Abaküs Yazılım
13. Daire
Esas No: 2018/3311
Karar No: 2020/3773
Karar Tarihi: 22.12.2020

Danıştay 13. Daire 2018/3311 Esas 2020/3773 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/3311
Karar No : 2020/3773

DAVACI : … Enerji Toptan Satış ve İthalat İhracat A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : … Kurumu
VEKİLLERİ : Av. …
DAVANIN KONUSU :
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin 4. maddesinin (y) bendinin, 9. maddesinin, 10. maddesinin dördüncü fıkrasının, 12. maddesinin ikinci fıkrasının, 13., 14. ve 15. maddelerinin, 16. maddesinin (ç) bendinin, 17. maddesinin birinci fıkrasının, 18. maddesinin, 19. maddesinin üçüncü fıkrasının, 20. maddesinin ve 34. maddesinin beşinci fıkrasının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI :
6446 sayılı Kanun ile ikili anlaşmalara özel hukuk çerçevesinde sözleşme özgürlüğü getirildiği, davalı idareye ikili anlaşmaları düzenleme yetkisinin verilmediği, Yönetmelik ile sözleşme serbestisi ilkesi ve hakkının kısıtlandığı, 6446 sayılı Kanun’da serbest tüketici ile serbest olmayan tüketici ayrımının bulunduğu, Yönetmelik ile Kanun'da olmayan bir tüketici grubunun piyasaya eklendiği, Yönetmelik ile getirilmiş bu ayrımın ticari hayat ile bağdaşmadığı, aboneliklere farklı hukukların uygulanması sonucunu doğurduğu, Yönetmelik ile aynı hukukî durumda olan aboneler için farklı hukuk düzenlerinin uygulanmasının önünün açıldığı, Yönetmeliğin 10. maddesinin 4. fıkrası ile ticari hayatın sürdürülebilirliğine kısıtlama getirildiği, ticari hayatta sürdürülebilirliğin esas olduğu, tarafların belirli süreli sözleşmelerin ne şekilde uzayacağını serbestçe tayin edebilecekleri, Yönetmeliğin kendi içerisinde tutarsızlıkları olduğu,
Yönetmeliğin 12/2. maddesi ile mesafeli olarak sözleşme imzalanmasının engellendiği, düzenlemenin Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’ne aykırılık oluşturduğu, ikincil mevzuatta çelişkilere yer verilmemesi gerektiği, Yönetmeliğin 13. maddesi ile serbest tüketiciye 14 gün içinde yaptırımsız cayma hakkının tanındığı, madde ile bir tarafa yeni haklar tanınırken, diğer tarafa yükümlülükler öngörüldüğü, bu durumun Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu, tacirler arasında cayma hakkının nasıl kullanılacağının Türk Ticaret Kanunu’nda kurala bağlandığı, Yönetmeliğin 14. maddesi ile sözleşmelerin kendiliğinden uzamasının engellendiği, sürekli edimli sözleşmelerden olan ikili anlaşmaların devamlılığının esas olduğu, her bir sözleşme yılı için yeniden satış maliyetlerinin artacağı, tacirler arasında geleceği düşünerek sözleşme düzenlenmesinin ticari hayatın olağan akışına uygun olduğu, tacirlerin basiretli iş adamı gibi davranmaları gerektiği, sürekli edimli sözleşmeler için uyarlama kurumunun Türk Borçlar Kanunu’nda öngörüldüğü, Yönetmeliğin 16/(ç) maddesi ile tahliye hâlinde bildirimsiz ve yaptırımsız sözleşmeyi feshetme hakkı tanındığı, maddenin tedarik şirketlerinin hakim durumlarını kötüye kullanmalarına yol açacağı, fesih bildiriminin yazılı olmasıyla birlikte e-posta ve telefon ile de bildirim yapılmasının düzenlendiği, piyasa katılımcıları açısından etkin hukuki korunmanın önünün kapandığı, eşitlik ilkesine aykırı olarak serbest tüketiciye üstünlük verildiği, Yönetmeliğin 18. maddesi ile yalnızca Kurul onaylı bedellerin ve tahsilinde aracı olunan bedellerin faturaya yansıtılabileceğinin kurala bağlandığı, ikili anlaşmaların ise Kurul onayına bağlı olmadığı, Yönetmeliğin 19. maddesi ile güvence bedelinin 5 iş günü içinde iadesinin düzenlendiği, ancak geçmişe dönük düzeltmelerin dağıtım faaliyeti çerçevesinde yapıldığı, dağıtım şirketlerinin geçmişe dönük düzeltme girmek suretiyle tedarikçilerin tahsilat riskini artırarak rekabeti kötü etkileyebilecekleri, sözleşmenin ihlâli hâlinde ceza şartı öngörülmesinin Türk Borçlar Kanunu’nda kurala bağlandığı, idare tarafından sözleşme hürriyetinin sınırlandırıldığı, idarenin Yönetmeliğin 34. maddesi ile ödemelere eklenecek işletme giderleri ile masraflara düzenleme getirdiği, kredi kartı ile ödemelerde tek çekimde komisyon alınmayacağı kuralının piyasa gerçekleri ile örtüşmediği ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI :
Öncelikle, usûle ilişkin olarak, davanın süre açısından incelenmesi, süresinde açılmayan davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesi gerektiği; esasa ilişkin olarak ise, 4628 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinde “Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmetini verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapma” yetkisinin Kurul’a verildiği, Kanun’un 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığı’na tüketici şikâyetlerini inceleme görev ve yetkisi verildiği, 6446 sayılı Kanun’un 1. maddesinde yer verilen Kanun’un amacı ve 4. maddesinde yer verilen “Piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir” kuralı ile 10. maddesinde yer verilen “Toptan ve perakende satış faaliyetleri, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanun’a göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütülür” kuralı gereği Kurul’un ikili anlaşmalara ilişkin düzenleme yetkisi bulunduğunun açık olduğu, Yönetmelik ile tedarikçilerin tek taraflı olarak standart ve genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenledikleri ikili anlaşmalarda menfaat dengelerine aykırı şekilde tüketici aleyhine öngördükleri ve özellikle Kurum’a ulaşan serbest tüketici şikayetlerinin yoğunlaştığı konularda düzenleme yapıldığı, ikili anlaşmalarda yer verilen düzenlemelerin diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama etkisine sahip olduğu ve haksız rekabete neden olduğu, Yönetmelik ile ikili anlaşma tanımına bağlı kalındığı, bu sözleşmelerin doğrudan ya da dolaylı olarak Kurul onayına tabi tutulmasına ilişkin kural öngörülmediği, ikili anlaşmaların özel hukuk rejimine tabi olmasını engelleyici düzenleme yapılmadığı, Yönetmelik ile “tüketimi düşük serbest tüketici” tanımı getirildiği, yıllık elektrik enerjisi tüketiminin 100.000 kWh’den düşük olan serbest tüketicilerin tüketimi düşük serbest tüketici olarak tanımlandığı, belirlenen bu eşiğin toplam abonelerin %92’sine, toplam tüketimin ise %52’sine tekabül ettiği, ikili anlaşmalarda Yönetmelik maddelerine uygun davranmalarının amaçlandığı, mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi tüketicileri ile tedarikçiler arasındaki teknik ve hukuki bilgi asimetrisinin mevcudiyeti nedeniyle tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenecek ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart oluşturan ifadeler ve tüketiciler aleyhine muğlak ifadeler nedeniyle tüketici mağduriyetlerinin önüne geçilmesinin amaçlandığı, davacının iddialarının aksine mülga Yönetmelik döneminde de ikili anlaşmalara ilişkin düzenlemelerin bulunduğu, 6446 sayılı Kanun’da “tüketici” kavramının tanımlı olduğu, Kanun’a göre elektriği kendi kullanımı için alan kişinin tüketici olduğu, bu tanıma göre elektrik piyasasında tüketici kavramının 6502 sayılı Kanun’a göre daha geniş olduğu, bu nedenle Yönetmelikte yer verilen tüketici kavramına ilişkin maddelerin 6446 sayılı Kanun’a uygun olduğu, günlük ve ticari hayatın olağan akışı içerisinde elektrik enerjisinin elzem olduğu, ikili anlaşmaların teknik ve hukuki bilgi gerektirdiği, bu anlaşmaların ise tedarikçiler tarafından tek taraflı olarak önceden standart sözleşmeler şeklinde düzenlendiği, tedarikçi değiştirerek elektriği ucuza almak isteyen tüketicinin elektriği gerçekten ucuza alıp almadığı konusunda detaylı şekilde bilgilendirilmesi gerektiği, tek taraflı olarak bedelin tüketici aleyhine değiştirilmemesi gerektiği, Yönetmelik ile süreli sözleşmelerin azami sınırı 3 yıl olarak belirlenerek süre kısıtı ile piyasa kapama etkisinin önüne geçilmesinin istendiği, Yönetmeliğin 12. maddesi ile mesafeli sözleşme yapılmasının engellenmediği, madde ile amaçlananın tüketicinin elinde anlaşmanın bir örneğinin bulunmasının sağlanması olduğu, sözleşme elektronik ortamda da gönderilebileceğinden fiili bir imkânsızlığın bulunmadığı, cayma hakkının fiziken alım yapılmasından önce olacak şekilde 14 gün olarak belirlendiği, diğer mevzuat takviminin belirlemede dikkate alındığı, Yönetmeliğin 14. maddesi ile, iradesi belli süre anlaşma yapmak olan tüketicinin anlaşma sona erdikten sonra aynı tedarikçi ile anlaşma imzalayarak enerji almaya devam edebileceği gibi, kendisine daha iyi fiyat ve hizmet önerisinde bulunan diğer tedarikçilerden de hizmet alabilmesinin sağlandığı, Yönetmeliğin 16. maddesinin lafzının açık olduğu, aynı tesisat numarası ile kullanım yerinde elektrik kullanılmaya devam edilmesi hâlinde tahliyeden söz edilemeyeceği, ikili anlaşmalardaki gecikme faizi ile güvence bedeline ilişkin bir sınırlama getirilmediği, cayma bedeli ve cezai şartlara sınır getirildiği, piyasada tedarik firmalarının yüksek cayma bedeli ve ceza koşulu belirleyerek tedarikçi değişikliklerini engellediği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …'İN DÜŞÜNCESİ : Dava; 30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği'nin 4/y., 9., 10/4., 12/2., 13., 14., 15., 16/ç. 17/1., 18., 19/3., 20. ve 34/5. maddelerinin; 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu, Türk Borçlar Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Türk Ticaret Kanunu ile Anayasa'nın ilgili maddelerine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülerek iptali istemi ile açılmıştır.
