8. Hukuk Dairesi 2011/5096 E. , 2012/1832 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ...Köyü Tüzel Kişiliği, dahili davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Kahta Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 11.11.2009 gün ve 129/275 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı ... Karayolları Genel Müdürlüğü vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, imar ihya ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedenlerine dayanarak tapulama çalışmalarında tespit dışı bırakılan, dava dilekçesinde mevki ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... dahili davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekili, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Tüzel Kişiliği temsilcisi duruşmalara katılmamış, davaya cevap da vermemiştir.
Mahkemece, taşınmazın davacıya tapulama çalışmaları öncesinde babasından hibe yoluyla intikal ettiği, tespit dışı bırakılma tarihinden itibaren 20 yılı aşkın zilyetliğinin bulunduğu, bir kısmının bağ bir kısmının tarım arazisi olarak kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, teknik bilirkişinin 29.04.2008 havale tarihli rapor ve krokisinde B, C, D, E, G, F ve H harfleriyle gösterilen toplam 15.410,01 m²"lik taşınmaz bölümlerinin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmaz 02.09.1981 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında 766 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca tespit dışı bırakılmıştır. Bu durum, Adıyaman Kadastro Müdürlüğünün 22.02.2008 tarihli karşılık yazısından da anlaşılmaktadır. Böyle bir yerin 766 sayılı Tapulama Kanunu ve 09.10.2007 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. ve 17. maddeleri hükümleriyle genel nitelikteki TMK.nun 713/1. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde kazanılması olanaklıdır.
Öte yandan taşınmaz başında yapılan keşifte bilimsel görüşlerine itibar edilen jeoloji mühendisi bilirkişi Mehmet Halit Şaraldı tarafından düzenlenen 05.05.2008 tarihli raporda ve .//..
teknik bilirkişinin 25.04.2008 tarihli raporunda B harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünün %35-40 civarında, bir kısmının %40"ın üzerinde eğimli olduğu yine C, F ve G bölümlerinin %30 civarında eğimli olduğu bildirilmiştir. Ziraat mühendisi bilirkişi Hicri Özçiçek 06.05.2008 tarihli raporunda; taşınmazlardan B, D ve G harfleriyle özgülenen bölümlerinin 8-10 yaşlarında kapama bağ niteliğinde olduğunu, C harfiyle işaretli bölümünde 10-15 yaşlarında 6 adet, F harfleriyle gösterilen bölümünde 10-15 yaşlarında 50 adet badem ağacı bulunduğunu rapor etmiştir.
Jeoloji mühendisi bilirkişinin raporu kapsamından, dava konusu taşınmazların eğim durumları, belirlenen niteliği ve aktif halde olan derelerle kot farkları ile ziraatçi bilirkişi raporunda belirlenen badem ağaçları ve üzüm omcalarının yaşları dikkate alındığında, bilimsel içerikli bu raporlara itibar edilmesi gerekirken, takdiri delil niteliğindeki yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Hal böyle olunca, davacının davasının reddine karar vermek gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Kabule göre ise; davacı dava dilekçesinde tescilini istediği taşınmazın batı hududu olarak 809 parseli gösterdiği halde, söz konusu parselin de batısında bulunan ve bu nedenle dava konusu olmayan, krokide H harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü için de talep aşılarak hüküm kurulması doğru değildir.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları açıklanan tüm bu nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.03.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, teknik bilirkişi Mustafa Türk ve arkadaşının dosyaya sunduğu 29.4.2008 tarihli raporuna ekli krokide, B, C, D, G, F, E ve H harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümleri hakkındaki davanın kabulüne, G1, F1 ve E1 ile işaretlenen taşınmazlar hakkındaki dava ile fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi ve hükmün kabule ilişkin bölümlerinin Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yüksek Daire çoğunluğunca, taşınmaz bölümlerine ait eğim ve kenarlarındaki dereler ile taşınmazlar üzerinde bulunan bağ omcaları ile badem ağaçlarının yaşlarının küçüklüğü gözetilerek kabul edilen tüm taşınmazlar hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma sevk edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde; batısı 809 parsel, doğusu dere, kuzeyi Tuğlu Köyü hududu ve güneyi 804 sayılı parsel ile çevrili olan taşınmazın uzun süreden beri zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, her yıl kullandığını, hasadını kaldırdığını, tarla niteliğiyle tasarruf ettiğini, 1983 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında her nasılsa taşınmazın tapulama harici bırakıldığını açıklayarak adına tapuda kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları, uzman bilirkişilerin raporları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu ve kabulüne karar verilen taşınmaz bölümlerinden B, C, D, E, F ve G harfleriyle gösterilen yerlerin daha önce tarım arazisi olarak kullanıldığı, arpa, buğday, mercimek vb. ürünlerin ekildiği, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarıyla sabit olduğu, daha sonra anılan taşınmazların kapama bağ ve badem ağaçlarına dönüştürüldüğü, söz konusu ağaçların dikildiği, eğimlerinin % 30- %35 arasında bulunduğu, bazı bölümlerde eğimin % 6-8 olarak belirlendiği, zaten belirli bölgelerdeki bağcılığın yani üzüm çubuklarının ya da omcalarının eğimli yerlerde dikildiği ve tasarruf edildiği, Kahta bölgesinin de bu yörelerden biri olduğu, yine badem ağaçlarının da aynı biçimde eğimli yerlerde yetiştirildiği, söz konusu eğimdeki arazinin bu tür yetiştiriciliğe uygun olduğu, bu konuda bir duraksamanın bulunmadığı, öncesi tarım ürünlerinin ekilip biçildiği yerler niteliğinde bulunduğu dosya kapsamıyla sabit görüldüğü halde, sadece sonradan yetiştirilen ağaçların ve bağ omcalarının yaşlarının küçüklüğü gözetilerek zilyetlikle imar ve ihya ile kazanma koşullarının oluşmadığı görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Bundan ayrı, her ne kadar bazı taşınmazların kenarında kuru dere mevcut ise de; dinlenen uzman bilirkişi jeoloji mühendisinin kapsamlı raporuyla taşınmazlar ile dere arasındaki kod farkının 0,50-100 cm civarında bulunduğunun açıklandığı, dereye doğru genişlemenin olamayacağı, dere aktivitelerinden etkilenemeyeceğinin belirtildiği, bu yönüyle de çoğunluk görüşüne katılma olanağının görülmediği gözetilerek kabulüne karar verilen ve krokide B, C, D, E, F ve G harfleriyle ilgili hüküm fıkralarının ONANMASI gerektiği görüşünde bulunduğumdan Sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum.
Öte yandan dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile teknik bilirkişilerin rapor ve krokileri, davacının dava dilekçesinde açıkladığı sınırlar içerisinde kalan taşınmazların durumu gözönünde tutulduğunda H harfiyle işaretlenen yerin istek dışında bir yer olduğu ve mahkemece, yanılgı sonucu bu bölümle ilgili davanın kabulüne karar verildiği sonucuna varıldığından H harfiyle ilgili Sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşlerine aynen katılıyorum.15.03.2012