
Esas No: 2021/744
Karar No: 2021/307
Karar Tarihi: 18.01.2021
Taksirle öldürme - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2021/744 Esas 2021/307 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : 1- Sanık ... hakkında TCK"nın 85/2, 53/6, 63.maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine,
2-Sanık ... hakkında TCK"nın 85/2, 22/3, 62/1, 53/6, 63.maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine,
3-Sanık ... hakkında TCK"nın 85/2, 22/3, 53/6, 63.maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine,
4-Sanık ... hakkında TCK"nın 85/2, 22/3, 53/6, 63.maddeleri gereğince mahkumiyet hükmüne yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddine,
Taksirle öldürme suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümlerin, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı, sanık ... müdafileri, sanık ... müdafileri, sanık ... ve müdafi, sanık ... müdafii ve katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine hükmün bozulmasına dair Dairemizin 30/09/2020 tarihli, 2020/200 esas, 2020/4732 sayılı kararına, somut olayda olası kast koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz edilmekle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesine 02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99. maddesine eklenen (3). fıkra uyarınca itiraz konusu değerlendirildi:
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Dairemizin 30/09/2020 gün ve 2020/200 esas, 2020/4732 sayılı kararının (3) üçüncü bendinde yer alan sanıklar ..., ..., ... ve ... haklarındaki bozma kararının KALDIRILMASINA oyçokluğu ile karar verilerek;
A) Sanıklar ..., ... ve ...’nın mahkumiyetlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde,
... ... İşletmeleri A.Ş.’de 2001 yılında maden mühendisi olarak çalışmaya başlayan, önce işletme müdürü olarak daha sonra 2009 yılında genel müdür olarak görevine devam eden sanık ...’nun, tüm dosya kapsamından ve bilirkişi raporları ile tespit edilen, anılan ocakta hatalı ve yeraltında çalışan işçilerin iş güvenliğini tehlikeye atacak şekildeki çalışma biçimleri ve uygulamalarından ve ölen 301 kişiden 269"unun S panolarında öldüğü dikkate alındığında, anılan ocakta artan üretim ve durmaksızın yapılan ... çıkarma faaliyetinde hayati öneme sahip olduğu yüklenici şirket tarafından öngörülerek, S panolarına ikinci nefeslik açılmasını içeren İdare tarafından onaylı, Haziran 2011 tarihli Ek Revize Uygulama projesinin faaliyete geçirilmediğini ve bu şekilde ... çıkartma işine devam edildiğini bildiği dosyada mevcut yüklenici şirkete ait yönetim kurulu evraklarından anlaşıldığı ayrıca sanık ...’nun yönetim kuruluna katıldığını ve yönetim kurulunun katılımı ile aylık rutin toplantılar yaptıklarını, bu toplantılarda işletmelerden gelen yatırım, malzeme alımı, projelendirme, işgücü alımı veya çıkartılması, var olan projelerin revizyonu gibi konularda gelen talepleri değerlendirip, bunlardan hangilerine öncelik vereceklerini tartışıp karara bağladıklarını beyan etmesi karşısında, sanığın yüklenici şirketteki pozisyonu dikkate alındığında, eksik ve hatalı çalışma şekli nedeniyle yeraltında çalışan maden işçilerinin iş güvenliğini hiçe sayacak şekilde ve hızla artan üretim miktarına uygun olarak alt yapının kuvvetlendirilmesi ve ... çıkartma işinin usulüne uygun olarak yapılması konusunda üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeyerek kazanın meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurlu olduğu,
Maden mühendisi olup aynı zamanda A sınıfı iş güvenliği uzmanı olan ... ... İşletmeleri A.Ş.’de 1996 yılında vardiya amiri olarak çalışmaya başlayan ve 2011 yılının Kasım ayından itibaren olayın meydana geldiği ocakta ... ... İşletmeleri A.Ş.’de şirket müdürü olarak görevine devam eden, sıcaklık, havalandırma, ekipman eksikliği hususunda kusurlarının olmadığını, S panosunun havalandırmasının karma bir havalandırma olduğunu, hem seri hem paralelin olarak ortak kullanıldığını ve ocakta herhangi bir havalandırma sorunu olmadığını beyan eden, uzun yıllardır anılan şirkette çalışan, yapılan işin niteliği ve riskleri hakkında bilgi sahibi olan sanık ...’in,
Dosyada mevcut, başkanlığında yapılan iş güvenliği ve sağlığı toplantı tutanaklarının incelenmesinden de anlaşıldığı üzere, sahip olduğu işletme müdürü sıfatı gereğince anılan ocakta, hatalı ve eksik çalışma koşullarının önüne geçilmesi amacıyla herhangi bir girişimde bulunmayarak üretim odaklı çalışma anlayışı benimsemiş olması nedeniyle olayın meydana gelmesinde bilinçli taksir derecesinde kusurunun bulunduğu ve maden mühendisi olup 2001 yılında yüklenici şirkette işe başlayan ve işletme müdür yardımcısı olmadığını, bu durumdan haberdar edilmediğini dile getiren ancak tüm dosya kapsamından, tanık ve sanık beyanlarından, işletme müdür yardımcısı olduğu anlaşılan sanık ...’nın, anılan ocak içerisindeki usulüne uygun olmayan faaliyetler hususunda denetim ve gözetim görevini yerine getimemiş olması nedeniyle bilinçli taksir derecesinde kusurunun bulunduğu anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısının, sanık ..., ... ve ... hakkında olası kast hükümlerinin uygulanması gerektiğine; sanık ... müdafinin, sanığın, ... çıkarma faaliyetini durdurma yetkisinin olmadığını, karar alma yetkisinin yönetim kurulu tarafından alınabileceğine, takdiri indirim hükümlerinin uygulanmadığına, sanık hakkında bilinçli taksir hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek olayın yaşanmasında bir eylemi bulunmadığı gibi sanığın kusursuz olduğuna; sanık ... müdafinin, sanığın çalışmaları durdurarak ocağı kapatma yetkisinin olmadığına, iş güvenliği denetimi konusunda MİGEM’in yetkili olduğuna ve anılan kurum tarafından denetimlerin yapıldığına, bilinçli taksir hükümlerinin olayda uygulanma imkanının bulunmadığına; sanık ... müdafinin, sanığın olayda kusurlu eylemi olmadığına, sanığın şirket müdür yardımcısı sıfatını taşımadığına, katılanlar vekillerinin ise suç vasfına ve ceza miktarlarına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve Kanuna uygun bulunan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 18/04/2019 tarihli, 2019/313 Esas - 2019/1610 Karar sayılı sanıklar ..., ... ve ... haklarında "istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine" ilişkin karara karşı yapılan temyiz isteminin isteme uygun olarak 5271 sayılı CMK"nın 302/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE;
B) Sanık ...’nın mahkumiyetine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, Bölge Adliye Mahkemesi savcısı, sanık ... müdafileri ve katılanlar vekillerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanık ..."ın, ... ... İşletmeleri A.Ş.’de 2009 yılından 24/12/2013 tarihine kadar yönetim kurulu üyeliği, 24/12/2013 tarihinden kaza tarihine kadar ise Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttüğü, babası olan sanık ... ile birlikte şirketin paydaş hissedarlarından olduğu, sanığın alınan savunmasında özetle “şirketin strateji, finans, banka ilişkileri, bütçeler, planlama, yatırım ile ilgili konularını takip ettiğini, teknik konularda hiç bir bilgisinin bulunmadığını, kendisine iletilen her türlü talebi fazlasıyla karşıladığını, gerekli yatırımları yaptığını, somut olayda meydana gelen kazayı öngörebilme ehliyetine sahip olmadığını, böylesi bir olayı öngörebilecek nitelikte kişileri görevlendirmiş olduğunu, her işletmenin kendisine ait bir bütçesinin olduğunu, bütçenin çok üstünde bir alım ihtiyacı bulunması durumunda yani işletme müdürlerinin yetki ve sınırlarını aşan bir kalemde bir ihtiyaç varsa bu tip alımların çoğunlukla yönetim kuruluna geldiğini, mühendislik projelerinin mühendislik kararı olduğunu, önlerine gelmediği için özellikle 2011 revize projesinden haberdar olmadığını, madende meydana gelen üretim artışının farkında olduğunu, bu üretim artışının yüksek teknoloji yatırımları ile gerçekleştiğini, üretim artışına bağlı olarak ocağın giriş ve çıkışlarında havalandırma sistemlerinin artışa bağlı olarak yeniden düzenlenmesi işinin mühendislerce öngörülmesi gereken bir durum olduğunu, mühendislerce bu hususta bir talep iletilmesi halinde kendisinin de fikir sahibi olabileceğini, ... bölgesinde mekanize kullandıklarını, ... bölgesinin mekanize için çok uygun bir ortamı olmasa da bu sistemin dünya çapında kabul edilen en güvenli sistem olması, göçük ihtimalinin sıfır olması nedeniyle tercih ettiklerini, kurumsal bir şirket olduklarını ve bu nedenle meydana gelen olayda kusur ve ihmalinin olmadığını” beyan ettiği, her ne kadar sanığın savunmasında şirketin kurumsallık esasında yürütüldüğü ve teknik konularda yetkili kişilerin karar alıcı ve uygulayıcı olduklarını belirttiği görülse de, ... maden ocağında teknik nezaretçilik görevini yerine getiren sanık ... tarafından sunulan 19/12/2016 tarihli dilekçesinde ve sözlü savunmasında tekrar ettiği üzere “üst yönetimin kendi arasında ..."da veya İstanbul"da yaptıkları toplantılara hiçbir zaman katılmadığı, ocakla ilgili ayrıntılı bilgiler ve planlamaların üst yönetimin kendi arasında yaptığı toplantılarda konuşulduğu, ocağa yönelik planlamalara ilişkin bu kararların İstanbul"da veya ... ... işletmesinde gerçekleştirilen aylık olağan toplantılarda alındığı, bu toplantılara kendisinin ve hazırlık ekibinin katılmadığı gibi toplantılarda ne konuşulduğu ne gibi kararlar alındığı konusunda da bilgi sahibi olmadıkları" şeklindeki, yine ocağın daimi nezaretçisi sanık ...’un “mekanize üretimine yönetim kurulu karar verir” şeklindeki beyanlarından da anlaşılacağı üzere sanığın, başta üretim yöntemlerinin belirlenmesi olmak üzere bir çok teknik konuda yönlendirici ve karar verici olduğu, şirkete bağlı maden ocaklarının üst düzey idarecilerinin de katılımıyla yapılan ve nitelikli kararların alındığı toplantılara sanığın bizzat iştirak ettiği, bu toplantılarda şirketin işleyişiyle ilgili bir çok teknik konunun ele alınıp değerlendirildiği, mevcut kaza olayı ile doğrudan bağlantılı bulunan, üretimin arttırılması amacına dönük olarak, A panosunda mekanize yöntemle üretim yapılması ve A panosu istikametine mekanize üretim makinelerinin kolaylıkla indirilebilmesi amacıyla kulikar galerisinin
açılması kararlarının bizzat sanığın inisiyatifi neticesinde alındığı, ocakta mevcut olan yapısal sorun ve kusurlardan bilgi sahibi olduğunun sanığın kendi ikrarı ile sabit olduğu, ocağın yangın riskinin yüksek olduğunu bilmesine ve üretim şeklinin değiştirilmesi kararı alarak mevcut üretimi yaklaşık 2,5 katına çıkmasına rağmen ocaktaki alt yapıyı bu artış ile uyumlu şekilde revize edilmesini sağlamadığı ve üretim artışı kararı neticesinde yangının çıktığı 4. nakil bandı galerisinin havalandırma imkanlarının zayıflamasına ve söz konusu bölgedeki havalandırma sisteminin bozulmasına neden olduğu, bu hususların hükme esas alınan 15/08/2016 tarihli bilirkişi raporu ile de doğrulandığı, dosya kapsamındaki 27/03/2014 tarihli kurum içi yazışma içeriğinden anlaşıldığı üzere, işletmelerin ayrı bütçelerinin olması ve harcamalarını işletmelerin bizzat planladığı savunması bir yana, sanığın “sabit giderler olarak adlandırılan tüm malzeme ve hizmet alımları ile ilgili olarak kendisinden onay alınarak merkeze iletilmesi gerektiği, işletmelerde ihtiyaç duyulacak sabit harcamalar, dinamit kapsül, motorin, yiyecek içecek araç tamir hizmetleri, elektrik motor sarımları, yedek parça, oksijen ve tüp gazlar, kırtasiye harcamamaları dışında olan tüm taleplerin bizzat onaya sunulması, onaydan geçmeyen taleplerin karşılanmayacağının” bildirdiğinin görüldüğü, bu hususun şirket genel müdürü ...’nun “Benim bir para harcama yetkim yoktur. Bir malzeme talebi olur işletmenin ilk önce birim amirleri, sonra işletme müdürü bu malzeme talebini onaylar, bana gelir ben onaylarım, bunu yönetim kurulumuza bildiririm. Yönetim kurulumuz bu istenen malzeme talebini bütçe uygun olursa alır.” ve “Her türlü harcama öncelikle hangi birimden gelirse birim talep ediyor, daha sonra bunu işletme müdürleri onaylıyor,benim onayımdan geçip yönetim kuruluna sunuluyor ve sonuç olarakta alınıyor malzeme” şeklindeki beyanı ile işletme müdürü sanık ...’in “şirket yönetiminden ayrı bağımsız bir harcama yetkisi ve bütçesi bulunmadığı” şeklindeki savunması ile de doğrulandığı, sanığın kurumsallık savunmasına karşılık, şirketin üst düzey yöneticilerinin görevleri ve bu görevlerin sınırları konusunda bilgi sahibi olmadıkları, alt konumdaki idarecilerin birden çok alanda görevlendirildikleri ve bu görevlendirmelerden bazı idarecilerin haberdar dahi olmadıkları, sanığın yönetim kurulu başkanı olduğu şirketin yürüttüğü madencilik faaliyetinin diğer sektörlerden farklı olarak çok yüksek riski beraberinde barındırdığı gibi buna paralel olarak en üst seviyede iş güvenliği tedbirleri alınmasını zorunlu kıldığı, ancak sanığın kendisinden alt kademelerde bulunan yöneticilerine üretim artışını dayatarak buna paralel gelişmesi gereken iş güvenliği tedbirlerini geri plana attığı, bu kusurlu işleyiş içerisinde, sanığın alt kademede ehil kişiler görevlendirmiş olmasının, sorunun kaynağının bir yönetim politikası olması ve kazanın nedenlerinin anlık değil yapısal eksikliklerden kaynaklanması nedeniyle sanığı sorumluluktan kurtarmayacağı, her ne kadar Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin bilinçli taksir uygulamasına esas kabul ettiği "S panosunda ikinci hava yolu galerisi açılması projesinin hayata geçirilmeden S panosunda üretimin sürdürülmesi hususunda sanık ..."ın kusurlu bir eyleminin bulunduğuna dair her hangi bir delile rastlanmadığı” gerekçesiyle sanık hakkında bilinçli taksir hükümleri uygulanmamış ise de; sanığın kusurlu eylemleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, devraldığı ocaktaki yangın riskinin yüksek olduğunu bildiği, buna rağmen ocaktaki üretim miktarına odaklanarak üretilen ... miktarını 2.5 katına çıkarılmasını sağladığı, ocaktaki riski bizzat artıran eylemlerine karşılık, iş güvenliği önlemleri ve ocağın alt yapısının iyileştirilmesine ilişkin herhangi bir girişimde bulunmadığı, bilinçli taksir uygulamasına konu edilen S panosunda ikinci hava galerisinin yapılması hususunun öngörülebilir neticeyi engelleyici tedbirlerden yalnızca biri olduğu ve suçun manevi unsurunun belirlenmesinde tek başına ele alınamayacağı, bunun dışında yukarıdaki bölümde aktarıldığı üzere, her biri ayrı ayrı öngörülen neticenin ortaya çıkmasını önleyici güce sahip tedbirlerin sanık tarafından bilinmesine rağmen bir yönetim politikası olarak gerçekleştirilmediği, böylelikle devraldığı ocaktaki yangın riskinin yüksek olduğunu bilerek ocakta havalandırmaya dair gerekli teknik alt yapıyı oluşturmadan, havalandırmaya hususunda yatırım yapmadan ve iş güvenliği önlemleri almadan, aynı havalandırma planı üzerinden salt mekanizasyona dayalı üretimde ısrar ederek üretimin arttırılmasını hedefleyen, üretim zorlaması olarak adlandırılan kusurlu hareketi; aldığı karar,
verdiği talimat ve oluşturduğu işletme politikası ile bizzat ortaya çıkaran sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun gözetilmeksizin basit taksir hükümleri gereği mahkumiyetine karar verilmesi,
Açıklanan nedenlerle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda 18/04/2019 tarihli, 2019/313 Esas - 2019/1610 Karar sayılı ""istinaf başvurusunun esastan reddine" dair hükmünün, 5271 sayılı CMK"nın 302/2. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA, bozma kararı doğrultusunda işlem yapılmak üzere 5271 sayılı CMK"nın 7165 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile değişik 304/2. maddesi uyarınca, dosyanın gereği için Akhisar Ağır Ceza Mahkemesine; kararın bir örneğinin de İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 18/01/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
MUHALEFET ŞERHİ:
Sanıkların eylemlerinin olası kastla öldürme suçunu oluşturduğunu düşündüğümüzden sayın çoğunluğun, sanıkların eylemlerinin bilinçli taksirle öldürme suçunu oluşturduğu yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.
