17. Hukuk Dairesi 2014/24502 E. , 2015/3471 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkiline kasko sigortalı araçta meydana gelen 19.743 TL hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, olayda davalıya trafik sigortalı aracın sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu, ihbara rağmen davalının, aynı işletene ait iki ayrı aracın kaza yapması sebebiyle hasarın teminat dışında kaldığından bahisle zararı karşılamadığını, davalı hakkında icra takibi yapıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, BK"nun 135.maddesi gereğince alacaklı ve borçluluk sıfatının aynı kişide birleştiğini, müvekkiline trafik sigortalı araç ile davacıya kasko sigortalı farklı aracın aynı kişiye ait olduğunu, 17.Hukuk Dairesi"nin 2011/9549 E, 2013/1688 K sayılı ilamında bu nedenle yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere sigortalının kusuru oranında azami poliçe limitine kadar gerçek zarardan sorumlu olduklarını, haksız fiile dayanılarak dava açıldığından yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2,50 TL kalan onama
harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 26.2.2015 gününde Üye ... ve ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacı vekili, müvekkiline kasko sigorta poliçesi ile sigortalı araca davalının Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucu müvekkiline kasko sigortalı araçta meydana gelen 19.743,00 TL hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, karşı araç poliçesini düzenleyen davalı aleyhinde ödenen tazminatın rücuen tahsili istemi ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız yere icra takibine itirazda bulunduğunu beyanla davalının tam kusuru nedeniyle icra takibine vaki itirazının iptaline karar verilmesini talep etmiş,
Davalı ... vekili, her iki aracın işleteninin ... A.Ş. olduğunu, bu nedenle alacaklı ve borçlu sıfatının birleştiğini belirterek davanın reddini savunmuş,
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş,
Kararın davacı vekilince temyizi üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda yazılı gerekçe ile yerel mahkeme kararı onanmıştır.
Sayın çoğunluğun onama gerekçesine katılamıyoruz.
Dava, 6102 sayılı TTK 1472.maddesinden kaynaklanan kasko rücu davasıdır.
Bir borç bakımından alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi borcu sona erdiren sebep olarak 6098 sayılı TBK 135.maddesinde düzenlenmiştir.
TBK 135.maddesinde "alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borcun sona ereceği, ancak üçüncü kişilerin alacak üzerinde önceden mevcut olan haklarının birleşmeden etkilenmeyeceği, birleşmenin geçmişi etkili olarak ortadan kalkması durumunda borcun varlığını sürdereceği, taşınmaz rehmi ve kıymet evraka ilişkin özel hükümlerin saklı" olduğu,
2918 sayılı KTK"nin 85/1 maddesinde "bir motorlu aracın işletilmesi ile bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni bağlı olduğu teşebbüsün sahibi doğan zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu olacağı", 85/son fıkra ile de "işleten ve araç işletecisi teşebbüs sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurlarından kendi kusuru gibi sorumlu" bulunduğu,
2918 sayılı KTK"nin 91/1.maddesinde "işletenlerin bu kanunun 85/1 fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu" olduğu,
2918 sayılı KTK"nin 92.maddesinde de ZMSS"nin teminat dışında kalan haller sayılarak, ZMSS Genel Şartları 1.maddesi ile yapılan düzenlemelerle ölüm veya cismani zararlar yanında bir şeyin zarara uğraması halinin de teminat kapsamında olduğu öngörülmüştür.
Kısaca ZMSS"nin amacı, trafik kazaları sonucu 3.kişilere verilecek zararların güvence altına alınmasıdır. Ancak ZMSS Genel Şartları A.3.b. maddesinde de işleten tarafından ileri Sürülecek tazminat taleplerinin teminat kapsamı dışında olduğu belirlenmiştir.
Somut olayda, davacıya kasko sigortalı ...plakalı araç ile davalıya ZMSS poliçesi ile sigortalı 35 AG 9116 plakalı aracın çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiş ve davacı kasko sigortası, sigortalısına hasar bedelini ödeyerek eldeki davayı açmıştır. Ancak her iki aracın da işleteni dava dışı ... A.Ş"dir.
