Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının onanmasını mutazammın 10.12.2009 tarih, 16149/24627 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Takip dayanağı çeklerin incelenmesinde, keşidecinin borçlu ........... olup, hamiline düzenlendiği, ilk cironun borçlu tarafından yapıldığı, daha sonra borçlunun cirosu ile keşideciye geçtiği ve keşidecinin cirosundan sonra ise takip yapan alacaklının cirosunun bulunduğu ve alacaklının yetkili hamil olduğu görülmüştür.
TTK. nun 700. maddesine göre çekin devri ciro ve teslimle mümkün olup, ciro, keşideci veya çekten dolayı borçlu olanlardan herhangi biri lehine de yapılabilir. Bu kimseler çeki yeniden ciro edebilirler. Aynı Kanun’un 702. maddesine göre de, cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kimse son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde yetkili hamil sayılır.
TTK. nun 730. maddesinin göndermesiyle çekler hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 636. maddesine göre ise, kambiyo senetlerinde “müteselsil borçluluk” esası vardır. Senette imzası bulunan herkes, hamile karşı müteselsilen sorumludur (Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, Güncelleştirilmiş 12. Baskı, Ankara 2006, Sayfa 70). Keşideciden başlayarak, lehtar ile ciro silsilesindeki her ciranta ve eğer mevcutsa bunların avalistleri, kendilerinden sonra gelenlere karşı senedin ödeneceğini garanti etmişlerdir. Bu garanti sözleşmesi anlamında değil bir kambiyo sorumluluğudur. Senet bedeli ödenmezse, sorumluluk zinciri içinde bulunan her şahıs, kendisinin üstünde yer alan kişilerden senet bedeli ile faiz ve komisyon gibi eklerini talep edebilir (Poroy/Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, Genişletilmiş 15. Bası, İstanbul 2001, Sayfa 179). Diğer bir anlatımla hamil, müracaat borçlularının borçlanmalarındaki sıraya bakmaksızın, her birine veya bunlardan bazılarına, yahut hepsine birden müracaat edebilir.
Açıklanan bu durum karşısında; keşidecinin borçlu olduğu ciranta, yaptığı ciro ve teslim ile keşideciye karşı borçlu konumuna gelmekle ve takip dayanağı çekler yasal sürelerde bankaya ibraz edildiğine ve ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığına göre, yetkili hamil olan alacaklının kendisinden önceki cirantalara müracaat hakkı mevcut olup, kendisinden önceki ciranta hakkında da takip yapmasında yasaya aykırılık yoktur. Çekin keşideciye ciro edilmesinden sonra, adı geçenin cirosu ile tedavülü mümkün olup, bu durum çekin kambiyo vasfını etkilemez.Öte yandan, T.T.K.nun 692/5. maddesi gereğince çekin kambiyo senedi vasfını taşıyabilmesi için “keşide yeri” unsurunu ihtiva etmesi gereklidir. TTK.nun 693/son maddesine göre de keşide yeri gösterilmemiş olan çek, keşidecinin adı ve soyadının yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılır. Somut olayda takip dayanağı çekin alt kısmında keşideci .............. adının altında adresi yazılıdır. İcra takip dosyası içinde bulunan çek fotokopilerinin tamamında keşidecinin adının altında “Antalya” ibaresi yazılı olup, keşide yerinin senet tedavüle çıkarken mevcut olması yeterli olduğundan, ne zaman çekildiği anlaşılamayan çek fotokopilerinde bu ibarenin bulunmayışı gerçekte ve tedavüle çıkarılırken mevcut olmadığını göstermez. Bu nedenle, TTK.nun 693/son maddesi uyarınca çekin keşide yerinin, keşidecinin adı altında yazılı olan “Antalya” olduğunun kabulü gerekir.
Gebze 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/118 esas sayılı dosyasından verilen 16.02.2009 tarihli ihtiyati tedbir kararında ise, hangi sebebe dayanırsa dayansın borçlu ............ hakkındaki icra takiplerinin durdurulmasına karar verildiği görülmüştür. Her ne kadar, icra takibi bu tarihten sonra 23.02.2009 tarihinde başlatılmış ise de, ihtiyati tedbir kararı dikkate alındığında, takibin iptali değil durdurulmasına karar verilmesi gerekir.
O halde mahkemece borçlu yönünden verilen tedbir kararı nedeniyle, hakkındaki takibin durdurulmasına karar verilmekle yetinilmesi gerekirken, çeklerde keşide yeri olmadığı ve alacaklının takip hakkı bulunmadığı nedenleri ile bütün borçlular hakkında yapılan takibin iptaline karar verilmesi isabetsiz olup, açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla, alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 10.12.2009 Tarih ve 2009/16149-24627 sayılı onama kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 13.07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.