Şöyle ki:
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 21. maddesinin 1. fıkrasında "Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir" şeklinde düzenlenerek, dogrudan kast tanımlanmıştır. Buna göre, dogrudan kast; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup, kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur.
Olası kast TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi hâli” biçiminde tanımlanmış, fıkra gerekçesinde ise; “Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir.” şeklinde, olası kastın uygulanma şartları belirtilmiştir. Öğretide de, olası kast, suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların gerçekleşebileceği, ciddi bir şekilde mümkün görülmesine rağmen, fiilin işlenmesi suretiyle tipikliğin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. (......; Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler; 4. Baskı; sh. 152.)
Fail, hareketinden doğacak sonuçları bilerek ve isteyerek hareket etmişse kast gerçekleşmiştir. Buna karşılık, fail belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere hareket ederken, bunun yanında başka sonuçların meydana gelmesini de göze almış ve bu sonuçlar da gerçekleşmişse, failin bu sonuçlar açısından da kasten hareket ettiği kabul olunur. Çünkü fail, asıl kastettiğinden başka, hareketinden doğacak diğer sonuçları tahmin ettiği veya öngördüğü halde hareketini devam ettirmiştir. Dolaylı kast olarak adlandırılan bu kast türüne, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı veya dolus eventualis de denilmektedir. (..., Türk Ceza Hukukuna Giriş, 2.Bası, s.349, ......, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, s.597 vd.), (..., Ceza Hukuku Genel Hükümler, Cilt.2, s. 293 vd, ......, Suçun Unsurları, s.139 vd.,......, Ceza Hukuku Genel Hükümler, s.312 vd.)
Şayet failin gergekleştirdiği eylemin olası bazı sonuçlara neden olabilecegini öngörmesine ve bu sonuçların gerçekleşmesinin mümkün ve olası olarak tasavvur etmesine rağmen olası sonucu kabullenerek eylemi gerçekleştirmesi halinde olası kast gündeme gelecektir.
Dogrudan kasttaki bilme ve isteme unsuru, olası kast ile dogrudan kast arasındaki farkın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Olası kastı dogrudan kasttan ayıran en temel unsur; suçun kanuni tanımındaki unsurların ortaya çıkmasının kesin olmayıp, olasılık düzeyinde olmasıdır.
Olası kastta fail, kesin olan bir sonucu değil, büyük bir olasılıkla gerçekleşecek olan sonucun ortaya çıkması halini göze almaktadır. Bu halde fail, bu olası sonucu olursa olsun düşüncesi ile göze alarak suç yolunda ilerlemektedir.
Diğer bir deyimle, burada fail olası sonucun ortaya çıkmaması için herhangi bir çaba sarf etmemektedir.
Yani olası kastta fail, eyleminin kanunda tanımlanan sonucun ortaya çıkmasına neden olacağını olasılık düzeyinde öngörmesine karşın, bu sonucun ortaya çıkmasını kabullenmektedir.
İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksir, 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, 5237 sayılı TCK’da, , 765 sayılı TCK’da yer verilen, “tedbirsizlik”, “dikkatsizlik”, “meslek ve sanatta acemilik”, “nizamat, evamir ve talimata riayetsizlik”, “kayıtsızlık veya tedbirsizlik”, “hataen ve kayıtsızlıkla”, “müsamaha ve dikkatsizlik” şeklindeki taksir kalıplarına ilgili suç tiplerinde yer verilmemiş, ancak gerek öğretide, gerekse uygulamada, bu taksir kalıplarına yer verilmemiş olmanın, bir eksiklik veya farklılık oluşturmayacağı kabul edilmektedir.
Toplumsal yaşamda belli faaliyetlerde bulunan kimselerin başkalarına zarar vermemek için bir takım önlemler alması ve bazı davranış kurallarına uyma zorunlulukları bulunmaktadır. Bu kurallar toplum olarak yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, Devletin müdahalesiyle de ortaya çıkabilmektedir. Taksirli suç bu kuralların ihlal edilmesi sonucu belirir, fail tedbirli ve öngörülü davranmamış olduğu için cezalandırılır. Bu bakımdan sorumluluğun nedeni, öngörebilme imkân ve ödevinin varlığına rağmen sonuca iradi bir hareketle neden olmaktan kaynaklanmaktadır.
Öğretide ve yargı kararlarında taksirin unsurları,
a) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması,
b) Hareketin iradiliği,
c) Neticenin iradi olmaması,
d) Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması,
e) Neticenin öngörülebilmesi, ancak bu neticenin fail tarafından öngörülmemesi,
Şeklinde belirtilmiştir.
Bilinçli taksir kavramı mülga 765 sayılı TCK’nın 45. maddesine 8.1.2003 tarihli ve 4758 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile hukukumuza girmiş olup, anılan fıkrada, “Failin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde ceza ... arttırılır.” hükmüne yer verilmiş, aynı hüküm, 5237 sayılı TCK’nın 22. maddenin 3. fıkrasında da korunmuştur.
Taksirden söz edilebilmesi için neticenin öngörülebilir olması gerekli ve yeterli olmasına karşılık, bilinçli taksir halinde failin somut olayda ayrıca bu neticeyi öngörmüş olması da gereklidir.
Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlike hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun, bu neticeyi meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Bilinçli taksirde netice somut olarak öngörüldüğü halde, istenmemiştir.
Bilinçli taksiri, taksirden ayıran özellik, bilinçli taksirde istenmeyen netice fiilen öngörülürken, taksirde öngörülmemektedir.
Yasada, taksirin bir türü olarak düzenlenmiş bulunan bilinçli taksir esas itibariyle olası kastın sınırlarını daraltıcı bir işlev görmektedir. Bu nedenle, olası kastın anlamı ve sınırları belirlenmeden, bilinçli taksirin kapsamının tayini mümkün değildir.
Olası kast ve bilinçli taksir öngörme unsuru itibariye örtüşmesine rağmen, isteme unsuru bakımından ayrılmaktadır.
Olası kastı bilinçli taksirden ayıran özellik, mümkün yada muhtemel olarak öngörülen neticenin kabullenilmesi, failin öngördüğü tipik neticenin meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveni olmadan hareket etmesidir.
Tüm açıklamalar çerçevesinde: kazanın meydana geldiği ocakta, sözleşmede belirtildiği şekliyle ... çıkartma işine yer teslim tarihi olan 11.08.2006 tarihinde başlayan ... Teknik Elektrik Madencilik Turizm San. ve Tic. A.Ş’nin, TKİ’ye hitaben 07/10/2009 tarihli yazısı ile üstlendikleri yükümlülüğü yerine getirmek için her türlü olumsuzluk ve zorluklara rağmen yoğun çaba gösterdiklerini, fizibilite çalışmaları ile fiyatlandırmalarının hedefinin 1.500.000 ton mekanize ayak üretimi yapmak olduğu halde üretim çalışmaları sırasında oluşan yangınlardan dolayı üretim yapılamadığını, sahadaki daha önce çalışılan bölgelerde taraflarca tahmin edilmesi mümkün olmayan büyük miktarlardaki su birikimleri ile karşılaşıldığını ve su probleminin program tonaja ulaşmak için Çayırhan İşletmeleri’nden getirttikleri anılan ocağa kurmuş oldukları mekanize ayağın çalışmasına büyük engel teşkil ettiği diğer taraftan sözleşme gereği taraflarına verilen projedeki haritalarda görülmeyen ancak daha sonra gerek galeri açılmalarında ve gerekse de yer üstünde yaptıkları sondajlar neticesinde ortaya çıkan büyük atımlı faylanmaların o bölgelerde mekanize ayağın kurulmasına engel teşkil ettiği belirtilerek, bu durumun neticesi olarak, bilançolarının incelendiğinde şirketlerinin büyük mağduriyetine neden olduğu ve ileride telafisi mümkün olmayacak problemlerle karşılaşılacağını bu nedenle sözleşmenin devrini talep edip, anılan ocakta ... çıkartma işine son vermek isteyen ... Teknik Elektrik Madencilik Turizm San. ve Tic. A.Ş’nin TKİ ile imzaladığı sözleşmeyi ... A.Ş’nin sözleşmede yazılı olan ocaktaki sıkıntıları bilerek ve aynı koşullar altında devraldığı,
30/10/2009 tarihinde ... faaliyetine başlayan ve olayın meydana geldiği 13/05/2014 tarihinde kadar faaliyetine devam eden ... ... İşletmeleri Anonim Şirketi, asgari üretim miktarının belirtildiği ancak azami üretim miktarının olmadığı sözleşme çerçevesinde, çalışma süresi boyunca üretim miktarına odaklı anlayış belirlediği, sözleşmenin devir tarihi olan 30/10/2009 tarihinde TKİ’den belirlemiş olduğu koordinatlar arasında bulunan kömürün, hazırlığı tamamlanmış olan panodan kolaylıkla çıkartılabilceği belirtilerek bu durum için mevzi koordinat değişikliği talebinde bulunarak çalışmalara başladığı, 2009 yılının Kasım ayında, programlanan üretim miktarı 147.000 ton iken gerçekleşen üretim miktarı 232.200 ton, 2010 yılında programlanan üretim miktarı 1.510.000 ton iken gerçekleşen üretim miktarı, 2.599.388,64 ton, 2011 yılında programlanan üretim miktarı 1.509.000 ton iken gerçekleşen üretim miktarı 2.619.300,86 ton, 2012 yılında üretilmesi planan üretim miktarı 1.513.000 ton iken çıkartılan ... miktarı 3.816.014,72 ton, 2013 yılında 1.500.000 ton ... çıkartılması planlanmış iken çıkarılan ... miktarı 3.566.456,76 ton ve olayın meydana geldiği 13/05/2014 tarihi itibariyle planan üretim miktarı 665.000 ton iken gerçekleşen üretim miktarı 1.240.189,96 ton olup, ... Teknik Elektrik Madencilik Turizm Sanayi Ticaret A.Ş ile TKİ arasında sözleşmenin imzalanmasından sonra 11/08/2006 tarihinde yer tesliminden başlamak üzere 210 gün hazırlık devresi süresi içinde 500.000 ton ... üretmesi gerekirken 83.696 ton ... üretebildiği ve devir tarihine kadar yaklaşık 3 yıl süren faaliyeti içinde 3.875.000 ton ... üretmesi gerekirken devir tarihi itibariyle 852.803 ton ... üretebilmesine karşın, ... ... İşletmeleri A.Ş’nin, 09/03/2017 tarihine kadar üretmek zorunda olduğu toplam ... miktarı 14.177.226,40 ton iken kaza tarihi olan 13/05/2014 tarihine kadar üretilen toplam ... miktarının ise 14.073.550,90 ton olduğu (kalan miktar 73.645,46 ton ... ) ve şartnamede öngörülen süreden yaklaşık 2 yıl 10 ay kadar önce yani 4 yıl 6 ay gibi kısa bir sürede sözleşmedeki ... üretiminin neredeyse tamamına yakınının çıkartıldığının ve Park Teknik A.Ş’nin üretim miktarına kıyasla 16,5 kat fazla üretim yapıldığının anlaşılması karşısında, aynı ocakta önceki yüklenicinin bahsettiği sıkıntılardan dolayı istenilen miktarda ... çıkartamadığı, üretim planına uyamadığı ve ocakta faaliyetlerine devam edememesi nedeniyle anılan ocakta ... çıkartma işini devretmiş iken ... Kömürleri A.Ş’nin
bahsedilen üretim artışına, galeri içinde yeni panoların açılmasına ocak içinde çalışan işçi sayısının artışına karşılık, devir tarihinden itibaren olayın meydana geldiği yaklaşık 5 yıl boyunca durmaksızın ... çıkarma faaliyetlerine devam ettiği ve faaliyetlerine dosyada mevcut bilirkişi raporlarının ortak tespitleri ile belirlenen, aşağıda maddeler halinde sayılan eksiklikler ile devam edildiği anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut bilirkişi raporlarında, ... Şirketi A.Ş tarafından maden çıkarma faaliyetindeki eksiklik ve hatalı uygulamalar ;
a-Olayın meydana geldiği U3 bölgesinin dört bir tarafının eski imalatlar ile çevrili olmasına rağmen eski imalatlar içinde birekecek gazların kontrolü için eski imalatların önüne ve arkasına sensör yerleştirmeden yani eski imalatlardan ocağa sızan gaz olup olmadığının denetimi yapılmadan,
b-Gazların sızıntı yapmaması için eski imalatların barajlama işlemlerini teknik şartlara uygun olarak yapılmadan,
c-U3 bölgesine, panolarda mekanize ayak çalışması yapmak için gerekli olan aletlerin indirilebilmesi amacıyla açılan kulikar yolunun U3 bölgesinin hava akımını bozduğu, bu kısımda hava akımının son derece zayıfladığı ve bu bölgeden geçen hava miktarının 40 m3/dk galeri kesitinin ise 16 m2 olması nedeniyle olay mahalli olan galeriden geçen hava hızının yaklaşık 0,042 m/s olarak tespit edildiği, hava hızının çok çok düşük olması nedeniyle bir çeşit durgun zona neden olduğu bu bölgede, metan, karbonmonoksit vb. gibi zararlı gazların birikmesine uygun ortam oluştuğu,tanık beyanlarında da anılan bölgenin çok sıcak olduğunun belirtildiği ve U3 bölgesindeki havalandırmanın üst üstte bindirilmiş şekilde olduğu ve ocaktaki hatalı havalandırma sistemi nedeniyle ocağı dolaşıp kirlenen havanın S panolarına giriş yapması ve çok tehlikeli ocak sıfatına sahip ocakta bu şekilde işleyen ocak içi havalandırmanın çok yüksek risk yaratmasına rağmen bu durumun önüne geçilmeden,
d- ... ... İşletmeleri A.Ş tarafından E.L.İ müessse müdürlüğüne 03/12/2010 tarih 2010-E-57 sayılı ‘’ Acil Kurtarma Galerisi Sürülmesi Hk. ‘’ başlıklı dilekçe ile şirket yönetim kurulunun 20/10/2009 tarih 33/359 sayılı kararı gereği, ocaktaki nakliye yolunun 1050 metrelik kısmının ... içerisinde sürülmüş olması ana nefeslik yolununda 250 metrelik kısmının ... içinde sürülmüş olması ve bu durumun olası bir yangın ve kızışma halinde güç ve tehlikeli durumlar yaratacağı ayrıca metan sorunu ile uğraşılan bu tür ocaklarda en kısa ve en kolay şekilde çalışanların yerüstüne tahliyesi için yeryüzüne bağlantılı yeni bir acil çıkışın gerekli olduğuna karar verilmiş ve anılan proje 22/02/2011 tarihli TKİ yönetim kurulu tarafından onaylanmış ise de, projenin onay tarihinden kazanın meydana geldiği tarih olan 13/05/2014 tarihine kadar S panolarının yeryüzüne bağlantısını sağlayacak yeni bir acil çıkış açılmadan,
e- Karatumba yöntemi adı verilen çalışma sahasına yalnızca tek yoldan ulaşılabilen, ikinci bir çıkışı olmayan, tali olarak havalandırılan, üretim sahasını dolaşan kirlenen havanın başka bir yoldan dışarı çıkması mümkün olmayan ve böylelikle başka yoldan dışarı çıkamayan ortamda sirküle eden kirli ve ısınan hava neticesinde ocak içerisinde yüksek risk oluşturan projede belirtilmeyen çalışma yönetimi tercih edilip, üretim faaliyetine devam edilerek projeye uygun çalışma yapılmadan,
f- Ocak içi kavşak bölgelerinde hava ölçüm istasyonları bulundurmadan, panoların yerüstündeki izdüşümlerinde meydana gelen tasmanlar göz önünde bulundurulmadan bu konu hakkında risk analizleri yapılmadan,
g- Alevsızdırmaz olan elektrik kabloları ve techizatlar kullanılmadan,
h-Ocak içinde acil durumlarda tüm ocakta çalışan işçileri durumdan haber edecek şekilde megafon ve alarm sistemi kurulmadan,
I- Maden işçilerine yaptıkları işin niteliğine yönelik kanun ve yönetmeliklerde belirtilen süre kadar iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmeden,
