13. Hukuk Dairesi 2012/12960 E. , 2013/8195 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılar (... iletişim Hizm. A.Ş ve ... Televizyon Yayıncılık A.Ş) avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı asil ... ile davalı vekili Avukat ... ve ... iletişim Hiz. A.Ş ve ... Televizyon Yay A.Ş vekili Avukat ... duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıların vekili olarak görev yaparken, 22.2.2008 tarihinde haksız olarak vekaletten azledildiğini, vekalet ücretinin ise ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, haksız azil nedeniyle şimdilik 7.000,00 TL alacak 50.000,00 TL manevi tazminatın, davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiş, davalılardan ... Platform İletişim Hizmetleri A.Ş. ile ... Televizyon Yayıncılık A.Ş. açmış oldukları karşı davada, davacı avukatın vekalet görevini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle şirketlerini zarara uğrattığını, azlin haklı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL maddi tazminat ile fazladan ödenen 1.000,00 TL’nin davalı-karşı davacıdan tahsilini talep etmişlerdir.
Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davalılardan ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkındaki maddi tazminat davasının kısmen kabulüne, 1.000,00 TL vekalet ücreti alacağının adı geçen davalılardan tahsiline, manevi tazminat talebi ile karşı davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.
“Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” Şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.
Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 22.2.2008 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalılar ise, davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, hesap vermediğini, kendilerini zarara uğrattığını belirterek azlin haklı olduğunu savunmuşlardır. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalıların vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir.
Oysa mahkemece, davalıların 22.2.2008 tarihli azil ihtarlarında ayrı ayrı kalemler halinde bildirmiş oldukları azil nedenleri üzerinde inceleme ve değerlendirme yapılmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, azil nedenleri irdelenmemiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. O halde mahkemece, taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık konusu olan, “azlin haklı olup olmadığı” hususu ile ilgili, davalıların 22.2.2008 tarihli ihtarlarında ve iş bu davada ileri sürmüş oldukları azil nedenleri, incelenip değerlendirilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalılar ... İletişim Hizm. A.Ş ve ... Televizyon Yay. A.Ş"ne ödenmesine, peşin alınan 21,15 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 2.4.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.