleşim yerini değiştirmesi ve fakat buna karşın tedarikçinin yeni yerleşim yerinde aynı hizmeti vermesinin fiilen mümkün olmaması durumunda tüketicinin sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olmakla birlikte, düzenlemede yer aldığı üzere adres değişikliğinin başlı başına tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin fesih hakkı tanınmasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu öne sürülmekte ise de, adresini değiştiren tüketicinin eski tedarikçiden hizmet almaya devam etmeye zorlanamayacağı, yeni yerleşim bölgesindeki imkân ve koşullar ile rekabet ortamını özgürce değerlendirebileceği dikkate alındığında, iptali istenen maddede piyasa koşullarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrasında, "Tedarikçi ikili anlaşma kapsamında yapacağı elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı için tek ya da çok zamanlı dilimlerinde olmak üzere aktif enerji bedelini kr/kWh olarak fiyatlandırır. Fiyatlandırma yönteminde düzenlemeye tabi fiyatlarla mukayese edebilirlik esas alınır. " kuralına yer verilmiştir.
Tüketicinin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesi ancak tedarikçinin kendisine önerdiği fiyatların karşılaştırılabilir olmasına bağlıdır. Bu da ancak aktif enerji bedelinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasıyla mümkündür. Aksi hâlde tüketicinin pahalıya elektrik alması hâlinde bundan haberi dahi olmayacaktır. Bu durumda, şeffaflık ilkesi uyarınca, tüketicinin aldığı hizmetin bedelini net olarak görmesini sağlayacak olması nedeniyle, anılan ibarede hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 19. maddesinde "güvence bedeli" ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan maddenin 3. fıkrasında, "Güvence bedelinin iadesinde; kullanım yerinin son endeks okuma bilgileri tedarikçiye bildirildikten sonra, nakit tahsil edilen güvence bedeli asgari TÜFE oranı dikkate alınarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketimi düşük serbest tüketicinin söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin tedarikçiye olan tüm borçlarının ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, anlaşmanın sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez. Zamanında iade edilmeyen güvence bedeli için bu Yönetmelikte belirtilen gecikme faizi uygulanır." kuralı; güvence bedelinin iadesine ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 29. maddenin davacının iptalini istediği ibarenin yer aldığı 1. fıkrasının (b) bendi ise, "Tespit edilen nakit güvence bedeli, güncelleme oranı kullanılarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketicinin sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında görevli tedarik şirketine olan tüm borçların ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde şirket veznesi, posta, elektronik fon transferi veya havale gibi tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez." kuralı yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, söz konusu maddelerde, ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeme riskine karşılık güvence bedelinin nakit ya da teminat mektubu olarak istenilebileceği, tüketicinin sona eren sözleşmesinden doğan borçlarının güvence bedelinden mahsup edileceği ve kalan güvence bedelinin tüketiciye iade edileceği düzenlenmiştir.
Güvence bedelinin, elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşılık olarak borcuna mahsup etmek üzere alınan bir bedel olduğu dikkate alındığında, sona eren sözleşme kapsamında verilen güvence bedelinin sözleşmenin sona ermesini takiben en kısa sürede sözleşmeden doğan borçların mahsubundan sonra iade edilmesinin öngörülmesinin piyasa koşullarına uygun olduğu görüldüğünden düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin "Ceza koşulu/cayma bedeli" başlıklı
20. maddesinin 1. fıkrasında, "Belirli süreli ikili anlaşmada tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulu ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabilir. Haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesihtir" düzenlemesi yer almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinde, tedarikçi ve tüketimi düşük serbest tüketici bakımından haklı fesih nedenlerine yer verilmiş, yine aynı maddede sayılan fesih hâllerinin sınırlı sayıda olmadığı ifade edilmiştir. 16. madde hükmünde sayılan hâllerde yani haklı fesih hâllerinde tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir. Yönetmelikte haksız fesih hâllerinin neler olduğuna ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiş, iptali istenen madde uyarınca haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesih olarak nitelendirilmiştir. Bu durumda, ceza koşulunun ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabileceğine ilişkin düzenlemenin hukukun genel prensiplerine uygun olduğu açıktır. Her ne kadar davacı, ceza koşulunun miktarının ve hangi durumlarda tahsil edilebileceğinin yönetmelikle sınırlandırılmasının sözleşme hürriyetine aykırı olduğu iddiasında bulunmakta ise de, idarenin bu konudaki piyasayı düzenleme yetkisinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde kullanıldığı, zaten haklı fesih hâllerinde cezai şart uygulanmasının mevzuat uyarınca hiçbir şekilde mümkün olmaması da dikkate alındığında madde hükmünde üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 35. maddesinde, perakende satış sözleşmesi kapsamında zamanında ödenmeyen borçlarla ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, tüketici elektrik enerjisi tüketimine ilişkin ödemeleri faturada belirtilen son ödeme tarihine kadar yapmazsa görevli tedarik şirketi tüketiciye ikinci bildirimde bulunacak, bu bildirimde hem tüketiciye borcunu ödemesi için en az 5 iş günü ödeme süresi tanınacak, hem de bu süre içinde borcunu ödemezse elektriğin kesileceği bildirilecektir. Tüketici bu süre içinde de borcunu ödemezse görevli tedarik şirketinin bölgedeki dağıtım şirketine tüketicinin elektriğini kesmesini bildirmesinin ardından, bildirim tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içinde tüketicinin elektriği dağıtım şirketince kesilecektir. Bundan önceki mülga yönetmelikte de bu hususa ilişkin olarak buraya kadar aynı hükümlere yer verilmiş ve yazılı bildirimin yanı sıra tüketiciye ayrıca e-posta, kısa mesaj gibi diğer haberleşme kanallarıyla bildirimde bulunulması görevli tedarik şirketinin takdirine bırakılmış iken, dava konu Yönetmelik ile mülga yönetmelikten farklı olarak ikinci bildirimin hem yazılı hem de kalıcı veri saklayıcılarından (e-posta, kısa mesaj) en az birisi ile gönderilmesi koşulu getirilmiştir.
