
Esas No: 2017/2403
Karar No: 2017/1404
Karar Tarihi: 22.11.2017
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2403 Esas 2017/1404 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 14. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.12.2009 gün ve 2006/297 E., 2009/990 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.04.2012 gün ve 2010/7871 E., 2012/14422 K. sayılı kararı ile;
(...A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, 15.05.1996- 10.08.2004 arasında davalı kurumun haber dairesi başkanlığında çeşitli görevlerde ( yapımcı ve seslendirmeci, yayın-yapım yardımcılığı, sunucuk, spikerlik, muhabir vb ) 09-24 arası çalıştığını ileri sürerek fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacı ile kurum arasında iş ilişkisi bulunmadığını, 16.06.2002 tarihine kadar istisna akdi ile bu tarihten sonra ise işçi sayılmayan geçici personel sözleşmesi ile çalıştırıldığını, davacı ile davalı kurum arasında imzalanan "işçi sayılmayan geçici personel" sözleşmesinin idari bir sözleşme olduğunu, istisna akdi ile çalıştığı dönemde 2954 sayılı TRT Kanunu 50/h maddesi uyarınca istisna sözleşmesi yönetmeliğine göre yurt içinden haber vermeyi, haberleri veya haber bülteni hazırlamayı taahhüt ettiği ve tarife hükümleri gereğince ödeme yapıldığını, 2954 Sayılı Kanun 49. maddesin de istihdam şekillerinin açıkça belirlendiğini hizmet akti ile işçi olarak çalıştırılmasının mümkün olmadığını, işçi sayılmayan geçici personel döneminde ise idari sözleşmeye dayalı olduğundan İş Kanununa göre fazla çalışma hafta tatili gibi alacaklarının doğmayacağını ,geçici personel sözleşmesi akdedilen dönemde tabi olduğu işçi sayılmayan geçici personel çalıştırılmasına ilişkin yönetmeliğin 9. md sine göre çalışma saatleri dışında veya tatil günlerinde çalışma yaptığı takdirde çalıştığı süre kadar izinli sayıldığını bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur .
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, hizmetin sürekliliği, niteliği, mesaiye tabi olup işverenin gözetim ve denetiminde işverene bağlı olarak aylık ücret karşılığında çalışması karşılığında aralarında Borçlar Kanunu 313. madde uyarınca hizmet akdi bulunduğunu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davalı kurum kendi teşkilat kanunu olan 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 49 ve 50/h maddelerine göre personel çalıştırmaktadır. Davacının çalıştığını iddia ettiği dönemde yürürlükte bulunan 49. maddeye göre “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel ve geçici personel eliyle gördürülür”. Keza 50/h maddesine göre “Borçlar Kanunu hükümleri gereğince de sözleşmeli personel çalıştırılabilir”. Davalı kurum bu hükümlere dayanarak 1986 yılında İstisna Sözleşmesi Yönetmeliği, 2001 yılında ise İşçi Sayılmayan Geçici Personel Çalıştırılmasına İlişkin Yönetmeliği çıkarmıştır.
İstisna Sözleşmesi Yönetmeliği ile kurumun, yapım ve yayınlarında kullanılacak belli bir eser veya belli bir sonucun elde edilmesi için sözleşme yapacağı belirtilmiştir.
İşçi Sayılmayan Geçici Personel Çalıştırılmasına İlişkin Yönetmelik hükümleri incelendiğinde, 1. madde de sürekli kadrolarla yürütülmesi mümkün olmayan ve bir yıldan az süreli işçi çalıştırılmasının amaçlandığı, 5. madde de çalıştırılacak personelin nitelikleri ve alınma koşullarının, 6. madde de ödenecek ücretin sınırlarının saptandığı anlaşılmaktadır. 2954 sayılı yasanın 49. maddesindeki işçi sayılmayan geçici personel çalıştırılması ve buna bağlı olarak çıkarılan yönetmelik hükümleri düzenlemeleri, 657 sayılı yasanın 4/C maddesinde sözleşmeli personel çalıştırılması düzenlemesi ile paralellik taşımaktadır.
Davalı kurumun bu yönetmelik hükümleri dikkate alarak 1986 yılı ile 2004 yılı arasında eser sözleşmesi adı altında ihtiyacına göre birçok teknik, sanatçı, programcı personeli birden fazla ve yenilenen sözleşmelerle çalıştırdığı, bu şekilde çalışanların herhangi bir sosyal güvenlik kurumu ile irtibatlandırılmadığı, 2002 yılından itibaren ise işçi sayılmayan geçici personel sözleşmesi ile bu kez Sosyal Sigortalar Kurumu ile irtibatlandırarak aynı kişileri çalıştırdığı anlaşılmaktadır.