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 4. maddesinde, "Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur." hükmüne yer verilmiş; 5. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinde, "Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak." Kurul'un görevleri arasında sayılmış; 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile de, "Bu Kanun ve diğer kanunlarla Kuruma verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikayetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak...." görevi Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığına verilmiştir.
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır." hükmü yer almış; 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, "Gerçek veya tüzel kişiler arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmalar" "İkili anlaşma" olarak tanımlanmış; 4. maddesinin 2. fıkrasında, piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmiş, 10. maddesinin birinci fıkrasında ise, toptan ve perakende satış faaliyetlerinin, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütüleceği kurala bağlanmıştır.
Elektrik piyasasında serbest olmayan tüketiciler, elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını davalı idare tarafından belirlenen tarifeler üzerinden sadece bölgesinde bulunduğu görevli tedarik şirketinden yapabilirler. Görevli tedarik şirketleri de, serbest olmayan tüketicilere elektrik tedarik etmek zorundadır. Söz konusu tüketiciler elektrik alabilmek için, bölgelerindeki görevli tedarik şirketi ile Kurul onayına tabi perakende satış sözleşmesi imzalamak zorundadır. Serbest tüketiciler, istedikleri tedarik şirketi ile mali hükümleri ve içeriği karşılıklı belirlenebilecek ikili anlaşma imzalamak suretiyle elektrik enerjisi alabilirler. İkili anlaşmalar 6446 sayılı Kanunda tanımı yapıldığı gibi Kurum onayına tabi olmayan, anlaşmalardır. Ancak bu ikili anlaşmalar tüketiciyle tek tek müzakere edilmek suretiyle karşılıklı olarak hüküm ve şartları kararlaştırılmayıp, aksine tedarikçi tarafından önceden tek taraflı olarak düzenlenip tüketicilere imzalattırılmakta ve bu anlaşma hükümlerine göre piyasa işleyerek şekillenmektedir. Kuruma tüketici ve tedarikçiler tarafından yapılan şikayet ve bilgi edinme başvuruları üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda ikili anlaşmaların tüketici aleyhine şekillenerek mağduriyete yol açtığından bahisle konuyla ilgili tedbirlerin alınması ihtiyacı doğduğu anlaşıldığından dava konusu düzenlemenin getirildiği görülmektedir.
Yönetmelik, serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standartlar ile usul ve esasların belirlenmesine yönelik olup elektrik piyasasında, tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslarla, görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esasları ve dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında yapılacak bazı iş ve işlemlere ilişkin hükümleri kapsamaktadır.
İptali istenilen Yönetmelik hükümleri ile genel olarak; tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmaların bu yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara uygun olmasının zorunlu olduğu, tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle belirli süreyle veya belirsiz süreli ikili anlaşma yapabilecekleri, belirli süreli anlaşmaların 3 yılı geçemeyeceği, bu ikili anlaşmanın yazılı ya da mesafeli olarak kurulabileceği, tedarikçilerin ikili anlaşma kurulmadan önce, açık ve anlaşılabilir bir şekilde tüketiciyi bilgilendirmek ve tüketicinin söz konusu bilgileri edindiğini teyit etmek zorunda olduğu, bilgilendirmenin yapıldığına ve tüketici tarafından onaylandığına ilişkin ispat yükümlülüğünün tedarikçiye ait bulunduğu, bilgilendirmenin gereği gibi ya da hiç yapılmamasının tüketici açısından haklı fesih sebebi olduğu, elektrik tüketimi düşük serbest kullanıcıların, ikili anlaşmanın kurulduğu veya yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeden, cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma haklarının bulunduğu, belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu, ikili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin kayıt altına alınarak iletilmesi ve tüketici tarafından kabulü halinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, aksi halde değişikliğin yapılmamış sayılacağı, belirli süreli anlaşmalarda, tarafların haklı sebebe dayanarak cayma bedeli ve ceza koşulu ödemeden önceden bildirim yaparak fesih hakkını kullanabilecekleri, belirsiz süreli anlaşmalarda ise tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden cayma bedeli ve ceza koşulu ödemeksizin her zaman fesih hakkını kullanabileceği, fesihin yazılı olarak bildirilebileceği gibi kayıt altına alınmak şartıyla telefon ve e-posta yoluyla da yapılabileceği, sınırlı sayıda sayma usulü ile ikili anlaşma kapsamında alınacak bedellerin belirtildiği, bunun haricinde sözleşmeye hüküm koyma imkanının getirilmediği, belirli süreli ikili anlaşmalarda tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulunun ancak haksız fesih için kararlaştırılabileceği yolunda birtakım kurallar getirilmiştir.
Serbest tüketicilere elektrik enerjisi tedarik faaliyetlerini yürüten Tedarik Lisansı sahibi davacı şirket tarafından; serbestleşmenin önünü tıkayan, adil bir rekabet ortamının kurulmasına engel teşkil eder nitelikte, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu ile düzenlenen, Anayasa ile güvence altına alınan sözleşme hürriyeti ilkesine ve üst hukuk normlarına aykırı olduğu ileri sürülerek yönetmelik maddelerinin iptali istenilmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde "Tüketimi düşük serbest tüketici", "Yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.00 kWh'tan düşük olan serbest tüketici" şeklinde tanımlanmıştır.
Yönetmeliğin "İkili anlaşmanın tarafları" başlıklı 9. maddesinde,"Bu bölümde yer alan ikili anlaşmaya ilişkin usul ve esaslar, tüketimi düşük serbest tüketicilerle tedarikçiler arasında yapılan ikili anlaşmaları kapsar." kuralı, Yönetmeliğin 10/4 maddesinde ise; Tedarikçinin ikili anlaşmanın kurulmasına, yenilenmesine ve ikili anlaşmada değişiklik yapılmasına ilişkin önerisi karşısında tüketicinin susması veya açıkça reddetmemesi önerinin kabulü olarak yorumlanamayacağı ve aksinin anlaşma ile kararlaştırılamayacağı, kuralı; 12/2 maddesinde de; ikili anlaşmanın el yazısı ile atılan imza veya güvenli elektronik imza ile imzalanabileceği, tedarikçi tarafından ikili anlaşma ve eklerinin, aslının aynıdır onaylı bir örneğinin anlaşmanın kurulduğu gün kağıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketimi düşük serbest tüketiciye vermesinin zorunlu olduğu, kuralları getirilmiştir.
