14. Hukuk Dairesi 2016/18724 E. , 2020/7939 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Talep eden tarafından, 03/08/2015 gününde verilen dilekçe ile mirasın gerçek reddi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; talebin kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 21/01/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi kayyım ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, mirasın gerçek reddi istemine ilişkindir.
Davacılar, murisleri ...’un 18.06.2015 tarihinde vefat ettiğini, mirasçıları olarak ..., ..., ..., ..., ... ve ...’un kaldığını, murisin borçlarının malvarlığından fazla olduğunu bu nedenle mirası kayıtsız şartsız gerçek reddini istemişlerdir.
Mahkemece, davacı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davacılar yönünden ise davacılara atanan kayyım tarafından verilen süre içerisinde Türk Medenin Kanununun 463. maddesinin 5. bendi uyarınca denetim makamından onay alınmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm, bir kısım davacı kayyımı tarafından temyiz edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 463. maddesinde mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılması halinde vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da izninin gerekli olduğu düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 90.maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı Kanunun 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1)Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2)Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3)Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4)Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Somut olaya gelince;
Dava, Türk Medeni Kanununun 605/1. maddesi uyarınca hasımsız olarak açılan mirasın gerçek reddine ilişkindir.
Davacı, ... kendi adına asaleten ..., ..., ..., ... ve ...’a velayeten mirasın gerçek reddinin tespitini talep etmiştir.
Bursa Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/1801 Esas, 2015/2173 Karar sayılı velayet altında bulunan küçükler ..., ..., ..., ... ve ...’a Türk Medeni Kanununun 426/2 maddesi uyarınca temsil kayyımı atanmıştır.
Mahkemece kayyıma, “Bursa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinden mirası red için 462. madde gereğince izin, denetim makamından 463/5. madde gereğince onay almak üzere tarafınıza tebliğ tarihi itibari ile 2 hafta süre verilmiş olduğu hususu ihtar olunur.” şerhi içeren tebligat 04.12.2015 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilmişse de, verilen sürenin kesin süre olup olmadığı belirtilmeden ve sonuçları hatırlatılmadan verilmiş olması, ayrıca bu sürede gerekli izin ve onayların alınması kayyımın tasarrufunda olmadığından, kayyıma gerekli başvuruyu yapmak üzere süre verilmesi gerektiğinin anlaşılmasına göre, kayyımın süresinde gerekli onayı almadığı gerekçesiyle davacı küçükler ..., ... ve ... ile ... ve ... yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, kendilerine velayeten dava açılan ... ve ... yargılama sırasında reşit olduklarından mirası redde muvafakatlerinin de sağlanması gerekir.
Mahkemece, değinilen hususlar göz ardı edilerek yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davacı kayyımının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıran tarafa iadesine, 01.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.