9. Hukuk Dairesi 2020/849 E. , 2020/3613 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 31. HUKUK DAİRESİ
DAVA : Davacı, olumlu yetki tespitine itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin red kararına karşı davacı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi davacı avukatının istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi"nin kararı süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 25/05/2016 tarihli yazısı ile ... Gıda İş Sendikası’nın müvekkili Şirkete ait ... Köyü yolu üzeri Çorlu adresinde kurulu fabrika iş yeri ile ...adresindeki merkez ofisinde çoğunluğu sağladığına dair olumlu yetki tespiti kararını 06/06/2016 tarihinde tebliğ aldıklarını, merkez ofisin ve fabrika iş yerinin ... bir işyeri sayılması gerektiğini sendika ile yapılacak sözleşmenin işyeri toplu iş sözleşmesi olduğunu, davalı sendikanın yetkili olup olmadığı tespit edilirken toplam çalışan sayısının dikkate alınması gerektiğini iddia ederek davanın kabulü ile yetki tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı Sendika vekili; müvekkili Sendika’nın 2 nolu Gıda İşkolunda örgütlü bir sendika olduğunu, davacı şirketin gıda iş kolunda imalat yapan bir şirket olduğunu, 21/04/2016 tarihinde yetki tespiti için Bakanlığa başvurduklarını, daha önce 27/03/2015 tarihli olumlu yetki tespitine dair Bakanlık kararı aleyhine davacı Şirketin Tekirdağ İş Mahkemesi’nin 2015/221 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, süreçlerin uzamaması için o davayı kabul ettiklerini fakat buna rağmen davacı Şirketin tamamen davayı uzatmak amacıyla Tekirdağ İş Mahkemesi’nin yetkisiz olduğunu ve mahkeme masraflarının kararda gösterilmediğini ileri sürerek kararı temyiz ettiği, Tekirdağ"daki dosyada Beşiktaş"ta işyerinin olması nedeni ile işletme düzeyinde toplu iş sözleşmesi yapılması gerektiğini iddia ettiği, dava dilekçesinde ise bu defa öncekinin aksine her iki iş yerinin işletme olmadığını ve işyeri olarak kabul edilmesi gerektiğini bildirdiğini ve iddiaların doğru olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı Bakanlık vekili; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin Tekirdağ İş Mahkemeleri olduğunu, daha önce Tekirdağ İş Mahkemesinde görülen davada yetki konusunun subuta erdiğini ve iddiaların doğru olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, fabrika ve ofis işyerinde çalışan kişi sayısının toplam 189 olduğu ve bunlardan 91"inin davalı sendika üyesi olduğu ve toplam çalışan sayısının % 40"nın sendikalı olması gerektiğine dair koşulun gerçekleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
D)İstinaf başvurusu:
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E)İstinaf Sebepleri:
Davacı vekili istinaf başvurusunda; Yerel Mahkemece gerekli keşif ve bilirkişi incelemesi yapmaksızın eksik inceleme ile yetki davası ihtilafına konu yerin işyeri mi yoksa işletme mi olduğu hususunu açıklığa kavuşturmaksızın hüküm kurulduğu, fabrika ve merkez ofisin ... bir işyeri sayıldığı ve dolayısıyla müvekkili şirket ile imzalanacak bir toplu iş sözleşmesinin işletme değil işyeri düzeyinde olması gerektiği, işyeri toplu iş sözleşmelerinin akdedilebilmesi için aranan üye çalışan çoğunluğu ise STİSK m. 41 uyarınca işçilerin yarıdan fazlası olduğu, ancak, davalı Bakanlıkça, bizzat kendi düzenlediği işkolu tespit kararına tezat oluşturacak şekilde, fabrika ve merkez ofisin ayrı birer işyeri olarak değerlendirildiği ve müvekkili şirket ile işletme toplu iş sözleşmesi için aranan %40 çoğunluğu dikkate aldığı, davalı Bakanlığın bu tespitinin hatalı olduğu, davalı Sendika’nın yetki alabilmesi için gereken çoğunluk; işyerinde çalışan işçi sayısının yarıdan fazlasının kendi üyesi olması olduğu ve davalı Sendikanın bu çoğunluğu sağlayamadığı, zira işyerinde çalışan toplam işçi sayısı 189 olup, bu sayının yarıdan fazlası için gereken işçi sayısının 95 olduğu, ancak davalı Sendika’nın müvekkili şirket işyerindeki üye işçi sayısı 89 olup, bu rakamın yetki tespiti için yeterli olmadığı, eksik inceleme sonucu hukuka aykırı olarak verilen yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini ileri sürmüştür.
