Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2016/2040
Karar No: 2017/1543
Karar Tarihi: 06.12.2017

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/2040 Esas 2017/1543 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2016/2040 E.  ,  2017/1543 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “yetki tespitinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kocaeli 6. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.11.2015 gün ve 2014/635 E., 2015/489 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 02.02.2016 gün ve 2016/1338 E., 2016/2358 K. sayılı kararı ile;
    "…A) Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili, davacı şirketin aynı iş kolunda kurulu toplam 7 işyerinin bulunduğunu, dava konusu yetki tespit tarihinde işyerlerinde toplam çalışan işçi sayısının 176 olduğunu, 6356 sayılı Kanunun 41. maddesi uyarınca işletme tipi toplu iş sözleşmesi için aranması gereken nisabın %40 olduğunu, bu nedenle işçi sendikasının işletmeye dair işyerlerinde 176 x 0,40 =70 üyesi olması gerektiğini, oysa Bakanlıkça verilen işletme tipi TİS yetki belgesinin davalı işçi sendikasının 2 işyerinde 51 üyesi olduğu ve bu şekilde gerekli çoğunluğu sağladığı gerekçesiyle verildiğini, davalı T.C. ... tarafından diğer davalı Öz Gıda İş Sendikasına verilen yetki tespit belgesinin 6356 Sayılı Kanunun amir hükümlerine (işyeri ve yeterli üye sayısı açısından) aykırı olduğunu iddia ederek, Bakanlık tarafından verilen işletme tipi yetki belgesinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    B) Davalı Cevabının özeti:
    Davalı T.C. ... vekili, davalılardan Öz Gıda İş Sendikasının adı geçen işyerinde toplu iş sözleşmesi yapmak için 28/01/2013 tarihinde başvuruda bulunduğunu, başvuru tarihi itibariyle söz konusu işyerlerinde 112 işçinin çalıştığını, bunlardan 51 işçinin Öz Gıda İş Sendikasına üye olduğunun tespit edildiğini, buna ilişkin yetki tespit yazısının taraflara gönderildiğini ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Davalı Öz Gıda İş Sendikası vekili, davanın süresinde açılmadığını, usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu sigorta bildirgelerindeki işyeri sicil numaralarından anlaşıldığı üzere davacı şirkete ait işyerlerinden sadece 2 tanesinin gıda işkolunda olduğunu, diğer işletmelerin farklı işkollarında olduğunu, bu hususun işveren ve bakanlık kayıtlarından anlaşılacağını, ayrıca davacının kendi işyerlerini farklı işkollarında kaydettirdiğini ve şimdi bu işyerlerinin gıda işkoluna dahil edilmesini talep etmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, bu nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    C) Mahkemenin ilk kararı Dairemizin 2014/29756 esas 2014/30769 karar sayılı ilamı ile özetle ve sonuç olarak, “Somut olayda temel problem davacının tespit dışı bırakıldığını ileri sürdüğü işyerlerinin de tespit yapılan ve işletme oluşturduğunun kabulüyle yetki tespitine konu edilen işyerleriyle birlikte işletme oluşturup oluşturamayacağıdır. Mahkemece davacı Ana Gıda ve İhtiyaç Maddeleri San. ve Tic. A.Ş."nin Kartal/İSTANBUL İkitelli/İSTANBUL. Macunköy/ANKARA ve Bornova/İZMİR adreslerinde faaliyet gösteren şube işyerlerinin işkolu bildirimini hangi tarihte yaptığının bildirilmesi istenilmiş; müzekkere cevabı ekinden gönderilen işyeri bilgilerinde bir kısım iş yerinin taşımacılık iş kolunda bildirildiği , bu bildirimlerin hangi tarihte yapıldığı açıklanmadığından yargılamada ileri sürülen 17.04.2008 tarihli iş kolu tespitinden önce mi, sonra mı, yapıldığı anlaşılamamıştır.Bu işyeri bildirgelerinde ve işkolu tespit kararında yer alan B.M Dosya numaraları karşılaştırıldığında mahkemece yetki tespitine dahil edilen işyerlerine ait B.M Dosya numaralarıyla