Çalışanın bir statüden diğer statüye geçmesi halinde, statü değişikliğinde iradesinin rol alıp almadığı önem taşır. Çalışanın iş ilişkisinden, memuriyete veya sözleşmeli personel ya da idari sözleşme ilişkisine kendi iradesi ile geçmesi ve iş ilişkisine kendisinin son vermesi halinde, iş ilişkisi işveren tarafından sonra erdirilmediğinden bu dönem için çalışanın kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanma olanağı bulunmamaktadır. Keza bu şekildeki statü değişikliği işçi açısından haklı fesih nedeni olmadığı için kıdem tazminatı hakkı da doğmayacaktır. Ancak bu tarih itibari ile çalışan iş sözleşmesi sona erdiğinden kullanmadığı yıllık izinleri var ise yıllık ücretli izin ve iş görme edimi karşılığı ve sözleşme ve yasadan kaynaklanan diğer işçilik alacaklarını talep edebilecektir.
Davacı çalışan 25.05.1996-16.06.2002 arası dosyaya sunulan istisna akdi başlıklı sözleşmelere göre 17.06.2002 tarihinden sonra ise 17.06.2002-31.12.2002, 15.01.2003-12.12.2003 ve 10.01.2004-14.12.2004 tarihlerini kapsayan 3 adet işçi sayılmayan geçici personel sözleşmesi kapsamında çalıştırılmıştır.
Diğer taraftan 2001 yılında davalı kurumda teftiş yapan Bölge Çalışma Müdürlüğü İş Müfettişliği özellikle İstisna Sözleşmesi Yönetmeliği kapsamında çalıştırılanlarla ilgili olarak;
Davalı kurumun kendi kanununun 50/h maddesindeki ‘kurum Borçlar Kanunu gereğince sözleşmeli personel çalıştırabilir’ yönündeki hükmü istisna akdi olarak değerlendirdiği ve buna göre iş yaptırdığı,
Eser yapımından hareketle İstisna Sözleşmesi Yönetmeliği çıkartıldığı,
Eser sözleşmesi kapsamında çalıştırılanların çalışması sürekli olmasına rağmen çalıştığı sürelerin sözleşmelerle eksik gösterildiği,
Çalıştırılanların fiilen yaptıkları iş ile sözleşmedeki işlerin uyuşmadığı,
Hep aynı kişilerle sürekli eser sözleşmesi yapıldığı, sabit ücret ödendiği, zincirleme istisna sözleşmesi yapıldığı,
Bu şekilde çalıştırılanların ifadelerine başvurulduğunda tümünün kurum işyerinde bulunduğu,
Eser sözleşmesinde bir eserin ortaya konulması gerektiği halde istisna sözleşmesi yapılarak çalıştırılanların iş isteyen bir işçi adayı gibi kuruma başvurduğu ve uygun görülenlerle sözleşme imzalandığı,
Çalışma şartlarının, işe başlayış ve bitiş saatlerinin davalı işveren tarafından belirlendiği, belirli olmayan bir zaman dilimi içinde işveren ait işyerinde işverenin denetim ve gözetimi altında verilen hizmetin bir ücret karşılığında ve ücretin zaman esası üzerinden saptandığı,
Kurum ile istisna sözleşmesi ile çalıştırılanlar arasında açıkça iş sözleşmesi bulunduğu tespit edilmiş ve bu kapsamda çalıştırılanlar belirlenmiştir. Haber Dairesi başkanlığında çalışan davacının da bu kapsamda çalıştırıldığı sabittir.
Somut bu maddi ve hukuki olgulara göre;
1. Davacı çalışan, ikinci dönem olan 17.06.2002-14.12.2004 tarihleri arası, normatif dayanak olan 2954 sayılı yasanın 49 ve bu maddeye dayanılarak çıkarılan Kurumun diğer görevlilerine yardımcı İşçi Sayılmayan Geçici Personel Çalıştırılması Yönetmeliği kapsamında sözleşme yapılarak çalıştırılmış, sınav sonrası atama tasarrufu ile işe alınmış, ücreti de yönetmelik hükümleri gereği belirlenmiştir.
Davacı ile kurum arasında bu dönemde hizmet akti bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu dönemin işçilik alacaklarında değerlendirme olanağı bulunmadığı gibi statü hukuku nedeni ile uyuşmazlığın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir. Mahkemece bu dönem de de taraflar arasında hizmet akti ilişkisinin varlığı kabul edilerek, dava konusu işçilik alacaklarının hesaplanarak hüküm altına alınması hatalıdır.
2. Davacının ilk dönemi olan eser sözleşmesi adı altında çalıştırıldığı çalışma süresinin iş müfettiş raporundaki tespitlere göre hizmet akti olarak kabul edilmesi isabetlidir. Zira davacının iş görme edimi karşılığında belirlenen ücretle ve en önemlisi hukuki ve kişisel bağımlılıkla çalıştığı anlaşılmaktadır.
