
Esas No: 2018/2145
Karar No: 2021/1539
Karar Tarihi: 07.09.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2018/2145 Esas 2021/1539 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2145
KARAR NO: 2021/1539
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI: 2014/1670 Esas, 2018/430 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali
KARAR TARİHİ: 07/09/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince davalı şirkete ait merkez binasının iç mimarisinin müvekkili tarafından tam ve eksiksiz olarak ifa edildiğini, davalının sözleşme gereği yapması gereken ödemelerin tamamını yapmadığını, alacağın muaccel hale gelmesi ve tahsil amacıyla davalıya ihtarname keşide edildiğini, müvekkilinin, davalı ile arasındaki sözleşme, faturalar ve cari hesaptan kaynaklanan 162.220,00 TL tutarında bir alacağının bulunduğunu, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E.sayılı dosyası ile başlatılan takibe davalı şirket tarafından itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, davalı şirketin malvarlığı hakkında teminatsız olarak ihtiyati tedbire kararı verilmesini, borçlu şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında herhangi bir yazılı cari hesap sözleşmesi ve cari hesap ilişkisinin bulunmadığını; davacının dava dilekçesine eklediği sözleşme ve ekli belgenin tarafı olmadığını, itirazın iptali davasında takip talebinde gösterilen borç ve borcun sebebi ile bağlılık ilkesinin asıl olduğunu, davacının sonradan başka bir delile dayanarak aynı takibe ilişkin açtığı itirazın iptali davasının reddedilmesi gerektiğini, söz konusu faturanın içeriğine itiraz edildiğinden düzenleyen lehine delil olarak kullanılamayacağını, takipte talep edilen 164.200,00 TL tutarındaki alacağın taleple uyum göstermeyen 240.720,00 TL tutarındaki faturaya dayandırıldığını, takibe konu edilen faturanın müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, müvekkili şirketin takipten önce davacıya toplam 656.390,00 TL ödeme yaptığını, bu nedenle davacı tarafın sebepsiz zenginleştiğini, müvekkili şirketin alacaklı olduğunu, davacı tarafın şirket yetkilisinin değişmesini fırsat bilerek yapılan ödemeleri defterlerinde göstermediği ve haksız kazanç sağlamaya çalıştığını belirterek davanın reddini, haksız ve kötü niyetli olan davacı şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece; Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 30/04/2014 tarih, 2014/1143 Esas, 2014/3026 Karar sayılı ilamı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/01/2016 tarih, 2015/15-1830 Esas, 2016/98 Karar sayılı ilamı emsal gösterilmek suretiyle; davanın eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibinde itirazın iptaline ilişkin olduğu, davacı tarafından davalı aleyhine162.220,00 TL asıl alacak, 2.058,40 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 164.278,40 TL alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali davası açıldığı, emsal yargıtay içtihatlarında özellikle Hukuk Genel Kurulunun kararında da vurgulandığı üzere itirazın iptali davasının konusunun, davacı tarafından takibe konu edilip davalı tarafından itiraz edilen alacak kaleminden ibaret olduğu, dolayısıyla bu davanın konusunun davacı tarafından takibe dayanak yapılan fatura ile sınırlı olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu durumda da mahkemenin taraflara ticari defterlerinde yer alan tüm ödemelerin takip talebinde dayanılan bu fatura için yapıldığının kabulü gerektiği, somut uyuşmazlıkta da İİK 67 maddesine göre yasal 1 yıllık süre içerisinde açılan ve itiraz üzerine duran takibe itirazın iptalinin istendiği, takip talebinde de dayanak olarak 30/06/2014 tarihli 240.720,00 TL'lik faturaya dayanıldığı, yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporlar ve hatta davacının da kabulünde olan davalı tarafından yapılan ödeme miktarının 656.390,00 TL olduğu, davacının ise takip talebinde 240.720,00 TL'lik faturaya dayanıp bu fatura nedeniyle bakiye alacağı olduğunu bildirdiği 164.278,40 TL için ilamsız icra takibi yaptığı, yapılan ödeme miktarının takip ve dava konusu miktarın çok üzerinde olduğu ve yapılan tüm ödemelerin takip ve dava konusu fatura için yapıldığının kabulü gerektiği, bu durumda da davacının faturaya dayalı herhangi bir alacağının bulunmadığı belirlendiğinden davacının davasının reddine; davacının kötü niyeti ispatlanamadığından davalının kötü niyet tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; mahkemenin karar gerekçesinin eksik bilirkişi raporuna dayandırıldığını, raporun sekizinci sayfasında dekontlar toplamının 213.470 TL olduğu belirtilmiş ancak bu ödemelerin kim tarafından yapıldığının belirtilmediğini; ödemelerden 10/07/2014 tarihli 31.750 TL ödemenin davalı tarafından yapıldığı, kalan 181.720 TL ödemenin dava dışı ... tarafından, ...'a kesilen 30.06.2014 tarihli ve 181.720TL lik fatura karşılığı olduğunu, takip konusu fatura ile ilgisi bulunmadığını, davalı şirketin bu ödemelerin hepsini usulsüz olarak kendi defterlerine kaydettiğini; yapılan 213.470 TL lik ödemenin dışında yapılan ödemelerde görüleceği üzere para makbuzu karşılığı yapıldığını, ancak bu makbuzlardan sadece 15.11.2013 tarih, 6.450 TL ve 1.05.2014 tarih 40.000 TL’lik olanlar üzerinde