aynı olmadığı ; adres bilgilerinin ise aynı olduğu gözlemlenmiştir.6356 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca işkolu tespit süreci işletilmediği sürece işyerinin girdiği işkolu sosyal güvenlik kayıtlarındaki koddan hareketle belirlenecektir. Mahkemece öncelikle 2008 yılına ait işkolu tespit kararından sonra yapılmış bir bildirim olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalı; 2008 yılına ait işkolu tespit kararına ilişkin evraklar getirtilerek; davacının Kocaeli, Ankara, Balıkesir, İstanbul , İzmir ‘de yer alan işyerlerine ilişkin SGK kayıtları, ticaret sicil kayıtları, ana sözleşme ile işyerlerindeki organizasyonu ve varsa işyerlerinin birbirleriyle ilgilerini gösterir yönetsel belgeler dosya kapsamına dahil edilmeli, burada yapılan işlerin bağımsız nitelikte olup olmadığı , sonucuna göre ortada tek bir işyeri ve ona bağlı yer mi, birden fazla işyeri mi olduğu, birden fazla işyeri mevcut ise bunun toplu iş hukuku anlamında aynı işkolunda yer alan işyerlerinden oluşan bir işletme mi olduğu, eğer işletme söz konusu ise bunun merkezinin neresi olduğu ortaya konulduktan sonra yetkili mahkeme olunup olunmadığı belirlenmelidir. Bu noktada gerekirse keşif ve bilirkişi deliline de başvurularak sonuca gidilmelidir.”gerekçesiyle bozulmuştur.
    D) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
    Mahkemece verilen ilk kararın Dairemizce “öncelikle 2008 yılına ait işkolu tespit kararından sonra yapılmış bir bildirim olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalı; 2008 yılına ait işkolu tespit kararına ilişkin evraklar getirtilerek; davacının Kocaeli, Ankara, Balıkesir, İstanbul , İzmir ‘de yer alan işyerlerine ilişkin SGK kayıtları, ticaret sicil kayıtları, ana sözleşme ile işyerlerindeki organizasyonu ve varsa işyerlerinin birbirleriyle ilgilerini gösterir yönetsel belgeler dosya kapsamına dahil edilmeli, burada yapılan işlerin bağımsız nitelikte olup olmadığı , sonucuna göre ortada tek bir işyeri ve ona bağlı yer mi, birden fazla işyeri mi olduğu, birden fazla işyeri mevcut ise bunun toplu iş hukuku anlamında aynı işkolunda yer alan işyerlerinden oluşan bir işletme mi olduğu, eğer işletme söz konusu ise bunun merkezinin neresi olduğu ortaya konulduktan sonra yetkili mahkeme olunup olunmadığı belirlenmelidir. Bu noktada gerekirse keşif ve bilirkişi deliline de başvurularak sonuca gidilmelidir” gerekçesiyle bozulması üzerine yapılan yargılama sonunda, bilirkişi raporuna dayanılarak; tespit kararının sadece bu işyerlerine münhasır verildiği ve sadece bu işyerlerinin gıda işkolunda ve işletme düzeyinde olduğu kabul edildiği takdirde dahi; bilirkişi raporunda belirtiliği üzere 136 çalışan 51 sendika üyesi işçi bulunacağından bu durumda dahi %37,50 oranında sendikalı işçi bulunduğundan davalı Öz Gıda İş Sendikasının 6356 sayılı Yasanın 41.maddesinde düzenlenen “Başvuru tarihinde çalışan işçilerin işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması” koşulunu taşımadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    E) Temyiz:
    Kararı davalılar vekili temyiz etmiştir.
    F) Gerekçe:
    Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, bozma ilamına uyulmasına rağmen davacı şirket tarafından dosyaya sunulan, işyerlerinin isim ve adresleri, bazı aylara ait aylık prim ve hizmet belgeleri, bazı işyerlerine ilişkin olarak davacı şirketin sgk’na verdiği işkolu kodu ve prim oranlarının değiştirilmesi talepli dilekçeler ile bu taleplerle ilgili sgk belgeleri ve Ankara, İzmir, Kartal/İstanbul, Körfez ve Gömeç fabrikalarına ait faaliyet belgeleri dosya kapsamına dahil edilerek ve bilirkişilerce dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ile sonuca gidilmiştir.