F)Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, işyerinin tüm idaresinin Beşiktaş’ta kurulu işyerinden yapıldığı, fabrikada ise imalatın yapıldığı ve bunların SGK nezdinde ayrı ayrı işyeri dosyasının bulunduğu ve ayrı sicille işlem gördükleri aynı zamanda da NACE kodlarının farklı olduğu, Beşiktaş işyerinin büro iş koluna girerken, fabrika işyerinin gıda iş koluna girdiği, bunu göre Beşiktaş’ta kurulu işyerinin bağlı işyeri olarak kabulü mümkün olmayıp, ayrı bir işyeri olarak nitelendirilmesi ve giderek de her iki işyerinin işletme kavramı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği kanaatine ulaşıldığı, bu kapsamda; başvuru tarihi itibariyle davalıya ait iki ayrı işyerinde çalışan sayısı dikkate alınarak işletme düzeyinde %40 çoğunluğu sağladığı anlaşılan davalı sendikanın, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından davacı işyerinde yetkili sendika olarak tespit edilmesinde ve bu tespite yapılan itirazın ilk derece mahkemesince reddinde bir isabetsizlik görülmediği, yapılan açıklamalar çerçevesinde; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri ile kamu düzeni dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istisna başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
G)Temyiz başvurusu :
Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına karşı davacı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
H) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı Sendikanın yetki başvurusu üzerine yapılan tespitin yerinde olup olmadığı ve bu bağlamda çoğunluk tespitinin işyeri düzeyinde mi yoksa işletme düzeyinde mi yapılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu"nun “Tanımlar” başlıklı 2 inci maddesinin (d) bendinde işletme toplu iş sözleşmesinin, “Bir gerçek veya tüzel kişiye ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait aynı işkolundaki birden çok işyerini kapsayan sözleşmeyi,” ifade edeceği kural altına alındıktan sonra 34. maddesinde de "1-Bir toplu iş sözleşmesi aynı işkolunda bir veya birden çok işyerini kapsayabilir. (2) Bir gerçek ve tüzel kişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerinin bulunduğu işyerlerinde, toplu iş sözleşmesi ancak işletme düzeyinde yapılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre aynı işkolunda kurulu birden çok işyerinin bulunması olgusu işletmenin bir unsuru olarak kabul edildiğinden bu işyerlerinin aynı işkolunda kurulu ancak birbirinden bağımsız işyerleri olması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; yetki tespitine konu işyerlerinin birisi Tekirdağ"da, birisi Beşiktaş/İstanbul"da olmak üzere iki ayrı işyerini kapsadığı ve işletme düzeyinde çoğunluk hesabının yapıldığı ihtilaf dışıdır.
Davacı esasen, yetki tespitine konu merkez ofisin ve fabrika işyerinin ... bir işyeri sayılması gerektiğini, davalı Sendika ile yapılacak sözleşmenin işletme değil işyeri toplu iş sözleşmesi olduğunu, davalı Sendikanın yetkili olup olmadığının buna göre belirlenmesi gerektiği yönünden tespite itiraz etmekte olup, bu bağlamda İlk Derece Mahkemesinin davanın esasına ilişkin bu itirazı karşılamadan ve gerekçesini oluşturmadan sonuca gitmesi isabetsizdir.
Bölge Adliye Mahkemesince, işyerinin tüm idaresinin Beşiktaş’ta kurulu işyerinden yapıldığı, fabrikada ise imalatın yapıldığı ve bunların SGK nezdinde ayrı ayrı işyeri dosyasının bulunduğu ve ayrı sicille işlem gördükleri aynı zamanda da NACE kodlarının farklı olduğu, Beşiktaş işyerinin büro işkoluna girerken, fabrika işyerinin gıda işkoluna girdiği, buna göre Beşiktaş’ta kurulu işyerinin bağlı işyeri olarak kabulü mümkün olmadığından ayrı bir işyeri olarak nitelendirilmesi ve her iki işyerinin işletme kavramı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddi ise yerinde bulunmamıştır.
Zira, 6359 sayılı Kanun’un yukarıda zikredilen hükümlerine göre işletme düzeyinde tespitin yapılması için “aynı işkolunda kurulu”, “birden çok işyerinin bağımsız işyerleri olması” gerekli olup, Bölge Adliye Mahkemesince tespite konu işyerlerinin farklı NACE kodlarına sahip olduğu gerekçesiyle, davacının işletme yönünden itirazının yerinde bulunmaması hukukî dayanaktan yoksundur.
Öte yandan yargılama safhasında, tespite konu fabrika işyeri ile merkez ofis işyeri arasında yönetim birliğinin olup olmadığı, bu saptamada özellikle davacı işverenliğe ait başka işyerlerinin olup olmadığı (merkez ofis işyerinin faaliyetlerinin tespite konu fabrika işyerine özgülenip özgülenmediği), merkez ve ofis işyerlerindeki işin niteliği yönünden bağlılık olup olmadığı (aynı teknik amacı veya farklı üretim aşamalarını gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, yardımcı iş olup olmadığı vs.) hususları da denetime elverişli olarak açıklığa kavuşturulmadığı görülmüştür.
Yukarıda saptanan maddi ve hukukî olgular ile yargılamanın geldiği bu safhaya göre; İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken iş, farklı işkolunda olduğu anlaşılan işyerlerinde çoğunluk tespitinin işletme düzeyinde yapılamayacağı, çalışan ve üye sayısı da dikkate alındığında işyeri düzeyinde yapılacak bir tespitte dahi davalı Sendika’nın gerekli çoğunluğu sağlayamayacağının dosya kapsamına göre açık olması karşısında, bu işyerlerinin bağlı işyeri olup olmadığı meselesinin ayrıca irdelenmesinin sonuca etkili olmayacağının anlaşıldığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmesinden ibarettir.
Eksik araştırma ve hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 04.03.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.