Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Tebliğ tarihini belirleme görevi mahkemeye aittir. Borçlu, açıkça bildirmemiş ise, bu belirlemede yazılı belgeler ve en son dava dilekçesinin tarihi esas alınır.
Borçlunun tebligatın usulsüzlüğünü şikayet etmesi halinde, mahkemece tebliğ işleminin anılan yasa hükümlerine uygun olup olmadığı araştırılarak, tebligatın usulsüz olduğunun belirlenmesi durumunda muhatabın haberdar olduğu gün tespit olunarak tebliğ tarihi, öğrenme tarihi olarak düzeltilmelidir.
Somut olayda takip dosyası incelendiğinde, talep üzerine borçlunun adresinin tespiti için 14.01.2004 tarihinde emniyet müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, 16.03.2004 tarihli cevabi yazı ile de borçlunun adresinin .................... Caddesi No: ...... .........../.................. olarak tespit edilmesi üzerine, bu adrese (Örnek 163) ödeme emri çıkartıldığı ve 26.05.2004 tarihinde “aynı konutta birlikte oturan eşi ...................’e tebliğ edildi” meşruhatı ile hem el yazısı hem de tarih kaşesi basılarak tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Ödeme emrine ilişkin tebliğ mazbatasında, tebliğ memurunun kalem işareti olarak yazdığı tarihin, yıl ibaresine ait “4” rakamı “9” rakamı olarak okunmaya ve yanılgıya elverişli ise de, aynı tebligatta tebliğ memurunca matbu kaşe ile işaretlenmiş tarih kaydının da “26.05.2004” olması karşısında; tebliğin 26.05.2004 tarihinde yapıldığında bir tereddüt bulunmamaktadır.
Borçlu vekilinin şikayet dilekçesine ekli vekaletnamedeki adresi ile tebliğ yapılan adresin aynı olması nedeniyle tebliğin yanlış adrese yapıldığından bahsedilemeyeceğine göre, tebligat yapılan adres bilgilerinin doğru olduğu konusunda bir tartışma sözkonusu değildir. Borçlu vekili şikayet dilekçesinde “26.05.” ibarelerini tebligatı öğrenme tarihi olarak bildirdiğine göre, tebligat memurunun tebliğ zarfı arkasına yazdığı “…4” rakamının “…9” gibi algılanması, tebliğin 26.05.2004 tarihinde yapıldığı gerçeğini ortadan kaldırmayacağından, borçlunun engeç 26.05.2004 tarihinde usulsüz tebligata muttali olduğunun kabulü gerekir.
TTK.690. maddesinin yollaması ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 661. maddesinde, vade tarihinden itibaren 3 yıl içinde takibe konulmayan bononun zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiş, aynı Yasanın 662. maddesinde de zamanaşımını kesen nedenler belirtilmiş olup, kesilme ile yeni bir 3 yıllık zamanaşımı süresinin başlayacağı öngörülmüştür.
Somut olayda lehtar alacaklı tarafından keşide tarihi 25.02.2003, vade tarihi 10.04.2003 olan senede ilişkin olarak borçlu aleyhine, 02.05.2003 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe girişildiği, 26.05.2004 tarihinde kesinleşen takip üzerine borçlu adına kayıtlı araçların tespiti ve haczi için 29.03.2005 tarihinde haciz isteminde bulunulduğu 15.04.2005 ve 6.10.2006 tarihlerinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğüne haciz müzekkereleri yazıldığı, trafik tescil şubesinin 02.10.2007 tarihli cevabi yazısında araç kaydına rastlandığının bildirilmesi ve nüfus bilgilerinin teyidinin istenmesi üzerine aynı kuruma en son 17.06.2009 tarihinde yeniden haciz müzekkeresi gönderildiği, keza borçlunun banka hesaplarının tespiti ve haczi amacıyla Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna 27.04.2009 tarihinde müzekkereler yazıldığı ve nihayet şikayet öncesi son olarak da borçlunun adına kayıtlı taşınmazlarının haczi için 30.06.2009 tarihinde Altındağ 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı görülmekle; ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 3 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan zamanaşımını kesen birçok işlem yapıldığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece her iki hususa ilişkin olarak şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 17.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.