    Oysa daha önce bozmada belirtildiği gibi, işkolu tespit davalarında her işverenin işyerinin bağımsız işyeri olarak kabul edilip o işyerinde yapılan işlerin niteliği itibarıyla işkolu tespiti gerekir. İşkolu tespitinde birim olarak “işyeri” esas alınır. İşyeri organizasyonu içerisinde asıl işin gerçekleşmesini sağlayan diğer işler ise yardımcı işlerdir.
    İşkolu esasının uygulanabilmesi, her işyerinin girdiği işkolunun tespit edilmesine bağlıdır. İşyerinin girdiği işkolu işyerinde yürütülen asıl işe göre belirlenir. Asıl iş, işyerinin teknik amacı, mal veya hizmet üretimi amacıyla yürütülen faaliyetlerdir.
    6356 sayılı kanunla bir birimin bağlı yer veya bağımsız bir işyeri olarak nitelendirilmesi daha da önem kazanmıştır. Bir birim bağımsız bir işyeri olarak nitelendirildiğinde işkolu bu birim içinde yürütülen asıl işe göre belirlenirken, aynı birim bağlı yer olarak nitelendirildiğinde asıl işyerinde örgütlenmiş bir sendikanın faaliyet alanına ve toplu iş sözleşmesinin kapsamına dahil olacaktır. Bir birimin bağlı yer olarak nitelendirilmesi için işin niteliği yönünden bağlılık yeterli olmayıp, yürütümü bakımından da bağlılık gerekir. Yönetimde birlik ölçütünden anlaşılan farklı birimlerdeki mal veya hizmet üretiminin tek elden yürütülecek biçimde örgütlenmesi, bu birimlerin bağımsız bir organizasyon niteliği taşımamasıdır.
    Asıl iş ve yardımcı iş kavramının her bağımsız işyeri için bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir. Asıl iş yardımcı iş ayırımı bir işyerindeki işler için geçerli olup, işletme seviyesinde incelenemez, bir işletmeyi oluşturan farklı işyerleri arasında asıl iş yardımcı iş ilişkisi kurulamaz (Ekonomi, 1991:41-43; Taşkent, 2006:608; Çelik, 2010:123; Çelik, 2013:459-460; Narmanlıoğlu, 2013: 88-89; Doğan Yenisey, 2007:316; Tuncay ve Savaş, 2013:45 ; Arıcı, 2012:313; Yıldız, 2010: 138; Doğan, 2011:135; Bedük: 2012:17; Yuvalı ve Güleşçi, 2013:77. Sendikal Örgütlenmede İşkolu Esası ve İşkolunun Belirlenmesi Kübra Doğan YENİSEY, Çalışma Ve Toplum Dergisi. Sayı 39).
    Dosya kapsamına ve bilirkişi raporuna göre, davacı şirketin merkez işyerinin Kartal/ İstanbul olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle davacı şirkete ait 7 işyerinin tamamına ilişkin SGK kayıtları, ticaret sicil kayıtları, ana sözleşme ile işyerlerindeki organizasyonu ve varsa işyerlerinin birbirleriyle ilgilerini gösterir yönetsel belgeler getirtilmeli, bundan sonra özellikle Kartal / İstanbul’da bulunan işyerinin yapısı üzerinde durulmalı, burada yapılan işlerin bağımsız nitelikte olup olmadığı ile söz konusu işyerinin şirket merkezi olarak adlandırılmakla beraber irtibat bürosu gibi faaliyette bulunup bulunmadığı, diğer işyerlerine ilişkin iş ve işlemler yapılıp yapılmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre ortada tek bir işyeri ve ona bağlı yer mi, birden fazla işyeri mi olduğu, birden fazla işyeri mevcut ise bunun toplu iş hukuku anlamında aynı işkolunda yer alan işyerlerinden oluşan bir işletme mi olduğu, eğer işletme söz konusu ise bunun merkezinin neresi olduğu ortaya konulduktan sonra iptali istenen yetki tespiti hakkında değerlendirme yapılmalıdır. Bu noktada gerekirse keşif ve yeniden bilirkişi deliline de başvurularak sonuca gidilmelidir.
    Mahkemece eksik inceleme ile bozma gerekleri yerine getirilmeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…"
    gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 04.02.2013 tarih ve 68656013/103.02/2541 sayılı yetki tespiti kararının iptaline ilişkindir.