Yönetmeliğe göre, elektrik enerjisini satın alacağı tedarikçiyi seçme hakkına sahip olan serbest tüketicilerden, yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh'dan düşük olanlar Tüketimi Düşük Serbest Tüketici diye tabir edilmekte ve bunların tedarikçisi ile yapacağı ikili anlaşmaların bu yönetmelikte belirlenen usul ve esaslara uygun olması öngörülmekte diğer serbest tüketicilerin ikili anlaşmalarının Yönetmelik kapsamına alınmasına zorunluluk getirilmemektedir. Ancak istendiği takdirde ikili anlaşmalarına bu yönde bir hüküm getirmelerine de bir engel konulmamaktadır. Buradaki amaç tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle yapılan ikili anlaşmalarda Yönetmelikle öngörülen hükümlere riayet etmelerine zorunluluk getirerek bu tür tüketicilere hukuki güvenlik sağlamak ve tedarikçilerin anlaşma öncesi bazı yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayarak tüketici aleyhine oluşabilecek ve piyasa düzenini bozacak aksamaların önüne geçilmesidir. Mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi tüketicilerin tedarikçiler ile denk hukuki ve teknik bilgi gücüne sahip olması düşünülemeyeceğinden, tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenen ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart ve tüketici aleyhine uygulanan muğlak ifadeler nedeniyle oluşan tüketici mağduriyetinin önüne geçmek düşüncesiyle, Tüketimi düşük serbest tüketici ile yapılacak ikili anlaşmaların asgari standardının belirlenmesindeki asıl amacın; Avrupa Enerji Düzenleyicileri Konseyi (CEER) raporlarına da giren; ikili anlaşmaların kurulması öncesinde tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi, belirli süreli ikili anlaşmaların süresi sonunda sona ermesinin ikili anlaşma hükümleri ile zorlaştırılması ve engellenmesi, tüketicinin bilgisi ve iradesi dışında anlaşma hükümlerinde değişiklik yapılması, fesih hallerinde tüketiciden yüksek tutarlarda ceza koşulu istenilmesi ve bütün bunların sonucunda perakende elektrik piyasasının etkin ve verimli şekilde işleyişine zarar verilmesi, diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama ve haksız rekabete sebep olma gibi birtakım olumsuzlukları önlemek olduğu anlaşıldığından, Yönetmeliğin bu hükümlerinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacı tarafından, yasada olmayan bu ayırımın yönetmelikle getirilemeyeceği, 6446 sayılı Kanun ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerinde böyle bir tanım yer almamasına rağmen Yönetmelik ile getirilerek bu tanımlamanın içinde kalan kişilerle yapılacak sözleşmelere Yönetmelik ile müdahale edilmesinin anlaşma özgürlüğüne (sözleşmelerin iradiliği) ilkesine ve Anayasa da belirlenen eşitlik ilkesine aykırı olduğu, Türk Ticaret Kanunu uyarınca tacir sayılan kişilere tüketimi düşük serbest tüketici kavramı ile koruma sağlandığı, bu nedenle yönetmeliğin bu hükmünün TKHK ve TTK'na aykırı olduğu, ayrıca ikili anlaşmalara şekil verilmeye çalışıldığı, bunun doğrudan sözleşme hürriyetine müdahale olduğu ileri sürülmekte ise de, idarenin bu konudaki düzenleme yetkisi ve piyasa koşulları dikkate alındığında, genelde tedarikçilerin kurduğu anlaşma modelinin tüketicinin aleyhine olduğu ve adeta bu anlaşmaya hapsolunduğu, bu nedenle tüketimi belli bir seviyenin altında kalan piyasa tüketicilerinin yapacağı ikili anlaşmalarda asgari bir standartın getirilmesinin hukuka aykırı olmadığı sonucuna ulaşıldığından bu iddialara itibar edilememiştir.
İkili anlaşmanın kurulması sırasında tüketimi düşük tüketicinin iradesinin zaafa uğratılmaması açısından susması yada açıkca reddetmemesinin kabul anlamına gelmediği, açık irade beyanı ile anlaşmanın kurulması zorunluluğu da tüketiciyi koruma amacına yönelik olduğundan 10. maddenin bu hükmü de sözleşme serbestisinin özünü kısıtlayan bir husus olarak görülmemiştir.
Diğer taraftan; mesafeli sözleşmelerde imza tarihi itibariyle sözleşmenin aslının aynısıdır şerhini havi bir nüshasının müşteriye verilmesinin fiziken imkansızlığı ve mesafeli sözleşmeler yönetmeliği ile çeliştiği öne sürülmekte ise de; 12/2 .maddesinde de sözleşme hürriyeti ve düzenleyici işlemlerin ölçülülüğü ilkesine de aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin "Cayma hakkı" başlıklı 13. maddesinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici, ikili anlaşmanın kurulduğu ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma hakkına sahiptir." düzenlemesi yer almaktadır.
Uygulamada, rakamsal olarak kendisine sunulan indirimin uygulanacağını düşünen tüketicinin, elektrik faturasının yüksek olduğunu farkettiğinde tedarikçisinden ayırılıp başka bir tedarikçiye geçmek istediğinde yüksek tutarda ceza koşuluyla karşılaşacağını düşündüğünden anlaşmaya devam etmek zorunda kaldığı ve tedarikçisini değiştiremediği; bu kapsamda,1 yıllık bir anlaşmanın hukuken belirlenen süre sonunda sona ermesi beklenirken tedarikçiler tarafından anlaşmanın sona ermesi için tüketicilerden 2-3 aylık süre öncesinden noter kanalıyla fesih bildiriminde bulunmalarının istendiği, aksi halde anlaşmanın aynı süre kadar ya da belirsiz süreli uzayacağına ilişkin anlaşmalarda düzenlemeler bulunduğu, öte yandan, tüketicilerin anlaşma fesih bildirimlerinin tedarikçiler tarafından dikkate alınmadığı, alınsa dahi tüketiciden yüksek tutarda ceza koşulu istendiği, dolayısıyla, anlaşmayı süresinde feshettiğini düşünen tüketicinin başka bir tedarikçiyle anlaşma yapıp sonraki faturasını yeni tedarikçiden almayı beklerken eski tedarikçinin anlaşmanın devam ettiğinden bahisle fatura düzenlemeye devam ettiği, yeni tedarikçinin de anlaşmaya aykırı davrandığı gerekçesiyle tüketiciden cayma bedeli ya da ceza koşulu istediği ya da yeni tedarikçinin yeni anlaşma kapsamında fatura düzenlemeye başladığı ve fakat eski tedarikçinin ceza koşulu istediği görülmektedir.
Düzenleme ile ikili anlaşmanın kurulmasından ya da yenilenmesinden itibaren ceza koşulu ödemeksizin kullanılan cayma hakkı 14 gün ile sınırlandırılmış ve bildirim yükümlülüğünün yazılı yapılabileceği gibi telefon veya e-postaylada yapılabileceği belirtilerek kolaylık imkanı sağlanmıştır. Burada, tedarikçi tüketiciye fiziken elektrik tesliminde bulunmadan yani tüketicinin tedarikçiden hiç elektrik almadan ikili anlaşmadan cayabileceği öngörüldüğünden tedarikçinin bir zarara uğraması da söz konusu olmadığı gibi, yukarıda dile getirilen tüketicinin haklarını olumsuz yönde etkileyen uygulamaların engellenmesi amaçlanarak, tüketicinin tedarikçi seçme hakkının ceza koşulu ödenmeksizin seçmesinin önü açılmıştır. Burada kapıdan satış ya da mesafeli sözleşmeler için getirilen cayma hakkının yüz yüze yapılan ikili anlaşma için de getirilmesinin kaoso yol açacağı, TTK'nun 18. maddesi hükmüne aykırı olarak tacirlerin cayma hakkının tek taraflı ve telefonla kullanması imkanının getirilmesinin, sözleşmedeki taraf dengesinin tüketimi düşük tüketici tacir lehine bozduğu ve bunun yönetmelik ile getiriliyor olmasının hukuki güvenirlik ve belirlilik ilkesini zedeleyeceğine ilişkin iddiaya itibar edilemez ve tüketimi düşük serbest tüketiciyi koruma amaçlı getirilen düzenlemede sözleşme serbestine ve hukuka aykırılık görülmediği gibi tedarikçinin Kanunlardan doğan cayma hakkına dokunulmadığı da açıktır.