J- Maden İş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin Ek 3"de yeraltı maden işlerinin yapıldığı işyerlerinde uygulanacak asgari özel hükümler başlığı altında 10/12. maddesi gereğince maden ocaklarında tüm çalışanların çalışma süresince yanlarında karbonmonoksit maskesi veya ferdi oksijen kurtarıcıları taşımaları ve gerektiğinde kullanmaları gerektiğinin düzenlendiği, bu düzenlemeye istinaden ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından karbonmonoksit maskelerinin tercih edildiği ve bunun mevzuata uygun olduğu, ancak kaza sonrası olay yerinde inceleme yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerinin hazırladığı rapora göre işyerinde toplam 2953 adet karbonmonoksit ferdi kurtarma maskesinin bulunduğu, bunların 2678 adedinin kullanım ömrünün tamamlandığı, herhangi bir akreditasyonu bulunmayan işyerinde yapılan gözle kontrol, basınç ve ağırlık kontrolü sonucunda kullanım sürelerinin 1 yıl uzatılmasının mümkün olmadığı, kullanım klavuzuna göre bu maskelerin hiç bir şekilde raf ömrü olan 3,5 yıldan fazla kullanılamayacağının belirtildiği, FASER S.A. Firması tarafından üretilen "POG-8M" kodlu karbonmonoksit maskelerinin kullanım klavuzlarına göre oksijen oranının % 17" nın altına düşmesi halinde koruma işlevini yerine getiremediğinin tespit edildiği, yine TUBİTAK UME Gebze Kocaeli Gaz metrolojisi laboratuvarı tarafından düzenlenen 11/06/2014 tarih ve 5830 sayılı raporda; FASER S.A. Firması tarafından üretilen "POG-8M" kodlu toplam 12 adet kullanılmış gaz maskelerinden 3 adedinin raf ömrünü tamamlamış olduğu, tümünün filtre kısımlarının paslanmış olduğu, Drager firması tarafından üretilen "FSRÜ950" kodlu gaz maskelerin teknik özellikleri ile ilgili bilgiye ulaşılamadığı, Çin Halk Cumhuriyeti kaynaklı kullanılmış ve kullanılmamış tüm gaz maskelerinin 16-20 yıl önce üretilmiş olduğu ve kullanım ömrünü tamamlamış oldukları, olay tarihinde madende çalışan işçilerin maruz kaldıkları ortamdaki oksijen oranı, karbonmonoksit oranı ve karbondioksit oranı gönderilmediğinden FASER S.A. Firması tarafından üretilen "POG-8M" kodlu kullanılmış ve kullanılmamış gaz maskelerinin olay anındaki koşullara uygun olup olmadıkları ile ilgili değerledirmenin yapılamadığı, FASER S.A. Firması tarafından üretilen "POG-8M" kodlu toplam 116 adet kullanılmamış olduğu bildirilen maskelerden 18 adedinin raf ömrünü tamamladığı, tümünün filtre kısmının paslanmış olduğu, ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından tercih edilen maskelerin "filtreli tip ferdi kurtarıcılar" tipinde olduğu, bu tip maskelerin oksijen oranının %17-18" den az olan ve karbonmonoksitin % 1,5" ten fazla olduğu ortamlarda kullanılamayacakları, olay tarihinde eski imalat sahalarından ocağın içine doğru hızla gelen ve ayrıca yangınla birlikte oluşan karbonmonoksit salınımı ve oksijen azalması ile toplam kullanım süreleri 45 dk olan ve ocak içindeki desandreler nedeniyle hızla nefes alıp vermeye bağlı olarak bu sürenin 20 dk" ya düşeceği nazara alındığında, üretim artışı sonucunda panolarla yerüstü arasında meydana gelen uzun mesafeler gözetilerek ve kolaylıkla yanma özelliğine ve kalın damarlı ... tabakasına sahip, çok sayıda kapatılmış eski imalat sahasını barındıran ve herkesçe bilinen bu özellikleri nedeniyle madencilik faaliyetlerinin sürdürüldüğü sahalara eskiden beri yoğun metan ve karbonmonoksit gelimi bulunduğu anlaşılan söz konusu ocakta, mevcut tehlikelerin göz önüne alınmaksızın yalnızca mevzuata uygunluğu dayanak yapılarak karbonmonoksit gaz maskelerinin tercih edildiği ve maskelerin yeterliliği konusunda gerekli denetimin yapılmadığı,
h- Ocağın kalbi konumunda bulunan U3 bölgesine, panolarda mekanize ayak çalışması yapmak için gerekli olan aletlerin indirilebilmesi amacıyla açılan kulikar yolunun U3 bölgesinin hava akımını bozduğu, bu bölgede durgun zona neden olduğu, tanık beyanlarında da anılan bölgenin çok sıcak olduğunun belirtildiği ve U3 bölgesindeki havalandırmanın üst üstte bindirilmiş şekilde olduğu ve ocaktaki hatalı havalandırma sistemi nedeniyle ocağı dolaşıp kirlenen havanın S panolarına giriş yapması ve çok tehlikeli ocak sıfatına sahip ocakta bu şekilde işleyen ocak içi havalandırmanın çok yüksek risk yaratmasına rağmen bu durum göz ardı edilerek üretim faaliyetine durmaksızın devam edildiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamının tetkiki neticesinde sanıkların kusur durumlarının değerlendirilmesinde;
1- Sanık ...’nun, Yüklenici Şirketteki konumu gereğince diğer tüm çalışanlar üzerinde emir ve talimat verme yetkisi bulunan bir maden mühendisi olup, 2009 yılından kaza tarihine kadar genel müdür ve işveren vekili görevinde bulunduğu gözetildiğinde çok tehlikeli sınıfta yer alan olaya konu maden ocağında işçilerin iş sağlığını ve güvenliğini hiçe sayacak şekilde faaliyet gösteren uzun yıllardır bu iş kolunda çalıştığı ve tehlikeli iş kollarının başında gelen maden işletmeciliği konusuna ilişkin hukuk normları ve olmazsa olmaz haline gelen herbiri yüzyıllar içinde gerçekleşen acı olaylar sonucu oluşan müşterek tecrübeye sahip olduğu,
2- Sanık ...’in anılan şirkette maden mühendisi olup, 1996 yılında vardiya mühendisi olarak çalışmaya başlayan, 2001 yılında iş güvenliği mühendisi olarak çalışmaya devam eden ve 2005 yılında iş güvenliği ve sağlığı başmühendisi olan işletme müdürü ve işveren vekili sıfatlarına sahip olduğu gözetildiğinde,çok tehlikeli sınıfta yer alan olaya konu maden ocağında işçilerin iş sağlığını ve güvenliğini hiçe sayacak şekilde faaliyet gösteren uzun yıllardır bu iş kolunda çalıştığı ve tehlikeli iş kollarının başında gelen maden işletmeciliği konusuna ilişkin hukuk normları ve olmazsa olmaz haline gelen herbiri yüzyıllar içinde gerçekleşen acı olaylar sonucu oluşan müşterek tecrübeye sahip olduğu,
3-Sanık ...’nın maden mühendisi olduğu, 2001 yılında anılan şirkette çalışmaya başlayan ilk önce 1.5 yıl vardiya amirliği yaptıktan sonra 6 yıl boyunca vardiya mühendisliği görevinde bulunan daha sonra 2.5 yıl vardiya mühendisliği görevi yapan şirket müdür yardımcısı, teknik müdür ve işveren vekili sıfatlarını taşıdığı gözetildiğinde çok tehlikeli sınıfta yer alan olaya konu maden ocağında işçilerin iş sağlığını ve güvenliğini hiçe sayacak şekilde faaliyet gösteren uzun yıllardır bu iş kolunda çalıştığı ve tehlikeli iş kollarının başında gelen maden işletmeciliği konusuna ilişkin hukuk normları ve olmazsa olmaz haline gelen herbiri yüzyıllar içinde gerçekleşen acı olaylar sonucu oluşan müşterek tecrübeye sahip olduğu,
4- Sanık ...’ın şirket yönetim kurulu başkanı olarak başta üretim yöntemlerinin belirlenmesi olmak üzere bir çok teknik konuda yönlendirici ve karar verici olduğu, şirkete bağlı maden ocaklarının üst düzey idarecilerinin de katılımıyla yapılan ve nitelikli kararların alındığı toplantılara iştirak ettiği, bu sebeple de yukarıda ayrıntılı olarak aktarılan eksiklik ve hatalı uygulamalardan bilgi sahibi olduğu, işletmenin üretim sistemi, imalat şekli gibi konularda fiilen karar alma mekanizması içerisinde bulunuğunun görüldüğü, sanığın katılımı ile gerçekleşen toplantılarda görüşülen konu ve alınan kararlar değerlendirildiğinde;
A-Sanığın başkanlığında yapılan 02/10/2013 tarihli toplantıda mekanize üretim teçhizatının panolara indirilmesi amacıyla sürülen ancak kaza mahalli olan U3 bölgesi 4. bant boyunda durgun bir hava oluşmasına neden olan kulikar yolunun açılmasına dair kararın alındığı,
B-28/01/2011 tarihli toplantıda ... Karanlıkdere ocağındaki metanlı saha değişimi, A Panosu üzerinde metan drenajı yapılan sondaj verileri, yeni yapılacak sondajların E Panosu ve A Panosunun altında faya yakın yapılması, yapılmış olan A Panosundaki sondajdan drene edilen gazın, tekrar güvenilir bir kuruluşta analiz ettirilmesi ve mekanize tahkimatları tekrar elden geçirilip, tamir bakım yapılarak kullanılır hale getirilmesinin kararlaştırıldığı,
C-13/07/2011 tarihli toplantıda ... Ocağındaki maden sorunu nedeniyle değiştirilen yaklaşık 6,5 milyon tonluk metanlı sahanın durumu, TKİ ve şirketin teknik elemanlarının katılımı ile kurulan ancak toplantı tarihine kadar bir sonuca varamayan komisyon çalışmalarının, metan drenajı konusunda olumlu bir sistemi benimsemesi halinde bu panolarda da çalışılması için yazı yazılmasının, ... Derin Sahanın kuzeyinde ve mücavirindeki TKİ"nin sahasında temel ile kuzey güney doğrultulu fay arasında kalan yüksel bloğun araştırma ve geliştirme çalışmalarına açılmasının faydalı olacağı görüşü ile TKİ"ye teklif yazısı sunulmasının kararlaştırıldığı,
D-14/02/2012 tarihli toplantıda ... Ocağında yer alan iki adet mekanize ayağın çalışma durumu görüşülerek mekanize sisteme tam olarak geçmenin faydalarının değerlendirildiği, A Panosu ve metan drenajı konusunda çalışmaların konuşulduğu, mekanize üretim sistemi için gerekli işçi sayıları ve buna bağlı randıman durumlarının görüşüldüğü ve netice olarak mekanize ve yarı mekanize tahkimatların yaygın olarak kullanımının gerekliliğinin vurgulandığı,
E-02/10/2013 tarihli toplantıda ... Ocağının mevcut durumu ve yapılacak faaliyetler ile ilgili olarak; hizmet ihalesinin tonajı olan 15 milyon tonun bitmesine Eylül 2013 itibariyle 2.115.442 ton kaldığı bu nedenle TKİ ile bu durumun görüşülmesi gerektiği, A Panosunun üzerinden ana yol irtibat bacalarının sürülme imkanları araştırılacağı, 340 galerisinin üzerinde kalan ve maliyet yönü ile en az maliyetli mekanize pano oluşturmaya yönelik arama galerisi ve yer üstü, yer altı sondajlarının yapılmasına başlanacağı ve son olarak Ekim ayı ... aylık tonajının 130.000 ton olacak şekilde planlandığının görüldüğü,
F-05/11/2013 tarihli toplantıda ... ocağının Kasım ayı üretim hedefinin 270.000 ton olarak belirlendiği, A Panosunun metan drenajı gelişimi ve 50 adet yarı mekanize tahkimat ünitesinin alınması konulularının kararlaştırıldığı,
G-23/01/2014 tarihli toplantıda ... Ocağında çalıştırılacak piyasa yapımı 55 adet yarı mekanize tahkimatlardan, bir kısmının işletmeye geldiği ve kalan 85 adedinin ise termin planı çerçevesinde Gürmin Makine A.Ş."ye yaptırılmasına karar verildiğinin, böylece sanığın yalnızca finansal konularda değil, doğrudan teknik konularda alınan kararlara dahil olduğunun anlaşıldığı,
Sanığın talimatı doğrultusunda tüm malzeme ve hizmet alımları ile ilgili olarak kendisinden onay alınarak merkeze iletilmesi gerektiğinin bildirildiği, bu kapsamda işletme bünyesinde yürütülen tüm faaliyetlerin ancak sanığın izni ve denetimi neticesinde yerine getirilebildiğinin görüldüğü,
Tüm bu kapsamda her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08/01/2021 tarihli itiraz yazısında Dairemizin anılan sanıklar hakkında olası kast kabulünün meydana gelen ölüm ve yaralanma sayısının çokluğuna dayandığı ileri sürülmüş ise de, Dairemizin olası kast gerekçeleri arasında böyle bir kabulün bulunmadığı gibi ima dahi edilmediği, olası kast kabulünün sanıkların eylem ve kusurları kapsamında değerlendirildiği, böylelikle sanıkların dahil olduğu yönetim ve karar alma süreçleri kapsamında gerekli teknik alt yapı oluşturulmadan, yeterli yatırım yapılmadan ve iş güvenliği önlemlerinin alınması sağlamadan üretimin arttırıldığı, havalandırmanın iyileştirilmesi ile ilgili olarak yapılan 2011 yılı revize projesi yaşama geçirilmeden yahut aynı amaca dönük olarak farklı güzargahtan geçen yeni bir hava çıkış yolu projesi düzenlenmeden S panosunda çok sayıda işçi istihdamı ve riskli havalandırma ile üretim zorlanması, projelerde yer almayan karatumba yöntemiyle ... üretimi yapılması suretiyle iş yerini çalışanların sağlık ve güvenliklerini tehlikeye atmayacak biçimde tasarlama, inşa etme, teçhiz etme ve işletme yükümüne aykırı davranılması, şirket genelinde ve maden işletmesinin tehlikesine paralel bir iş sağlığı ve güvenliği politikasının oluşturulmaması ve uygulanmasının sağlanmaması şeklindeki kusurlu eylemleriyle anılan iş kolundaki çalışma usül ve şartlarına aykırı şekilde gerçekleştirilen hızlı ve durmaksızın ... çıkarma faaliyetlerinin, işçilerin iş sağlığı ve güvenliği açısından yüksek risk oluşturduğunu ve dönülmez sonuçlara yol açabileceğini bildikleri halde sayılan olumsuzluklara rağmen muhtemel gerçekleşebilecek tehlikeli neticeleri göze almak ve hatta kabullenmekle beraber önlenmesi için önlem almadıkları dolayısıyla ... çıkarma faaliyetinin hatalı ve usülüne aykırı şekilde devam etmesini görmezlikten geldikleri, sözkonusu bu kusurlu eylemler sebebiyle olayın meydana gelmesinin muhtemelden muhakkaka yöneldiği, TKİ tarafından onaylanan, açılması halinde S panosunda bulunan işçilerin kurtarılmasını sağlayacak olan Yüklenici Şirket tarafından gerekli görülerek acil kurtarma yolu açılmasına karar verilen nefesliğin yaklaşık 3 yıl boyunca açılmadan ve ocağın havalandırma düzeninin iyileştirilmesine yönelik yeni bir projelendirme çalışmasına dahi başlanmaksızın programlanan üretim miktarından daha fazla ... üretimi yapacak şekilde muhtemel tehlikeli neticeleri ve sebepleri göze alarak ve hatta kabullenerek ... çıkarma işine devam ettikleri böyle bir olayda, öngörmekle birlikte gerçekleşmeyeceği düşünülen ve istenmeyen bir neticeden bahsedilmemekte, bunun da ötesine geçilerek ve bilinçli taksir unsurları aşılarak, bu şekildeki kanun, yönetmelik ve işin oluruna aykırı çalışmalar ile açılması gerekli görülen nefesliğin açılmadan ... üretim faaliyetine devam edilmesinin yüksek risk oluşturduğunun bilinmesine ve bu durumun geri dönülmez sonuçlara yol açabileceğini öngörebilmelerine rağmen "olursa olsun" düşüncesi ile hareket ederek yüksek risk içeren faaliyetlerine uzun süre devam ettikleri, sanıkların tamamının karar alma süreci içerisinde bulunmaları ve şirketteki pozisyonları gereği ocak içerisindeki yüksek riskleri bilmelerine rağmen, "olursa olsun" mantığı ile hareket ederek bu risklerin önüne geçmek için her hangi bir girişimde bulunmayarak, gerekleşen bu neticeden olası kastı ile sorumlu olduğunu düşündüğümüzden sayın çoğunluğun sanıkların kusurlarının bilinçli taksir derecesinde olduğu şeklindeki görüşlerine katılmıyoruz.
Muhalif Başkan
KARŞI OY YAZISI
Meydana Gelen Olay ile Yapılan Soruşturma, Kovuşturma ve Temyiz Aşaması;
13/05/2014 tarihinde, Manisa İli, ... İlçesi, ... Köyü, Karanlıkdere mevkinde bulunan ve olay tarihi itibariyle TKİ ile yaptığı sözleşme gereğince ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından işletilmekte olan ... ... madeni ocağında meydana gelen kaza neticesinde o sırada maden ocağında çalışmakta olan 301 maden çalışanı yaşamını yitirmiş, 162 maden çalışanı ise hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmıştır.
Meydana gelen kazayla ilgili olarak başlatılan adli soruşturmalar kapsamında, olayda kusurları bulunduğu değerlendirilen sanıklar hakkında,
1) Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığının 23/02/2015 gün ve 2014/8340 Sor.-2015/403 Esas sayılı (ana iddianame) iddianamesiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazına konu sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında olası kastla adam öldürme ve olası kastla yaralama suçlarından TCK"nın 81/1, 21/2, 53/1, 63. maddeleri uyarınca 301 kez, TCK"nın 86/1, 87/1-d, 21/2, 53/1, 63. maddeleri uyarınca 162 kez cezalandırılmaları istemiyle kamu davaları açılmıştır.