    Davacı Ana Gıda İhtiyaç Mad. San. ve Tic. A.Ş. vekili davalı Bakanlıkça davalı Öz Gıda İş Sendikasına verilen yetki tespit belgesinde 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 34. maddesi hükmüne uyulmadığını, müvekkilinin aynı iş kolunda mevcut ve faal yedi iş yeri olmasına rağmen sadece iki iş yeri dikkate alınarak yetki tespiti yapıldığını, aynı iş kolunda kurulu toplam yedi iş yerinde yetki tespit tarihinde çalışan işçi sayısının 176 olduğunu, 6356 sayılı STİSK’nun 41. maddesine göre nisabın 70 olduğunu, Bakanlıkça verilen işletme tipi TİS yetki belgesinde işçi sendikasının iki iş yerinde 51 üyesi olduğu ve gerekli çoğunluğu sağladığı için yetki belgesi verildiğini, yeterli nisap konusunun da Kanuna açıkça ikinci bir aykırılık teşkil ettiğini ileri sürerek davalı ... Bakanlığının 04.02.2013 tarih ve 68656013/103.02/2541 sayılı yetki tespiti kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı T.C. ... vekili iş yerlerine ilişkin alınan dökümler doğrultusunda Öz Gıda İş Sendikasının gerekli çoğunluğu sağladığının tespit edildiği ve yetki tespit yazısının taraflara gönderildiğini, tespit yazısına yasal süre içerisinde herhangi bir itirazın olmadığının bildirilmesi üzerine adı geçen Sendikaya 21.02.2013 tarihli ve 3827 sayılı yetki belgesi verildiğini, ayrıca söz konusu iş yerlerinde toplu sözleşme yapmak üzere Öz Gıda İş Sendikasına verilen ancak iş verene tebliğ edilmeyen 04.02.2013 tarihli 2541 sayılı yetki tespit yazısının 07.06.2013 tarihli ve 9666 sayılı yazı ekinde iş verene tebliğ edildiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Öz Gıda İş Sendikası vekili öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığının tespit edilmesini ve süresinde açılmamış ise davanın usulden reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davanın 6356 sayılı STİSK’nun 43/2. maddesi uyarınca görevli makama kaydettirildikten sonra mahkemeye sunulması gerektiğini, buna dair dilekçede bir şerh bulunmadığını, kayıt yok ise davanın esasa girilmeden reddine karar verilmesi gerektiğini, Sendikanın yetkisi tespit edilirken gıda iş kolunda olan iş yerlerinin dikkate alındığını, gıda iş kolundaki iş yerleri dışındaki diğer iş yerlerinin yetki sürecine dâhil edilmesi hukuken mümkün olmayıp bu iş yerlerinin itiraz olsa bile ancak bir sonraki dönem toplu iş sözleşmesi yetki sürecinde dikkate alınabileceğini, bu nedenle davalı Bakanlık tarafından müvekkile verilmiş olan yetki belgesinin geçerli ve hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece 28.01.2013 tarihi itibariyle çalışan işçi sayısı ile sendika üyesi işçi sayısının Körfez’de 50, Gömeç’te 1, Bahçelievler’de 0, Bornova’da 1, Kartal ve Çukurova’da 0 olmak üzere toplam 52 ve SGK kayıtlarına göre Körfez’de 100, Gömeç’te 10, Bahçelievler’de 9, Bornova’da 5, Kartal’da 31, Çukurova’da 4 olmak üzere toplam 159 işçi ile sendikalı oranının %32,70 olduğu, 17.04.2008 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan iş kolu tespit kararında şirketin Körfez/Kocaeli, Kartal/İstanbul, İkitelli/İstanbul, Macunköy/Ankara ve Bornova/İzmir adreslerinde faaliyet gösteren şube iş yerlerinin sayıldığı, tespit kararının sadece bu iş yerlerine münhasır verildiği ve sadece bu iş yerlerinin gıda iş kolunda ve işletme düzeyinde olduğu kabul edildiği takdirde dahi bilirkişi raporunda belirtildiği üzere 136 çalışan, 51 sendika üyesi işçi bulunacağından bu durumda bile %37,50 oranında sendikalı işçi bulunduğundan davalı Öz Gıda İş Sendikasının 6356 sayılı STİSK’nun 41. maddesinde düzenlenen “başvuru tarihinde çalışan işçilerin işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması” koşulunu taşımadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile yetki tespit kararının iptaline karar verilmiştir.