Yönetmeliğin 14. maddesinde; belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu, 15. maddesinde de; ikili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin kayıt altına alınarak iletilmesi ve tüketici tarafından kabulü halinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, aksi halde değişikliğin yapılmamış sayılacağı, düzenlemeleri yer almıştır.
Belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu, hükümlerinin sözleşme serbestisi ile bağdaşmadığı, tarafların iradesine müdahele anlamı taşıdığı ileri sürülmekte ise de; tüketimi düşük serbest tüketicinin açık iradesi ile TTK ve TKHK hükümlerine uygun olarak ikili anlaşmanın kurulması ve yenilenmesi amacına matuf olduğundan, idarenin düzenleme yetkisi sınırları içinde yapılan ve ölçülülük ilkesini aşmayan düzenleme olarak görülmüştür.
İkili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin tüketici tarafından kabulü halinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, sözleşmenin iradiliği ilkesi ile çelişen bir husus olarak görülmemiştir.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 1/ç bendinde, "Tüketimi düşük serbest tüketicinin başka bir kullanım yerine taşınması ya da başka bir kullanım yerine taşınmaksızın kullanım yerini tahliye etmesi hali" haklı fesih sebepleri arasında sayılmış olup, bu durumda tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir.
Davacı tarafından anılan düzenlemeye yönelik olarak, tüketicinin yerleşim yerini değiştirmesi ve fakat buna karşın tedarikçinin yeni yerleşim yerinde aynı hizmeti vermesinin fiilen mümkün olmaması durumunda tüketicinin sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olmakla birlikte, düzenlemede yer aldığı üzere adres değişikliğinin başlı başına tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin fesih hakkı tanınmasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu öne sürülmekte ise de, adresini değiştiren tüketicin eski tedarikçiden hizmet almaya devam etmeye zorlanamayacağı, yeni yerleşim bölgesindeki imkan ve koşullar ile rekabet ortamını özgürce değerlendirebileceği dikkate alındığında, iptali istenen maddede piyasa koşullarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 17. maddesinin, (1). bendinde;"16 ncı madde kapsamında feshe ilişkin bildirim 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrası saklı kalmak kaydıyla, kayıt altına alınmak suretiyle telefonla, e-postayla veya yazılı olarak yapılabilir. Bildirimlerin tedarikçi tarafından alındığı tarih bildirim yapma tarihidir." kuralı mevcuttur.
Yönetmelik hükmü, tüketimi düşük serbest tüketiciye fesih bildiriminde yazılı olma biçiminin yanında, e-posta ve telefonla bildirim yapma seçenekleri ve imkanı da getirerek, günün koşullarına uygun olarak uygulamada bürokrasiyi azaltıcı, hızlı, gecikmeye meydan vermeden, uygun maliyetle fesih bildirimini muhatabına ulaştırmayı hedefleyerek piyasa koşullarında kolaylık getirmiş davacının iddia ettiği gibi, piyasa katılımcısı tedarik şirketlerinin hukuki korumadan yoksun bıraktığı, tüketiciye ispat hukuku açısından üstünlük sağlayarak eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddiası da yerinde bulunmamıştır.
Yönetmeliğin 18. maddesinde;"(1) İkili anlaşma kapsamında elektrik enerjisi ve kapasite satışına ilişkin aktif enerji bedeli ile tahsilatına aracı olunan ilgili mevzuat gereği uygulanan dağıtım sistem kulanım bedeli ve diğer mevzuat gereği fon, pay ve vergiler ile bunun dışında Kurulca onaylanmış ve tahsilinde aracı olunan bedeller de yer alır. Tahsilatına aracı olunan bu bedellerin neler olduğu ile bunların anlaşmanın düzenlendiği tarihteki tutarı ve değişmesi durumunda yeni tutarların tüketiciye ne şekilde bildirileceğine ilişkin bilgiye ikili anlaşmada yer verilir. (EK-2-B)
(2) Tedarikçi ikili anlaşma kapsamında yapacağı elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı için tek ya da çok zamanlı dilimlerinde olmak üzere aktif enerji bedelini kr/kWh olarak fiyatlandırır. Fiyatlandırma yönteminde düzenlemeye tabi fiyatlarla mukayese edebilirlik esas alınır. " düzenlemesi getirilmiştir.
Genel olarak ikili anlaşmanın kurulması, yenilenmesi, sona ermesi, cayma ve fesih hakkı, anlaşmada değişiklik yapılması, anlaşmanın kapsamına, ceza koşuluna ve fatura düzenlenmesine, ikili anlaşma kapsamında yer alacak bedellerin belirlenmesine ve bildirimine ilişkin hükümlerin düzenlenmesinin, ikili anlaşmanın kurulmasına müdahale, tarafların sözleşme iradesinin tecellisini engellenmesi ve bu konudaki üst hukuk normları ile Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümlerine aykırılık olduğu ileri sürülmekte ise de; idarenin kanunla verilen düzenleme yetkisinin sınırları içinde kalan ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmeyen ve piyasada dengeyi sağlamak, tüketiciye bir takım kolaylıklar sunmak amacına hizmet eden yönetmeliğin bu hükümlerinde iptali gerektirir hukuka aykırılık görülmemiştir.
Maddenin 2. bendi açısından, tüketicinin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesi ancak tedarikçinin kendisine önerdiği fiyatların karşılaştırılabilinir olmasına bağlıdır. Bu da ancak aktif enerji bedelinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasıyla mümkündür. Aksi halde tüketicinin pahalıya elektrik alması halinde bundan haberi dahi olmayacaktır.
Bu durumda, şeffaflık ilkesi uyarınca, tüketicinin aldığı hizmetin bedelini net olarak görmesini sağlayacak olması nedeniyle, anılan ibarede hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 19. maddesinde "güvence bedeli" ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan maddenin 3. fıkrasında, "Güvence bedelinin iadesinde; kullanım yerinin son endeks okuma bilgileri tedarikçiye bildirildikten sonra, nakit tahsil edilen güvence bedeli asgari TÜFE oranı dikkate alınarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketimi düşük serbest tüketicinin söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin tedarikçiye olan tüm borçlarının ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, anlaşmanın sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez. Zamanında iade edilmeyen güvence bedeli için bu Yönetmelikte belirtilen gecikme faizi uygulanır." hükmü yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, söz konusu madde hükümlerinde, ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeme riskine karşılık güvence bedelinin nakit ya da teminat mektubu olarak istenilebileceği, tüketicinin sona eren sözleşmesinden doğan borçlarının güvence bedelinden mahsup edileceği ve kalan güvence bedelinin tüketiciye iade edileceği, güvence bedelinin iadesinde TÜFE oranı dikkate alınarak güncelleme yapılacağı, iadenin anlaşmanın sona erme tarihinden itibaren 5 iş günü içinde gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğu, gecikme halinde gecikme faizi uygulanacağı, düzenlenmiştir.
Davacı, piyasa katılımcılarına sözleşmenin sona ermesini takiben 5 iş günü içerisinde güvence bedelinin iadesi yükümlülüğü getirdiğini, yönetmeliğin kendi içinde çelişkili hükümler barındırdığını, 34/5 madde hükmünde geçmişe dönük 180 günlük düzeltmelerin abonelere yansıtılabileceğini, güvence bedeli 5 iş gününde iade edilirse abonenin portföyden çıkışından sonra düzeltme yapılması halinde 180 günlük ödeme riskinin bulunduğu, düzeltmelerin dağıtım faaliyeti çerçevesinde yapıldığını, dağıtım şirketlerinin düzeltme girerek tedarikçilerin tahsilat riskini artırabilecekleri, bunun da dağıtım şirketlerinin hakim durumlarını kötüye kullanmaları anlamına gelebileceğini, piyasa ve rekabet kurallarına bu yönden aykırılık teşkil eden madde hükmünün iptali istenilmektedir.