Akhisar Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, mahkemenin 11/07/2018 gün ve 2015/81 E. - 2018/296 sayılı kararıyla,
1) Sanık ... hakkında; TCK"nın 85/2, 53/6, 63/1. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ve 3 yıl süreyle ruhsat sahibi ve rödevansçı olarak maden işletme icrasından yasaklanmasına.
2) Sanık ... hakkında; TCK"nın 85/2, 22/3, 53/6, 63/1. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis cezası ve 3 yıl süreyle genel müdür olarak maden ocağı işletme icrasından yasaklanmasına.
3) Sanık ... hakkında; TCK"nın 85/2, 22/3, 62/1, 53/6, 63/1. maddeleri uyarınca 18 yıl 9 ay hapis cezası ve 3 yıl süreyle işletme müdürü olarak maden ocağı işletme icrasından yasaklanmasına.
4) Sanık ... hakkında; TCK"nın 85/2, 22/3, 53/6, 63/1. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis cezası ve 3 yıl süreyle işletme müdür yardımcısı, teknik müdür olarak maden ocağı işletme icrasından yasaklanmasına,
Karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararına karşı haklarında mahkumiyet hükmü tesis edilen sanıklar ve müdafileri, bir kısım katılanlar ve vekilleri ile ilk derece Cumhuriyet savcısının istinaf talebinde bulunması üzerine, dosyanın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda, mahkemenin 18/04/2019 gün ve 2019/313 E.-2019/1610 K. sayılı kararıyla istinaf isteminin, sanıklara verilen cezaların miktarında, vasıf ve mahiyetinde değişiklik yapmadan düzeltilerek esastan reddine karar verildiği, bu kararında taraflar ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyanın incelenmek üzere
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “temyiz taleplerinin esastan reddi” istemli tebliğnamesi Dairemize intikal etmiştir.
Dairemiz yapmış olduğu temyiz incelemesi sonucu 30.09.2020 tarih 2020/200 Esas 2020/4732 sayılı kararı ile sanıklar ..., ..., ... ve ...’nın eyleminin olası kast ile adam öldürme ve yaralama olduğu kanaatine ulaşmış bu sebeple “sanıkların 301 kez olası kastla insan öldürme ve 162 kez olası kastla yaralama suçundan cezalandırılmaları gerektiği, bu sanıklar bakımından suçun vasfının hatalı tayin edildiği" gerekçesiyle hükmün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesindeki isteme aykırı olarak bozulmasına karar vermiştir.
Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yukarıda isimleri zikredilen sanıklar yönünden 08.01.2021 tarih ve 12 - 2019/97804 sayılı yazı ile dairemiz kararına itiraz edildiği anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut tüm delil ve belgeler ışığında maden alanı ve çalışma şartları hakkında genel bilgi ve değerlendirme;
Manisa ili, ... ilçesi, ... köyü maden sahasında bulunan yaklaşık 486 milyon ton rezerve sahip 6475 hektar büyüklüğündeki bu saha Manisa ili dahilinde bulunan 7 adet ruhsatın birleştirilmesi ile oluşturulmuş ve Türkiye ... İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü (TKİ) adına S.75153 numarası ile 30 yıl süreli işletme ruhsatı alınmış, ruhsat alanı ve rezerv bakımından oldukça büyük olan bu sahada cevherin yüzeye yakın olduğu kısımda TKİ"ye bağlı Ege Linyitleri İşletmeleri Müessese Müdürlüğü (ELİ) tarafından açık ocak işletmeciliği yöntemiyle üretim yapılmakta olup, sanıkların sahibi olduğu ya da çalıştığı ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından ise yeraltı ... ocakları işletilmektedir.
Türkiye ... İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğüne ait Manisa ili, ... ilçesi dahilinde bulunan ... sahasında bulunan rezervin en ekonomik şekilde çıkarılmasının sağlanarak elektrik üretimi, sanayi sektörü ve ısınmada kullanılmak üzere TKİ tarafından, üretilen kömürün tamamının satın alınması kaydıyla gerçek veya tüzel kişilerce işlettirilmesi kararı doğrultusunda 4734 sayılı Yasa kapsamında hizmet alım ihalesi yöntemi ile ruhsat hakkı TKİ uhdesinde kalmak kaydı ile mevki ve sınırları koordinatlar ile belirlenen Ege Linyitleri Müessese Müdürlüğü ... yeraltı maden sahası içinde S.75153 ruhsat nolu. mevkii ve sınırları teknik şartnamede belirtilmiş sahalardan termin programına bağlı olarak hazırlık döneminde yaklaşık 500.000 ton, işletme döneminde 1. yıl asgari 1.000.000 ton, 2. yıldan itibaren ise asgari 1.500.000 ton olmak üzere toplam 15.000.000 ton kömürün üretimi ve üretilen kömürün teknik şartnamede tanımlanan yerlere teslim edilmesi işine ait ... üretme işinin ihalesi yapılarak ihale 30/06/2006 tarihinde Park Teknik Elektrik Madencilik Turizm Sanayi Ticaret A.Ş."ne verilmiş ve TKİ ile söz konusu şirket arasında 27/07/2006 tarihinde sözleşme imzalanarak 11/08/2006 tarihinde yer teslimi yapılmış, hazırlanan uygulama projesi doğrultusunda yüklenici şirket tarafından hazırlıklar tamamlanarak 09/03/2007 tarihinden itibaren üretime geçilmiştir.
Yüklenici Park Teknik Elektrik Madencilik Turizm Sanayi Ticaret A.Ş. tarafından başlatılan üretim faaliyetleri sırasında +270 kotlu emek yoğun ... üretimin yapıldığı klasik ayakta ocak yangını meydana geldiği, bu nedenle ayağın planlanandan erken terk edildiği, +190 kotlu makine yoğun ... üretimi yapılan mekanize ayakta, ayak arkasında karbonmonoksit tespit edildiği ve yaklaşık 10 saat içinde karbonmonoksit seviyesinin 500 ppm"e ulaştığı, hemen arkasından 1 saat içinde ise ölümcül seviye olan 2000 ppm seviyesine ulaştığı ve ayağın kapatılarak barajlandığı, süreç içerisinde 7 kez üretim faaliyeti teşebbüsünde bulunulmasına rağmen, yangın ve gaz gelimi nedeniyle açılan ... üretim ayaklarının tekrar kapatıldığı, bu ayakla irtibatı bulunan +180 kotundaki mekanize ayakta da gaz gelimi nedeniyle bu ayağın da kapatıldığı, yine +165 klasik ayakta da yangın ihtimali nedeniyle bu ayağın da kapatıldığı, 12/04/2008 tarihi itibariyle tüm ayakların yangınlar ve gaz gelimi nedeniyle kapatıldığı ve üretimin tamamen durdurulduğu, daha sonra uygulama projesinin revize edilmesinden sonra tekrar üretim faaliyetlerine devam edilmiştir.
Ancak yüklenici Park Teknik Elektrik Madencilik Turizm Sanayi Ticaret A.Ş. firmasının TKİ"ye sunduğu 07/10/2009 tarihli dilekçesi ile üretim çalışmaları sırasında çıkan yangınlar ve büyük miktardaki su birikimleri nedeniyle üretim yapılamadığı, ileride telafisi mümkün olmayacak problemler ile karşılaşılacağından şirketlerinin ve TKİ"nin olumsuz etkilenmemesi için 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 16. maddesi gereğince mevcut sözleşmenin ihale şartlarına haiz ... ... İşletmeleri A.Ş. firmasına devrini talep etmiş ve bu şirkette TKİ"ye verdiği 07/10/2009 tarihli dilekçesi ile sözleşmeye konu işi 4735 sayılı Yasanın 16. maddesi gereğince devir almak istediklerini belirtmişlerdir.
TKİ tarafından yapılan değerlendirme sonucunda 20/10/2009 tarih ve 33/359 sayılı karar ile 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 16. maddesi gereğince Park Teknik Elektrik Madencilik Turizm Sanayi Ticaret A.Ş.’ye verilen işin ... ... İşletmeleri A.Ş. ye devrine karar verilmiş ve maden sahası 30/10/2009 tarihinde ... ... İşletmeleri A.Ş.’ne devredilmiştir.
Yüklenici ... Kömürleri işletmeleri A.Ş. tarafından TKİ"ye 25/11/2009 tarihinde uygulama projesi ve iş programı sunulmuş ve 14 ayrı panoda üretim yapılacağı, üretimin damar meyline paralel olarak oluşturulacak dilimli ve damarın kalınlığına göre 2-3 kat halinde katlar oluşturularak yapılacağı bildirilmiş ve bu doğrultuda üretim faaliyetleri sürdürülmüştür.
Manisa ili, ... ilçesi, ... köyü, Karanlıkdere mevkinde bulunan kömürlerinin yüksek ranklı kömürler sınıfında yer alması nedeniyle uçucu madde miktarı yüksek olup, uçucu ... gazlarının patlayıcı ve yüksek yanıcı özellikler gösterdiği ve bu nedenle sık sık ocak yangınlarının çıktığı bilinmektedir.
... ... sahasındaki kömürlerinin yer altındaki damar kalınlığının 15-35 m arasında değiştiği, eğiminin ise 8-25 derece arasında olduğu, ... damarının tavanında ise 3-120 metre kalınlığında oldukça sert yapıdaki taşların bulunduğu, onun da üzerinde 1-60 metre kalınlıklarında değişen yine sert yapıdaki kireç taşı tabakalarının bulunduğu, ... üretiminde söz konusu taş tabakalarının altından ... çıkartılmasından sonra tavan taşının kırılarak oturtulmasının zorunlu olduğu, tavan taşının kırılıp çökertilmesi nedeniyle zaman içerisinde maden ocağının üstündeki yeryüzünde tasman olarak adlandırılan derin çatlakların oluştuğu, maden sahasının özelliği gereği ... damarının çok kalın olması sebebiyle kömürün kat kat dilimler halinde çıkartıldığı, ... üretim yöntemi olarak dilimli, arkadan göçertmeli, geri dönümlü, uzun ayak yönteminin kullanıldığı ancak bu üretim yönteminin ayak arkasında ... rezervinin % 10-25 arasında değişen bir orandaki kısmının üretilemeden yer altında bırakılmasına neden olduğu, bu şekilde kalan kömürün termik santral külüyle izole edilmeyip oksijenle teması halinde kızışma yoluyla ocak yangınlarına neden olduğu rapor edilmiştir.
Havzanın yoğun tektonizmaya maruz kalması nedeniyle bölgede çok sayıda irili ufaklı fay hattı bulunup faylar arası mesafe 300-1000 m arasında değişmekte, kırıklar arasında çok miktarda fay breşine rastlanmakta, faylara yakın bölgelerde örselenmiş kayaçlar ve oluşan makaslama gerilimleri nedeniyle bu bölgelerin tahkimatlarını oldukça zor bir hale getirmektedir.
M2(marn tabakası) ve M3(kireç taşı tabakası) tavan taşlarının sağlam ve masif yapıları nedeniyle tavan taşı etkin ve düzenli şekilde göçertilemediğinden üretim alanlarında boşluklar oluşmakta tavan taşında bazen yavaş yavaş bazen de aniden oturmalar olmakta ve buna bağlı olarak yer yüzünde tasmanlar oluşmaktadır. Zamanla tasmanın oluşturduğu çatlaklar ve kırıklardan ocağın içine doğru hava ve buna bağlı olarak oksijen girmektedir. Bu havanın göçertilen ayak arkasındaki boşluklarda kalan ... ve topuklardaki ... ile temas etmesiyle eski imalat boşluklarında, ayak arkalarında göçertilen boşluklarda, kırık ve çatlak bölgelerde karbonmonoksit ve metan gazının birikmesine yol açtığı anlaşılmaktadır.
Kaza tarihi itibariyle ..., ..., Karanlıkdere mevkindeki yer altı ... ocağında ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından A, H, S ve R7 panoları (Pano; ... damarının işletmeye alınan kısmı) olmak üzere toplam 4 panoda, 10 ayakta (Ayak; maden içerisinde iki galeri arasında cephe halinde maden üretimi yapılan yer) 2 mekanize, 5 yarı mekanize ve 3 klasik ayak olmak üzere, mekanize ayaklarda 2 kat, klasik ve yarı mekanize ayaklarda ise 3 kat olarak üretim faaliyetinin sürdürüldüğü, ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından ... bölgesinde kazanın meydana geldiği ... Ocağı haricinde Işıklar ve Atabacası adlı iki maden ocağının daha işletildiği ve sadece ... Ocağı"nda 2014 Mart ayı itibariyle 3 vardiyada SGK kayıtlarına göre 2803 çalışanın istihdam edildiği öğrenilmiştir.
Yangının, 13/05/2014 günü, 08.00-16.00 vardiyasında, ocağın ana giriş noktası olan +340 kotundaki temiz hava girişinin yapıldığı desandre (Desandre; Maden yatağına ulaşmak için yeryüzünden başlayarak sürülen meyilli galeri) ağzından yaklaşık 1450 m mesafede ve temiz hava galerisinin yukarı ve aşağı doğru ikiye ayrıldığı +142 kavşak noktasının az ilerisinde, ocağın merkezi sayılan U3 bölgesinde, 4. bant boyunda ve 3. bant kuyruğunun bulunduğu galeri kısmında meydana geldiği tespit edilmiştir.
Dosya kapsamındaki mevcut deliller ve hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre kazanın meydana geliş şekli;
Olaya tarihinde, ocak içerisinde üretilen kömürü yeryüzüne çıkartmak amacıyla kullanılan 3. nakil bandının 4. nakil bandıyla birleştiği yerde, galeri zemininin yer altı hareketleriyle zaman içerisinde kabarması nedeniyle yükselmiş olan bant kuyruğunun aşağı seviyeye indirilmesi amacıyla taban tarama çalışması yapıldığı, bu kapsamda söz konusu yerde saat 12.30’da dinamit atımı yapılıp zeminde tabanın temizlenmeye çalışıldığı; ancak, yeterince taban alınamadığı için saat 14.30-14.40 sıralarında ikinci bir dinamit atımının daha yapıldığı, bu atım sonrası bölgedeki ezikli kırıklı yapıya dönüşen topukların (Topuk; Yeraltı İşletmelerinde üretim yapılan yerlerde veya bunlar arasında bırakılan ve daha sonra alınacak veya alınmayacak, tavanı tutmak ve tabakalar arasındaki oluşum bütünlüğünü muhafaza etme amacıyla bırakılan maden kitlesi) daha da zayıfladığı,
Olay sonrası söz konusu bölgede yapılan jeolojik etüt çalışmalarında bölgede etkin bir fay hattının geçtiğinin belirlendiği, ikinci patlamanın hemen akabinde 4. bant boyu birinci motor tahrik cebi yan duvarı ve tavan kısmının kısmi olarak göçtüğü, bu sebeple enlemesine 7-8 metre tavanda ise 4-5 metre boşluk meydana geldiği, bu şekilde dökülen kaya parçalarının nakil bandının üzerini doldurduğu, bu vaziyetteyken 4. nakil bandının çalışmaya zorlandığı, tavandan düşen kaya bloklarının sensörlere enerji sağlayan kablolarına hasar verdiği, 4. nakil bandının çalıştırılmaya zorlandığı sırada da zedelenmiş olan elektrik iletim hatlarında kısa devre oluştuğu, bu suretle oluşan ark nedeniyle (15/08/2016 tarihli raporda ağırlık verilen kanaate göre) ortamda başlayan açık alevli yangının tesiriyle nakil bandının üstündeki ... tozları, bandın lastiği, ağaçtan yapılmış tavan kamaları, PVC borular, plastik kablo izolasyonlarının tutuştuğu,
Bununla birlikte ortamda bulunan ve ortama eski imalat sahalarından üfleme yoluyla hızla gelerek dahil olan metan ve karbonmonoksit gazlarının dolmaya başladığı, bölgedeki oksijenin yetersiz olmasının ilk etapta alevli olan yangını yarım yanmalı bir yangına dönüştürdüğü, yarım yanma nedeniyle ortamda yoğun duman salınımı oluştuğu, oluşan koyu renkli dumanın hızla yoğunluğunu artırdığı, son derece zehirli olan bu dumanın göçük, kırık ve çatlaklardan yol bularak 4. nakil bandı boyundan hava sirkülasyonu ve ocağın havalandırılmasında kullanılan emici fanların oluşturduğu çekim gücü nedeniyle önce ocağın kalbi konumunda bulunan U3 bölgesine, buradan da bir kısımının U3 bölgesinden daha derin kotlarda bulunan A ve H panolarına doğru, bir kısmının nefeslik yoluyla dışarıya ve kurve üçgenine doğru, bir kısmının ise daha yüksek kotlarda yer yüzüne en yakın konumda bulunan S panosuna doğru gittiği,
4. nakil bandı boyunda yaşanan göçükler ve posta akmaları nedeniyle A ve H panolarına giden sensör kablolarının zarar gördüğü ve saat 14.50"den itibaren bu panolardaki tüm veri iletimlerinin kesildiği, olay yerine en yakın olan ve S panosuna giden galeri üzerinde bulunan 545 nolu CO (karbonmonoksit), 501 nolu CO, 423 nolu CH4 (metan) sensör verileri ile A ve H panolarının hava dönüşünden gelen nefeslik üzerinde bulunan 431 nolu CO ve 430 nolu CH4 sensör verileri ve ocak merkezinden geçen nefeslik üzerinde bulunan 405 nolu CH4 sensör verileri nazara alındığında, olayın başlamasından yaklaşık 3-7 dakika sonra CO sensörlerinin en üst değer olan 500 ppm"i gösterdiği, bu değerin sabit sensörlerin okuyabildikleri en üst değerler olduğu ancak vefat eden işçilerin büyük çoğunluğunun kanlarında bulunan karboksihemoglobin miktarları nazara alındığında, ocak içine çok daha yüksek oranda karbonmonoksit gazı salınımının olduğu, CH4 sensörlerinin ise patlama değerlerine ulaşmamakla birlikte çok hızlı bir yükseliş gösterdiği hatta 405 nolu CH4 sensörünün 15.15 sıralarında % 3.904"lük parlama değerine ulaştığı,
Tespit edilmiştir.