    Davalılar vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece somut olayda temel problemin davacının tespit dışı bırakıldığını ileri sürdüğü iş yerlerinin de tespit yapılan ve işletme oluşturduğunun kabulüyle yetki tespitine konu edilen iş yerleriyle birlikte işletme oluşturup oluşturamayacağı olduğu, mahkemece davacı Ana Gıda ve İhtiyaç Maddeleri San. ve Tic. A.Ş."nin Kartal/İSTANBUL, İkitelli/İSTANBUL, Macunköy/ANKARA ve Bornova/İZMİR adreslerinde faaliyet gösteren şube iş yerlerinin iş kolu bildirimini hangi tarihte yaptığının bildirilmesinin istenildiği, müzekkere cevabı ekinden gönderilen iş yeri bilgilerinde bir kısım iş yerinin taşımacılık iş kolunda bildirildiği, bu bildirimlerin hangi tarihte yapıldığı açıklanmadığından yargılamada ileri sürülen 17.04.2008 tarihli iş kolu tespitinden önce mi, sonra mı, yapıldığı anlaşılamadığı, bu iş yeri bildirgelerinde ve iş kolu tespit kararında yer alan B.M dosya numaraları karşılaştırıldığında mahkemece yetki tespitine dahil edilen iş yerlerine ait B.M dosya numaralarıyla aynı olmadığı; adres bilgilerinin ise aynı olduğunun gözlemlendiği, 6356 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca iş kolu tespit süreci işletilmediği sürece iş yerinin girdiği iş kolunun sosyal güvenlik kayıtlarındaki koddan hareketle belirleneceği, mahkemece öncelikle 2008 yılına ait iş kolu tespit kararından sonra yapılmış bir bildirim olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, 2008 yılına ait iş kolu tespit kararına ilişkin evrak getirtilerek; davacının Kocaeli, Ankara, Balıkesir, İstanbul, İzmir’de yer alan iş yerlerine ilişkin SGK kayıtları, ticaret sicil kayıtları, ana sözleşme ile iş yerlerindeki organizasyonu ve varsa iş yerlerinin birbirleriyle ilgilerini gösterir yönetsel belgeler dosya kapsamına dahil edilmesi, burada yapılan işlerin bağımsız nitelikte olup olmadığı, sonucuna göre ortada tek bir iş yeri ve ona bağlı yer mi, birden fazla iş yeri mi olduğu, birden fazla iş yeri mevcut ise bunun toplu iş hukuku anlamında aynı iş kolunda yer alan iş yerlerinden oluşan bir işletme mi olduğu, eğer işletme söz konusu ise bunun merkezinin neresi olduğu ortaya konulduktan sonra yetkili mahkeme olunup olunmadığının belirlenmesi ve bu noktada gerekirse keşif ve bilirkişi deliline de başvurularak sonuca gidilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
    Mahkemece bozmaya uyularak önceki gerekçelerde davanın kabulü ile yetki tespit kararının iptaline karar verilmiştir.
    Davalılar vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlıkta açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece bozma kararında belirtilen belgelerin dava dosyası içerisine önceden getirilerek konulduğu ayrıca önceki bozma kararında da belirtildiği üzere davacı işletmenin 7 farklı iş yerinin aynı iş kolunda olsa dahi sendikalı üye oranının %37,50 olduğu, yani %40’ın altında kaldığı, eğer %40’ın üzerinde olsa idi 7 farklı şehirdeki işletmenin aynı iş kolunda olup olmadığının araştırılması gerekeceği, 7 farklı iş yerinin sendikalı işçi üye oranının %40’ın altında olması nedeni ile yargılamanın bir an önce bitirilmesi ve adil yargılama ilkesi nedeni ile sair hususların araştırılmasına dahi gerek olmadığı belirtilerek ve önceki gerekçeler de eklenmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararını davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, yetki tespitinin iptaline ilişkin davada mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce işçi sendikası lehine yapılan yetki tespitinin iptali istemi ile açılan davada, mahkemece verilen hükmün temyizi sonucu Özel Dairece verilen kararın 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 43/3. maddesi uyarınca kesin olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre direnme kararı verilip verilmeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
    Bilindiği üzere 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun “Yetki itirazı” başlıklı 43/3. maddesinde “İtiraz dilekçesinde veya ekinde somut delillerin yer almaması hâlinde itiraz incelenmeksizin reddedilir. İşçi ve üye sayılarının tespitinde maddi hata ve süreye ilişkin itirazları mahkeme altı iş günü içinde duruşma yapmaksızın kesin olarak karara bağlar. Bunların dışındaki itirazlar için mahkeme, duruşma yaparak karar verir ve karar temyiz edildiği takdirde Yargıtay tarafından on beş gün içinde kesin olarak karara bağlanır.” hükmü yer almaktadır.