Bir başka deyişle dava dışı işleten ... A.Ş ...plakalı aracını davacıya kasko sigorta poliçesi ile 35 AG 9116 plakalı zarar veren aracını da davalıya ZMSS poliçesi ile sigorta yaptırmıştır.
Uyuşmazlık, aynı işletene ait iki aracın karıştığı trafik kazasında, gerek kasko sigortası, gerekse ZMSS sigortası farklı olsa da işletenin aynı kişi olması TBK 135/1.maddesindeki alacak ve borçluluk sıfatının birleşip birleşmediği ile birleşti ise borcun sona erip ermediği konusunda toplanmaktadır.
TBK 135/1.maddesi alacaklı ve borçlu sıfatının aynı mal varlığı kesimi içinde, aynı kişide birleşmesinin yarattığı "borcun sona ermesi" sonucu artık ifadan beklenen amaca ulaşılmasının imkansız oluşu olgusuna dayalıdır. Yani kişi kendisinin hem alacaklısı hemde borçlusu olamaz. Yasal düzenleme olmasaydı bile böyle bir ilişkinin doğal sonucu olarak borcun sona erdiği kabul edilebilirdi.
TBK 135.maddesine göre birleşmenin var olabilmesi için bir "borcun" varlığı şarttır. Ayrıca borçlu ve alacaklı sıfatlarının aynı kişide toplanması gerekir. Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide borcun doğumundan sonra gerçekleşen bir birleştirici olay nedeniyle gerçekleşmesi gerekir. En önemlisi birleşmenin alacak hakkı ve edimsel yüküm yönünden aynı mal varlığı kesimi içerisinde bir araya gelmesi şarttır. Bu koşulların gerçekleşmesi halinde birleşmenin sonucu olarak ancak borç sona erer.
Ayrıca yine somut olayda işleten aynı olsada gerek zarar gören ve zarar veren araçlar farklı olduğu gibi, zarar gören aracın kasko sigortacısı davacı, zarar veren aracın ZMSS sigortacısı ise davalıdır. Her iki sigorta şirketi farklı tüzel kişilikler olup, farklı kuruluş anasözleşmeleri, farklı bütçeleri ve ana sermayeleri vardır. Ayrıca davacı kasko sigortasının mal-zarar sigortası türünden olan kasko poliçesiyle davalı ZMSS sigortası ise zorunlu sorumluluk sigortası türündeki poliçe ile kendilerine yapılacak sigorta poliçe değerlerinin ödenmesi karşılığında sigortalılarının davacı kasko ile zararını, davalı ZMSS ile üçüncü kişilere verilecek işletenin sorumlu bulunduğu zararları ödeme yükümlülüğü altına girmişlerdir. Artık davacı ve davalı ... şirketleri işleten ile yapılan sözleşmeler ile sorumluluk yüklenmişlerdir.
Bu nedenle yukarıda açıklanan TBK 135.maddesindeki alacak ve borçlu sıfatının aynı kişide ve aynı mal varlığında birleşmesinin gerçekleştiğinden bahsedilemeyeceği için birleşmenin şartlarının oluştuğu söylenemez. Kaldı ki, alacaklı ve borçlu sıfatları somut olayda işleten ... A.Şti"ne biçimsel olarak birleşse bile, birleşme sigorta sözleşmeleri nedenleri ile aynı mal varlığında gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir. Bu tür olaylarda birleşmenin varlığını düşünmek, işletenin sorumluluğunu 3.kişilere karşı üstlenen ZMSS"nin mal varlığında haksız bir kazanç yaratılmasına, zarar görenin zararını üstlenen kasko sigortasında ise mal varlığının azalması sonucunu doğurur. Bu durumu hukuk korumaz.
Bütün bu açıklamalardan sonra somut olayda, sigortalısına zararını ödeyen davacı kasko sigortacısının, davalı işletenin 3.kişilere verdiği zararı üstlenen ZMSS sigortasına karşı açtığı TTK 1472.maddesinden kaynaklanan rücu davasında, aynı işletenin farklı araçlarını sonuçları, kapsamları, amaçları farklı şirketler olarak farklı poliçe ile sigortaladıkları, TBK 135.maddesindeki birleşme koşullarının aynı kişi ve aynı mal varlığı üzerinde gerçekleşmediği anlaşılmakla yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun kararın onanması yönündeki görüşüne katılamıyoruz.