Güvence bedelinin, elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşılık olarak borcuna mahsup etmek üzere alınan bir bedel olduğu dikkate alındığında, sona eren sözleşme kapsamında verilen güvence bedelinin sözleşmenin sona ermesini takiben en kısa sürede sözleşmeden doğan borçların mahsubundan sonra iade edilmesinin öngörülmesinin ve gecikme halinde faiz uygulanmasının doğal olduğu, geriye dönük olarak 180 günlük düzeltme yapılma ihtimalinin yönetmelik uyarınca öngörülmüş olması madde hükümleri arasında çelişki bulunduğu anlamı taşımayıp, tüketimi eksik ya da hatalı ölçen sayaçların tesbiti halinde düzeltme imkanının getirildiği, bununda piyasa koşullarına uygun olduğu görüldüğünden düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin "Ceza koşulu/cayma bedeli" başlıklı
20. maddesinde, "(1)Belirli süreli ikili anlaşmada tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulu ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabilir. Haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesihtir.
(2) 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili ikincil mevzuat kapsamındaki tüketiciler hariç tüketimi düşük serbest tüketicinin ödeyeceği cayma bedeli ve/veya ceza koşulu cayma tarihi ya da fesih tarihi öncesi tüketicinin son 12 aylık tüketim toplamı ile cayma tarihinde ya da fesih tarihinde uygulanan fiyat esas alınarak hesaplanan toplam tutarın % 10’unu geçemez.
(3) Tedarikçi tarafından anlaşmanın haksız feshedilmesi durumunda tedarikçi tüketimi düşük serbest tüketiciye ikinci fıkra kapsamında belirlenen tutarda ceza koşulu öder." düzenlemesi yer almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinde, tedarikçi ve tüketimi düşük serbest tüketici bakımından haklı fesih nedenlerine yer verilmiş, yine aynı maddede sayılan fesih hallerinin sınırlı sayıda olmadığı ifade edilmiştir. 16. madde hükmünde sayılan hallerde yani haklı fesih hallerinde tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir. Yönetmelikte haksız fesih hallerinin neler olduğuna ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiş, iptali istenen madde hükmü uyarınca haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesih olarak nitelendirilmiştir.
Bu durumda, ceza koşulunun ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabileceğine ilişkin düzenlemede hukukun genel prensiplerine uygun olduğu açıktır. Her ne kadar davacı, ikili anlaşmanın onaya ve düzenlemeye tabi olmayan anlaşmalar olduğu, 6446 sayılı EPK'da bunun açıkça belirtildiği, ceza koşulunun miktarının ve hangi durumlarda tahsil edilebileceğinin yönetmelikle sınırlandırılmasının sözleşme hürriyetine aykırı olduğu iddiasında bulunmakta ise de, idarenin bu konudaki piyasayı düzenleme yetkisinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde gerçekleştiği, zaten haklı fesih hallerinde cezai şart uygulanmasının mevzuat uyarınca hiçbir şekilde mümkün olmaması da dikkate alındığında madde hükmünde üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 34/5. maddesinde; tüketimi düşük serbest tüketicilere, serbest olmayan tüketicilere ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere tedarikçi tarafından düzenlenen ödeme bildirimi/faturanın son ödeme tarihinden en az 10 gün önce yazılı olarak bildirileceği, tüketicinin talebi halinde e-posta yoluyla da gönderilebileceği, diğer haberleşme kanallarından en az biri kullanılarak fatura hakkında bilgilendirilmesinin zorunlu olduğu, ödeme bildirimi/faturalar, kredi kartı ile tek çekim ya da taksitli olabileceği, ödeme şeklinden kaynaklanan masrafların tüketiciye ait olduğu, tek çekimden masraf alınmayacağı, tedarikçilerin, kredi kartı ödemelerine ilişkin masraflara ait bilgileri faturalarında gösterecekleri, ödeme bildirimi üzerinde ayrıntılı bilginin internet sitesinde yer aldığı bilgisine yer verileceği, görevli tedarik şirketleri veya hizmet alımı yapılan kişiler tarafından faturaların tahsilat işlemi sebebiyle tüketicilerden herhangi bir ad altında bedel talep edilemeyeceği, kuralları getirilmiştir.
Davacı, yönetmeliğin bu maddesi ile faturaların vadelendirilmesinin düzenlemeye tabi tutularak 10 günlük ödeme süresi öngörüldüğü, ödemelerde eklenecek işletme giderleri, masraflar ve tahsilata da düzenleme getirildiği, kredi kartı tek çekimde masraf ve komisyon alınamayacağını belirterek bütün bunların sözleşmeyle tarafların serbestçe belirlemesinin önüne geçilmesinin Anayasa ve EPK'na aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmektedir.
İdarenin kanunlarla verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikayetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak görev ve yetkisi çerçevesinde ölçülülük ilkesine uygun olarak getirilen madde hükmünde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacının diğer iddiaları da Yönetmeliğin ilgili maddesinin iptalini gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle dava konusu edilen Yönetmelik maddesi hükümlerinde üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 22/12/2020 tarihinde, davacı vekili Av. …'ın ve davalı idare vekilleri Av. … ve Av. …'ın geldiği, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
30/05/2018 tarih ve 30436 sayılı Resmî Gazete'de serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve/veya dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgari standart, usul ve esasların belirlenmesi amacıyla tüketicilere hizmetlerin yeterli, kaliteli ve sürekli olarak sunulması için; (a) Tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslara, (b) Görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esaslara, (c) Dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında; (1) Sayaç ve sayaca erişim, okunmasına ve kontrolüne, (2) Kaçak ve usulsüz elektrik enerjisi kullanımının tespiti ve bu kapsamda yapılacak iş ve işlemlere, (3) Elektriğin kesilmesi ve bağlanmasına, (ç) Tüketici şikâyetlerinin yapılması, bu şikâyetlerin değerlendirilmesi ve sonuçlandırılması ile tüketicilerin bilgilendirilmesine yönelik usul ve esaslara, (d) Tüketicilerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin hükümleri kapsamak üzere Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği yayımlanmıştır.
Davacı şirket tarafından, Yönetmeliğin 4. maddesinin (y) bendinin, 9. maddesinin, 10. maddesinin dördüncü fıkrasının, 12. maddesinin ikinci fıkrasının, 13., 14. ve 15. maddelerinin, 16. maddesinin (ç) bendinin, 17. maddesinin birinci fıkrasının, 18. maddesinin, 19. maddesinin üçüncü fıkrasının, 20. maddesinin ve 34. maddesinin beşinci fıkrasının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
Davalı idarenin usûle ilişkin itirazı geçerli görülmeyerek esasın incelenmesine geçildi.
ESAS YÖNÜNDEN:
İLGİLİ MEVZUAT:
4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 4. maddesinde, "Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur." kuralına yer verilmiş; 5. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinde, "Tüketicilere güvenilir, kaliteli, kesintisiz ve düşük maliyetli elektrik enerjisi hizmeti verilmesini teminen gerekli düzenlemeleri yapmak."; 7. fıkrasının (a) bendinde ise, "Bu Kanun hükümlerinin uygulanması ve bu Kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek için gerekli olan ve piyasada rekabeti geliştirmeye yönelik olarak gerçek ve tüzel kişilerin uymaları gereken, talimatları ve tebliğleri, şebeke yönetmeliğini, dağıtım yönetmeliğini, müşteri hizmetleri yönetmeliğini ve dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliğini onaylamak" Kurulun yetkileri arasında sayılmış; 9. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi ile de, "Bu Kanun ve diğer kanunlarla Kuruma verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikâyetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak...." görevi Elektrik Piyasası Dairesi Başkanlığına verilmiştir.
6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır." kuralı yer almış; 3. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendinde, "Gerçek veya tüzel kişiler arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elektrik enerjisi ve/veya kapasitesinin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmalar" "İkili anlaşma" olarak tanımlanmış; 4. maddesinin 2. fıkrasında, piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği ifade edilmiş, 10. maddesinin birinci fıkrasında ise, toptan ve perakende satış faaliyetlerinin, üretim şirketleri ile tedarik lisansı kapsamında kamu ve özel sektör tedarik şirketleri tarafından, bu Kanun ve bu Kanuna göre çıkarılan yönetmelikler uyarınca yürütüleceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Sözlük anlamı ile "düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek" olarak tanımlanan "düzenleme", kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır. (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, 2017, İstanbul, s. 426). Yasama organının yasama tasarrufları dışında, idare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile, kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. "Kural işlemler" (ya da diğer adıyla genel düzenleyici işlemler), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir. Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar konulmuş olması zorunlu olup, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi gerekir.
