
Esas No: 2019/1069
Karar No: 2021/1
Karar Tarihi: 27.01.2021
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 2019/1069 Esas 2021/1 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
VERGİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/1069
Karar No : 2021/1
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : .... Vergi Mahkemesinin, ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı ile ... Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi arasında 01/06/2000 tarihinde imzalanan iki adet ferdi özel birikim sigorta poliçesinin 09/10/2012 tarihinde sona erdirilmesi üzerine sadece nema üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılması gerekirken anapara ve nema tutarının toplamı üzerinden kesinti yapıldığı ileri sürülerek fazladan ödenen verginin iadesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.
.... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:…, K:… sayılı kararı:
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 75. maddesinin birinci fıkrasında, sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında nakdi sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden müteşekkil sermaye dolayısıyla elde ettiği kâr payı, faiz, kira ve benzeri iratların menkul sermaye iradı olduğu belirtilmiştir. Aynı maddenin 15/b bendinde ise tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları, yardım sandıkları ile emeklilik ve sigorta şirketleri tarafından on yıl süreyle katkı payı ödemiş olmakla birlikte bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazanmadan ayrılanlar ile diğer sandık ve sigortalardan on yıl süreyle prim veya aidat ödeyenlere ve vefat, maluliyet veya tasfiye gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerin menkul sermaye iradı sayılacağı hükmüne yer verilmiştir. Kanun'un 94. maddesinin 15/a bendinde de 75. maddenin ikinci fıkrasının 15/a bendinde yer alan menkul sermaye iratlarından gelir vergisi tevkifatı yapılacağı düzenlenmiştir.
Davacı ile ... Hayat ve Emeklilik Anonim Şirketi arasında akdedilen bireysel emeklilik sözleşmelerinin davacının talebi doğrultusunda sonlandırıldığı ve davacıya ödenen tutarın tamamı üzerinden %15 oranında vergi kesintisi yapıldığı, sadece nema üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılması gerekirken anapara ve nema tutarının toplamı üzerinden kesinti yapıldığı ileri sürülerek fazladan ödenen verginin iadesi istemiyle yapılan düzeltme başvurusunun reddi üzerine davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen düzenlemelerde, on yıl süreyle katkı payı ödemiş olmakla birlikte bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazanmadan ayrılanlara yapılan ödemelerin menkul sermaye iradı olduğu hükme bağlanmıştır. Bu hükmün menkul sermaye iradının tarifi ile birlikte değerlendirilmesi sonucunda, "ödemeler" ifadesiyle, davacıya yapılan ödemelerin tamamı (anapara dahil) değil, bu sistemde elde edilen getirinin (gelirin) kastedildiği, dolayısıyla elde edilen getirinin menkul sermaye iradı olarak kabul edilmesi ve vergilendirmenin bu miktar üzerinden yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, %15 oranındaki vergi kesintisinin, davacının elde ettiği getiri üzerinden yapılması gerekirken davacıya yapılan geri ödeme tutarının tamamı üzerinden yapılması hukuka aykırı olup düzeltme başvurusunun reddi yönünde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir. Dolayısıyla yapılan vergi kesintisinin, elde edilen geliri aşan kısma isabet eden tutarının davacıya iade edilmesi gerekmektedir.
Mahkeme bu gerekçeyle anapara üzerinden yapılan tevkifat işlemini iptal ederek anapara üzerinden kesilen verginin davacıya iadesine karar vermiştir.
Davalının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dördüncü Dairesinin 15/05/2018 tarih ve E:2014/3747, K:2018/4596 sayılı kararı:
4697 sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un geçici 1. maddesinde, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce faaliyete başlamış olan emekli ve yardım sandıklarına ödenen primler ile bu sandıklardan iştirakçilerine yapılan ödemeler ve akdedilmiş şahıs sigorta poliçelerinin ilgili olduğu prim ve ödemeler bakımından Gelir Vergisi Kanunu'nun 23, 25, 63, 75, 89 ve 94. maddelerinin bu Kanun'la değişiklik yapılmadan önceki hükümlerinin uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun "Tazminat ve Yardımlarda İstisnalar" başlıklı 25. maddesinin birinci fıkrasının 3. bendinin, 4697 sayılı Kanun'un 3. maddesi ile değişmeden önceki halinde, "Kanunla kurulan veya tüzel kişiliği haiz olan emekli sandıklarınca kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar ile 10 yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı (Kamu idare ve müesseseleri ile kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumları dışında kalan tüzel kişiliği haiz emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemeler en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif emekli sandıkları ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından gerek aynı emekli sandığı ile sigorta şirketleri ve yardım sandıklarından muhtelif zamanlarda alınan ikramiye, tazminat ve toptan yapılan ödemeler topluca dikkate alınır.)" hükmü bulunmaktadır.