müvekkili şirketin kaşesi ve anteti bulunduğunu; davalının davaya cevap dilekçesinde önce sözleşme olmadığını daha sonra ortaya çıkan sözleşmeye taraf olmadığını belirttiğini, bilirkişi raporunda davalı şirketin fatura tutarından çok fazla ödeme yaptığı hususunun açıklanması gerektiği belirtilmiş ise de mahkemenin bu hususu nazara almadığını; taraflar arasındaki sözleşme bedelinin 690.000 TL+KDV= 814.200 TL olup yapılan tüm ödemelerin sözleşmeye ilişkin kabul edilse dahi toplam ödeme tutarının 656.390 TL olduğunu, aradaki farkın 157.810 TL olduğunu, takibe konu fatura tutarına ulaşıldığını; bu tutarın takip tutarından farklı olmasının sebebinin müvekkili şirketin yapmış olduğu ekstra işlerden kaynaklandığını, mahkemenin bu hususları dikkate almadığını; kararın yerinde olmadığını belirterek, sözleşme bedeli ve yapılan ödemeler nazara alınarak kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili ek dilekçesi ile; takibe ve davaya konu 30.06.2014 tarihli 240.720,00TL tutarındaki faturanın düzenlenme tarihinden sonra davalı şirket arafından müvekkili şirkete 10.07.2014 tarihinde 19.000TL, 27.720TL ve 31.720TL tutarlarında ödeme yaptığını; davaya konu olan icra takibinde de bu ödemelerden kalan bakiye 161.560,00TL ile bir takım ilave imalat bedelleri olan 2.718,40TL'nin toplamının talep edildiğini; TBK 102. madde gereği davalı şirkete hitaben düzenlenen 30.06.2014 tarihli faturadan sonra yapılan ödemelerin işbu fatura için yapıldığının kabul edilmesi, diğer muhtelif ödemeler mevcutsa dahi takibe ve davaya konu fatura için yapılıp yapılmadığının bilinemeyeceğinin TBK ve Yargıtay'ın müstakar mahiyetteki kararlarınca kabul edilmesi gerektiğini; ödeme defi öne süren ve HMK md. 190 mucibince ispat yükü kendisinde bulunan davalı şirketin, takip ve dava konusu fatura tarihinden sonra yukarıda belirtilen kalemler haricinde faturaya konu borcu ödediğine dair delil sunmadığını; itirazın iptali davası, takibin kaynağını oluşturan alacak kalemiyle sıkı sıkıya bağlı olsa dahi söz konusu faturanın düzenlenme tarihinden sonra belirtilenler haricinde bir ödemenin yapılmamış olması takibe koyulan tutarın ödenmemiş olduğunu kanıtladığını belirtmiştir. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Taraflar arasında 2.08.2013 tarihli dekorasyon işleri yapılmasına ilişkin sözleşme düzenlendiği, sözleşme bedelinin 690.000 TL +KDV olduğu mahkemenin kabulündedir. Mahkemece taraf ticari defterleri incelenerek düzenlettirilen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda; tarafların defter bakiyeleri arasında mutabakatsızlık bulunduğu, davacının 240.720.00 TL'lik fatura karşılığı olarak toplam 78.500 TL ödeme aldığı ve 162.220,00 TL alacaklı olduğunu iddia ettiği; davalının defterinde ise toplamda 656.390,00 TL ödeme yaptığı, ancak bu ödemelerden delil niteliği kuvveti olan ve banka üzerinden ödenen tutann 213.470,00 TL olduğu, bu tutarın da İstanbul ... İcra Mudürlüğü’nün ... Esas sayılı dosyasında görünen 162.220,00 TL tutarındaki alacağı karşıladığından icra dosyasının konusuz kaldığı, delil niteliği kuvvetli görülmeyen ve davalı defter kayıtlarında bulunan ödeme toplamının ise 442.920,00 TL olduğu, davalı şirketin dava konusu 240.720,00 TL tutarındaki fatura tutarından çok daha fazla ödeme yapmış olmasının nedenlerinin araştırılması ve bu hususun davalı ... Ltd.Şti. tarafından açıklanması gerektiği, takip tarihi itibariyle, davacı ... Ltd. Şti.'nin davalı ... Ltd.Şti.'den toplam alacağı konusuz kaldığından, herhangi bir hesaplama yapılmasına gerek olmadığı belirtilmiş; mahkemece yapılan ödeme miktarının takip ve dava konusu miktarın üzerinde olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. İtirazın iptâli davaları icra takibine alacağın miktarı ve dayanağı bakımından sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devamını sağlayan ve takip hukuku içinde, taraflar arasındaki maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Somut olayda taraflar arasında eser sözleşmesine dayalı bir borç ilişkisi bulunduğu ve davalı borçlunun takip öncesi bir kısım ödemeler yaptığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği; davaya dayanak olan takibin bakiye 30.06.2014 tarihli 240.720,00TL tutarındaki faturaya dayandırılmış ancak bakiye bakiye 161.560,00TL ile bir takım ilave imalat bedelleri olan 2.718,40TL'nin toplamının tahsili için yapıldığı belirtildiğinden bu tutarın dışındaki alacağın tahsil edildiğinin alacaklının kabulünde olduğu değerlendirilmelidir. Mahkemece taraf ticari defterlerine göre düzenlenen bilirkişi raporu esas alınmış ise de; davacı tarafça takibe dayanak yapılan faturanın taraflar arasındaki eser sözleşmesine dayalı yapılan iş kaynaklı olduğu; bu durumda taraflar arasında yapılan sözleşme kapsamında yapılan tüm işlerin bedelinin tespit edilerek sözleşme bedeli olan 690.000,00 TL +KDV dikkate alınarak; ayrıca davalı tarafça ödendiği ispatlanan 656.390,00 TL'nin bu miktardan mahsubu ile varsa alacağın tespiti gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 05/06/2018 tarih, 2014/1670 Esas, 2018/430 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK'nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 07/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