Düzenleyici kurumlar, ilgili bulundukları piyasada düzenleme ve denetleme görevi üstlenmekte olup, bu kuruluşların temel işlevi, toplumsal ve ekonomik hayatın temel hak ve özgürlükler ile yakından ilişkili alanlarındaki kamusal ve özel kesim etkinliklerini, birtakım kurallar koyarak düzenlemek, konulan kurallara uyulup uyulmadığını izlemek ve denetlemektir. Elektrik piyasası ile ilgili olarak düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı Kurumun, 4628 sayılı Kanun ve 6446 sayılı Kanun ile kendisine tanınan bu yetkiyi dava konusu kuralları yürürlüğe koymak suretiyle kullandığı görülmektedir.
Elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulmasında düzenleme ve denetleme yapmakla görevli Kurum, piyasa aktörlerinin eylemlerini gözetleme ve bundan hareketle tedbir alma konusunda görevlidir.
Elektrik piyasasında serbest olmayan tüketiciler, elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını davalı idare tarafından belirlenen tarifeler üzerinden sadece bölgesinde bulunduğu görevli tedarik şirketinden yapabilirler. Görevli tedarik şirketleri de, serbest olmayan tüketicilere elektrik tedarik etmek zorundadır. Söz konusu tüketiciler elektrik alabilmek için, bölgelerindeki görevli tedarik şirketi ile Kurul onayına tabi perakende satış sözleşmesi imzalamak zorundadır.
Serbest tüketiciler ise, istedikleri tedarik şirketi ile mali hükümleri ve içeriği karşılıklı belirlenebilecek ikili anlaşma imzalamak suretiyle elektrik enerjisi alabilirler. İkili anlaşmalar 6446 sayılı Kanunda tanımı yapıldığı gibi Kurum onayına tabi olmayan anlaşmalardır. Ancak bu ikili anlaşmalar tüketiciyle tek tek müzakere edilmek suretiyle karşılıklı olarak şartları kararlaştırılmayıp, aksine tedarikçi tarafından önceden tek taraflı olarak düzenlenip tüketicilere imzalattırılmakta ve bu anlaşma hükümlerine göre piyasa işleyerek şekillenmektedir. Kuruma tüketici ve tedarikçiler tarafından yapılan şikâyet ve bilgi edinme başvuruları üzerine yapılan inceleme ve araştırmalarda ikili anlaşmaların tüketici aleyhine şekillenerek mağduriyete yol açtığından bahisle konuyla ilgili tedbirlerin alınması ihtiyacı doğduğu anlaşıldığından dava konusu Yönetmeliğin yürürlüğe konduğu görülmektedir.
Yönetmelik, serbest, serbest olmayan ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere elektrik enerjisi ve kapasite satışı ile buna ilişkin hizmetlerin sunulmasında tüketici, tedarikçiler ve dağıtım şirketleri arasındaki iş ve işlemlere esas asgarî standartlar ile usûl ve esasların belirlenmesine yönelik olup, elektrik piyasasında, tedarikçiler ile tüketimi düşük serbest tüketiciler arasında yapılacak ikili anlaşmada yer alacak asgari usul ve esaslarla, görevli tedarik şirketleri ile serbest olmayan tüketiciler ya da son kaynak tedariki kapsamındaki tüketiciler arasında yapılacak perakende satış sözleşmesinde yer alacak asgari usul ve esasları ve dağıtım şirketleri ile tüketiciler ve tedarikçiler arasında yapılacak bazı iş ve işlemlere ilişkin kuralları kapsamaktadır.
Yönetmeliğin 4. maddesinin 1. fıkrasının (y) bendinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici", "Yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh'tan düşük olan serbest tüketici" şeklinde tanımlanmış; 9. maddesinde,"Bu bölümde yer alan ikili anlaşmaya ilişkin usul ve esaslar, tüketimi düşük serbest tüketicilerle tedarikçiler arasında yapılan ikili anlaşmaları kapsar." kuralına; 10. maddesinin dördüncü fıkrasında, "(4) Tedarikçinin ikili anlaşmanın kurulmasına, yenilenmesine ve ikili anlaşmada değişiklik yapılmasına ilişkin önerisi karşısında tüketicinin susması veya açıkça reddetmemesi önerinin kabulü olarak yorumlanamaz ve aksi hükme ikili anlaşmada yer verilemez" kuralına; 12/2. maddesinde de, ikili anlaşmanın el yazısı ile atılan imza veya güvenli elektronik imza ile imzalanabileceği, tedarikçi tarafından ikili anlaşma ve eklerinin, aslının aynıdır onaylı bir örneğinin anlaşmanın kurulduğu gün kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketimi düşük serbest tüketiciye vermesinin zorunlu olduğu kuralına yer verilmiştir.
Yönetmeliğe göre, elektrik enerjisini satın alacağı tedarikçiyi seçme hakkına sahip olan serbest tüketicilerden, yıllık elektrik enerjisi tüketimi 100.000 kWh'dan düşük olanlar "tüketimi düşük serbest tüketici" şeklinde tanımlanmakta ve bunların tedarikçisi ile yapacağı ikili anlaşmaların bu yönetmelikte belirlenen usûl ve esaslara uygun olması öngörülmekte, diğer serbest tüketicilerin ikili anlaşmalarının Yönetmelik kapsamına alınmasına zorunluluk getirilmemektedir. Burada hedeflenenin, tedarikçilerin tüketimi düşük serbest tüketicilerle yapılan ikili anlaşmalarda Yönetmelikle öngörülen kurallara riayet etmelerine zorunluluk getirerek bu tür tüketicilere hukuki güvenlik sağlamak ve tedarikçilerin anlaşma öncesi bazı yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlayarak tüketici aleyhine oluşabilecek ve piyasa düzenini bozacak aksamaların önüne geçilmesi olduğu görülmektedir. Mesken, tarımsal sulama, küçük ticarethane ve sanayi grubu tüketicilerin tedarikçiler ile denk hukukî ve teknik bilgi gücüne sahip olması düşünülemeyeceğinden, tedarikçiler tarafından standart veya genel işlem koşulu içerecek şekilde düzenlenen ikili anlaşmalarda öngörülen haksız şart ve tüketici aleyhine uygulanan muğlak ifadeler nedeniyle oluşan tüketici mağduriyetinin önüne geçmek düşüncesiyle, tüketimi düşük serbest tüketici ile yapılacak ikili anlaşmaların asgari standardının belirlenmesindeki asıl amacın; ikili anlaşmaların kurulması öncesinde tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi, belirli süreli ikili anlaşmaların süresi sonunda sona ermesinin ikili anlaşma hükümleri ile zorlaştırılması ve engellenmesi, tüketicinin bilgisi ve iradesi dışında anlaşma hükümlerinde değişiklik yapılması, fesih hâllerinde tüketiciden yüksek tutarlarda ceza koşulu istenilmesi ve bütün bunların sonucunda perakende elektrik piyasasının etkin ve verimli şekilde işleyişine zarar verilmesi, diğer tedarikçiler aleyhine piyasayı kapama ve haksız rekabete sebep olma gibi birtakım olumsuzlukları önlemek olduğu anlaşılmaktadır. Davalı idarenin düzenleme yetkisi ve piyasa koşulları dikkate alındığında, genelde tedarikçilerin kurduğu anlaşma modelinin tüketicinin aleyhine olduğu ve adeta bu anlaşmaya hapsolunduğu, bu nedenle tüketimi belli bir seviyenin altında kalan piyasa tüketicilerinin yapacağı ikili anlaşmalarda asgari bir standardın getirilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İkili anlaşmanın kurulması sırasında tüketimi düşük tüketicinin iradesinin zaafa uğratılmaması açısından susması ya da açıkça reddetmemesinin kabul anlamına gelmediği, açık irade beyanı ile anlaşmanın kurulması zorunluluğu da tüketiciyi koruma amacına yönelik olduğundan sözleşme serbestisini kısıtlayan bir husus olarak görülmemiştir.
Diğer taraftan, belirli süreli ikili anlaşmaların en fazla 3 yıl ile sınırlandırılmasının ve tedarikçiye getirilen tüketiciyi bilgilendirme ve bunu ispatlama yükümlülüğünün tek taraflı olarak tedarikçi aleyhine aşırı yük getirdiği düşünülemeyeceği gibi, sözleşme hürriyeti ve düzenleyici işlemlerin ölçülülüğü ilkesine de aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin "Cayma hakkı" başlıklı 13. maddesinde, "Tüketimi düşük serbest tüketici, ikili anlaşmanın kurulduğu ya da yenilendiği tarihten itibaren 14 gün içerisinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cayma bedeli ödemeksizin telefonla, e-postayla veya yazılı olarak bildirim yapmak suretiyle anlaşmadan cayma hakkına sahiptir." kuralı yer almaktadır.
