
Esas No: 2019/602
Karar No: 2021/1612
Karar Tarihi: 14.09.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2019/602 Esas 2021/1612 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/602
KARAR NO: 2021/1612
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/07/2018
NUMARASI: 2016/622 Esas, 2018/694 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 14/09/2021
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; müvekkili şirketin, davalı ile yapılan anlaşma uyarınca davalıya ait kumaşlar üzerinde taş baskı ile süsleme işini yapmayı üstlendiğini, işin sözleşme gereği yapılarak kontrol edildiğini, iş bedeli olarak kesilen 191,147.91 TL fatura bedelinin bir kısmının ödendiğini, bakiye 28,693.91 TL'nin halen ödenmediğini, teslimden 2 ay sonra ürünlerin bir kısmının bozuk olduğu iddiasının ileri sürüldüğünü belirterek bakiye tutarın müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava dışı şirketin siparişi üzerine yapılacak üründeki taş baskı ve süsleme işinin davacıya verildiğini, işin tamamlanmasından sonra ürünlerin dava dışı şirkete gönderildiğini, yapılan testler sonucu taşların tamamına yakın kısmının döküldüğünün tespit edildiğini ve bu sebeple de dava dışı iş sahibi tarafından 19,302.40 Euro’nun müvekkiline fatura edildiğini, gizli ayıbın tespit sonrası davacıya bildirildiğini, uğradıkları zararlarının 73,191.07 TL olduğunu ve bu tutardan davacının talep etmiş olduğu bedel düşüldüğünde takas hükümlerine göre kendilerinin bakiye 44,558.16 TL zararı olduğunu belirterek, davanın reddiyle söz konusu tutarın davacı/karşı davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece; tarafların sunduğu belgelerin türkçe onaylı çevirileri ve tüm dosyadaki delillerle birlikte bilirkişi heyetine tevdi edilerek ürünün ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise iade faturalarından dolayı talep edilebilecek bakiye miktarı tespiti yönünde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı; dosya içeriğine uygun bilirkişi raporuna göre davacının kumaşlar üzerinde yaptığı taşların bir kısmının dökülerek tüylenme olduğu, dava dışı ithalatçı firma ile %40 indirim karşılığında anlaştıkları, ancak kesilen reklamasyon faturasının tespitten önce düzenlendiği, incelendiği ifade edilen malların bir kısmının dahi inceleme için hazır edilmediği, bedel indirimi ile birlikte ürünlerdeki dökülmenin hangi şartlarda ve nasıl yapıldığının belirsiz olduğu, bu haliyle davalı-karşı davacının ayıp iddialarının geçerliliğinin tespit edilemediği ve davalının bu haliyle ayıp/gizli ayıp iddialarının varlığı ve etkisinin tespit edilemediği ve davacının bakiye iş bedelini talep edebileceği kabul edildiğinden bu çerçevede yapılan değerlendirme kapsamında; asıl davanın kabulü ile, 28.693,91 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı-karşı davacı davasını ispatlayamadığından karşı davanın reddine karar verilmiştir. Davalı karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde; hükme esas alınan bilirkişi raporunun usule ve hukuka aykırı olup, itirazlarının giderilmeden, ek rapor ve uzman yeni bilirkişi heyetinden rapor alınmadan hüküm kurulduğunu; ayıplı ürünlerin Hollanda’da olup, ürünlerin getirilmesi için nakliye, gümrük vergisi, KDV ödemek gerektiğinden davacı-karşı davalının daha fazla zarar görmemesi, masraf yapılmaması adına ürünlerin getirilemediğini; ancak dosyada mevcut faturalar, fotoğraflar ve ... adli firmadan alınan rapor doğrultusunda ürünlerin ayıplı olduğu anlaşıldığından ayıp iddialarının ispatlanamadığı tespitinin yerinde olmadığını; dosyadaki fotoğraf ve tespitlere istinaden uzman bir bilirkişiden rapor alınarak ürünlerdeki değer kaybının tespit edilmesi mümkün iken bilirkişi raporu alınmadığını; asıl iş sahibi tarafından müvekkili şirkete düzenlenen fatura ve rapor karşısında işin kusursuz yapıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını; davacının kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispatla yükümlü olup bu konuya ilişkin herhangi bir delil de ileri sürmediğini; TBK’nun 112. maddesindeki düzenleme gereği davacı/karşı davalının kendisine hiç bir kusurun yüklenemeyeceğini ispat edemediği gibi zararın davacı/karşı davalının hatalı imalatı, taş uygulamasından kaynaklandığından takas hükümleri sonrası müvekkilinin kalan zararını gidermekle yükümlü olduğunu belirterek kararın kaldırılarak asıl davanın reddi ile karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca davacı yüklenici, davalıya ait kumaşlar üzerinde taş baskı ile süsleme işini yapmayı üstlenmiştir. Davacı yüklenici tarafından, sözleşmeye dayalı yapılan ödemeler sonrası kalan iş bedelinin davalı iş sahibinden tahsili talebine ilişkin dava açılmış, davalı ise yapılan işin ayıplı yapıldığını, ayıplı iş nedeniyle oluşan zararına göre davacının alacağının takası sonrasında bakiye zararının tahsili için karşı dava açılmıştır. Eser sözleşmesi iş sahibinin ödemeyi taahhüt ettiği ücret karşılığında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi ve teslim etmeyi üstlendiği iki taraf için hak doğuran ve borç yükleyen bir sözleşmedir. Eser sözleşmesinde iş sahibinin asli borcu TBK 470.maddesi çerçevesinde meydana getirilen eser karşılığında bir miktar pararın ödenmesi, yüklenicinin borcu ise eseri zamanında ve ayıpsız olarak imal ve teslim etmektir. Eser sözleşmesinde yüklenicinin ayıptan sorumluluğu TBK'nın 474 ile 478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yüklenicinin ayıptan sorumlu olabilmesi için eserin iş sahibine teslim edilmesi, eserin ayıplı olması, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş veya kabul edilmek zorunda olunmaması, eserin iş sahibi tarafından muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmiş olması, eserdeki ayıbın iş sahibinin tutumundan kaynaklanmamış olması ve son olarak ayıplı teslimden doğan hakların süresi içinde kullanılması gerekmektedir. Ayıp, teslim edilen eserde sözleşme ile kararlaştırılmış olan veya dürüstlük kuralına göre olması gereken ya da kanunun öngördüğü niteliklerin bulunmaması olarak nitelendirileceğinden ayıplı bir eserin imali ve teslimi sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediğini gösterir. Eserin teslim alınmasından sonra açıkça görülen veya usulüne göre yapılan bir muayene ile görülebilen ayıplar açık ayıp, bu şekilde tespit edilemeyen ancak zaman içerisinde eser kullanılırken ortaya çıkan ayıplar ise gizli ayıp olarak nitelendirilir. TBK'nın 474/1.maddesi gereğince açık ayıplar bakımından iş sahibi işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve uygun bir süre içerisinde tespit ettiği ayıpların yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. İş sahibi bu külfetleri yerine getirmezse ayıp dolayısıyla kendisine tanınan haklardan yararlanamayacaktır. Bu külfetlerin yerine getirilmemesi iş sahibinin yükleniciye karşı sorumluluğunu gerektirmemekte, sadece ayıplı eser teslimi dolayısıyla sahip olduğu haklardan yararlanamaması sonucunu doğurmaktadır. TBK'nın 477/1. maddesi gereğince gizli ayıplar açısından ise, ayıbın varlığı zamanaşımı süresi içerisinde ortaya çıkar çıkmaz vakit geçirilmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Davacı tarafından 17/02/2016 - 29/02/2016 - 01/03/2016 ve 02/03/2016 tarihli faturaların kesilerek davalıya gönderildiği; davalı tarafından davacıya Kartal ... Noterliği’nin 06.04.2016 tarihli, ... yevmiye nolu ihtarnamesi ile üretilen ürünlerin müşteriye gönderildiği, müşterinin yaptırdığı testler sonucu taşların döküldüğü tespit edilerek 19.302.40 Euro nun fatura kesildiği, bu faturayı 06/04/2016 tarih 845127 nolu fatura ile KDV dahil 73.191,07 TL cezanın davacıya yansıtıldığı; davacı tarafından davalıya Beyoğlu ... Noterliği’nin 18.04.2016 tarihli, ... yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile ihtardaki hususları kabul etmediği, ürünlerde kusur bulunmadığı, ayıp var ise bunun bildirilerek onarım istenmesi gerektiği, bakiye 28.632,91TL bedelin ödenmesinin ihtar edildiği görülmektedir. Dosya kapsamında mevcut olup mahkemece hükme esas alınan 24/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda, davalının ayıp iddiasının temelini ... adlı Hollanda menşeli bir laboratuvar firmasından 31/03/2016 tarihli aldığı test sonucuna dayandırdığını, bu raporun Türkçe