8. Hukuk Dairesi 2011/5170 E. , 2012/1972 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Arıkök Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 07.03.2011 gün ve 87/79 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde; mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın 30 – 35 yıldan beri vekil edeninin zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, imar ve ihya ettiğini açıklayarak kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... temsilcisi, 17.12.2010 tarihli keşifte bilirkişiler raporunu sunduktan sonra beyanda bulunacağını açıklamıştır.
Davalı ... Küzel Kişiliğine dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişiler H. Yener Karaca ve arkadaşının dosyaya sunduğu rapora ekli krokide A harfiyle gösterilen 26144,63 m2 yüzölçümlü taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK. nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davada, dava koşulu yerine getirilmediği gibi yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Teknik bilirkişi harita mühendisi H. Yener Karaca ve arkadaşının 31.12.2010 havale tarihli rapor ve krokilerine göre, dava konusu taşınmazın Çınarlı köyü sınırları içerisinde kaldığı, batısının tapulama harici, kuzey ve doğusunda Çınarlı köyüne ait 385 ve 386, güneyinde ise Arıkök köyüne ait 129 ve 89 sayılı parsellerin bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı dava dilekçesinde; davalı olarak Arıkök köyü tüzel kişiliğini göstermiş, teknik bilirkişiler ise, birinci ve ikinci keşifte sundukları rapor ve krokilerinde Çınarlı (Arıkök) köyünü göstermişlerdir. İlk keşif sonucu verilen krokide Arıkök köyü ile
Çınarlı köyünün farklı köyler olduğu, Recep Sürücü"nün dosya arasında bulunan 2.4.2010 tarihli rapor ve krokisiyle sabittir. Tüm bunlara karşın Çınarlı köyü ile Arıkök köyünün aynı köy olup olmadığı ayrı tüzel kişiliklerinin bulunup bulunmadığı konusunda duraksama söz konusudur. Şayet ikisi birbirinden farklı ayrı tüzel kişiliklere sahip ise, TMK.nun 713/3. fıkrası uyarınca davanın Çınarlı köyü tüzel kişiliğine yöneltilmesi, davaya katıldıkları taktirde tanık ve delillerini sunmaları için kendilerine süre ve imkan tanınması, böylece dava koşulunun yerine getirilmesi ve ondan sonra davanın yürütülmesi gerekir. TMK.nun 713/1. maddesi gereğince açılan tescil davalarında, taşınmaz köy sınırları içinde ise, Hazineyle birlikte dava konusu yerin sınırları içinde bulunduğu köye yöneltilerek açılır. Bu nedenle gerekli eksikliğin yerine getirilmesi zorunludur.
Davacı vekili dava dilekçesinde; taşınmazın taşlık niteliğinde bulunduğunu, imar ve ihya edilerek kültür arazisi haline getirildiğini açıklamış, Şanlıurfa Kadastro Müdürlüğünün 16.5.2010 tarih ve 2013 sayılı karşılık yazılarında; dava konusu yerin Çınarlı köyü tapulama çalışmaları sırasında 2.3.1976 tarihinde kesinleşen tapulamada, tapulama harici bırakıldığını bildirmiştir. Taşınmaz taşlık niteliğiyle tapulama harici bırakıldığına göre, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince imar ve ihya koşullarının araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Her ne kadar ikinci keşifte dinlenen bir yerel bilirkişi ve bir tanığın beyanına göre, imar ve ihyanın 30 yıldan beri, uzman bilirkişi ziraat mühendisi ise 1985 yılında imar-ihyanın tamamlandığını bildirmişlerse de, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde taşınmazın niteliği konusunda duraksama söz konusudur. 1985 tarihli hava fotoğrafı harita mühendisi ve arkadaşı tarafından uygulanmış ise de, stereoskopik aletle üç boyutlu olarak incelemenin yapılmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca, bugüne kadar sapma göstermeyen Daire uygulaması gereğince iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarıyla uygulama yapılmaktadır. Bu nedenle davanın açıldığı 12.3.2010 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1980 – 1990 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğrafları getirtilerek dosya arasına konulması, yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede tanık ve delillerini bildirmeleri için taraflara süre tanınmadığı anlaşıldığından tarafların tanık ve delillerini bildirmeleri hususunda kendilerine süre ve imkan tanınması, yeniden yapılacak keşifte hava fotoğraflarının jeodezi ve fotoğrametri uzmanı aracılığıyla zemine uygulanması, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258 ve 259 (HMK.m. 243, 244, 259 ve 290/2) maddeleri gereğince davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenilmeleri, davacı tarafından taşınmazın imar ve ihyasına hangi tarihte başlandığı, imar ve ihyayı hangi tarihte tamamladığı ve ne şekilde sürdürdüğü konularında yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarının alınması, hava fotoğraflarının uzman bilirkişi aracılığıyla stereoskopik aletle ve üç boyutlu olarak incelemeye tabi tutulması, hava fotoğraflarının çekildiği tarihe göre taşınmazın kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı, imar ve ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı veya hangi nitelikte bulunduğu konularında uzman bilirkişiden gerekçeli, karşılaştırmalı ve denetime açık rapor alınması, hava fotoğrafları üzerinde taşınmazın yerinin işaretlenmesi, bundan ayrı daha önce götürülmeyen başka bir ziraat mühendisi veya akademisyen aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenmek suretiyle dava konusu taşınmazın imar ve ihyasının hangi tarihte tamamlandığı, toprak derinliğinin tarıma elverişli olup olmadığı, kaçıncı sınıf tarım arazisi niteliğinde bulunduğu konularında aynı biçimde gerekçeli, karşılaştırmalı rapor istenmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.Öte yandan, keşif ara kararında tanıkların ne şekilde dinleneceği konusunda herhangi bir açıklamanın yer almamış olması usule aykırı olduğu gibi, belirlenen üç bilirkişiden sadece birinin dinlenmesi ve keşif yerinde hazır bulunan bir tanığın beyanıyla yetinilerek hüküm kurulması da doğru değildir. Zilyetlik, maddi olaylardan olup, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14/1. maddesi gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların her türlü delille kanıtlanması mümkündür. Taraflar yerel bilirkişi ve tanıkların dinlenmesinden vazgeçmediği sürece ve mahkemece de herhangi bir gerekçe gösterilmeden bildirilen yerel bilirkişi ve tanıkların dinlenmemesi ya da yöntemine uygun biçimde yukarıda açıklanan maddeler gereğince keşif yerine çağırılmamaları usule aykırıdır.
Davalı ... temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.