
Esas No: 2020/1860
Karar No: 2021/170
Karar Tarihi: 03.02.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/1860 Esas 2021/170 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1860
Karar No : 2021/170
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. ..
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirketin ulusal yayın lisansı verilmesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine açtığı davada verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı iptal kararının uygulanmasının sağlanması amacıyla davalı idareye yapılan … tarih ve 1…sayılı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla;
Davacı şirket tarafından, ulusal yayın lisansı verilmesi istemiyle davalı idareye başvuru yapıldığı, başvurunun davalı idarenin … tarih ve … sayılı işlemiyle reddedilmesi üzerine davacı tarafından … İdare Mahkemesinde iptal davası açıldığı, davanın Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedildiği, temyiz incelemesi sonucu kararın Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22/06/2015 tarih ve E:2015/1139, K:2015/2516 sayılı kararıyla bozulduğu, ... Kurulu tarafından Danıştay Onüçüncü Dairesinin kararı doğrultusunda … tarih ve … sayılı kararın alındığı, bu arada … İdare Mahkemesi tarafından bozma kararına uyularak … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, bu kararın taraflara tebliği üzerine davacı tarafından anılan Mahkeme kararının uygulanması istemiyle … tarih ve … sayılı dilekçe ile davalı idareye başvuru yapıldığı, davalı idarenin … tarih ve … sayılı işlemiyle davacıya bilgi verildiği, davacı tarafından içerik itibarıyla farklı ifadeler içerse de özü itibarıyla yine … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının uygulanması istemiyle 07/06/2016 tarihinde davalı idareye başvurulduğu, davacının bu başvurusunun zımnen reddedilmesi üzerine 03/10/2016 tarihinde kayda giren dilekçe ile bakılan davanın açıldığı, davacı tarafından 29/04/2016 tarihinde yapılan başvuru üzerine davalı idare tarafından tesis edilen … tarih ve … sayılı işlemin davacıya tebliğini izleyen günden itibaren 60 günlük süre içerisinde dava açılması gerekirken, davacı tarafından 29/04/2016 tarihli başvuru ile aynı istemli olan ve dava açma süresini ihya etmeyen 07/06/2016 tarihli başvurunun zımnen reddi üzerine 03/10/2016 tarihinde kayda giren dilekçe ile açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 13/01/2020 tarih ve E:2017/2362, K:2020/101 sayılı kararıyla;
Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa'nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, davacı vekilinin Mahkeme kararının uygulanması talebiyle yaptığı başvuruya cevaben gönderilen davalı idarenin … tarih ve … sayılı yazısında, davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceğinin ve dava açma süresinin belirtilmediği, bu durumda, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, söz konusu işlemin tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usûl hükümlerine uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla (Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin … tarih ve … sayılı iş bölümü kararı uyarınca dosya … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmiştir.); davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, avukat ile takip edilen işlerde hükmün icrasına yönelik tebligatın asile yapılmış olmasının 25/08/2015 tarih ve 11982 sayılı işlemin usulsüz tebliğ edildiğini ortaya koyduğu, Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasına aykırı hareket eden idarenin işleminin hukuka aykırılığının tespit edilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NUN DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kararların sonuçları" başlıklı 28. maddesinde; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye ve eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden itibaren otuz günü geçemeyeceği; ... Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Yargı kararlarının uygulanmaması ya da geç uygulanması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar üzerine açılacak davaların tabi olacağı süre konusunda 2577 sayılı Kanun'da özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesinde yer alan ve idarenin yargı kararlarının icaplarına göre en geç otuz gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu yolundaki kuralın, otuz günlük sürenin geçirilmesi ve ilgililerin bu sürenin geçirilmesi üzerine hemen tekrar yargı yoluna başvurmaması durumunda idareleri kararı uygulama zorunluluğundan kurtarmayacağı da açıktır.
Bu konuda açılacak davalarda, ayrık durumlar dışında genel zamanaşımı süresinin esas alınması ve lehine ilam olan ilgilinin, ilamın kendisine tebliğinden itibaren 10 yıl içinde idareye başvurarak ilam gereklerinin yerine getirilmesini isteyebileceği kabul edilmelidir. Söz konusu 10 yıllık süre, idareye başvuru süresi olup, dava açma süresi değildir. Dolayısıyla, başvurmadan sonraki durumu, 2577 sayılı Kanun'un 10. ve 7. maddeleri kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Buna göre, yargı kararının gereğinin yerine getirilmesi isteminin idarece açık veya kapalı (zımni) olarak reddedilmesi üzerine, davanın altmış gün içinde açılması zorunludur.
… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı iptal kararının taraflara tebliği üzerine davacı tarafından anılan Mahkeme kararının uygulanması istemiyle … tarih ve … sayılı dilekçe ile davalı idareye başvuru yapıldığı, davalı idarenin … tarih ve … sayılı işlemiyle davacıya bilgi verildiği, davacı tarafından 07/06/2016 tarihinde, yapılan tebligatın usulsüz olduğu ileri sürülerek davalı idareye tekrar başvurulduğu, davacının bu başvurusunun zımnen reddedilmesi üzerine 03/10/2016 tarihinde kayda giren dilekçe ile bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, davacının, tebligatın vekile yapılması gerektiği yolundaki iddiayla yaptığı 07/06/2016 tarihli başvurusunun da ilk başvuruyla aynı nitelikte değerlendirilmesi mümkün değildir.
Bu durumda, yargı kararının uygulanması istemiyle idareye genel zamanaşımı süresi içerisinde 2577 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine altmış günlük dava açma süresi içerisinde açılan davada süre aşımı bulunmamaktadır.
Bu nedenle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kararda hukuki isabet bulunmadığından, davacının temyiz isteminin kabulü ile … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı şirketin, ulusal yayın lisansı verilmesi istemiyle davalı idareye yaptığı başvurunun reddi yolundaki … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemiyle … İdare Mahkemesi nezdinde açılan dava, adı geçen Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla reddedilmiş; temyiz incelemesi sonucu anılan karar Danıştay Onüçüncü Dairesinin 22/06/2015 tarih ve E:2015/1139, K:2015/2516 sayılı kararıyla bozulmuş; ...Kurulu tarafından Danıştay Onüçüncü Dairesinin bozma üzerine … tarih ve … sayılı karar alınmış; … İdare Mahkemesince bozma kararına uyularak … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
İptal kararının taraflara tebliği üzerine davacı şirket tarafından anılan Mahkeme kararının uygulanması istemiyle … tarih ve … sayılı dilekçe ile davalı idareye başvuru yapılmış; davalı idarenin … tarih ve … sayılı işlemiyle, Danıştay Onüçüncü Dairesinin bozma kararı doğrultusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararının alındığı belirtilerek davacı şirkete bilgi verilmiş; davacı şirketçe bahsedilen işlemin vekil yerine asile tebliğ edilmiş olmasının usulsüz olduğu iddiasıyla, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının uygulanması istemiyle 07/06/2016 tarihinde davalı idareye tekrar başvurulmuş ve bu başvurunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine 03/10/2016 tarihinde temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş; "Temel hak ve hürriyetlerin korunması" başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun'un 16. maddesiyle eklenen ikinci fıkrasında, "Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu vurgulanmış; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.
20/01/1982 tarih ve 17580 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava Açma Süresi" başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; "Sürelerle ilgili genel esaslar" başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında, sürelerin tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmiş; "İdari Makamların Sükutu" başlıklı 10. maddesinde, ilgililerin, haklarında idari bir davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı ve ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay'a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri hükmüne; "Üst Makamlara Başvurma" başlıklı 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurunun, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanuna 18/06/2014 tarihli, 6545 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle eklenen "İvedi yargılama usulü" başlıklı 20/A maddesinin birinci fıkrasında ivedi yargılama usulüne tabi olacak uyuşmazlıklar sayıldıktan sonra ikinci fıkrasında, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu belirtilmiş; Kanun'un, 10/09/2014 tarihli, 6552 sayılı Kanun'un 96. maddesiyle eklenen 20/B maddesinin birinci fıkrasında ise, Millî Eğitim Bakanlığı ile Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezî ve ortak sınavlar, bu sınavlara ilişkin iş ve işlemler ile sınav sonuçları hakkında açılan davalara ilişkin yargılama usulüne yer verilerek, (a) bendinde bu davalara ilişkin yargılama usulünde dava açma süresinin on gün olduğu hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa'nın 40. maddesine eklenen ikinci fıkranın gerekçesinde, anılan değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmiştir.
Anayasanın 40. maddesiyle getirilen bu düzenleme uyarınca idari makamlarca tesis edilecek işlemlerde başvurulacak kanun yolu, mercii ve sürelerin gösterilmesi kuralına idarelerce uyulmalıdır. Ancak, tesis edilmiş bir işlemde anılan şarta uyulmamış olduğunun tespiti halinde, bu şekil eksikliğinin ülkemizde 1982 yılından bu yana yürürlükte bulunan 2577 sayılı Kanun'da düzenlenmiş dava açma süreleri ile ilgililerin hak ve hürriyetlerin korunması, hak arama özgürlüğü ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında ne şekilde değerlendirileceğinin üzerinde durulması gerekmektedir.
Dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi ve davaların birtakım usul kurallarına tabi kılınması hukuki belirlilik ilkesinin bir gereği olup, bu durum tek başına hak arama özgürlüğü ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmayacaktır. Bu itibarla, mahkemelerin, usul kurallarını uygularken yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten kaçınmaları gerektiği gibi kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde aşırı esneklikten de kaçınmaları gerekir.
İvedi yargılama usulüne veya özel dava açma sürelerine tabi olduğu halde dava konusu edilecek işlemde kanun yolu veya dava açma süresinin gösterilmediği kimi durumlarda, uyuşmazlığın karmaşıklığı, hukuki durumu ve niteliğine bağlı nedenlerle davanın, 2577 sayılı Kanunun 20/A ve 20/B maddelerinde sayılan ivedi yargılama usulüne veya kendi kanunlarında gösterilen özel dava açma sürelerine tabi, yine aynı kanunlarda öngörülen süre içerisinde açılması zorunlu bir dava türü olup olmadığı ilgilileri tarafından her zaman için bilinmeyebilir ve bu konuda bir tereddüt yaşanabilir. Nitekim davanın ivedi yargılama usulüne veya özel dava açma süresine tabi olan bir dava olduğu yönünde ilgililerin yaşadığı bu yöndeki tereddüt zaman zaman yargı yerlerinde de ortaya çıkabilmekte ve uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne veya özel dava açma sürelerine tabi olduğuna ancak yapılan inceleme ve hukuki değerlendirme sonucu ulaşılabilmektedir. Bu nedenle ivedi veya özel dava açma süresine tabi uyuşmazlıklarda, dava açma süresi değerlendirilirken bu durumun yargı yerlerince dikkate alınması ve üzerinde titizlikle durulması gerekmektedir.
İptal davaları için idari yargılama usulünün temelini teşkil eden ve açılacak davalara ilişkin usulü belirleyen genel kanun niteliğindeki 2577 sayılı Kanunun, 1982 yılından beri uygulandığı ve dijital teknolojinin geldiği aşama dikkate alındığında herkes tarafından bilinebilir ve ihtiyaç duyulması halinde ulaşılabilir bir niteliği bulunduğu tartışmasız olup, Kanunda öngörülen altmış günlük dava açma süresi bu çerçevede ele alınmalıdır. Bu süre mahkemeye erişim hakkının kullanımı ve hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğinde de yukarıda belirtildiği gibi makul ve herkes tarafından bilinebilir olduğundan anılan hakların kullanımını kısıtlayıcı bir yönü de bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, Anayasa'nın 40. maddesi, iptal davaları (ivedi yargılama usulüne tabi olanlar/özel dava açma süresi öngörülenler hariç) için 2577 sayılı Kanunda öngörülen altmış günlük genel dava açma süresi kapsamında ele alınması gereken bir düzenleme olup, başvuru süreleri belirtilmemiş işlemlerde, bu işlemlere karşı tebliğ ya da öğrenme tarihinden itibaren altmış günlük süre içerisinde dava açılmalıdır. Buna göre, uyuşmazlığın niteliğine göre 2577 sayılı Kanunda yer alan düzenlemede öngörülen altmış günlük süre içinde dava açılmasının beklenmesinin ilgililere aşırı/orantısız bir külfet yüklediği de söylenemez. Aksi yorumun kabulü halinde, kanunla getirilen dava açma sürelerinin bir anlamı kalmayacak ve idareler hangi tarihte tesis edildiğine bakılmaksızın her zaman için dava tehdidi altında kalacaktır.
Bakılan davanın, 2577 sayılı Kanun kapsamında açılmış bir iptal davası olduğu ve dava açma süresinin bu Kanun'da belirlenen altmış günlük genel dava açma süresine tabi olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık bu çerçevede ele alındığında, davacı tarafından 29/04/2016 tarihinde yapılan başvuru üzerine davalı idare tarafından tesis edilen … tarih ve … sayılı işlemin davacıya tebliğini izleyen günden itibaren 60 günlük süre içerisinde dava açılması gerekirken, dava açma süresini ihya etmeyen 07/06/2016 tarihli başvurunun zımnen reddi üzerine 03/10/2016 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine imkan bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine, 03/02/2021 tarihinde kesin olarak oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