Başta soruşturma aşamasında alınan 05/09/2014 tarihli bilirkişi raporu olmak üzere aşamalarda çeşitli kurum ve kuruluşlarca sunulan bir çok raporda, ölümlere neden olan kazanın, kömürün havayla temas etmesi nedeniyle oluşan kızışma sonucunda ortama karbonmonoksit yayılmasıyla yani kömürün kendiliğinden yanmasıyla meydana geldiği yönünde görüşleri ihtiva etmesine karşı, dosya kapsamında bulunan, kaza öncesi madendeki gaz seviyelerine ilişkin teknik raporlar, kovuşturma aşamasında yapılan keşif sırasında yapılan jeolojik etütler ve sondaj çalışmalarına dayalı olarak hazırlanan teknik raporlar ve bu verilere istinaden 11 kişilik bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan ve büyük ölçüde hükme esas alınan 15/08/2016 tarihli bilirkişi raporu ve yine bu raporla uyumlu olan TBMM Meclis Araştırma Komisyonu tarafından düzenlenen Aralık 2014 tarihli rapor kapsamına göre,
Yangının kömürün kızışması nedeniyle çıkmadığı, ilk derece mahkemesinin kabulü doğrultusunda, madenin U3 bölgesinde elektrik ya da bant arızasından kaynaklanan arkın ısınmış ortama eski imalat bölgelerinden basınçla üflenen gazlar ve kaza mahallindeki maddeleri tutuşturmasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Yangının öğrenilmesi ve ocak idarecilerinin olaya müdahale ve kriz yönetim şekli;
Olay günü yer üstündeki izleme merkezinde görevli Olcay ... İnşaat 14.50’de U3 ve A-H panolarına giden yeraltı sensörlerinin enerjisinin kesildiğini bilgisayardan görmesi üzerine durumu kaza sırasında ocakta en yetkili kişi olarak bulunan işletme müdür yardımcısı ..."ya bildirdiği, izleme merkezine gelen ..."nın S panosu bölgesindeki sensörün azami sınıra ulaşıp sinyal verdiğini görmesi üzerine derhal ocağa girerek kulikar kavşağına kadar ilerlediği, saat 15.10 sıralarında vardığı bu bölgede yoğun dumanla karşılaştığı, oksijen maskesini takıp dumanın nereden geldiğini araştırmaya başladığı, aynı yere temiz hava girişinden, teknik nezaretçi ..., emniyetten sorumlu üç vardiya amiri ..., Ege Linyit İşletmeleri Müessesi Müdürlüğü (ELİ) konrol baş mühendisi ..., havalandırma mühendisi ..., iş güvenliğinden sorumlu vardiya amiri ..., A-H panoları sorumlusu ..."nın da geldikleri, bu sırada dumanın daha da yoğunlaştığı, adı geçenlerin yangının nedenini ve kaynağını bulamamalarına rağmen duman içerisine ve galeri tavanına uzunca süre hortumla su tuttukları, bu kişilere komşu maden ocağı olan İmbat A.Ş"nin üst düzey yetkililerinin de katıldığı, ancak yangının kaynağını bulup söndürme çalışması yapmanın faydasız olacağını ve yangının düşündüklerinden daha ciddi boyutta olduğunu anlayarak saat 17.00 sıralarında ocak dışına çıktıkları anlaşılmıştır.
Kaza sonra S panosundaki istim borularını keserek solunumlarını buradan gerçekleştirmek suretiyle sağ olarak kurtulan tanıkların, toplu ölümün yaşandığı bu panodaki işçilerin saat 16.00 sıralarında bayılmaya başlayıp, saat 16.30 sıralarında öldüklerini beyan etmeleri karşısında, S panosundaki işçilerin tahliyesine öncelik verilmesi yerine yukarıda izah edilen şekilde hareket edilmesinin ne kadar hatalı, kriz yönetiminin ne kadar başarısız olduğunu göstermektedir.
Yukarıda açıklanan şekilde meydana gelen yangın nedeniyle oluşan dumanın işçilerin çalışmakta oldukları pano ve ayaklara ulaşmasından sonra işçilerin üzerilerinde taşıdıkları karbonmonoksit maskelerinin de (çoğu işçide karbonmonoksit maskesi bulunmadığı saptanmıştır) gereken işlevi yerine getirememesi nedeniyle ki zehirli gazlara maruz kalıp, kaza sırasında R panosu bölgesinde çalışmakta olan 10, 140 ayak adlı bölgede çalışmakta olan 4, A2 mekanize ayakta çalışmakta olan 13, A2 yarı mekanize ayakta çalışmakta olan 1, U3 bölgesinde çalışmakta olan 4, S panosu hava girişinde çalışmakta olan 60, S2 panosu klasik ayakta çalışmakta olan 60, S3 panosu yarı mekanize ayakta çalışmakta olan 73 ve S2 panosu yarı mekanize ayakta çalışmakta olan 76 kişi olmak üzere toplam 301 maden çalışanın vefat ettiği, vefat eden bu işçilerden 269 işçinin S panosunda bulunduğu anlaşılmıştır.
Kazada yaşamını yitiren işçiler üzerinde yapılan otopsiler sırasında alınan kan örnekleri üzerinde İzmir ATK Grup Başkanlığı tarafından yapılan yapılan analizler sonucu düzenlenen raporda, 274 kişinin kanında % 44,3 ile % 99,6 oranında değişen karboksihemogmobin (COHb) bulunduğu, 9 kişinin kan örneği analiz sonucunun bulunmadığı, daha önce karbonmonoksitten zehirlenip zehirlenmediği belirlenemeyen 1 işçinin ise yanma nedeniyle vefat ettiği, 17 işçinin ise ocaktan geç çıkarılmaları nedeniyle kan örneklerinin alınamadığı belirlenmiş, bu bilgi ve değerlendirmeler neticesinde, ölümlerin duman zehirlenmesi sonucu oluşan karbonmonoksit zehirlenmesinden kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.
Kaza sırasında, madende iş güvenliğinden sorumlu emniyet baş mühendisi olarak görev yapmaktayken kazada yaşamını yitiren ..., yangın bölgesinden zehirli gazların geldiğini fark ederek A ve H panolarının temiz hava galerisi ile kirli hava galerisi arasındaki irtibat kapılarını kullanmış, böylelikle dumanın işçilerin bulunduğu ortama doğru daha fazla gelmesini engellemek suretiyle A panosunun kaçamağında toplanan yaklaşık 142 kişinin zaman kazanmasını ve bu işçilerin büyük bir kısmının kazadan sağ kurtulmasını sağladığı anlaşılmıştır. ..."nin bu davranışının başarılı olmasının sebebi A ve H panolarının birbirinden bağımsız iki ayrı havalandırma kanalına sahip olmasıdır.
Dosya Kapsamındaki Delillere Göre, Kazanın Meydana Geliş Sebepleri Ve Neticenin Meydana Gelmesindeki Kusurlu Hareketlere Dair Değerlendirmeler;
1) Üretim Zorlaması; 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunun 4, 5, 6, 10, 11, 12 ve 17. maddesi ile maden işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği yönetmeliğinin 5. maddesi gereğince işverenin yükümlülükleri düzenlenmiştir. Yeraltı ... madenciliğinde gerekli hazırlık ve alt yapı çalışmaları yapılmadan yeni pano ve galerilerin açılması, galeri kesitlerinin genişletilmesi, ilave makine ve donanımın alınması gibi temel yapısal hazırlıklar tamamlanmadan ve alt yapı oluşturulmadan üretimin kısa sürede büyük oranda artırılması üretim zorlamasıdır.
... ... Yeraltı ... Ocağının ... ... İşletmeleri A.Ş"ne devrinden sonra ocakta iki hususta önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Bunlardan ilki üretim termin programındaki yıllık 1.500.000 tonun 2-2,5 katı oranında üretim yapılması, ikincisi ise emek yoğun klasik üretim sisteminden ağırlıklı olarak mekanize üretim yöntemine geçilmiş olmasıdır. ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından 2010 yılında toplam 2.599.388,640 ton, 2011 yılında 2.619.300,860, 2012 yılında 3.816.014,720 ton ve 2013 yılında ise 3.566.456,760 ton ... üretimi sağlanmış yüklenici şirketin 09/03/2017 tarihine kadar üretmek zorunda olduğu toplam ... miktarı 14.177.226,40 ton iken kaza tarihi olan 13/05/2014 tarihine kadar üretilen toplam ... miktarının ise 14.073.550,90 ton olduğu ve şartnamede öngörülen süreden yaklaşık 2 yıl 10 ay kadar önce sözleşmedeki ... üretiminin neredeyse tamamlandığı anlaşılmıştır.
Yeraltı maden işletmelerinde üretim kapasitesinin havalandırma, ulaşım ve nakliye ünitesi gibi parametrelerle sınırlı olduğu, alt yapısı oluşturulmadan işçi sayısının çok fazla arttırılmasının ve mekanizasyona geçilerek üretimin artırılmasının üretim zorlaması olduğu, üretim zorlamasının beraberinde gerekli önlemlerin alınamamasına, tehlikeli çalışma koşullarının oluşmasına yol açtığı, alt yapı itibariyle yıllık 1.500.000 ton üretime göre planlanan ocakta üretimin 2-2,5 katına çıkarılması halinde ortaya çıkacak gaz ve ... tozu miktarı ile nakledilecek ... miktarı, ocağın açılan yeni panolar nedeniyle oldukça büyümesi, mesafelerin artması ve işçi sayısındaki artış nazara alındığında ocak havalandırmasının aynı olamayacağı, yüklenici şirket ... ... İşletmeleri A.Ş. yönetim kurulu başkanı sanık ..."ın talep, eğilimi ve talimatı doğrultusunda ocakta mekanizasyona dayalı üretim modelinin oluşturulduğu ve ocağın mevcut ana galeri güzergahı yapısı itibariyle her türlü mekanik üretim araçlarının istenilen panolara taşınmasında problem oluşturduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki revize planlardan, yüklenicinin ruhsat sahibi TKİ"ye yaptığı başvuru ve ruhsat sahibinin kararlarından yüklenici firmanın sözleşmeyle belirlenen süreden önce 15 milyon ton kömürün üretimini sağlamanın yanı sıra TKİ"den ilave rezerv temin ederek daha fazla miktarda ... çıkarma ve karlılığını artırma amacında olduğu da açıkça görülmektedir.
Bölgede havza madenciliğinin uygulanmaması nedeniyle mevcut ocak yüklenicinin talepleriyle revize planlarla sürekli genişletilmiş üretim artışına paralel olmayacak şekilde alt yapı ve iş güvenliği konularında yeterli ve gerekli iyileştirmeler yapılmadan üretim faaliyetlerine devam edilmiş olup bu durum kazanın meydana gelmesinde başlıca nedenlerden birini oluşturmuştur.
2) Maden ocağının havalandırma planı ve kapasitesinin değerlendirilmesi; Dosyadaki bilgilerden, havalandırma sisteminin detaylarını kapsayan ve periyodik olarak güncellenen bir havalandırma planının hazırlanmadığı, ocağın havalandırma şebekesinin detaylı analizinin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ocağa +340 kotundan sürülen iki desandreden giren temiz hava, +152 kotunda bu desandreler irtibatlandırılarak tek galeriden +142 kotuna ulaştırılmakta ve iki paralel
kola ayrılarak panolara sevk edilmektedir. Panolarda dolaşan hava +340 kotunda sürülmüş olan nefeslik (kirli hava çıkışı) galerisinde birleşerek dışarı gitmektedir.+340 kotundan giren temiz hava önce R panosuna ardından 140 ayak tabir edilen üretim bölümüne sonrasında ocağın merkezi U3 bölgesine kirlenerek ulaşmakta buradan ikiye ayrılarak bir kısmı A ve H panolarına diğer kısmı da yukarı kotlarda bulunan S panosuna gitmektedir. S panosuna giden hava da yine burada bulunan ayaklar arasında dolaşarak kirliliği artmış şekilde çalışanlara ulaştıktan sonra ana nefeslik galerisinden biri yedek olmak üzere 2400 m3/dk kapasiteli emici fanlarla dışarı atılmaktadır. Görüldüğü üzere, S panosunda bu panoya gelinceye kadar kirlenmiş ve ısınmış havayla havalandırma yapılmaktadır.
... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından Ege Linyit İşletmeleri Müessese Müdürlüğüne verilen 03/12/2010 tarih ve 2010-E-57 sayılı "Acil kurtarma galerisi sürülmesi hakkında" konulu dilekçesinde "03/12/2010 tarihinde Yüklenici ... ... İşletmeleri AŞ tarafından, ELİ Müessese Müdürlüğü"ne yazılı başvuruda bulunarak ""... ... İşletmeleri AŞ"nin, TKİ Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu"nun 20/10/2009 tarih, 33/359 sayılı kararı gereği, İR-75153 ruhsat sahasından ... üretimi işini devraldığını, 30/10/2009 tarihinde işe başlanıldığını, 25/02/2010 tarihinde yapılan revize uygulama projesi doğrultusunda üretim çalışmalarına devam edildiğini, uygulama projesinde de belirtildiği üzere; yer altı işletmelerinin ana nakliye yolunun 1050 metrelik kısmının ... içerisinde sürülmüş olması, ana nefeslik yolunun ise 250 metrelik kısmının ... içerisinde olması hususlarının olası bir yangın ve kızışma halinde güç ve tehlikeli durumlar yaratacağını" belirterek, uygulama projesinde acil kurtarma nefeslik çıkış yolu sağlamak amacıyla +200 kotunda mevcut ocak galerilerinin birbiri ile irtibatlandırılmasının planlandığını ve planın gerçekleştirilmesi sonucunda kısmi iş güvenliğinin sağlandığı ancak yeryüzüne bağlantısı olmayan bu galerinin son zamanlarda yoğun metan sorunu ile karşılaşılan işletmede yeterli güvenceyi vermediği, özellikle metan sorunu ile uğraşılan bu tür ocaklarda en kısa ve en kolay şekilde çalışanların yer üstüne tahliyesi için yeryüzüne bağlantılı yeni bir acil çıkışın gerekliliğinin ortaya çıktığı, bu amaçla ekli 1/7000 ölçekli planı hazırlanan yeryüzüne bağlantılı acil çıkış galerisinin sürülmesinin ayrıca ocak havalandırmasını da rahatlatacağı hususları belirtilerek bu uygulama için izin istendiği izlenmiştir.
Konunun Türkiye ... İşletmeleri Kurumu Ege Linyitleri İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü ... Yer Altı Kontrol Şube Müdürlüğü tarafından Türkiye ... İşletmeleri Kurumu Genel Müdürlüğü"ne 08/12/2010 tarih, B.15.TKİ.2.06.40.00-552 sayılı yazı ile "... ... Kömürleri AŞ Nefeslik Projesi Hk."" konulu dilekçe içeriği ile iletilerek talebin Müessese
Müdürlüklerince uygun görüldüğü hususu belirtilmiş ve bu talep doğrultusunda TKİ Yönetim Kurulu"nun 22/02/2011 tarihli toplantısında sonuç olarak metan geliri olan koordinatlar arasında kalan bölgenin üretime kapatılması ve proje değişikliğine gidilmesi suretiyle uygun görülmüş ve S panosu için üretim izni verilmiş, akabinde 2011 yılında üretime alınan S panosuna yönelik olarak havalandırma ihtiyacı gündeme gelmiş ve Haziran 2011 tarihli Ek Revize Uygulama Projesi hazırlanmış, 6000 m3/dk kapasiteli yeni bir vantilatörün kurulması planlanmış, bu projeye göre önce S panosundan geçmekte olan galeriye sonrada +340 kotundaki ana nefesliğe paralel şekilde ilerleyerek yer üstüne bağlanması gereken galeri rezerv uygulama projesi krokisinde yer almasına rağmen bu galerinin sürülmesi işinin gerçekleştirilmediği anlaşılmıştır.
Ek revize projede öngörüldüğü şekilde yer üstüyle bağlantılı ancak ana nefeslikle bağlantısı olmayan ikinci havalandırma yolunun mevcudiyeti halinde S panosuna doğru giden zehirli gaz içerikli yoğun ve koyu renkli duman manüel veya yer üstünden kontrol edilebilen veya otomatik olarak devreye girebilen hava kapılar vasıtasıyla diğer havalandırma kanalına yönlendirilmek suretiyle işçilerin zehirli gazlara maruz kalmasının engellenebileceği anlaşılmaktadır.