Düzenleme ile ikili anlaşmanın kurulmasından ya da yenilenmesinden itibaren ceza koşulu ödemeksizin kullanılan cayma hakkı 14 gün ile sınırlandırılmış ve bildirim yükümlülüğünün yazılı yapılabileceği gibi, telefon veya e-postayla da yapılabileceği belirtilerek kolaylık imkânı sağlanmıştır. Tedarikçi tarafından tüketiciye fiziken elektrik tesliminde bulunulmadan, yani tüketicinin tedarikçiden hiç elektrik almadan ikili anlaşmadan cayabileceği öngörüldüğünden tedarikçinin bir zarara uğraması da söz konusu olmadığı gibi, tüketicinin haklarını olumsuz yönde etkileyen uygulamaların engellenmesi amaçlanarak, tüketicinin tedarikçi seçme hakkının ceza koşulu ödenmeksizin kullanılmasının önü açılmıştır. Tüketimi düşük serbest tüketiciyi koruma amaçlı getirilen düzenlemede sözleşme serbestine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Öte yandan, Yönetmelik maddesi ile tedarikçinin Kanunlardan doğan cayma hakkına dokunulmadığı gibi, mülga Ticaret Kanunu'ndaki kuralın aksine Türk Ticaret Kanunu'nun 18. maddesinde tacirler arasında bildirimlere ilişkin şekil kurallarının geçerlilik şartı olmadığı göz önüne alındığında, tacirlerin cayma hakkını tek taraflı ve telefonla kullanması imkânının getirilmesinin, sözleşmedeki taraf dengesini tüketimi düşük serbest tüketici tacir lehine bozduğu söylenemez.
Yönetmeliğin 14. maddesinde, belirli süreli ikili anlaşmanın süre sonunda kendiliğinden sona ereceği ve otomatik yenilenmeyeceği, sözleşmeye aksine hüküm konulamayacağı, tedarikçinin ikili anlaşmanın sona ereceği tarihten en az 60 gün önce durumu tüketiciye bildirmek ve bunu kayıt altına almak zorunda olduğu; 15. maddesinde de, ikili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin kayıt altına alınarak iletilmesi ve tüketici tarafından kabulü hâlinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olduğu, aksi hâlde değişikliğin yapılmamış sayılacağı düzenlemeleri yer almıştır.
Bir yıllık bir anlaşmanın hukuken belirlenen süre sonunda sona ermesi beklenirken tedarikçiler tarafından anlaşmanın sona ermesi için tüketicilerden 2-3 aylık süre öncesinden noter kanalıyla fesih bildiriminde bulunmalarının istendiği, aksi hâlde anlaşmanın aynı süre kadar ya da belirsiz süreli uzayacağına ilişkin anlaşmalarda düzenlemeler bulunduğu, öte yandan, tüketicilerin anlaşma fesih bildirimlerinin tedarikçiler tarafından dikkate alınmadığı, alınsa dahi tüketiciden yüksek tutarda ceza koşulu istendiği, dolayısıyla, anlaşmayı süresinde feshettiğini düşünen tüketicinin başka bir tedarikçiyle anlaşma yapıp sonraki faturasını yeni tedarikçiden almayı beklerken eski tedarikçinin anlaşmanın devam ettiğinden bahisle fatura düzenlemeye devam ettiği, yeni tedarikçinin de anlaşmaya aykırı davrandığı gerekçesiyle tüketiciden cayma bedeli ya da ceza koşulu istediği ya da yeni tedarikçinin yeni anlaşma kapsamında fatura düzenlemeye başladığı ve fakat eski tedarikçinin ceza koşulu istediği görüldüğünden, anılan maddelerin tüketimi düşük serbest tüketicinin açık iradesi ile Türk Ticaret Kanunu ve Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine uygun olarak ikili anlaşmanın kurulması ve yenilenmesi amacına matuf olduğundan, Yönetmelik maddelerinin idarenin düzenleme yetkisi sınırları içinde olan ve ölçülülük ilkesini aşmayan kurallar olduğu görülmektedir.
İkili anlaşma hükümlerinde sözleşme süresince tüketici aleyhine değişiklik yapılamayacağı, tedarikçiye tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren hükmün sözleşmeye konulamayacağı, tedarikçinin değişiklik teklifinin tüketici tarafından kabulü hâlinde yürürlüğe girebileceği, buna ilişkin ispat yükünün tedarikçide olması hususları, sözleşmelerde irade serbestisi ilkesi ile çelişen bir husus olarak görülmemiştir.
Yönetmeliğin "haklı fesih sebepleri" başlıklı 16. maddesinde, tüketimi düşük serbest tüketici ya da tedarikçinin belirli süreli ikili anlaşmayı süresi sona ermeden önce maddede sayılanlarla sınırlı olmamakla birlikte maddede yer verilen haklı sebeplerden bir veya birkaçına dayanarak cayma bedeli ve/veya ceza koşulu ödemeksizin önceden bildirim yapmak suretiyle feshedebileceği kurala bağlanmıştır. Yönetmeliğin 16. maddesinin (ç) bendinde ise, Tüketimi düşük serbest tüketici, belirli süreli ikili anlaşmayı süresi sona ermeden önce "tüketimi düşük serbest tüketicinin başka bir kullanım yerine taşınması ya da başka bir kullanım yerine taşınmaksızın kullanım yerini tahliye etmesi hâlinde," cayma bedeli ve/veya ceza koşulu ödemeksizin önceden bildirim yapmak suretiyle feshedebileceği kurala bağlanmıştır.
Davacı tarafından anılan düzenlemeye yönelik olarak, tüketicinin yerleşim yerini değiştirmesi ve fakat buna karşın tedarikçinin yeni yerleşim yerinde aynı hizmeti vermesinin fiilen mümkün olmaması durumunda tüketicinin sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilmesi hakkaniyete ve hukuka uygun olmakla birlikte, düzenlemede yer aldığı üzere adres değişikliğinin başlı başına tüketiciye cayma bedeli ödemeksizin fesih hakkı tanınmasının ölçülülük ilkesine aykırı olduğu öne sürülmekte ise de, adresini değiştiren tüketicin eski tedarikçiden hizmet almaya devam etmeye zorlanamayacağı, yeni yerleşim bölgesindeki imkân ve koşullar ile rekabet ortamını özgürce değerlendirebileceği dikkate alındığında, iptali istenen maddede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 17. maddesinin 1. fıkrasında, "16'ncı madde kapsamında feshe ilişkin bildirim 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrası saklı kalmak kaydıyla, kayıt altına alınmak suretiyle telefonla, e-postayla veya yazılı olarak yapılabilir. Bildirimlerin tedarikçi tarafından alındığı tarih bildirim yapma tarihidir." kuralı mevcuttur.
Yönetmelik maddesi, tüketimi düşük serbest tüketiciye fesih bildiriminde yazılı olma biçiminin yanında, e-posta ve telefonla bildirim yapma seçenekleri ve imkânı da getirerek, günün koşullarına uygun olarak uygulamada bürokrasiyi azaltıcı, hızlı, gecikmeye meydan vermeden, uygun maliyetle fesih bildirimini muhatabına ulaştırmayı hedefleyerek piyasa koşullarında kolaylık getirmiştir.
"İkili anlaşma kapsamında yer alacak bedeller" başlıklı Yönetmeliğin 18. maddesinde, "(1) İkili anlaşma kapsamında elektrik enerjisi ve kapasite satışına ilişkin aktif enerji bedeli ile tahsilatına aracı olunan ilgili mevzuat gereği uygulanan dağıtım sistem kullanım bedeli ve diğer mevzuat gereği fon, pay ve vergiler ile bunun dışında Kurulca onaylanmış ve tahsilinde aracı olunan bedeller de yer alır. Tahsilatına aracı olunan bu bedellerin neler olduğu ile bunların anlaşmanın düzenlendiği tarihteki tutarı ve değişmesi durumunda yeni tutarların tüketiciye ne şekilde bildirileceğine ilişkin bilgiye ikili anlaşmada yer verilir. (EK-2-B)
(2) Tedarikçi ikili anlaşma kapsamında yapacağı elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı için tek ya da çok zamanlı dilimlerinde olmak üzere aktif enerji bedelini kr/kWh olarak fiyatlandırır. Fiyatlandırma yönteminde düzenlemeye tabi fiyatlarla mukayese edebilirlik esas alınır. " kuralına yer verilmiştir.
