8. Hukuk Dairesi 2018/3323 E. , 2019/5309 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Eski Hale Getirme, Yıkım
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup asıl karar ile 19.02.2015 tarihli ek kararın davalı tarafından adli yardım talepli olarak temyiz edilmesi üzerine, adli yardım talebinin kabulüne karar verilerek Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, davalının, vekil edeninin maliki olduğu 58 parsel sayılı taşınmaza havuz, çocuk parkı gibi yapıların yapılması sureti ile haksız müdahalede bulunduğunu belirterek, davalının dava konusu taşınmaza yaptığı haksız müdahalenin önlenmesine, taşınmazın tecavüz edilen kısımları üzerinde davalı tarafça meydana getirilen eklentilerin kaldırılarak taşınmazın eski hale getirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece ilk hükümle, davanın kabulü ile davalının davacıya ait 58 nolu parsele fen bilirkişisi ... 06.12.2012 tarihli raporunda A harfi ile gösterdiği kısma yönelik havuz alanı, oturma yerleri, çocuk parkı ve beton temel atmak sureti ile yapmış olduğu müdahalenin menine, eski hale getirme bedeli olarak taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, 1. Hukuk Dairesi 01/07/2013 tarihli ve 2013/8485 Esas 2013/10964 Karar sayılı ilamı ile " ...Dosya içeriği ve toplanan delillerden davacının, maliki olduğu taşınmazın değerini 10.000,00 TL göstermek suretiyle elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istekli olarak eldeki davayı açtığı ve bu değer üzerinden harç yatırdığı anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, 492 sayılı Harçlar Yasasının 16. maddesi hükmü ile 04.03.1953 tarihli ve 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca el atmanın önlenmesi isteği yanında eski hale getirme istenildiği taktirde dava değerinin el atılan taşınmazın zemin değeri ile arazi üzerindeki yapının değerinin toplamından ibaret olacağı kuşkusuzdur.Bu nedenle mahkemece sadece dilekçede belirtilen değer esas alınmak suretiyle karar ve ilam harcı alınarak davanın ikamesi ve yürütülmesi yasal olarak olanaklı değildir.Hal böyle olunca, taraflara sorulmak veya keşfen saptanmak suretiyle taşınmazın değerinin tespiti, yukarıda belirtildiği şekilde dava değeri belirlendikten sonra bu değer üzerinden karar ve ilam harcının alınması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın harçsız görülmesi sonucunu doğuracak şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de, bilirkişi tarafından belirlenen değerin arazi üzerindeki yapının değeri olduğu, eski hale getirme bedeli olmadığı, eski hale getirilme bedelinin infaz aşamasını ilgilendirdiği gözardı edilerek eski hale getirme giderinin tahsiline hükmedilmiş olması doğru değildir..." gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde, davanın kabulü ile davalının davacıya ait 58 nolu parsele fen bilirkişisi Remzi Çatalkaya"nın 29.04.2014 tarihli raporunda A harfi ile gösterdiği kısma yönelik havuz alanı, oturma yerleri, foseptik, çocuk parkı ve beton temel atmak sureti ile yapmış olduğu müdahalenin menine,eski hale getirme bedeli olarak taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm adli yardım talepli olarak davalı tarafından temyiz edilmiştir. Bu defa, mahkemece, 19/02/2015 tarihli ek kararla, 15 günlük temyiz süresi geçtikten sonra yerel Mahkeme hükmü temyiz edildiğinden, davalının temyiz isteminin süre yönünden reddine karar verilmesi üzerine, ek karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, davalının temyiz itirazının süreden reddine karar verilmiş ise de, Tebligat Kanunu"nun 21.maddesi ve Tebligat Tüzüğü"nün 28.maddesi, "muhatap adreste bulunduğu halde tebligatın yapılacağı sırada adreste hiç kimse bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması, sonra da tebliğ olunacak evrakı o yerin muhtar veya ihtiyar azasından birine veya zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim ederek tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine varsa yönetici veya kapıcıya da bildirmesi gerekir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır" şeklinde düzenlenmiştir. Mahkemece, davalıya yapılan tebligatta, "dışarda" olduğu şerhi düşülmüş, adrese dönüp-dönmeyeceği tespit edilmemiştir. Tebligat Yönetmeliği madde 30/1, adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını araştırma görevini yüklemiştir. Muhatabın adreste bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği belgelenmeden Tebligat Kanunu madde 21"e göre yapılan tebligat işlemi geçersiz olur. Bu durumda, yukarıda bahsi geçen maddeler uyarınca davalıya yapılan gerekçeli karar tebligatının usulüne uygun olduğunu söylebilme olanağı yoktur. O halde, temyiz talebi süresinde kabul edilmekle mahkemenin temyiz isteminin süresinde olmadığından bahisle reddine dair 19/02/2015 tarihli ek kararın kaldırılması gerekmiştir. İşin esasının incelenmesine geçildi:
Dava, mülkiyet hakkına dayalı el atmanın önlenmesi ve eski hale getirme isteğine ilişkindir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 58 parsel sayılı taşınmazın 38.326,39 m2 yüzölçümü ile davacı adına kayıtlı olduğu, davalının dava konusu taşınmazda kayıttan kaynaklanan bir hakkının olmadığı, mahkemece bozma sonrası yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporlarında, dava konusu taşınmaz üzerinde davalıya ait, süs havuzu, parke kaplı alanlar, çocuk oyun parkı, beton saha gibi yapıların bulunduğunun, davalı tarafından işgal edilen toplam alanın 4.561,07 m2 yüzölçümünde olduğunun, dava konusu taşınmaz ve üzerindeki müştemilatın toplam değerinin ise 1.154.930,30 TL olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, bozma öncesi yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporunda, eski hale getirme bedeli 12.700, 00 TL olarak belirlendiğinden bahisle taleple bağlı kalınarak 10.000,00 TL eski hale getirme bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, az yukarıda bahsi geçen bozma ilamında, eski hale getirme bedelinin infaz aşamasını ilgilendirdiği bu nedenle eski hale getirme bedeline hükmedilmesinin doğru olmadığı belirtilmiş ise de, mahkemece bozmaya uyma kararı verildiği halde, temyize konu kararda, yine, 10.000,00 TL eski hale getirme bedelinin tahsiline karar verilmiştir. Bilindiği üzere, bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak doğacağı kuşkusuzdur. Bu nedenle bozmaya uyulduğu halde, gereklerinin yerine getirilmemiş olması hükmün yeniden bozulmasını gerektirmiştir.
Yine, mahkemece bozmadan önce yapılan keşif sonrası alınan 07/12/2012 hakim havale tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide davalının işgal ettiği alan A harfli 2.454,067 m2 olarak, bozma sonrası yapılan keşif sonrası alınan 29/04/2014 tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide davalının işgal ettiği alan A harfli 4.561,07 m2 olarak belirlenmiş, aradaki farkın geçen zaman aralığında işgal edilen yerlerin genişletilmiş olmasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Mahkemece, 29/04/2014 tarihli raporda belirtilen 4.561,07 m2 lik yer için müdahalenin menine karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmaktadır. Şöyle ki, elatma olgusu haksız eylem niteliğinde olup, her dava açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirileceğinden dava sırasında tespit edilen elatmaların yeni bir davanın konusunu oluşturacağı açıktır. O halde, davanın açıldığı tarih ile ilk keşfin yapıldığı tarihe göre dava konusu yerlere yapılan el atmanın belirlenmesi gerekirken bu hususun gözardı edilmiş olması da doğru görülmemiştir. Ayrıca, bu hususun dava değerini de etkileyeceği ve ilk keşfe göre belirlenen alan üzerinden dava değerinin belirleneceği kuşkusuzdur.
Son olarak, 492 Sayılı Kanun"un 30.maddesinde, yargılama sırasında tespit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı belirtilmiştir. Mahkemece, bozma ilamı sonrasında, el atılan yerin ve üzerindeki muhdesatların değeri belirlenmiş olmasına rağmen, yargılama sırasında tespit olunan yeni dava değeri üzerinden tarife uyarınca alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcı ilgilisince tamamlanmadan davaya devam edilmiş olması da doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş, yukarıda bahsi geçen tüm bu hususlarla birlikte davalının dava konusu işletmeyi sattığı savunması da ayrıntılı bir şekilde araştırılarak, usul ve yasaya uygun bir karar vermek olmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 21/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.