Anılan hükümler uyarınca, 4697 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 07/10/2001 tarihinden önce akdedilmiş hayat sigorta poliçelerinin ilgili olduğu primler ve ödemelerle ilgili olarak, on yıl süre ile prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarı, gelir vergisinden istisna olacak ve ancak sigorta şirketleri tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan yapılan ödemelerin, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla olması halinde aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulacaktır.
Olayda, sigorta poliçesinin 07/10/2001 tarihinden önce düzenlenmiş olması ve on yıl süre ile prim ödemesi yapılmış olması nedeniyle sigorta şirketi tarafından davacıya ödenen toplam ödeme tutarından, ödeme yapıldığı tarih itibarıyla en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek tazminat tutarı düşüldükten sonra kalan kısmın, davacının ücret geliri olarak Gelir Vergisi Kanunu'ndaki oranlara göre vergilendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim, dosyadaki belgelerden sigorta şirketi tarafından yapılan vergilendirmenin kanun hükümlerine uygun olarak yapıldığı görülmektedir.
Bu durumda mahkeme kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Daire bu gerekçeyle kararı bozmuş; davacının karar düzeltme istemini reddetmiştir.
.... Vergi Mahkemesinin ... tarih ve E:..., ... sayılı ısrar kararı:
Davalı idare tarafından, 07/10/2001 tarihinden önce akdedilmiş şahıs sigorta poliçelerinin ilgili olduğu prim ve ödemeler bakımından Gelir Vergisi Kanunu'nun 4697 sayılı Kanun'la değişmeden önceki 25/3 ve 23/11 madde hükümlerine göre kesinti yapılacağı, bu kapsamda söz konusu hükümlere göre, 10 yıl süreyle prim veya aidat ödenmiş olmak kaydıyla Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan sigorta şirketleri ve yardım sandıkları tarafından iade olunan mevduat veya toptan yapılan ödeme tutarının, en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarından fazla olması halinde sadece aradaki farkın, ücret olarak vergiye tabi tutulacağı iddia edilmişse de Gelir Vergisi Kanunu'nun 75. maddesine 13/06/2012 tarih 6327 sayılı Kanun ile eklenen 16-c bendin özel hüküm olduğu, bu bende göre davacıya yapılan ödemenin sadece neması üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılabileceği, bireysel emeklilik sigorta şirketlerine ilişkin olmayan ve aslında bu alanda düzenleme yok iken boşluğu doldurmak için uygulanan 25/3 ile 23/11 maddelerinin olaya uygulanmasının kıyas anlamına geleceği ve bu hususun hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu nedenle en yüksek Devlet memurunun en yüksek maaşının istisna tutulup kalan tutar üzerinden kesinti yapılmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bu durumda olayda 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 117. maddesi uyarınca matrahta hata bulunduğu izahtan varestedir. Dolayısıyla davacıdan yapılan vergi kesintisinin, elde edilen geliri aşan kısmına isabet eden tutarının iadesi gerekmektedir.
Mahkeme ilk kararında yer alan gerekçeye yer vermeksizin bu gerekçe ile ısrar etmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : 4697 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi uyarınca 07/10/2001 tarihinden önce akdedilmiş sigorta poliçeleri ile ilgili olarak yapılan ödemelerin en yüksek Devlet memuruna ödenen en yüksek ödeme tutarına isabet eden kısmı gelir vergisinden istisna olup bu tutarı aşan kısmın ise menkul sermaye iradı olarak değil ücret olarak vergiye tabi tutulması gerektiği, mevzuata göre davacıya yapılan toptan ödeme tutarı menkul sermaye iradı niteliğinde olmadığından, ödemenin sadece nemaya isabet eden kısmı üzerinden mi yoksa anapara ve nema tutarının toplamı üzerinden mi kesinti yapılacağı yolunda bir hukuki değerlendirmenin yapılmasına gerek bulunmadığı belirtilerek ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idarenin temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddiaların kanun ve tebliğlerle çeliştiği, anapara ve nema tutarının toplamı üzerinden değil sadece menkul sermaye iradı niteliğinde olan nema üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılması gerektiği, istikrar kazanmış yargı kararlarının da bu yönde olduğu, 4697 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesinin, münhasıran işverenler tarafından çalışanları yararına tesis edilmiş bireysel emeklilik sigorta poliçelerini kapsadığı, uyuşmazlık konusu olayda ise anapara dahil tüm ödemelerin kendisi tarafından yapılmış olması nedeniyle geçici 1. maddenin uyuşmazlık konusu olayda uygulanamayacağı, daha önce vergilendirilmiş anapara üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmasının çifte vergilendirme yasağına aykırılık teşkil edeceği belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyizen incelenen ısrar kararının, Danıştay Dördüncü Dairesinin kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay Dördüncü Dairesinin yukarıda yer verilen kararının dayandığı aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ısrar kararının bozulması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1- Davalının temyiz isteminin KABULÜNE,
2- .... Vergi Mahkemesinin, ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3- Yeniden verilecek kararda karşılanacağından, yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına,
2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/01/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