Yönetmeliğin 18. maddesinin 1. fıkrasında iki anlaşma kapsamında yer alması gereken bedellere ilişkin düzenleme yapılmıştır. Genel olarak ikili anlaşmanın kurulması, yenilenmesi, sona ermesi, cayma ve fesih hakkı, anlaşmada değişiklik yapılması, anlaşmanın kapsamına, ceza koşuluna ve fatura düzenlenmesine, ikili anlaşma kapsamında yer alacak bedellerin belirlenmesine ve bildirimine ilişkin kurallara yer verilmesinin, ikili anlaşmanın kurulmasına müdahale, tarafların sözleşme iradesinin tecellisini engellenmesi ve bu konudaki üst hukuk normları ile Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümlerine aykırılık olduğu ileri sürülmekte ise de, idarenin kanunla verilen düzenleme yetkisinin sınırları içinde kalan, ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmeyen ve piyasada dengeyi sağlamak, tüketiciye birtakım kolaylıklar sunmak amacıyla yürürlüğe konan maddede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 18. maddesinin 2. fıkrası açısından ise, tüketicinin gerçekten ucuza elektrik enerjisi alıp almadığını öğrenebilmesi ve ikili anlaşma önerisinde bulunan tedarikçinin fiyatını kabul edip etmeyeceğine karar verebilmesi tedarikçiler tarafından kendisine önerilen fiyatların karşılaştırılabilir olmasına bağlı olduğu açıktır. Tedarikçilerin fiyatlarının karşılaştırılabilmesi ise ancak aktif enerji bedelinin aynı ölçü ile fiyatlandırılması ile mümkündür. Aktif enerji bedelinin kr/kWh olarak fiyatlandırılmasına ilişkin kuralda, şeffaflık ilkesi uyarınca, tüketicinin aldığı hizmetin bedelini net olarak görmesini sağlayacak olması dolayısıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 19. maddesinde "güvence bedeli" ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan maddenin 3. fıkrasında, "Güvence bedelinin iadesinde; kullanım yerinin son endeks okuma bilgileri tedarikçiye bildirildikten sonra, nakit tahsil edilen güvence bedeli asgari TÜFE oranı dikkate alınarak güncellenir. Güncelleme yapılmasını takiben, tüketimi düşük serbest tüketicinin söz konusu ikili anlaşmasına ilişkin tedarikçiye olan tüm borçlarının ödenmesinden sonra varsa güncellenmiş güvence bedelinin bakiyesi, anlaşmanın sona erme tarihinden itibaren en geç 5 iş günü içerisinde tüketicinin talep ettiği ödeme şekline göre iade edilir. İade için, borcun ödenmesi dışında, herhangi bir koşul ileri sürülemez ve belge istenemez. Zamanında iade edilmeyen güvence bedeli için bu Yönetmelikte belirtilen gecikme faizi uygulanır." kuralı yer almaktadır.
Görüldüğü üzere, tüketicinin sona eren sözleşmesinden doğan borçlarının güvence bedelinden mahsup edileceği ve kalan güvence bedelinin tüketiciye iade edileceği düzenlenmiştir. Güvence bedelinin, elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşılık olarak borcuna mahsup etmek üzere alınan bir bedel olduğu ve her kullanım yeri için ayrı bir ikili anlaşma imzalanması gerektiği tartışmasız olduğundan, sona eren sözleşme kapsamında verilen güvence bedelinden yalnızca sona eren sözleşmeden doğan borçların tahsil edilmesine olanak sağlayan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin "Ceza koşulu/cayma bedeli" başlıklı
20. maddesinde, "(1)Belirli süreli ikili anlaşmada tedarikçi ya da tüketimi düşük serbest tüketici aleyhine ceza koşulu ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabilir. Haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesihtir.
(2) 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili ikincil mevzuat kapsamındaki tüketiciler hariç tüketimi düşük serbest tüketicinin ödeyeceği cayma bedeli ve/veya ceza koşulu cayma tarihi ya da fesih tarihi öncesi tüketicinin son 12 aylık tüketim toplamı ile cayma tarihinde ya da fesih tarihinde uygulanan fiyat esas alınarak hesaplanan toplam tutarın % 10’unu geçemez.
(3) Tedarikçi tarafından anlaşmanın haksız feshedilmesi durumunda tedarikçi tüketimi düşük serbest tüketiciye ikinci fıkra kapsamında belirlenen tutarda ceza koşulu öder." kuralı yer almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinde, tedarikçi ve tüketimi düşük serbest tüketici bakımından haklı fesih nedenlerine yer verilmiş, yine aynı maddede sayılan fesih hâllerinin sınırlı sayıda olmadığı ifade edilmiştir. 16. maddede sayılan hâllerde yani haklı fesih hâllerinde tüketicinin cayma bedeli ödemesi söz konusu değildir. Yönetmelikte haksız fesih hâllerinin neler olduğuna ilişkin bir düzenlemeye ise yer verilmemiş, iptali istenen madde uyarınca haksız fesih, haklı bir sebebe dayanmaksızın yapılan fesih olarak nitelendirilmiştir. Bu durumda, ceza koşulunun ancak haksız fesih işlemleri için kararlaştırılabileceğine ilişkin düzenlemede, idarenin bu konudaki piyasayı düzenleme yetkisinin ölçülülük ilkesi çerçevesinde kullanıldığı dikkate alındığında maddede üst hukuk normlarına ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin "Ödeme bildirimi/faturalama içeriği, gönderimi, süresi ve yöntemi" başlıklı 34/5. maddesinde, tüketimi düşük serbest tüketicilere, serbest olmayan tüketicilere ve son kaynak tedariki kapsamındaki tüketicilere tedarikçi tarafından düzenlenen ödeme bildirimi/faturanın son ödeme tarihinden en az 10 gün önce yazılı olarak bildirileceği, tüketicinin talebi halinde e-posta yoluyla da gönderilebileceği, diğer haberleşme kanallarından en az biri kullanılarak fatura hakkında bilgilendirilmesinin zorunlu olduğu, ödeme bildirimi/faturalar, kredi kartı ile tek çekim ya da taksitli olabileceği, ödeme şeklinden kaynaklanan masrafların tüketiciye ait olduğu, tek çekimden masraf alınmayacağı, tedarikçilerin, kredi kartı ödemelerine ilişkin masraflara ait bilgileri faturalarında gösterecekleri, ödeme bildirimi üzerinde ayrıntılı bilginin internet sitesinde yer aldığı bilgisine yer verileceği, görevli tedarik şirketleri veya hizmet alımı yapılan kişiler tarafından faturaların tahsilat işlemi sebebiyle tüketicilerden herhangi bir ad altında bedel talep edilemeyeceği kuralları getirilmiştir.
Davacı şirket tarafından, Yönetmeliğin 35/4. maddesi ile faturaların vadelendirilmesinin düzenlemeye tâbi tutularak 10 günlük ödeme süresi öngörüldüğü, ödemelerde eklenecek işletme giderleri, masraflar ve tahsilata da düzenleme getirildiği, kredi kartı tek çekimde masraf ve komisyon alınamayacağı belirtilerek bütün bunları sözleşmeyle tarafların serbestçe belirlemesinin önüne geçilmesinin Anayasa ve 6446 sayılı Kanun'a aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmektedir. İdarenin kanunlarla verilen elektrik piyasası ile ilgili düzenleme, rekabet şartlarını oluşturma, tüketici haklarının korunması ile tüketici şikâyetlerinin incelenmesi çalışmalarını yapmak görev ve yetkisi çerçevesinde ölçülülük ilkesine uygun olarak getirilen maddede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yönetmeliğin 4. maddesinin (y) bendinde, 9. maddesinde, 10. maddesinin dördüncü fıkrasında, 12. maddesinin ikinci fıkrasında, 13., 14. ve 15. maddelerinde, 16. maddesinin (ç) bendinde, 17. maddesinin birinci fıkrasında, 18. maddesinde, 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, 20. maddesinde ve 34. maddesinin beşinci fıkrasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 22/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi