8. Hukuk Dairesi 2012/680 E. , 2012/10187 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ve ... ile Hazine, ... ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı aralarındaki tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.11.2011 gün ve 297/402 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalılar vekillleri taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar vekili, imar-ihya ve kazandırıcı zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını belirttiği taşınmazın vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, mera niteliğinde bulunduğunu, davacılar yararına zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının oluşmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuş ve taşınmazın TMK.nın 713/6. maddesi uyarınca Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddi savunmuştur.
Davalı TOKİ Başkanlığı vekili, dava konusu taşınmazın idareleri ile ilgisinin bulunmadığını açıklayarak, pasif taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine, davacılar yararına zilyetlik yoluyla kazanma koşulları oluştuğu gerekçesiyle; teknik bilirkişinin 25.09.2009 tarihli raporunun ekindeki krokide A harfi ile gösterilen 30.540 m2"lik taşınmazın ½ paylı olarak davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davacılar vekili ile davalılar Hazine, ... ve TOKİ Başkanlığı vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsımından; mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye elverişli bulunmamaktadır. Şöyle ki; dava, TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığının, 14.03.2011 tarihli karşılık yazısında; dava konusu taşınmazın Büyükşehir Belediyesinin mücavir alan sınırları içerisinde kaldığı, 23.02.2009 tarihli yazısında Büyükşehir Belediyesinin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli sırasıyla nazım imar ve uygulama imar planları kapsamına alındığı ancak, henüz planların kesinleşmediği, 06.10.2009 tarihli yazısında ise, anılan imar planlarının kesinleştiği bildirilmiştir. Bu kapsamda; uyuşmazlık konusu taşınmazın, Ankara Büyükşehir Belediyesi"nin idari sınırları içerisinde ve imar planları kapsamında kaldığına göre; davanın TMK.nun 713/3. fıkrası uyarınca ilgili kamu tüzel kişisi olması nedeniyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına yöneltilmesi; 6100 sayılı HMK kapsamında tanıklarını ve delillerini sunması için kendisine süre ve imkan tanınması, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve davanın yürütülmesi gerekirken, taraf teşkili tamamlanmadan işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması Kanuna aykırı olmuştur.
Öte yandan; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddesine göre, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. TMK.nın 6. maddesine göre ise, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Yine 6100 sayılı HMK.nın 27. maddesinde davanın taraflarının, müdahillerinin ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme haklarının bulunduğu ve bu hakkın açıklama ve ispat hakkını da kapsadığı düzenlenmiştir. Ne var ki; yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede taraflara tanık ve delillerini bildirmeleri için süre ve imkan tanınmadığı gibi, 28.05.2009 tarihli yargılama oturumunda verilen keşif ara kararında tanıkların keşif yerine nasıl çağrılacağının da gösterilmediği belirlenmiştir. Bu durum, usul ve yasaya aykırıdır. Bundan ayrı; jeoloji mühendisi bilirkişi 18.11.2009 havale tarihli raporunda dava konusu taşınmazın 6. sınıf tarım arazisi olduğunu, ziraatçi ve orman yüksek mühendisi bilirkişiler ise, 23.11.2009 tarihli müşterek raporlarında, uyuşmazlık konusu taşınmazların 4. ve 5. sınıf tarım arazisi olduğunu bildirmişlerdir. Anılan bilirkişi raporlarında, taşınmazın arazi kullanım kabiliyeti olarak kaçıncı sınıf arazi kapsamında kaldığı hususunda çelişki bulunduğu halde, mahkemece bu çelişki giderilmeden hüküm kurulması doğru olmamıştır. Yine, jeodezi ve fotoğrametri mühendisi bilirkişisi, 1975, 1980 ve 1991 tarihli hava fotoğraflarında nizalı taşınmazın sürülmüş ve nadasa bırakılmış halde olduğunu bildirmiştir. Hayatın olağan akışı içerisinde, kıraç taşınmazların genelde birer yıl arayla ekildiği ve nadasa bırakıldığı değerlendirildiğinde, nizalı taşınmazın hem 1975 hem de 1980 yılında nadasa bırakılmış olması taşınmazın kullanım niteliği ve süresi bakımından tereddüt oluşturmuştur. Şöyle ki, taşınmazın sadece sürülmüş olması ekonomik amaca uygun zilyetliğin kabulü için başlı başına yeterli değildir. Ayrıca, davalı Hazine taşınmazın mera niteliğinde bulunduğunu savunduğu halde, taşınmaz bakımından yöntemine uygun biçimde kadim mera araştırması yapılmamıştır. Bunlardan ayrı; Yenimahalle Tapu Müdürlüğü 01.04.2011 tarihli karşılık yazısında (ekinde bulunan o yer Kadastro Müdürlüğü"nün 21.03.2011 tarihli yazısı kapsamında), dava konusu taşınmazın 84279, 84280, 84281 nolu parselizasyon planı kapsamında Hazine adına ihdasen uygulamaya dahil edildiği bildirilmiştir. Ne var ki, mahkemece, hüküm kurmaya yakın tarihli olarak taşınmazın idari yoldan tapu kaydının oluşup oluşmadığı tekrar araştırılmamıştır. Bu durum, çifte tapunun önlenmesi bakımından gereklidir.