Bu döneme ilişkin olarak dosyaya sunulan ve mahkemece iş sözleşmesi (hizmet akti) kabul edilen eser sözleşmelerine göre çalışma süreleri belirlenmeli son istisna sözleşmesinin bittiği tarih ile idari sözleşme niteliğinde imzalanan işçi sayılmayan geçici personel sözleşmesinin imzalanması arasındaki süre dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır. Çalışma olgusunu davacı kanıtlamalıdır. Dosyadaki tanık beyanları çalışmanın aralıksız olup olmadığı konusunda açık ve yeterli değildir. Davacının çalışma olgusu konusundaki delilleri değerlendirmeli, davacının hizmet akti kapsamında işçilik alacaklarına esas süresi tam olarak belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin 15.05.1996 tarihinde davalı ...’nün haber dairesi başkanlığında çalışmaya başladığını, çalışmasının kesintiye uğramadan kurumdaki görevinden ayrıldığı 10.08.2004 tarihine kadar devam ettiğini, müvekkilinin görev yaptığı programların niteliği gereği çalışmasının hiçbir zaman mesai saatlerine bağlı olmadığını, hafta sonları, ulusal bayramlar ve resmî tatil günlerinde de işinin niteliği gereği çalışmak durumunda kaldığını, bu çalışmalarının karşılığının ödenmediğini, yıllık iznini de kullanmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, yıllık izin, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ve hafta tatili ücret alacağının faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davacının, 25.05.1996-16.06.2002 tarihleri arasında “istisna akdi” ile, 17.06.2002-14.08.2004 tarihleri arasında ise “işçi sayılmayan geçici personel” statüsünde çalıştığını, müvekkili Kurum ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin hizmet akdi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla davacının işçi statüsünde olmadığını, uyuşmazlığın çözüm yerinin idari yargı olduğunu, İş Kanununa göre işçilik alacaklarına da hak kazanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yerel mahkemece davacının zincirleme sözleşmelerle davalı kurumda 25.05.1996 - 14.08.2004 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz çalışmasına ve yargı kararlarına, iş müfettişi ve SGK müfettişlerince düzenlenen raporlara rağmen, İş Kanunundan yararlandırılmayıp istisna akdi, geçici personel adı altında çalıştırıldığını, oysa hizmetin sürekliliği, niteliği, işin iş yerinde ve iş yerinin gözetim ve denetiminde, işverene bağımlı olarak aylık ücret karşılığı yapıldığı dikkate alındığında, aradaki ilişkinin BK 313. maddesi uyarınca hizmet akdi olduğu gerekçesiyle işçilik alacaklarının kısmen kabulü ile 2.533,06- TL brüt fazla çalışma ücreti, 2.171,52.-TL yıllık izin ücreti ve 273,71.-TL ulusal bayram ve genel tatil ücretinin faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hafta tatili alacağının ise reddine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece taraflar arasında görülen Ankara 11. İş Mahkemesinin 2011/527 E. sayılı kararı, bu dosyada toplanılan deliller ve bilirkişi raporları içeriğinden davacının davalı işyerinde dava konusu dönemde kesintisiz çalıştığı ve davacının çalıştığı tüm sürenin hizmet sözleşmesine dayalı olduğu, çalışma süresinin kesintisiz olup olmadığının belirlenmesi amacıyla delil toplanmasına gerek bulunmadığı, ayrıca hizmet sözleşmesi ile çalıştığı yasal unsurları itibari ile ve maddi vakıa olarak sübuta ermiş bir çalışanı idari düzenleyici işlem ile hukuka aykırı olarak işçi sayılmayan geçici personel yönetmeliği kapsamına almak suretiyle sözleşme düzenlemenin hukuka aykırılık teşkil ettiği belirtilerek önceki kararda direnilmiş, direnme hükmü davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık:
1-) Davacının 17.06.2002-14.12.2004 yılları arasında davalı işyerinde hizmet sözleşmesi kapsamında çalışıp çalışmadığı, burada varılacak sonuca göre uyuşmazlığın çözüm yerinin adli yargı mı idari yargı mı olduğu,
2-) Hizmet sözleşmesi ile çalışıldığı kabul edilen ilk dönem açısından ise işçilik alacaklarına esas çalışma süresinin belirlenmesi açısından toplanılan delillerin yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. madde atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429 uncu maddesi).
Eş söyleyişle mahkemenin yeni bir delile dayanmak veya bozmadan esinlenmek suretiyle gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması halinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ilk kararda mahkemece "davacının zincirleme sözleşmelerle, davalı kurumda 25.05.1996-14.08.2004 tarihleri arasında sürekli ve kesintisiz çalıştığı, davacı ile Kurum arasındaki ilişkinin BK 313. maddesi uyarınca hizmet akdi olduğu" belirtilerek davanın kısmen kabulü yoluna gidilmiştir.
Bozma sonrası mahkemece ilk kararda değinilmeyen ve dosya içeriğinden bozma kararı sonrası kesinleştiği anlaşılan taraflar arasında görülen Ankara 11. İş Mahkemesinin 2011/527 E. sayılı kararı, bu dosyada toplanılan deliller ve bilirkişi raporları dikkate alınarak davacının davalı iş yerinde dava konusu dönemde kesintisiz çalıştığının sübuta erdiği belirtilerek direnme adı altında yeni bir karar verilmiştir.
Şu hale göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, ilk kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 22.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