3) Eski imalat sahalarının denetlenmesi ve kontrolünün değerlendirilmesi; Olayın meydana geldiği U3 bölgesinin güneydoğusunda eski imalat D panosu, doğusunda eski imalat C panosu, kuzey doğusunda eski imalat B panosu, kuzeyinde eski imalat K panosu, kuzeybatısında eski imalat 140 mekanize panosu, batısında ise yüksek metan geliri nedeniyle barajlanarak kapatılan A mekanize panosunun bulunduğu, bazı eski imalat panoları ile çalışma yapılan ocak arasında irtibat
yollarının bulunduğu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereğince işveren ve işveren vekillerinin çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü oldukları ve bu kapsamda her türlü tedbiri almak zorunda oldukları açıktır.
Eski imalat sahalarındaki boşluklarda kalan kömürün oksijen ile temasının kesilerek ... kızışmasının (oksidasyonun) önlenmesi ve dolgu yapılarak göçük arkasının güçlendirilmesi amacıyla ... havzasında eski imalat sahalarında bulunan panolardaki ayakların hava giriş ve çıkışlarına yapılan barajların arkalarına uygun oranda bir araya getirilen termik santral külü ve su karışımının baraj arkalarına bırakılan 5-6 adet farklı uzunluktaki borular vasıtasıyla dolgu yapılarak üretimi tamamlanmış, gaz veya su geliri nedeniyle terk edilmiş veya üretimine ara verilmiş panolardaki kömürün hava ile temasının önlenerek yangın çıkmasının ve bu panolarda biriken zararlı gazların ocak içine salınımının engellenmesi için barajların sağlam ve sızdırmaz şekilde yapılması, ayrıca baraj arkalarında gaz birikiminin olup olmadığınında düzenli olarak denetlenmesi gerekmektedir.
Bu nedenle eski imalat sahalarının takibi için barajların arkalarında numune ölçüm borularının bulundurulması ve barajların ön ve arkalarında sürekli ölçüm yapan sabit gaz ve ısı ölçüm sensörlerininde bulunması gerekmektedir.
Maden ocağında 2 nolu malzeme nakil bandının bulunduğu desandre üzerinde bulunan 471, 510 ve 506 nolu CO sabit sensörlerinin eski imalat barajları önünde bulundukları diğer eski imalat sahalarının barajlarının ise iş güvenlik çalışanları tarafından seyyar sensörlerle takibinin yapıldığı ancak olayın meydana geldiği U3 bölgesinde bulunan eski imalat sahalarının barajlarının ön ve arkalarında herhangi bir sabit sensörün bulunmadığı, metan ve karbonmonoksit gazlarının havadan hafif olmaları nedeniyle genel olarak galerilerin tavan kısımlarında toplanacağı, iş güvenlik uzmanları tarafından seyyar sensörlerle belli aralıklarla yapılan ölçümlerin ise yeri ve konumu tespit edilememekle birlikte daha alt seviyelerde olacağı, bu nedenle ocağın içine doğru sızan ve zaman içinde tavanda biriken tehlikeli gazların tespitinin yapılamadığı ve olay tarihinde eski imalat sahalarında bulunan büyük boşluklarda biriken zararlı gazların tavan taşlarının oturması nedeniyle piston görevi görerek olay tarihi ve öncesinde U3 bölgesi ile 3. ve 4. nakil bant boylarında oluşan göçüklerden, kırık ve çatlaklardan ocağın içine doğru degaj yaptığı, oldukça durgun bir hava akımı ve yangın çıkmasına uygun sıcak bir ortam bulunan 4. nakil bandı boyunda biriken metan gazlarının göçük ve posta akmaları nedeniyle zarar gören sensör iletim hatları veya diğer enerji hatlarından kaynaklanan ark nedeniyle parlama şeklinde tutuştuğu ve yangının meydana geldiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla; eski imalat sahalarının gereği gibi kontrol altında tutulmaması da kazanın meydana gelmesinde etkili olmuştur.
4) Haberleşme, merkezi alarm ve tahliye ile ilgili değerlendirme; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 11 ve 12. maddesi, Merkezi Gaz İzleme Sistemi Yönergesinin 6. maddesi, Maden iş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin Ek-1 maddesinde sondajla maden çıkarılan işlerin yapıldığı iş yerleri ile yer altı ve yer üstü maden işlerinin yapıldığı iş yerlerinde uygulanacak asgari genel hükümler olarak düzenlenen arama, kurtarma ve tahliye başlığı altında 14, 14/2 ve 14/3, 15 ve 16. maddelerinde acil durumlarda yeterli sayıda destek elamanının görevlendirilmesi ve eğitilmeleri, kullanılacak ekipmanların uygun yerde kullanıma hazır durumda bulundurulması, solunum cihazları, kurtarma istasyonları, güvenlik tatbikatı ve ilk yardım ekipmanları ile ilgili düzenlemelerin bulunduğu bilinmektedir.
Somut kazada, olayın başlangıcında yeraltı maden ocağının enerji, haberleşme ve gaz izleme sistemlerinin devre dışı kaldığı, bu nedenle ocakta bir çok yerle gerekli haberleşmenin sağlanamadığı, ocakta tüm işçileri tehlike anında haberdar edebilecek merkezi bir alarm veya uyarı sisteminin de bulunmadığı, maden ocağında U3 bölgesi 4. nakil bandı boyundan duman geldiğini ve yangın çıktığını öğrenen ... ... İşletmeleri A.Ş. yetkililerince olayın nedeni, boyutu ve yeri tam olarak tespit edildikten sonra işçilerin en kısa sürede tahliyelerinin sağlanması için acil eylem planı uygulamak yerine dumanın bulunduğu yere gidilerek su sıkmak gibi lokal tedbirlerle müdahale edildiği, olayın ve tehlikenin büyüklüğünün kavranamadığı, bu nedenle işçilerin tahliyesi hususunda hayati öneme sahip zamanın heba edildiği, bir kriz yönetiminin kurulamadığı görülmüştür.
Ocak dışında gerekli çalışmaları ve müdahaleleri yapabilecek acil durum yöneticisinin kalmadığı ve ocak içi ve dışında kaosun meydana geldiği, maden ocağındaki kayıtlara göre işveren tarafından 30 kişiye bir kişi düşecek şekilde özel eğitimli ve uygun donanıma sahip bir tahliye ekibi oluşturulduğu anlaşılmış ise de; olayın akabinde bu ekibin toplanamadığı ve koordineli bir çalışmanın sağlanamadığı, hatta bazı tahlisiye donanımlarının da çalışır ve hazır vaziyette bulunmadığının tespit edildiği, ocakta bu boyutta bir olaya karşı genel bir tatbikatın yapılmadığı ve gerekli eğitimlerin verilmediği, yüklenici şirket yetkililerinin böyle bir duruma karşı hazırlıksız oldukları görülmüştür.
Ocağı iyi bilen ve acil durumlarda gerekli tedbirleri alarak krizi yönetmekle görevli kişilerin ocağa girmeleri nedeniyle gelen ekiplerin doğru şekilde yönlendirilemediği, böyle bir olayda dışarıdan gelecek yardım ve tahliye ekiplerine gerekli bilgi ve belgelerin, ocak haritalarının en kolay şekilde teminine imkan sağlanamadığı, özel bir bilgi, tecrübe ve donanımı gerektiren yer altı maden ocaklarında bu işte ehil olmayan kişi, kurum ve kuruluşların müdahalede bulunmaya çalıştıkları, ocakta kullanılan telefonların çoğunun ev tipi telefonlar olduğu ve bir çok noktada devre dışı kaldıkları, bazı kişilerin yangın bulunan ocağa ex-proof nitelikte olmayan malzeme soktukları anlaşılmış, son derece kötü yönetilen kriz sürecinin devamı olarak işçilerin en kısa sürede ve soğukkanlı bir şekilde ocaktan tahliyeleri sağlanamamış ve netice olarak çok sayıda ölüm ve yaralanmayla sonuçlanan vahim bir tablo ortaya çıkmıştır.
5) Maden ocağında işçilere dağıtılan ve olayda kullanılan ferdi kurtarma maskelerinin değerlendirilmesi; Olay tarihinde yürürlükte bulunan ancak olaydan sonra değiştirilen Maden iş yerlerinde İş sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliğinin Ek 3" te yer altı maden işlerinin yapıldığı iş yerlerinde uygulanacak asgari özel hükümler başlığı altında 10/12. maddesi gereğince, maden ocaklarında tüm çalışanların çalışma süresince yanlarında karbonmonoksit maskesi veya ferdi oksijen kurtarıcıları taşımaları ve gerektiğinde kullanmaları gerektiğinin düzenlendiği, bu düzenlemeye istinaden yüklenici şirket tarafından karbonmonoksit maskelerinin tercih edildiği ve bunun mevzuata uygun olduğu saptanmıştır.
Ancak, olay yerinde inceleme yapan ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerinin yaptığı inceleme sonucunda hazırlanan rapora göre, işlerinde toplam 2953 adet karbonmonoksit ferdi kurtarma maskesinin bulunduğu, bunların 2678 adedinin kullanım ömrünün tamamlandığı, herhangi bir akreditasyonu bulunmayan iş yerinde yapılan gözle kontrol, basınç ve ağırlık kontrolü sonucunda kullanım sürelerinin 1 yıl uzatılmasının mümkün olmadığı, kullanım kılavuzuna göre bu maskelerin hiç bir şekilde raf ömrü olan 3,5 yıldan fazla kullanılamayacağının belirtildiği; kaldı ki; iş yerinde maske bakım ve kontrolü yaptığı belirtilen tanık ..."ın sabit ve seyyar gaz detektörlerinin bakımı ve kalibrasyonu konusunda eğitim gördüğü ve sertifikalarının bulunduğunu ancak gaz maskelerinin bakımı ve kontrolü hususunda her hangi bir eğitimi, sertifikası veya belgesinin bulunmadığını beyan ettiği görülmüştür.
Ocakta kullanılan bazı karbonmonoksit maskelerinin ortamda bulunan oksijen oranının % 17"nin altına düşmesi, CO seviyesinin % 1.5 den fazlaya çıkması halinde koruma işlevini yerine getiremediğinin tespit edildiği, yine TUBİTAK UME Gebze Kocaeli Gaz metrolojisi laboratuvarı tarafından düzenlenen 11/06/2014 tarih ve 5830 sayılı raporda; maskelerin bir kısmının kullanım ömrünü tamamlamış olduğu, filtre kısımlarının paslanmış olduğunun tespit edildiği, olay tarihinde eski imalat sahalarından ocağın içine doğru hızla gelen ve ayrıca yangınla birlikte oluşan karbonmonoksit salınımı ve oksijen azalması ile toplam kullanım süreleri 45 dk olan ve ocak içindeki desandreler (eğimli galeriler) nedeniyle hızla nefes alıp vermeye bağlı olarak bu sürenin 20 dk" ya düşeceği nazara alındığında yoğun üretim artışı sonucunda panolarla yer üstü arasında meydana gelen uzun mesafeler somut olay özelinde olduğu gibi olayın meydana geldiği yer ile ocağın girişi arasındaki 1400 m mesafe gözetildiğinde mevzuata uygun olmasına rağmen ocakta karbonmonoksit gaz maskelerinin kullanılmasının çok önemli bir kusur olduğu anlaşılmıştır.
Eğer "oksijenli tip ferdi kurtarıcılar-OFK" seçilmiş, maske değişim istasyonları bulunmuş ve kullanılmış olsaydı, bu maskelerin hareketsiz kalma halinde 100 dk, koşma halinde ise 30 dk etkili olmaları ve her koşulda koruyucu nitelikte olacakları nazara alındığında, 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği kanunu 4. maddesi gereğince işveren ve işveren vekillerinin çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü oldukları ve bu kapsamda her türlü tedbiri almak zorunda oldukları, kolaylıkla yanma özelliğine ve kalın damarlı ... tabakasına sahip olup, çok sayıda kapatılmış eski imalat sahasını barındıran ve herkesçe bilinen bu özellikleri nedeniyle madencilik faaliyetlerinin sürdürüldüğü sahalara eskiden beri yoğun metan ve karbonmonoksit gelimi bulunduğu anlaşılan söz konusu ocakta oksijen tipli ferdi kurtarma maskesinin tercih edilmesi gerektiği, ancak kaza tarihi itibarıyla OFK maskelerinin kullanılmasının yasal zorunluluk taşımadığı belirlenmiştir.
6) Maden ocağında çalışan işçilere verilen eğitimlerin değerlendirilmesi; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4 ve 17. maddeleri gereğince işverenin çalışanların eğitimi ile ilgili her türlü tedbiri almakla yükümlü kılındığı, Tehlikeli ve Çok Tehlikeli Sınıfta Yer Alan İşlerde Çalıştırılacakların Mesleki Eğitimlerine Dair Yönetmeliğin 6/2. maddesinde, çalışanların işe başlamadan önce 32 saat mesleki eğitim almalarının zorunlu olduğu ve yine Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 6 ve 11. maddelerinde yılda en az bir defa bu eğitimlerinin 16 saatten az olmamak üzere tekrar eğitimi alacaklarının hükme bağlandığı, bu kapsamda ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından ... Üniversitesi ... Meslek Yüksek Okulu ve ... Çok Programlı Meslek Lisesi ile protokoller yapıldığı ve bu protokoller çerçevesinde 42 saatlik eğitim verileceğinin karara bağlandığı ve işçilerin özlük dosyalarında bu eğitimlerin verildiği, kağıt üzerinde bulunmakla birlikte maden ocağında çalışan mağdur, müşteki, katılan ve tanık beyanları nazara alındığında işçilere bu eğitimlerin gerçekte tam olarak verilmediği, hiç eğitim almadan ya da birkaç saatlik eğitimle birçok işçinin maden ocağında çalıştırıldığı tespit edilmiştir.
Tüm işçilerin beyanlarında maden ocağında yer altında herhangi bir tatbikat yapılmadığı yönünde olduğu, olay sırasında işçilerin eğitimlerinin yetersiz olması nedeniyle birçok işçinin gaz maskelerini nasıl kullanacaklarını bilmedikleri, bazı işçilerin gaz maskesinin nasıl kullanılacağını bilmemeleri nedeniyle burunlarını dahi kapatmadan maskeyi kullanmaya çalıştıkları, bazılarının gaz maskelerini hiç takamadıkları, işçilerin kriz anında nasıl davranmaları gerektiğini bilmedikleri, ocağın genelini kapsayacak ve somut olaydaki kaza boyutunda bir olay karşısında nasıl davranmaları gerektiği hususunda herhangi bir tatbikat yapılmaması nedeniyle işçilerin tehlike anında güvenli bölgeleri ve çıkış yolunu bulamadıkları, buna göre çalışanlara yeterli eğitim verilmeden maden ocağında çalıştırıldıkları, kaldı ki; yüklenici şirket tarafından tutulan "kurs takip çizelgesine" göre olay tarihinde eğitimde görünen çalışanlardan bazılarının, eğitimde değil yer altında oldukları ve yaşamlarını yitirdikleri, işverenler veya vekilleri tarafından işçilere eğitim verilmesi hususunun önemsenmediği anlaşılmaktadır.
7) Maden ocağında risk yönetimi ile ilgili değerlendirme; İş sağlığı ve güvenliği risk değerlendirmesi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4 ve 10. maddelerinde ve İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği"nde düzenlenmiş olup iş yerinde meydana gelebilecek her türlü iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin risklerin değerlendirilmesinin işveren tarafından yapılacağı veya yaptırılacağının hükme bağlandığı, ... ... İşletmeleri A.Ş. tarafından ... yeraltı ... ocağında acil durum eylem planı hazırlandığı, bu planda yangın, deprem, sel ve tehlikeli maddelerin risk olarak öngörüldüğü, acil durumlarda müdahale etmek üzere kriz masası ekibi, yangın müdahale ekibi, çevresel kaza acil durum ekibi, ilk yardım ekibi, güvenlik ekibi, yardım ve ulaştırma koordinasyon ekibi, yemekhane acil durum ekibi gibi çalışma gruplarının oluşturuluğu belirlenmiştir.
Ancak, olay tarihinde meydana gelen olayda olduğu gibi ocağın tümünü kapsayan ve tüm çalışanları etkileyen bir yangın sonucunda oluşabilecek ani ve yoğun bir gaz gelimine karşı risklerin değerlendirilmediği, oysa eski imalat sahalarında kömürün çıkartılmasıyla oluşan büyük boşluklarda biriken zararlı gazların meydana gelebilecek göçükler ve katmanlardaki oturmalar dolayısıyla kırık ve çatlaklardan ocağın içine doğru püskürmesinin madencilikte bilinen ve öngörülebilen en tehlikeli risklerden olduğu, olayın meydana geldiği maden ocağında bu şekilde bir gaz gelimi olabileceğinin bazı bilim insanları tarafından araştırmalara konu edilip bu konuda bilimsel çalışmalar yapıldığının işletme idaresi tarafından bilinmesine rağmen bu çalışmalardaki bilgilerin dikkate alınmadığı,
Mevzuata uygun olması ile birlikte artan üretim ve devreye sokulan yeni panolar nedeniyle işçi sayısındaki artış ile ocağın üretim panoları ile yer üstüne giriş ve çıkış yerleri arasındaki mesafelere göre kullanım süreleri 45 dakikayı geçmeyen ve yangın nedeniyle meydana gelebilecek veya eski imalat sahalarından ocağın içine doğru gelebilecek gaz püskürmeleri nedeniyle oksijen oranının % 17-18"in altına düşmesi halinde karbonmonoksit tipli ferdi kurtarma maskelerinin hiç bir işe yarayamayacağı hususlarındaki risklerin değerlendirilemediği,
Ocağın tümünde meydana gelebilecek bir yangınla ilgili işçilerin en kısa ve çabuk şekilde tahliyesi, işçilerin eğitimlerinin verilmemesi veya yeterli verilmemesi, ocağın herhangi bir yerinde meydana gelebilecek yangınlara karşı otomatik yangın söndürme sistemlerinin kurulmadığı, merkezi bir alarm ve haberleşme ile ilgili risk değerlendirmesinin yapılmadığı, ocağın merkezi konumunda bulunan ve etrafı eski imalat sahaları ile çevrili olan U3 bölgesinin ocağın tüm havalandırma sisteminin üst üste bindirildiği bu bölgede meydana gelebilecek bir yangın ve göçüğün tüm ocağı etkisi altına alacağı hususunda risk değerlendirmesinin yapılmadığı,
2011 yılında üretime alınan S panosunda ikinci bir hava yolu bulunmaması nedeniyle işçilerin sağlığı ve güvenliği bakımından tehlike bulunduğunun yüklenici şirket tarafından tespit edilmesine ve Haziran 2011 tarihli Ek Revize Uygulama Projesinin hazırlanmasına rağmen söz konusu ikinci yolunun sürülmeden üretime devam edildiği, eski imalat sahalarının barajlarının ön ve arkalarının sürekli takibi hususunda da risk değerlendirmesinin yapılmadığı,
Anlaşılmıştır.
8) Maden ocağı denetimi ve teknik nezaretçi defteri ilgili değerlendirme; Teknik nezaretçinin genel müdürlükçe onaylanmış ruhsat sahasının her yerinde görevi ile ilgili inceleme yapmak ve gerekli her türlü bilgiyi alma ve kanun kapsamında gerekli önlemlerin aldırılması yetkisine sahip olduğu, ruhsat sahasının faaliyetlerini ve üretimlerini 15 günde bir en az bir defa denetlemek tespitlerini ve önerilerini teknik nezaretçi defterine not etmek zorunda olduğu, eksiklik ve aksaklıkların, öneri ve önlemlerin rapor edilmemesinden teknik nezaretçi, bunların yerine getirilmemesinden ise ruhsat sahibinin sorumlu olduğu, iş yerinde yaptığı inceleme ve gözlemlerde işletme projesine aykırı faaliyette bulunulduğunu ve faaliyetlerin can ve mal güvenliği açısından tehlikeli bir durum oluşturduğunu tespit etmesi halinde ise maden üretimine yönelik faaliyetleri durdurup durumu ilgili kurum ve kuruluşa bildireceği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, teknik nezaretçi defterinin yapılan kontrolünde, teknik nezaretçinin güvenlik açısından ocak içerisinde bırakılan topukların miktarları, topukların hava ile temas eden kısımlarının kesonlanması, topukların güçlendirilmesi için beton ve benzeri dayanıklı malzemelerin kullanılması, eski imalatların tümünün barajlarının ön ve arkalarına sensör konulması sureti ile izlenmesi ve kontrolü, kara tumba gibi tehlikeli yöntemlerle üretim yapılmasının sakıncaları ve S panosunda hayati bir öneme sahip olan ikinci bir hava yolu açılmasına ilişkin revize projenin uygulanıp uygulanmadığı konularında hiç bir tespit ve tavsiyesinin bulunmadığı, yasal mevzuattan kaynaklanan görevlerini yerine getirmediği, bu nedenle neticenin meydana gelmesinde kusurlu olduğu değerlendirilmiştir.
9) Maden ocağında istihdam edilen iş güvenliği uzmanları ile ilgili değerlendirme; 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 4, 5, 6, 7 ve 8. maddelerinde ve ilgili yönetmelikler gereğince iş yerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasında gerekli tedbirlerin alınması, gerekli organizasyonun sağlanması, her türlü araç ve gerecin temini, iyileştirilmesi ve değişen şartlara uygun hale getirilmesi, işçilere iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmesinin ve işçilerin iş güvenlik önlemlerine uyup uymadıklarının takibi hususunda birinci derecede işverenin sorumlu olduğu,
İşveren veya vekilleri tarafından iş yerinde görevlendirilecek iş güvenlik uzmanlarının görev, yetki ve sorumluluklarının ise İş Güvenliği Uzmanlarının Görev, Yetki ve Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında yönetmeliğin 9 ve 10. maddelerinde görev ve yetkilerinin düzenlendiği, yönetmeliğin 10/1-b. maddesi gereğince "iş yerinde belirlediği hayati tehlikenin ciddi ve önlenemez olması ve bu hususun acil müdahale gerektirmesi halinde işin durdurulması için işverene başvurmak" yetkisinin bulunduğu, Buna göre iş güvenlik uzmanlarının maden ocağının tamamını doğrudan üretime kapatmak veya durdurmak hususunda icrai yetkilerinin bulunmadığı ancak iş yerinde belirlediği hayati tehlikenin ciddi ve önlenemez olması ve bu hususun acil müdahale gerektirmesi halinde işin durdurulması için işverene başvurmak yetkisinin bulunduğu, buna göre olayın meydana geldiği maden ocağında madenciliğin merkezden çevreye doğru gelişmesini dikkate alarak bu durumun yarattığı sakıncaları hafifletebilecek, yardımcı ocak açıklıklarının oluşturulmadığı, ana ocak açıklıklarının ... damarına çok yakın hatta kısmen damarın içinde sürüldüğü,
2011 yılında üretime alınan S panosuna ana yola paralel ikinci bir hava yolu bulunmaması nedeniyle üretim artışı ve havalandırma yetersizliği olacağı ve yüksek risk oluşturacağı açık olduğu halde Haziran 2011 tarihli Ek Revize Uygulama projesi ile ikinci bir hava yolu oluşturulmadan üretim yapılmasının havalandırmayı riskli hale getirdiği, eski imalatların gerektiği gibi izole edilmediği ve sürekli takibinin yapılmasını sağlayacak mekanizmanın kurulmadığı, topukların hava ile temas eden kısımlarının kesonlanmadığı, topukları güçlendirmek için beton kullanılmadığı, acil durumlarda yer altında çalışan tüm personeli uyarabilecek bir merkezi alarma sisteminin bulunmadığı, yer altı haberleşme sisteminin üretim panolarını besleyen enerji kaynağından bağımsız olarak tesis edilmediği, olayın meydana gelmesine ve gelişip yayılmasına sebebiyet veren tüm bu eksiklikler ve tehlikeye rağmen işin durdurulmasını işverenden talep etmedikleri ve görevlerini ve sorumluluklarını gerektiği gibi yerine getirmedikleri,
Saptanmıştır.
10) Madende kullanılan malzemelerin değerlendirilmesi; Madende kullanılan elektrik kablosu, havalandırma boruları, haberleşmede ve ... taşımada kullanılan materyallerin maden ocaklarına uygun vasıf ve mahiyette, maden ve olağanüstü şartlara (su basması, yangın vb) uygun olması gerekirken bu şartları taşımayan piyasa malzemelerinin kullanılması olayın vahametinin artmasında önemli bir sebep olmuştur.
Sonuç olarak, yukarıda detaylı olarak belirtilen kusurlu hareketler neticesinde meydana gelen maden kazasında 301 çalışanın yaşamını yitirdiği 162 çalışanın ise hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı kazanın meydana geldiği anlaşılmıştır.
Suçun vasıflandırılmasına ilişkin değerlendirme;
Yukarıda da belirtildiği üzere Akhisar C. Başsavcılığının 23/02/2015 tarih, 2014/8340 soruşturma ve 2015/403 esas sayılı iddianamesi ile sanıklar ..., ..., ..., ve ... hakkında olası kastla öldürme (301 kez) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama (162 kez) suçlarından cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.
Bu noktada meydana gelen kazada neticeyle illiyet bağı bulunacak şekilde kusurlu hareketleri bulunan sanıkların hukuki durumlarının tayin ve tespiti bakımından olası kast, bilinçli taksir ve taksir kavramlarının teorik olarak gözden geçirilmesi ve somut olay bakımından sanıkların eylemlerinin bu kavramlardan hangisi kapsamında kaldığının öncelikle belirlenmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK"nın 21/1-2. maddesi,
"1-Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.
2-Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır." hükmünü içermektedir.
Aynı yasanın 22. maddesinin ise;
1-Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
2-Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
3-Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; ...
4-Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
5-Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir." hükümleri yer almaktadır.
Bütün suçlarda olduğu gibi, taksirli suçlarda da hareket ile sonuç arasında bir nedensellik bağının varlığı cezalandırmanın koşuludur. Taksirli suçlarda nedensellik bağının varlığının kabulü için, failin hareketinden bağımsız bir etkenin sonuca tek başına neden olmaması gerekir. Sonucun tamamen mağdurun kusurlu hareketinden kaynaklanması halinde bir başkasını bu sonuçtan sorumlu tutma olanağı bulunmamaktadır.
Taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçüt, taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörememesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.
Bilinçli taksir ile olası kast arasındaki ayrımı belirlemeye yönelik akademik çevrelerde ve yargısal platformda pek çok görüş ileri sürülmektedir. Uygulamada ise olası kast ile bilinçli taksir arasındaki ayırıcı ölçütler yargısal kararlar ve bilimsel görüşler harmanlanarak belirlenmeye çalışılmakta, gerek dairemiz uygulamaları gerekse Ceza Genel kurulunun kararlarıyla uygulama birliği sağlanmaya çalışılmaktadır.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 21. maddesi; "1 ) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. 2- ) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır" şeklinde düzenlenerek, birinci fıkranın ikinci cümlesinde doğrudan kast tanımlanmış, ikinci fıkrasında; öğreti ve uygulamada "dolaylı kast, belirli olmayan kast, gayrimuayyen kast, olursa olsun kastı" olarak da adlandırılan "olası kast" tanımına yer verilmiştir.
Buna göre, doğrudan kast; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup, kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi halinde doğrudan kastla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi halinde olası kast söz konusu olacaktır.
Olası kast ile doğrudan kast arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir.
Olası kastı doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve "olursa olsun" düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kastta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir. Başka bir anlatımla, olası kastta fail, kesin olan bir sonucu değil, büyük bir olasılıkla gerçekleşecek olan sonucun ortaya çıkması halini göze almaktadır. Bu halde fail, bu olası sonucu olursa olsun düşüncesi ile göze alarak suç yolunda ilerlemektedir.
Diğer bir deyimle, burada fail olası sonucun ortaya çıkmaması için herhangi çaba sarf etmemektedir. Yani olası kastta fail, eyleminin kanunda tanımlanan sonucun ortaya çıkmasına neden olacağını olasılık düzeyinde öngörmesine karşın, bu sonucun ortaya çıkmasını kabullenmektedir.
Kural olarak suç; ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hallerde ise taksirle işlenir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. TCK"nın 22/2. maddesinde taksir; "dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun yasal tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir" şeklinde tanımlanmıştır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide benimsendiği üzere, taksirin unsurları;
1-) Fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması, 2-) Hareketin iradi olması, 3-) Sonucun istenmemesi, 4-) Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması, 5-) Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen öngörülmemiş olması, şeklinde kabul edilmektedir. Taksirli suçlarda, gerek icrai, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi halinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir. Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması halinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir.
Türk Ceza Kanununda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hal ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir. Türk Ceza Kanununda taksir; "basit" ve "bilinçli" taksir olarak ikili bir ayrıma tâbi tutulmuş, 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanmış, bu halde taksirli suça dair cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür. Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırt edici ölçüt; basit taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir halinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü halde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü halde, şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hali, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hali ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Türk Ceza Kanununun 21. maddesinin ikinci fıkrasında; "öngörmesine rağmen, fiili işlemesi" şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı kanunun 22. maddesinin üçüncü fıkrasında; "öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır" biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği "kabullenme" ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; "olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir" şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur.
Kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir arasındaki ilişkiyi kısaca özetlemek gerekirse; gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin failce bilinmesi ve istenmesi halinde doğrudan kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmek suretiyle sonucun meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması sebebiyle öngörülmediği hallerde ise basit taksir söz konusu olacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.03.2015 gün ve 619-80; 07.06.2011 gün ve 54- 120 ile 06.07.2010 gün ve 51-162 Sayılı kararlarında da bu hususlar vurgulanmıştır.(Karar İncelemesi - Bilinçli Taksir ve Olası Kast (Dolus Eventualis) Farkının Değerlendirilmesi, Doç. Dr.......)
Bu açıklamalar ışığında, suçun vasıf ve mahiyetinin nitelendirilmesi bakımından somut olay değerlendirildiğinde;
Yukarıda da detaylı şekilde açıklandığı üzere, üretim artışına paralel olmayacak şekilde, başta havalandırma sistemi olmak üzere alt yapı ve iş güvenliği konularında yeterli ve gerekli iyileştirmeler yapılmadan üretim faaliyetlerine devam edilmesi, iş güvenliğinin geri plana atılarak üretime öncelik verilmesi suretiyle üretim zorlamasında bulunulması, eski imalat sahalarının iyi izole edilmemesi, eski imalat sahalarını periyodik denetlemeyi amaçlayan bir mekanizmanın kurulmaması, topukların havayla temas eden kısımlarının tahkim edilmemesi, maden şartlarına uygun donanım kullanılmaması, yangının başladığı U3 bölgesinde birbirine çok yakın olmaları nedeniyle ezikli kırıklı bir yapı kazanmış olan galerilerin sık sık tamir edilmesiyle yetinilmesi, topukların kül katkılı çimento enjeksiyonu vb. yöntemlerle sağlamlaştırılmasına gayret gösterilmemesi, galerilerin takviyeli takviyesiz beton tahkimata alınmaması, ana ocak açıklıklarının damara çok yakın hatta kısmen damarın içinde sürülmesi, acil durumlarda yer altında çalışan tüm personeli uyarabilecek bir alarm sisteminin bulunmaması, haberleşme sisteminin üretim panolarını besleyen enerji kaynağından bağımsız olarak tesis edilmemesi, karbonmonoksit maskelerinin kontrol ve bakımının gerektiği şekilde yapılmamış olması, maske kullanımı ve acil durumlarda ocaktan kaçış konusundaki eğitimlerin yetersiz olması, kaza öncesinde somut olaydaki şekilde meydana gelebilecek bir kaza karşısında yaşanabilecek aksaklıkların tespitine yönelik bir tatbikatın yaptırılmamış olması, krizin son derece kötü yönetilmesi, ocakta kaza öncesi mevcut olan eksiklik ve hatalı uygulamaların tespit edilip gerekli yerlere bildirilmemesi, gerektiğinde üretim faaliyetinin durdurulması için gerekli yükümlülüklerin yerine getirilmemesi şeklinde ortaya çıkan, önemli bir kısmı yüklenicinin ... ocağında faaliyete başladığı günden beri var olup kaza gününe kadar varlığını devam ettiren sanıkların kusurlu eylemleri, objektif olarak öngörülebilir neticenin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.
Sanık ...’ın ... Kömürleri A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı, ..."nun ... Kömürleri A.Ş"nin Genel Müdürü, ..."in ... Maden Ocağının İşletme Müdürü, ..."nın İşletme Müdür Yardımcısı olduğu, sanıkların 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği ve Maden İş Yerlerinde İş Güvenliği Yönetmeliğinin ve yazımız içerisinde atıf yapılan diğer mevzuatın ilgili hükümleri gereğince, tebliğname içeriğinde belirtilen ve detayları ilk derece mahkemesi gerekçeli kararı ve hükme esas alınan bilirkişi raporlarında açıklanan, neticeyle illiyet bağı bulunan kusurlu eylemlerden dolayı sorumlu oldukları anlaşılmıştır.
Haklarında olası kastla öldürme ve neticesi sebebiyle ağırlaşan yaralama suçundan kamu davası açılan sanıklardan Sanık ..."ın suç tarihinden önce ... ... İşletmeleri A.Ş. nin yönetim kurulu üyesi, suç tarihinde ise yönetim kurulu başkanı olduğu, sanık ..."nun aynı şirketin genel müdürü olduğu, sanık ..."in şirkete bağlı ... Maden Ocağının işletme müdürü olduğu, sanık ..."nın ... Maden Ocağının işletme müdür yardımcısı olduğu bilinmektedir.
Şirket yönetim kurulu başkanı olan sanık ..."ın yaptığı ticari faaliyetin, diğer iş kollarına göre yüksek düzeyde istihdam sağlayan, üretime dönük ama bir o kadarda tehlikeli özellik taşıyan bir iş kolu olduğu, gerek şirket tüzel kişiliğinin gerekse çalışanların ortak amacının üretim faaliyetiyle kazanç elde etmek olduğu açıktır.