    Anılan düzenlemede yer alan yetki tespitinin iptaline ilişkin olarak açılacak bir davanın mahkemece en geç altı iş günü içinde karara bağlanması düşüncesi, işin niteliği ve aciliyetinden kaynaklanmakta olup yasa koyucu tarafından bu aciliyete uygun olarak getirilen açık düzenleme ile de temyiz incelemesini yapan Yargıtay Özel Dairesince on beş gün içerisinde uyuşmazlığın kesin olarak karara bağlanacağı hükme bağlanmıştır.
    Benzer nitelikteki düzenlemelere 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 5, 15, 24, 34, 41 ve 53. maddelerinde de yer verilmiş; bu düzenlemelerde de yine iş hukukuna yön veren temel ilke ve düşüncelerden hareket edilmiştir.
    Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 13.03.1985 gün 1984/9-834 E., 1985/201 K. sayılı kararında da benzer bir konu ele alınarak 2822 sayılı Kanunun 15. maddesinde yer verilen “Yargıtay’ca ... kesin karara bağlanır.” hükmü ile yasa koyucunun burada bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığının vurgulandığına işaret edilmiştir.
    Hâl böyle olunca Yargıtay Özel Daire kararının kesinliğinden maksadın, mahkemece bu karara karşı direnilemeyeceği olduğunun kabulü gerekir.
    Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2004 gün ve 2004/9-510 E.- 2004/557 K.; 08.12.2004 gün ve 2004/9-654 E.- 2004/664 K.; 21.09.2005 gün ve 2005/9-474 E.- 2005/510 K.; 23.11.2005 gün ve 2005/9-579 E.- 2005/648 K.; 12.04.2006 gün ve 2006/9-211 E.- 2006/195 K.; 18.10.2006 gün ve 2006/9-621 E.- 2006/673 K.; 03.12.2008 gün ve 2008/9-716 E.- 2008/726 K.; 27.01.2010 gün ve 2009/9-592 E.- 2010/35 K.; 24.02.2010 gün ve 2010/9-33 E.- 2010/105 K.; 18.05.2011 gün ve 2011/9-347 E.- 2011/311 K; 18.01.2017 gün ve 2016/22-2086 E.- 2017/113 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
    Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin 2013/1015 başvuru sayılı ve 08.04.2015 tarihli kararında “…Yargıtay tarafından hukuka uygun olmayan derece mahkemesi kararlarının bozulması halinde, dava dosyasıyla ilgili olarak araştırılması gereken başka bir husus kalmadığı ve delillerin tamamlandığı anlaşıldığında davanın esasına yönelik olarak kesin olarak karar verilmesi, yargılama sürecini hızlandırma amacına yöneliktir. Kanunla getirilen söz konusu kuralın uygulanmasının tek başına adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden söz edilemez. Yargıtay tarafından işin esasına girilerek kesin olarak nihai karar verilmesi hukuka aykırı ve keyfi bir uygulama niteliğinde de değildir…” gerekçesiyle Yargıtay tarafından işin esasına girilerek kesin olarak nihai karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
    Açıklanan nedenlerle kesin nitelikteki bozma kararına direnilmesine yasal olarak olanak bulunmadığı ve uyulması gerektiği hâlde mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    Direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.


    ...


    ...


    ...


    ...


    ...



    ...



    ...




    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi