8. Hukuk Dairesi 2012/4448 E. , 2012/10182 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Zilyetliğin korunması
... ile ... aralarındaki zilyetliğin korunması davasının reddine dair Karaisalı Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 02.03.2011 gün ve 199/123 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, tapulama çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan dava konusu taşınmazın satın alma yoluyla vekil edeninin zilyetliğinde bulunduğunu, taşınmazda halen ekili mahsulü olduğu ve nizalı kısımla ilgili o yer Asliye Hukuk Mahkemesinde tescil isteğine ilişkin dava açtıkları halde, Orman İdaresi tarafından davalıya uyuşmazlık konusu yerle ilgili olarak özel ağaçlandırma izni verildiğini, tescil davasının açılmasından üç gün önce davalı tarafından başlatılan fiili çalışmalar bulunduğunu, bu şekilde vekil edeninin zilyetliğine tecavüzde bulunulduğunu açıklayarak, zilyetliğin korunmasına ilişkin hükümler çerçevesinde davalının dava konusu taşınmazda vekil edeninin zilyetliğine vaki tecavüzün önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, uyuşmazlık konusu yeri vekil edeninin özel ağaçlandırma izniyle temizlediğini ve ihya ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman niteliğinde bulunduğu, Devlet ormanına elatmanın önlenmesini isteme hakkının Hazine ile Orman İdaresine ait olduğu ve davada davacının aktif taraf sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsımı ile dava dilekçesindeki açıklamalara göre, istek TMK.nun 981-984. maddelerine dayalı zilyetliğin korunması talebine ilişkindir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih, 1946/6 Esas, 1946/12 sayılı kararında aynen "...MK.896 (TMK.983) madde uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız davacının gerçek ise, zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz...." denilmektedir. TMK.nun ilgili maddeleri ile yukarıda belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararından anlaşıldığı üzere, bir kimsenin zilyetliğinin korunmasını isteyebilmesi için öncelikle zilyetliğinin tecavüze uğraması (gasp-saldırı) yani filli bir müdahalenin bulunması gerekmektedir. Başka bir anlatımla, kişinin zilyetliğine sadece tecavüz tehlikesinin bulunması davanın görülebilir olması için yeterli değildir. Bu durum, dava şartıdır (dava açmada hukuki yararın bulunması). Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; davacı vekili dava dilekçesinde, nizalı taşınmazda halen vekil edeninin ekili mahsülünün bulunduğunu, davalıya özel ağaçlandırma izni verildiğini ve o yer Asliye Hukuk Mahkemesindeki açtıkları tescil davasının açılmasından üç gün önce izin kapsamında fiili çalışmalar başlatılarak vekil edeninin zilyetliğine tecavüzde bulunulduğunu iddia etmiştir. Dosyadaki belgelere göre de, davalıya Adana Orman Bölge Müdürlüğünün 28.10.2009 tarih ve 19 sayılı oluru ile 35.031.35 m2"lik yer bakımından 49 yıllığına özel ağaçlandırma izni verilmiştir. Davacı vekilinin belirttiği tescil isteğine ilişkin dava ise, davacı tarafından Hazine ve Köy Tüzel Kişiliği hasım gösterilmek suretiyle o yer Asliye Hukuk Mahkemesinde 2010/98 Esas sayılı dosya ile 20.04.2010 tarihinde açılmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre dava halen görülmektedir. Eldeki davada 11.01.2011 tarihinde yapılan keşfe katılan teknik bilirkişi raporunda nizalı taşınmazın 8.200,00 m2 olduğunu, ziraatçi bilirkişi ise, dava konusu taşınmazın davacıya ait olan ve dava dışı 294 sayılı parsel ile birlikte tel örgü ile çevrili olduğunu, içerisinde yem bitkisinin ekili olduğunu ve 3-4 cm boylarında bulunduğunu bildirmiştir. Hem ziraatçi bilirkişi raporunda hem de keşif tutanağındaki gözlemde nizalı taşınmazda davalıya verilen özel ağaçlandırma izni kapsamında herhangi bir eylemde bulunulduğu, başka bir anlatımla davacının zilyetliğine tecavüzde bulunulduğu konusunda bir saptama yapılmamıştır. Ayrıca her ne kadar davalı vekili, uyuşmazlık konusu yeri vekil edeninin özel ağaçlandırma izniyle temizlediğini ve ihya ettiğini açıklamış ise de, davalıya tahsis edilen arazinin 35.031,35 m2 olması ve teknik bilirkişinin raporuna göre nizalı kısmın 8.200,00 m2 olması karşısında, uyuşmazlık konusu taşınmazda keşif tarihi itibari ile herhangi bir ağaçlandırma çalışmasının bulunmadığı (nizalı yerin etrafının tel örgü ile çevrili olması da göz önüne alınarak) sabittir. Hal böyle iken, dava konusu taşınmazda davacının zilyetliğine davalı tarafından tecavüzde bulunulmadığı anlaşıldığına göre, davacının davada hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de; hüküm, redde ilişkin olup sonucu itibariyle doğru görülmüştür.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 8,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 12,55 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına, HUMK.nun 440/III-2. bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 09.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.