Elektriğin kesilmesinin perakende satış sözleşmesine taraf olan tüketicinin hem günlük hem de ticari hayatını büyük ölçüde etkileyeceği dikkate alındığında, elektriğin kesilmesinden önceki ikinci bildirimden tüketicinin zamanında haberdar edilmesi önem arz etmektedir. Dolayısıyla, tüketici şikayetleri de göz önünde bulundurulduğunda yazılı bildirimle birlikte e-posta, kısa mesaj yoluyla da bildirim yapılmasında kamu yararı bulunduğu açıktır.
Tüketicinin GSM numarasının ya da e-posta adresinin görevli tedarik şirketine beyan edilmemesi, perakende satış sözleşmesinin kurulmasına engel oluşturmadığından, görevli tedarik şirketinin bildirimine rağmen, bildirimlerin yapılacağı GSM numarasının ya da e-posta adresinin bulunmadığını beyan eden tüketicilerin ödenmeyen borcu nedeniyle elektriğinin kesilmesine Yönetmelik kapsamında bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacının iddia ettiği gibi görevli tedarik şirketinin fatura borçlarını ödemeyen tüketicilere sonsuza kadar perakende satış hizmeti sunmakla yükümlü tutulması gibi bir durum söz konusu değildir.
Tüketicinin borcunu son ödeme tarihinde ödememesi hâlinde, dava konusu Yönetmeliğin 35. maddesin altıncı fıkrası uyarınca görevli tedarik şirketi tarafından tüketicinin geçmiş borçlarına gecikme zammı uygulanmaktadır. İkinci bildirimden sonra tüketicinin elektriği kesilmekte ve tüketici 30 gün içinde birikmiş borçlarını gecikme zamlarıyla birlikte ödemezse ya da tedarikçi tarafından belirlenen takvim dâhilinde ödemeyi taahhüt etmezse, tedarikçi Yönetmeliğe uygun şekilde tüketiciyi bilgilendirmek suretiyle borcunu, tüketicinin elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşı alınan güvence bedelinden mahsup edecektir. Güvence bedeli borcu karşılarsa tedarik şirketi gecikme zamları da dâhil zaten alacağını tahsil etmiş olacaktır. Güvence bedeli alacağı karşılamaya yetmezse tüketicinin tedarik şirketinin bildiriminden itibaren 15 gün içinde kalan borcu ödemesi gerekmektedir. Kalan borcun bu süre içinde ödenmemesi hâlinde tedarik şirketi satış sözleşmesini feshedebilecektir. Hem güvence bedelinin borcu karşıladığı hem de karşılamadığı durumda elektriğin bağlanması için tüketicinin tüm borcu ödemiş olması yeterli olmayıp, aynı zamanda mahsup edilen güvence bedelini tedarik şirketine ödemesi gerekmektedir. Söz konusu güvence bedelini ödemediği sürece tüketicinin elektriği kesik kalacağından tüketicinin yeni borç yaratma riski bulunmayacaktır.
Bu itibarla, Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde yer alan "tüketimi düşük serbest tüketici" tanımı ve (kk) bendinde yer alan "tüketici" tanımında, 13. maddesinde, 16. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde, 18. maddesinin 2. fıkrasında yer alan "kr/kWh" ibaresinde, 19. maddesinin 3. fıkrasında yer alan "söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin" ibaresinde, 20. maddesinin 1. fıkrasında, 29. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde yer alan "sonlandırılan perakende satış sözleşmesi kapsamında" ibaresi ve 35. maddesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 22/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