Bu kapsamda; bir arazinin kullanım süresi, niteliği ve zilyetlik süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Mahkemece, uyuşmazlığın çözümlenmesinde hava fotoğraflarından faydalanılmış ise de; yukarıda açıklanan nedenlerle, yeterli görülmemiştir.
Bu durumda; mahkemece, davanın açıldığı 2008 yılına göre 20-30 yıl (1975 ve 1980 yılları hariç) öncesine ait üç ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının bulunup bulunmadığının usulüne uygun ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Komutanlığından sorularak getirtilmesi, yapılacak keşifte üniversite öğretim görevlileri arasından 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişisi, kadastro fen bilirkişisi, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği (dava tarihi itibari ile arazi kullanım kabiliyeti bakımından kaçıncı sınıf arazi olduğu) ve kullanım süresinin ne zaman başladığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesine çalışılması, taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığının araştırılması bakımından, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu mahalle veya köylerden (taşınmazdan mer"adan yararı olmayan) yerel bilirkişiler tespit edilmesi, aynı biçimde taraflara bu konuda tanıklarını ve delillerini bildirmeleri için süre ve imkan tanınması, tespit edilen komşu mahalli veya köy ile diğer yerel bilirkişileri ile tüm taraf tanıklarının HMK. nun 243 ve 244.maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları, aynı kanunun 259 ve 290/2.maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenmeleri, dava konusu taşınmazın öncesinde ne niteliğinde bulunduğunun, taşınmazda kim yada kimler tarafından ne şekilde hangi tarihte imar-ihya çalışmalarına başlandığı, imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihinin, zilyetliğin dava tarihine kadar ne şekilde ve kim tarafından sürdürüldüğünün yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasında çelişki çıktığı taktirde çelişkinin HMK.nun 261.maddesi gereğince giderilmesi, bundan başka komşu parsellere tapulama çalışmaları sırasında uygulanan tapu ve vergi kayıtları getirtilerek keşifte uygulaması yapılarak, nizalı taşınmaz yönünün ne ya da kim okuduğunun belirlenmesi bu kapsamda hükmen oluştuğu anlaşılan taşınmaza komşu 558, 572 ve 573 sayılı parsellere ait hüküm dosyaları getirtilerek az yukarıda açıklandığı üzere incelenmesi, bunlardan ayrı taşınmazın idari yoldan Hazine adına tapuya tescil çalışmalarının tamamlanıp tamamlanmadığının araştırılması, tamamlanmış ise davanın kendiliğinden tapu iptali ve tescil isteğine dönüşeceğinin gözetilmesi gerekir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Davacı vekili ile davalılar Hazine, ... ve TOKİ Başkanlığı vekillerinin, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40"er TL peşin harcın ..., TOKİ ve Yenimahalle Belediye Başkanlığına ayrı ayrı iadesine, 09.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.