tercümesi ve resimler incelendiğinde davalının iddia ettiği gibi taşlarda dökülmelerin olduğu ve dökülen taşların yerinde tüylenmelerin olduğunun ifade edildiği, ürünlerdeki muhtemel değer kaybı konusunda bir değerlendirme yapılmadığının gördüldüğü, davalının iade faturası tutarını dava dışı ithalatçı firma ile yaptığı indirim anlaşmasına göre düzenlendiği, dava dışı şirketle davalının mail yazışması incelendiğinde %40- %50 civarında bir indirim ile ürünleri kabul edip etmeyeceği sorulduğu daha sonra dava dışı firmanın %40 indirim ile ürünleri almayı kabul ettiği bu hususunda reklamasyon faturası ile ürünlerin gerçek normal faturasındaki orana tekabül ettiğinin tespit edildiği, dava dışı firmanın davalıya kestiği reklamasyon faturasının 22.03.2016 tarihli olduğu ve bu sebeple de tespitten önce düzenlendiği, örneklemenin ne şekilde ve kaç örnek alınarak hangi şartlarda yapıldığının belirsiz olduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı/karşı davacının ayıp iddialarının geçerliliği ve ürün değerine etkisi konusunda mevcut dosya kapsamına göre değerlendirme yapılamayacağı, bu itibarla mevcut dosya kapsamına göre davalının gizli ayıp iddialarının varlığı ve etkisinin tespit edilemediği, davacının borçlarını yerine getirdiği ve bakiye bedel alacağı olan 28.693,91 TL'yi davalıdan talep edebileceği bildirilmiştir. Eser sözleşmelerinde kural olarak, işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlamak yükleniciye, iş bedelinin ödendiğini ve eserin ayıplı olduğunu kanıtlama külfeti ise iş sahibine aittir. Yapılan yargılama sırasında ayıbın varlığı konusunda herhangi bir tespit bulunmadığı, davalının ayıp iddiasını ... adlı Hollanda menşeli bir laboratuvar firmasından 31/03/2016 tarihli aldığı test sonucuna dayandırdığı, raporda tişörtlerin teslim alındığı tarihin 23/03/2016 tarihi olduğu; dava dışı firmanın davalı adına düzenlediği reklamasyon faturasının 22.03.2016 tarihli olduğuna göre alınan bu rapordan önce düzenlendiği, mahkemenin hükme esas aldığı bu raporda örneklemenin ne şekilde ve kaç örnek alınarak hangi şartlarda yapıldığının belirsiz olduğu, ürünlerdeki muhtemel değer kaybı konusunda bir değerlendirme yapılmadığının tespit edildiği; bu durumda ... adlı Hollanda menşeli bir laboratuvar firmasından alınan 31/03/2016 tarihli test sonucunun değerlendirmeye esas alınamıyacağı; dosyada bunun dışında ayıba ilişkin reklamasyon faturasından başkaca bir delil sunulmadığı, reklamasyon faturasının ayıbın varlığı ve adeti hususunda yeterli olmadığından, davacının yaptığı ürünlerin ayıplı olduğunun davalı tarafça usulüne uygun olarak ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Doya kapsamına göre; davacının bakiye alacağı yönünden dava açtığı, karşı davacının ise oluşan zararını karşı dava ile talep ettiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunun denetime açık ve bilimsel verilere uygun olduğu, davalı/karşı davacının ayıp iddiasını ispat edemediğinden karşı davanın yerinde olmadığı ve davacının bakiye iş bedelini talep edebileceği; mahkemece delillerin dosya kapsamına uygun olarak değerlendirildiği, rapor esas alınarak davanın kabulüne, karşı davanın ise reddine dair verilen mahkeme kararı usul ve yasaya, açıklanan gerekçe ve gerektirici sebeplere uygun olup davalı/karşı davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurularının HMK'nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 03/07/2018 tarih ve 2016/622 Esas, 2018/694 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Davalı-karşı davacıdan asıl davada alınması gereken 1.960,08 TL nisbi istinaf karar harcından davalı-karşı davacı tarafça peşin olarak yatırılan 490,02 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.470,06 TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı-karşı davacıdan karşı davada alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcından davalı-karşı davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalı-karşı davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı-karşı davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 14/09/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
