17. Hukuk Dairesi 2014/9309 E. , 2016/4658 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili ve davalı vekilince istenmiş davacı vekilince duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 29.03.2016 Salı günü davacı vek. Av. ... geldi. Davalı taraftan gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı ... şirketi vekili; müvekkili nezdinde ... Paket Sigorta Poliçesi ile sigortalı, konfeksiyon imalat işi yapan ve ... ve ... firmalarının birlikte kullandığı 3 katlı binada çıkan yangın nedeniyle her iki sigortalının da dekorasyon, demirbaş ve emtia hasarının oluştuğunu, yangının davalı tarafından monte edilen klima dış ünitesinden kaynaklandığını, davalının, klima dış ünitesini binanın dışına monte etmesi gerekirken kapalı depo içine monte etmesi nedeniyle kusurlu olduğunu, her iki sigortalıya yapılan ödemelerin rücuen tahsili için başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini belirterek, asıl davada sigortalısı ..."ya yapılan 63.955,73 TL"nin; birleşen davada sigortalısı ..."a yapılan 114.615,03 TL"nin rücuen tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptaline, asıl alacağın % 40"ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; yangının klima dış ünitesinden çıkmadığını öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; sigortalının iş yerinde çıkan yangına ilişkin olarak itfaiyece tutulan yangın raporunda klima dış ünitesi ile ilgili bir tespitin bulunmadığı, mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile de yangının klima dış ünitesinden kaynaklanmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı ... şirketi vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, işyeri sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminatın tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
10.04.1992 gün 1991/7-1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hakimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hüküm altına alınmamış bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmasının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK."nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir.
Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise, bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. Öyle ki, İBK. ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı HUMK.’nun 381-389. maddelerinde (6100 sayılı HMK. m. 294-297), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK.’nun 388. maddesinde (HMK. m. 297/II); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda; yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı 25.10.2013 tarihli kısa kararda "kötü niyet tazminatı talebinin reddine" karar verildiği halde, gerekçeli kararda kötü niyet tazminatına yönelik hüküm kurulmadığı; kısa kararda dosya
numaraları ile gerekçeli karardaki dosya numaralarının farklı yazıldığı; karar başlığında asıl ve birleştirilen davaların esas numaralarının ayrı ayrı gösterilmediği; yine hükmün; birleştirilen 2013/391 -gerçekte 2012/391- sayılı dosyaya yönelik 2 numaralı fıkrasının (4) numaralı bendinde, davalı vekiline 7.166,46 TL vekalet ücreti takdir edildiği, bir sonraki bentte ise davalı vekiline vekalet ücreti takdirine yer olmadığı yazılarak hükümde çelişki yaratıldığı görülmektedir. Bu durum Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/3. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.04.1992 gün ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, duruşmada vekille temsil olunmayan davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ile davalıya geri verilmesine, 12.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.