Ancak kârını en üst düzeye çıkarmak için yukarıda sayılan noksanlıları görmezlikten gelmenin, görmezlikten gelmediyse bile haberinin olmadığını, bu noksanlıkların giderilmesinin tamamen çalışanlara ait olduğunu söylemesinin ya da maden işinin sadece finans ve yönetim kısmıyla ilgilendiğini belirtip, madende ne gibi önlemler alınması gerektiğini bilmediğini ifade etmesinin de kabul edilebilir bir yanı olmadığı da açıktır.
Böylesine büyük, 2803 kişinin çalıştığı, yüksek risk içeren bir iş yapan firmanın yönetim kurulu başkanının hangi önlemlerin alınması gerektiğini asgari düzeyde bilmesi, meydana gelebilecek kazaları önleyecek tedbirlerin alınıp alınmadığını kontrol etmesi, ettirmesi gerektiği de izahtan varestedir.
Kazaların önlenmesi için mevzuatın emrettiği önlemleri almada ihmalkar ya da özensiz davranan tamamen kâra odaklanan bir şirketin daha önce aynı yerde çalışan firmaların yıllarca yapamadığı üretimi sözleşme süresinden yıllarca önce tamamlama adına yaptığı faaliyet sonucu meydana gelen kazada yüzlerce ölen ve yaralananlar olması halinde şirketi birinci derecede yöneten sanığın sadece öngöremediği bir sonucun meydana gelmesinden sorumlu tutulmasını ya da öngördüğü halde neticeyi istemediğini kabul etmek en basit tabirle işin mahiyetini gözden kaçırmak olarak kabul edilebilir.
Madencilik konusunda tecrübeli sayılabilecek bir şirketin alabileceği basit tedbirlerle önleyebileceği ölüm ve yaralamalar yerine şirket yöneticisinin tedbirsiz ve özensiz davranarak kazaları önlemek adına hiçbir tedbir almayarak kârı tercih etmesi neticeyi önlemek yönünde hiçbir önlem almadıklarını ortaya koymaktadır.
Doktrin ve yargı kararları, olası kast, suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişinin fiili işlemesidir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmesidir yani fail sonucun gerçekleşmemesi için hiçbir önlem almamasıdır şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur. Olayımızda da 301 kişinin ölmesi ve 162 kişinin hayati tehlike geçirecek biçimde yaralanmasında, sonucu önlemeye yönelik tedbir almayan ya da alınması için gerekli özeni göstermeyen şirket yönetim kurulu başkanı olan sanığın eyleminin “olası kast” kavramıyla birebir örtüştüğü de açıktır.
-31-
Maden ocağının en yeterli müfettişler ve teknik personelce detaylı bir şekilde denetlenmesi esastır ancak resmi kurumlarca denetimlerin gereği gibi yapılmaması, işvereni ya da vekillerini mevzuatın gerektirdiği önlemleri almaktan geri bırakamaz böyle bir savunmanın kabulü mümkün olmadığı gibi bu savunmada bulunanları da sorumluluktan kurtaramaz. Fakat resmi görevlilerin görevini layıkıyla yapmaması ayrı bir suç teşkil eder ki; Dairemiz itiraza konu bozma ilamında görevliler hakkında verilen kararı gereğinin yapılması için bozmuştur.
Maden ocaklarının denetimini yapan mühendis ve müfettişlerin herhangi bir öneride bulunmaması, eksiklik bildirmemesi, cezai müeyyide uygulamaması, faaliyetten men etmemesi o maden ocağının tüm önlemleri aldığı, mevzuatın emrettiği hususları yerine getirdiği anlamına gelmediği de olayımızda anlaşılmış, bundan dolayı pek çok insanımız hayatını kaybetmiş ya da yaralanmıştır. Bu vahim olay meydana gelmeden öncede aynı madenle binleri aşan rakamlarda içeriği belli olmayan iş kazasının meydana geldiği de resmi kayıtlara yansımıştır.
Bu izahatlardan ayrı olarak; Sanık ...’ın yüklenici ... ... İşletmeleri A.Ş"de uzun yıllar yönetim kurulu üyeliği yaptığı, 24/12/2013 tarihinde babası ..."ın şirketin yönetim kurulu başkanlığı görevini bırakmasından sonra yönetim kurulu başkanlığı görevine geldiği, aynı zamanda şirketin paydaşlarından olan sanığın yüklenici şirketin ... Maden Ocağını devraldığı tarihten kaza tarihine kadar aralıksız şekilde şirket yönetiminde yer aldığı, bu görevini ifa ederken ilk derece mahkemesinin de ısrarla vurguladığı üzere, adeta maden ocağının işletme müdürü tarzında davranarak başta üretim yöntemlerinin belirlenmesi olmak üzere bir çok teknik konuda karar verici konumda olduğu, şirkete bağlı maden ocaklarının üst düzey idarecilerinin de katılımıyla yapılan toplantılara sanığın bizzat iştirak ettiği, bu toplantılarda şirketin işleyişiyle ilgili bir çok teknik konunun ele alınıp değerlendirildiği, örneğin bu toplantılardan birinde, hedeflenen yıllık ... üretiminin çok daha fazlasını üretmeyi amaçlayan sanık ..."ın A panosunda mekanize yöntemle üretim yapılması konusunda ısrarcı olması nedeniyle yangından bir kaç ay önce A panosu istikametine mekanize üretim makinelerinin kolaylıkla indirilebilmesi amacıyla kulikar galerisinin açılması kararını vererek yangının çıktığı 4. nakil bandı galerisinin havalandırma imkanlarının zayıflamasına sebebiyet verdiği, söz konusu bölgedeki havalandırma sisteminin bozulmasının yangının çıkmasında son derece etkili olduğu,
Sanığın maden ocağında yapılan her türlü harcamayı bizzat kontrol altında tuttuğu, sanık ..."ın ocağın yüklenici şirket tarafından işletilmeye başlandığı tarihten kaza tarihine kadar süregelen yapısal sorun ve kusurların büyük çoğunluğundan haberdar olduğu, yine TBMM Araştırma Komisyonuna verdiği ifadesinden de anlaşılacağı üzere, madende daha evvelden de sık sık yangınlar yaşandığını ve kendilerininde benzer sorunlarla karşılaşarak gerekli önlemleri aldıklarını beyan etmek suretiyle ocağın tehlikesi konusunda da bilgisinin bulunduğu,
..."ın yönetim kurulu başkanlığı görevine gelmesiyle birlikte şirket genel müdürü ..."nun, adına atılan sahte imzayla şirket yönetim kurulu üyesi yapıldığı, bu durumun mahkeme kararlarıyla da sabit olduğu, daha alt konumdaki idarecilerin ise birden çok konuda görevlendirildikleri ve bu görevlendirmelerden bazı idarecilerin haberdar dahi olmadıkları,
Sanık ..."ın yürüttüğü madencilik faaliyetinin diğer sektörlerden farklı olarak çok yüksek riski beraberinde barındırdığı gibi buna paralel olarak en üst seviyede iş güvenliği tedbirleri alınmasını zorunlu kıldığı, ancak sanığın kendisinden altta bulunan yönetici kademelerine üretim artışını dayatarak buna paralel gelişmesi gereken iş güvenliği tedbirlerini geri plana attığı,
Bu kusurlu işleyiş içerisinde sanığın kendisinden alt kademede ehil kişiler görevlendirmiş olmasının sanığı sorumluluktan kurtarmayacağı,
S panosunda ikinci hava galeri açılması projesinin hayata geçirilmeden S panosunda üretimin sürdürülmesi ve bu projenin finansman ayrılmaması nedeniyle uzun bir süreden beri yerine getirilmemesinden sanık ..."ın yönetim kurulu başkanı olarak sorumluluğunun bulunduğu,
Detaylı olarak açıklanan diğer kusurlu eylemlerin sürdürülmesinin önlenmesi, ilave iş güvenliği tedbirlerinin alınması bakımından en yetkili konumda bulunan sanık ..."ın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek somut olaydaki vahim nitelikteki öngörülebilir ve önlenebilir kazanın meydana gelmesinden dolayı sorumlu olduğu,
Değerlendirilmiştir.
Sanık ..."nun ... Kömürleri A.Ş"nin Genel Müdürü, ..."in ... Maden Ocağının İşletme Müdürü, ..."nın İşletme Müdür Yardımcısı olduğu, sanıkların 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, Madencilik Faaliyetleri Uygulama Yönetmeliği ve Maden İş Yerlerinde İş Güvenliği Yönetmeliğinin ve atıf yapılan diğer mevzuatın ilgili hükümleri gereğince yukarıda ayrıntılarıyla anlatılan noksanlıkları ve mevzuat aykırılıkları detayları bilirkişi raporlarında açıklanan, neticeyle illiyet bağı bulunan kusurlu eylemlerden dolayı sorumlu oldukları, olası kastla birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak suçunu işledikleri anlaşılmıştır.
Zikredilen sanıkların maden ocağının işletilmesinden ve kazaların önlenmesinden, insani şartlarda bir çalışma ortamı yaratılmasından ve benzer her türlü önlemin alınmasından konum ve yaptıkları iş göz önüne alındığında tam sorumlu oldukları açıktır. Genel müdür, işletme müdürü, müdür yardımcısı olarak görev yapan sanıkların maden ocağı işletmesi konusunda yeterli deneyime sahip oldukları anlaşılmaktadır. Bu unvanlara ve deneyime sahip olan sanıkların hangi mevzuat gereğince hangi önlemin alınması gerektiğini bilmeleri gerekmektedir. Sanıkların görevleri itibariyle mevzuata aykırılık durumlarını saptamaları, gidermeleri ya da giderme kabiliyeti olan makamlara bildirmeleri, gerekli önlemleri almasını sağlamaları, aksi halde üretime ara verilmesi de dahil her türlü önlemin alınması için resmi makamlar da dahil tüm mekanizmaları harekete geçirmeleri vazifeleri dahilindedir.
Oysa, tanık anlatımları ve bilirkişi raporlarına göre; sanıkların işçilerin insani şartlarda çalışmaları için uygun ortam yaratmak yerine mevzuata aykırı olarak yapılan ya da mevzuat gereği yapılması gereken hususları göz ardı etmişler, noksanlıkları ikmal etmek yerine görmeyerek çalışanlar üzerinde üretim baskısını arttırmayı tercih etmişlerdir. Bazı tanıklar yemeklerini madenin içinde yediklerini, vardiya değişiminde normalde çalışanların çıkıp çalışacak olanların girmesi gerekirken çalışacak olanlar gelip başlayıncaya kadar çalışmaya devam ettiklerini, bunun bazen uzun zaman aldığını, tuvaletlerini bile madende değişik yerlere ya da metal kaplara yaptıklarını söylemişlerdir. Sanıklar son derece tehlikeli bir iş olan yer altı madenciliğinde çalışan işçileri hiç ya da yasal mevzuatta öngörülen sürelerin çok altında eğitim vererek çalıştırma yoluna gitmişlerdir. Hatta çoğu işçinin gaz maskesi takmayı bile bilmedikleri, eğitimde görünen işçilerin bir kısmının kazada vefat ettiği saptanmıştır.
Sanıkların çalışan konumunda olup, işverenin baskısından ya da işini kaybetme saikiyle hareket etmeleri onları hem cezai hem hukuki sorumluluktan kurtarmayacaktır.
Yukarıda ayrıntılı olarak bahsedilen aykırılıklar nedeniyle vahim bir kaza meydana gelmiş bu kazada 301 kişi hayatını kaybetmiş, 162 kişi ise hayati tehlike geçirecek biçimde yaralanmıştır. Sanıkların olayda kusurlu davrandıkları, vahim olayın önüne geçmek için alınması gereken önlemlerin alınması hususunda bir çaba göstermedikleri, bu hususta işvereni sürekli sözlü ve yazılı olarak uyarmadıkları, noksanlıklar giderilmediginde mevzuatın kendilerine verdiği üretimi durdurma dahil hiçbir önleme başvurmadıkları, bu nedenle de olası kastla birden çok kişiyi öldürmek ve birden çok kişiyi yaralamak suçunu işledikleri düşünülmüştür.
Hukuki görüşümü desteklemek açısından Dairemizin olası kasta ilişkin olarak verdiği kararları genel olarak mukayese ettiğimizde ve değerlendirdiğimizde;
Düğün yerinde, kalabalık ortamda silahıyla oynayan,
Kırmızı ışığı iki kez ihlal eden ve uyarıları dinlemeyen,
Aşırı hız yapan, kırmızı ışık ihlali yapıp, yanında bulunanların ikazını dinlemeyen,
Sanığın olursa olsun dediği, sonucu önleme konusunda hiçbir irade ortaya koymadığı, eylemlerin olası kastla işlendiği görüşüyle ilk derece mahkemesinin bilinçli taksirle suç işlendiği yönündeki kararlarını bozmuş, bunlardan bazıları da Ceza Genel Kurulu incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
Bunun yanında dairemizin bilinçli taksir olarak nitelendirdiği Ermenek maden kazası dosyasında madende saptanan mevzuat noksanlıklarıyla mevcut davada ki noksanlıkların kıyaslanması bile mümkün değildir.
Dairemizin olası kast değerlendirmesi yaptığı ... maden kazası dosyasında dairemiz sanıklar hakkında “Tüm açıklamalar çerçevesinde: Dosya içeriği ve tüm bilirkişi raporlarındaki belirlemelere göre; bu iş kolunda deneyimli olan sanıkların 2006 yılından beri işletmede metan gazı olduğunu bilmelerine rağmen bunu göz ardı ederek, defterlerde bile bu hususa yer vermeyerek önceki denetimlerde defalarca istenmiş olan ocak gaz ölçümünü otomatik olarak yapacak erken uyarı sistemini kurmayarak, yeterli sayıda gaz ölçüm cihazı bulundurmayıp düzenli olarak kullanılmasını sağlamayarak, hatta basit ve ucuz olan vakvak tabir edilen uyarı aletini dahi temin edip kullandırmayarak, işletmede küldesak (havalandırma bakımından kör ve acil durumda kaçış imkanı bulunmayan) ayak çalıştırılarak, ocak üretim mahalline yeterli temiz hava akımını sağlayacak sistemi kurmayarak, ocak içindeki kirli ve temiz havanın karışmasını ve ısının yükselmesini göz ardı edip; 10-15 cm çapında hava borularıyla havalandırma yapılması dolayısıyla yeterli ve uygun düzeyde havalandırma sağlanamaması nedenleriyle grizu birikmesine neden oldukları, ocakta grizu olduğunu bilmelerine rağmen bunu gizledikleri bu nedenle idarenin denetimini de önledikleri gibi ocak içinde her vardiyada her atım öncesi ve sonrası gaz ölçümü yaptırıp kayıt altına aldırmayarak, ocak içinde kullanılan tesisat ve ekipmanların anti grizulu olarak tesis ettirmeyip ocak içine işçilerin sigara sokmasını ve içilmesini engellemeyerek, çalışan işçilere işe başlarken ve devamında tamamına iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verdirip belgelettirmeyerek, fiziki şartları kötü, üretim, nakliyat ve havalandırma bakımından emniyet tedbirlerine uyulmayan ocak işlettikleri” gerekçesiyle olası kastla birden çok kişiyi öldürmek suçundan cezalandırılması için ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.
Yukarıda zikredilen aykırılıklar ve ihmaller ile yine yukarıda açıklanan ... maden kazası dosyaları kıyaslandığında, olayın vahameti ve mevzuata aykırılıklar yönünden mevcut dosyamızdaki aykırılık ve ihmaller zincirinin ne kadar belirgin olduğu anlaşılmaktadır.
Bütün bu açıklamaların ışığında; kusur ve mevzuata aykırılık açısından daha az vahamet arz eden olaylarda “olası kast” kurumunu kullanan dairemiz kararları varken, ...’da meydana gelen ve 301 madencinin hayatını yitirdiği 162 madencinin ise hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı maden kazasında, bilirkişi heyetlerince belirlenen ve tanık anlatımlarıyla tevsik edilen, sayısal olarak fazla ihmal ve mevzuata aykırılık hallerinin birlikte değerlendirilmesi ve bu ihmal ve mevzuata aykırılıkların yol açtığı vahim sonuçlarda dikkate alınarak bu davada “olası kast” hükümlerinin uygulanması gerektiği açıktır. Aksi halde Türk Ceza Kanununda yer alan “olası kast”
kurumunun içinin boşalacağı ve bir başka olayda uygulama imkan ve kabiliyetinin hukuki ve fiili olarak çok azalacağı ya da kalmayacağı düşünülmüştür.
Bu değerlendirmeler neticesinde; Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında ilk derece mahkemesince taksir ve bilinçli taksirle öldürme ve yaralama suçundan verilen hükümlerin, eylemlerin olası kastla birden çok kişiyi öldürmek ve birden çok kişiyi yaralamak olduğu gerekçesiyle bozan dairemizin 30.09.2020 tarih 2020/200 Esas 2020/4732 karar sayılı ilamının doğru olduğu kanaatiyle, sanıklardan ...’ın eyleminin taksirle değil, bilinçli taksirle öldürme ve yaralama olduğu, diğer sanıklar ..., ... ve ... hakkında bilinçli taksirle öldürme ve yaralama suçundan ilk derece mahkemesince verilen cezaların onanması yönünde itiraz üzerine verilen çoğunluk görüşüne katılmıyorum. 18.01.2021
Muhalif Üye
...
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.