
Esas No: 2021/1253
Karar No: 2021/1064
Karar Tarihi: 15.09.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1253 Esas 2021/1064 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1253
KARAR NO: 2021/1064
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/09/2017
NUMARASI: 2015/916 E.2017/623K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Sözleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize istinaf başvurusunun kabulüne dair verilen kararın Yargıtay tarafından bozulması üzerine yeniden esasa kaydı yapılan dava dosyasının HMK'nın 373/3. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan incelemesi sonucunda gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 18.07.2011 tarihinde ... ruhsat numaralı maden sahasının satış ve devri hususunda sözleşme imzalandığını, sözleşmenin tek nüsha yapıldığını, müvekkilinde sözleşme fotokopisi bulunduğunu, KDV'nin esas bedele dahil olmadığı taraflar arasında kararlaştırılmasına rağmen, davalının KDV bedelini ödemediğini belirterek, fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla, devirdeki KDV bedeli olan 124.000,00 TL'nin, sözleşme tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşme bedeline, sözleşmenin beşinci maddesi gereğince KDVnin dahil olduğunu, Yargıtay uygulamalarında da sözleşmede belirtilmemiş olsa dahi KDV'nin satış bedeline dahil olduğunun kabul edildiğini, (Yargıtay Genel kurulu E.2004/19-456. K2004/53. T. 13.10.2004), sözleşmeye yazılanlar dışında bir yeni şey eklendiği zaman, söz konusu ibarenin altına taraflarının imza ya da paraf atması gerektiğini, tek taraflı olarak ilave edilen KDV dahil değildir ibaresinin müvekkili şirketi bağlamayacağını (emsal Yargıtay 13. H.D. E 2002/9047, K 2002/2046 T. 12.11.2002), bedele ilişkin olarak davacı tarafından davalıya fatura gönderilmediğini, taraflar arasında imzalanmış sözleşme 3.3. maddesindeki düzenlemeye rağmen karşı tarafça hesap numarası bildirilmeden, doğrudan icra takibi yapıldığını, 420.000,00 USD bedelin 355.932 USD'lik kısmının icra dairesine ödendiğini belirterek, davanın reddine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ''...Taraflar arasında 18.7.2011 tarihinde tek nüsha olarak ve davalı tarafça saklanmak koşuluyla sözleşmeye konu maden sahasının ... A.Ş.'ye satış ve devri ile ilgili sözleşme imzalandığı, sözleşmeye esas bedelin 420.000 USD olduğu, sözleşme aslının altına ... unvanı ve imzasının bulunduğu yerde 'Anlaşmanızda bu şartın yoktu, KDV dahil değildir' el yazısının bulunduğu, davacı tarafça sözleşme aslına itirazı kayıt konulduğu, taraflarca imzalanan sözleşmenin davalı tarafın bilgisi ve rızası ile kabul edilip saklandığı, itirazı kaydın bu şekilde kabul edilmiş olduğu, maden sahasının devir ve satışının yapıldığı, sözleşmeye esas bedel olan 420.000 USD'ye ilave olarak davalının KDV ödemesi yapmak zorunda olduğu, sözleşme tarihi itibariyle USD Efektif satış kurundan hesaplanan KDV'nin 124.740,00 TL olduğu fakat taleple bağlılık ilkesi gereği 124.000,00 TL üzerinden davanın kabulüne...'' karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kabulüne, 124.000,00 TL alacağın 18/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sözleşme metnine, imzalardan sonra davacı taraf yetkilisince eklendiği anlaşılan "Anlaşmamızda bu şartım yoktu. KDV dahil değildir” ibaresinin, ancak ayrıca imzalanmak suretiyle sözleşmeye dahil edilebilecek bir husus olduğunu, somut olayda sonradan eklenen bu kısmın imzalanmamış olup bilakis sözleşmenin imzalı metne uygun olarak yürürlüğe girdiğini ve uygulandığını, Yargıtay uygulamasının, sözleşmede KDV’ye ilişkin bir açıklık bulunmadığı hallerde dahi KDV’nin satış bedeline dâhil olduğunun kabulü yönünde olduğunu (EK-3: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2004/19-456, K. 2004/531, T. 13.10.2004), Müvekkili şirket aleyhine davacı tarafça başlatılan icra takibine karşı da esasa ilişkin itirazlar kısmında KDV borcuna itiraz ettiklerini, Asıl borcun, yani sözleşmedeki devir bedelinin, itirazi kayıtla icra dosyasına ödendiğini, böylece KDV’ye ilişkin taleplere karşı müvekkili tarafından itiraz edildiğinin açık olduğunu, yapılan itiraz sonrası açılan iş bu davada, iddiasını ispatla yükümlü olan davacının, taraflarca ayrıca imzalanmayan, sadece kendinden sadır olan bir açıklamaya dayanmak dışında bir ispat aracı sunamadığını, bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Sözleşmenin 3.3. maddesinde yer alan düzenleme ile ödemenin ne zaman ve ne şekilde gerçekleştirileceğinin belirtildiğini, ancak davacı taraf, müvekkili şirkete ödeme yapması için herhangi bir İBAN numarası ya da banka hesap bilgisi bildirmediğinden sözleşme uyarınca belirlenen tutarın muacceliyet kazanmadığını, müvekkili şirketin muaccel olmasa da asıl alacak miktarını, davacının başlattığı icra dosyasına yatırmış olup, en geç bu tarih itibarıyla faiz işletilebileceğini, ilk derece mahkemesi kararında sözleşmenin düzenlendiği tarih olan 18.07.2011 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesinin hukuka aykırı olduğunu, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, sözleşmede kararlaştırılan maden sahası devir bedeli üzerinden KDV alacağının tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara kaşı, yasal süresi içinde, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dosyası istinaf incelemesi için Dairemizin 2018/940 Esas sırasına kaydedilmiştir. Anılan esas numarası üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 355, 353/1.b.2. maddeleri uyarınca kabulüyle istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda davanın reddine dair 2018/940 Esas - 2019/666 Karar sayılı, 09.05.2019 tarihli hüküm verilmiştir. Bu hükme karşı, yasal süresi içinde, davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuştur. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 11. HD'nin 2020/3089 Esas- 2021/3950 Karar sayılı ve 22.04.2021 tarihli kararıyla, mahkememizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; "...Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki 18.7.2011 tarihli sözleşme tek nüsha olarak düzenlenmiş ve aslı davalı tarafça muhafaza edilmiştir. Sözleşmenin "3.5-Sözleşmeye dair vergiler" başlığı altındaki kısmında '' Bunun yanı sıra esas bedele KDV dahildir ''şeklinde düzenlemenin yer aldığı, sözleşmenin alt kısmında, davacı şirket olan ... isim ve imzasının bulunduğu kısımda '' ? anlaşmada bu şart yoktu. KDV dahil değildir '' şeklinde el yazılı ibare bulunduğu görülmektedir. Davacı tarafça imza altına bu ibare eklenerek sözleşme aslına itirazı kayıt konulmuş, taraflarca imzalanan sözleşme aslının bu haliyle davalı tarafın bilgisi ve rızası ile kabul edilip saklanmıştır. Davalı şirket, itirazı kaydı kabul etmiştir. İlk derece mahkemesinin kararı yerinde olup Bölge adliye mahkemesince davalının istinaf talebinin esastan reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA", denilmiştir. Bozma üzerine mahkememizce duruşma açılmış, taraf vekillerinin beyanı alındıktan sonra, HMK'nın 377/5. maddesi uyarınca, Dairemizin bozulun hükmünde direnilmesine karar verilmiştir.
DİRENME GEREKÇESİ Mahkememizin bozulan ilamında da belirtildiği üzere; uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanmış bulunan maden sahası satış ve devir sözleşmesinde kararlaştırılmış olan devir bedeline KDV'nin dahil olup olmadığı, davacının KDV'yi ayrıca talep hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasında, dava konusu maden sahası satışı ve devrine ilişkin adi yazılı sözleşmenin 18/07/2011 tarihinde imzalanmış olduğu, sözleşmenin "3.5-Sözleşmeye dair vergiler" başlığı altındaki kısmında "Bunun yanı sıra esas bedele KDV dahildir" şeklinde düzenlemenin yer aldığı görülmektedir. Sözleşmenin alt kısmında, Doğu Metalik isim ve imzasını yer aldığı kısımda '' ? anlaşmada bu şart yoktu. KDV dahil değildir '' şeklinde elyazılı bir ibarenin eklendiği görülmektedir. Davacı, davasını, sözleşmeye el yazısıyla sonradan eklenen bu ibareye dayandırmaktadır. Sözleşmeye davacı tarafından elyazısıyla sonradan eklenen bu ibarenin, sözleşmenin tadili, değiştirilmesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme hükümlerinin değiştirilmesi mahiyetindeki bu ilavenin (çıkıntı'nın), HMK'nın 207. maddesi uyarınca ayrıca onanmış olması gerekir. Tarafların ayrıca imzalarıyla onaylamadığı bu çıkıntı, davalının kabulünde olmadığından, göz önünde tutulamaz. Yani, bu değişikliğe hukuki bir değer atfedilemez. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin orijinal 3.5. maddesinde KDV'nin, kararlaştırılan satış bedeline dahil olduğu açıkça yazılıdır. Davacı, sözleşmenin bu hükmünü kabul etmiyorsa sözleşmeyi imzalamaması, sözleşmenin yeniden düzenlenmesini talep etmesi gerekirdi. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra tek taraflı olarak böyle bir ibareyi sözleşmenin altına eklemiş olmasına hukuki bir değer atfedilemez. Yüce 11. Hukuk Dairesi, sözleşmenin tek suret olması ve sözleşme aslının davalı tarafça muhafaza ediliyor olması nedeniyle davalının itirazi kayıt niteliğindeki bu çıkıntıya onay verdiği gerekçesiyle mahkememizin kararını bozmuştur. Yüce Daire, davacının el yazısıyla sözleşmenin altına yazdığı ibarenin itirazi kayıt niteliğinde olduğunu, davalının sözleşmeyi bu itirazi kayıtla kabul edip sakladığını belirtmiştir. Oysa, bir sözleşmenin kuruluşu aşamasında itirazi kayıttan söz edilemez. Somut olayda itirazi kayıt değil, sözleşmedeki gerçek taraf iradelerinin ne olduğu, sözleşmenin hangi koşullarda kurulduğu sorunu vardır. Sözleşme, tarafların karşılıklı icap ve kabulleriyle kurulur (TBK'nın 1. maddesi). Sözleşme, hazır olanlar arasında yapılan ve ıslak imzayla imzalanmış bir sözleşmedir. TBK'nın 1. maddesi uyarınca, sözleşmenin kurulmasına esas irade açıklaması açık veya örtülü olabilir. Somut olayda, bilgisayar yazıcısından çıkan sözleşme metninde, esas bedele KDV'nin dahil olduğu açıkça belirtilmiştir. Böylece sözleşmenin 3.5 maddesinde tarafların açık iradesi ortaya çıkmıştır. Davacı, bu sözleşmenin altına imza atmıştır. Ancak imzasının altına, ''? anlaşmada bu şart yoktu. KDV dahil değildir '' ibaresini yazmıştır. Bu el yazılı ibarede ne davacının ne de davalının imzası vardır. Sözleşmeye elyazısıyla sonradan eklenen bu ibarenin, sözleşmenin tadili, değiştirilmesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme hükümlerinin değiştirilmesi mahiyetindeki bu ilavenin (çıkıntı'nın), HMK'nın 207. maddesi uyarınca ayrıca onanmış olması gerekir. Tarafların ayrıca imzalarıyla onaylamadığı bu çıkıntı, davalının kabulünde değildir. Bu sözleşmenin bu haliyle davalı tarafından saklanması da tek başına davalının bu el yazılı ilaveyi kabul ettiği anlamına gelmez. Yani, HMK'nın 207. maddesi gereği bu el yazılı ilavenin hukuki sonucunun bulunmadığını, sözleşmenin ilk düzenlenen haliyle geçerli olduğunu düşünen (bilen) davalının sözleşmeyi bu haliyle muhafaza etmesine başkaca bir anlam atfedilemez. Ayrıca, hiç kimse kanunu bilmediğini iddia ederek bundan kendi lehine bir sonuç çıkaramaz. HMK'nın 207. maddesindeki açık düzenlemeye anlam verirken sözleşmenin hangi tarafça muhafaza edildiğine bakılamaz. Aksine yorum, sözleşme güvenliğini ihlal eder. Örneğin, banka tarafından saklanan bir kredi sözleşmesine yapılmış her türlü çıkıntının, banka tarafından onanmamış olsa bile banka aleyhine geçerli olacağı sonucuna varılması söz konusu olacaktır ki böyle bir durum sözleşme güvenliğini bozacaktır.Davacı, sözleşme bedeline KDV'nin dahil olmadığını iddia ettiğine göre, alacak iddiasını dayandırdığı bu iddiasını kanıtlamalıdır. Sözleşmenin orijinal metnindeki düzenlemeye göre, sözleşme bedeline KDV dahil olup, bu bedel dışında ayrıca KDV talep edilemez. Sözleşmede bu konuda hiç hüküm bulunmasaydı bile kanun gereği, sözleşmedeki satış bedeline KDV dahil kabul edilecekti. Davacı, KDV'nin sözleşme bedeline dahil olmadığı yönündeki iddiasını kanıtlamakla yükümlü olup, sözleşmenin altına davacı tarafından tek taraflı olarak elle yazılan ve davalı tarafından onanmayan ibare, davacının bu iddiasını ispata yeterli görülemez. Davacının kendisinden sadır bu ibare HMK'nın 202. maddesi anlamında delil başlangıcı olarak dahi kabul edilemez. Açıklanan bu gerekçelerle Yüce 11. Hukuk Dairesinin bozma gerekçeleri mahkememizce benimsenmemiş ve mahkememizin bozulan kararında direnilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK'nın 373. maddesi uyarınca Dairemizin 2018/940 Esas - 2019/666 Karar sayılı, 09.05.2019 tarihli kararında direnilmesine; davalının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulüyle istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Davanın REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin alınmış olan 2.117,61 TL'den mahsubu ile artan 2.058,31 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafça yapılan 84,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, 6-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT'deki esaslara göre belirlenen 15.730,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-İstinaf yargılaması yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Davalı tarafından yatırılan 2.086,21 TL istinaf nispi peşin harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, c-Davalı tarafından harcanan 85,70 TL istinaf başvuru harcı giderinin ve 45,00 TL posta giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, d-İstinaf incelemesi duruşmalı yapıldığından ve tek duruşma icra edildiğinden, hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 2.040,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 9-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK'nın 373. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda, 15.09.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK'nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
