
Esas No: 2018/1870
Karar No: 2021/973
Karar Tarihi: 16.09.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1870 Esas 2021/973 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1870 Esas
KARAR NO: 2021/973
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2018
NUMARASI: 2015/723 Esas, 2018/127 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket yetkilisi, davalı şirkete muhtelif tarihlerde özel güvenlik hizmeti verdiklerini, cari hesap bakiyesi alacaklarının 170.525,72 TL olduğunu, bu alacağın tahsili için icra takibi başlattıklarını, davalının borca itirazı sonucu takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile % 20 icra inkâr tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar müvekkili şirket ile davacı şirket arasında düzenlenmiş bir hizmet sözleşmesi bulunsa da, aslında davacı şirketin doğrudan müvekkili şirkete hizmet vermediğini, davacı şirketin müvekkili şirketin de içinde bulunduğu ve iştirak şirketlerinden biri konumunda olduğu "..." bünyesindeki başka şirketlere hizmet verdiğini, hizmet bedellerinin ödendiğini, tarafların şifahen vardığı anlaşma ile davacı vekilinin dilekçesi ekinde sunduğu hizmet sözleşmesinin atıl hale geldiğini, formalite olmaktan öteye gidemediğini, kesilen faturaların ya sehven ya da kötüniyetli olarak düzenlendiğini belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacı ile davalı arasında 29.04.2011 tarihinde Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşme kapsamında davacının davalıdan 170.525,72 TL alacaklı olduğundan bahisle, davacının davasının KABULÜ ile; davalının İstanbul ... İcra Dairesi ... Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 170.525,72 TL takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, asıl alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan davacı lehine %20 oranına tekamül eden 34.105,14 TL icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir,
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf talebinde; 17.02.2017 tarihli bilirkişi raporu tanzim edilirken davacı yanın ticari defter ve kayıtlarının dikkate alındığını, ancak raporun 2. sayfasında da belirtildiği üzere, rapordaki hesaplamaların dayanağı olan davacının ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin yaptırılmamış olması nedeniyle kesin delil vasfı bulunmadığını, delil vasfı bulunmayan kayıtlara göre karar verildiğini, müvekkili şirketin davacı yandan bir dönem özel güvenlik hizmeti aldığını, akabinde de ticari ilişkinin sonlandırıldığını, davacı yanın iddia etmiş olduğu bakiye borca ilişkin faturaların da işbu hizmet döneminin dışında tanzim edildiğini, faturaların tebliğ edilmediğini, faturaların kabul edildiğine ilişkin delil bulunmadığını, hiçbir şekilde kabul manasına gelmemekle birlikte, bir an için faturaların müvekkil şirkete tebliğ edildiği farz edilse dahi, davacının müvekkili şirkete vermiş olduğu bir güvenlik hizmeti bulunmadığını, davacıdan herhangi bir zamanda, herhangi bir hizmet alınmış olsa dahi; bu hizmetin ... bünyesinde başka bir şirket tarafından alındığını ve hizmet bedellerinin eksiksiz olarak ödendiğini, belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi uyarınca düzenlenen faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul ... İcra Dairesinin ... Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacının 14.01.2014 tarihinde, davalı aleyhinde dayanak 29 adet fatura gereğince 170.525,72 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe itiraz ederek durdurduğu 1 yıllık hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşme ilişkisi yanlar arasında çekişmesiz olup uyuşmazlık takibin dayanağı faturalar gereğince davalının davacıya hizmet verip vermediği, takip tarihi itibari ile davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi raporu alınmıştır. 17.02.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı ile davalı arasında 29.04.2011 tarihinde 3 sayfa ve 9 maddeden oluşan Özel Güvenlik Hizmeti Sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmenin süresinin 07.05.2011 tarihinde başlayıp. 29.10.2011 tarihinde sona erdiği, taraflar arasında 30.10.2011 tarihinde de "29.04.2011 tarihli Özel Güvenlik Hizmeti Sözleşmesinin Süre Uzatım Protokolü'’ nün imzalandığı, bu süre uzatım protokolü ile 29.10.2011 tarihinde sona erecek olan Özel Güvenlik Sözleşme süresinin 30.10.2011 tarihinden 30.04.2012 tarihinde kadar uzatıldığı, hem sözleşmede hem süre uzatım protokolünde işveren olarak davalının gözüktüğü, davacının ticari defter ve kayıtlarının lehine delil vasfının bulunmadığı, davacı kayıtlarına göre takip tarihi 24.01.2014 itibari ile davacı güvenlik hizmeti şirketinin davalıdan 170.525,72 TL alacaklı olduğu, davalı şirketin inceleme tarihi itibariyle herhangi bir ticari defler ve kayıt ibraz etmediği, davacı tarafından davalı şirket adına 30.06.2011-07.11.2013 tarih aralığında toplam 172.411,24 TL tutarında 29 adet "güvenlik hizmet bedeli + fark - mesai’’ açıklamalı faturaların tanzim edildiği, bu faturalardan 5 adet toplam 34.099,62 TL'lik faturanın ilk sözleşme süresince, 6 adet toplam 15.756,00 TL'lik faturanın protokol süresince tanzim edildiği, kalan 18 adet 122.555,42 TL'lik faturanın protokol bitim tarihinden sonraki dönemi kapsadığı, bu faturalarla ilgili olarak davalı tarafından davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, dava dosyasında mevcut faturalardan da bu faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği hususunda bir tespit yapılamadığı, ancak davacı tarafından dava dosyasına sunulan sözleşme sonrasında sözleşmenin süresinin uzatılması ile süre uzatım protokolünün imzalanması, sözleşme süresince davacı tarafından davalı adına tanzim edilmiş faturalara karşılık davalı tarafından davacı adına 31.12.2011 tarihinde ... numaralı 1.885,52 TL'lik davacı tarafından davalı adına tanzim edilmiş ... numaralı fatura ile ilgili fiyat farkı faturasının tanzim edilmesi sebebi ile taraflar arasında sözleşme kapsamında bir ticari ilişkinin var olduğu ve davacı tarafından davalı adına tanzim edilmiş 31.12.2011 tarihli faturanın davalıya tebliğ edilmiş olduğunun anlaşıldığı, Protokolün bitim tarihinden 30.04.2012 tarihi sonrasında da 07.11.2013 tarihine kadar davacı tarafından davalı adına faturaların tanzim edildiği, ancak dava dosyası içerisinde sürenin uzatıldığı veya davacı tarafından davalıya bu döneme ait faturalarla ilgili hizmetin verildiği hususunda belge bulunmadığından bu konuda bir değerlendirme yapılamadığı belirtilmiştir. 25.09.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; kök rapor aynen tekrar edilmiştir. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 187/1 maddesi]. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-597 E. 2020/501 K. Sayılı kararı) Dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan, HMK'nın 222/3. maddesinde, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanun'un 222/2. maddesi uyarınca da ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekmektedir. 222/5. maddesinde taraflardan biri tacir olmasa dahi tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat edilmiş sayılır, hükmü getirilmiştir. Maddede ibrazdan kaçınma halinde davacının iddiasını ispat etmiş sayılacağı belirtilmiş ve ibrazı durumunda sonucun ne olacağı konusunda düzenleme yapılmamış olmakla birlikte Yargıtay uygulamalarında defterlerin ibrazı halinde davacı taraf münhasır davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına dayandığından uyuşmazlığın davalının ticari defter ve kayıtlarına göre çözümlenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Somut olayda davalı taraf, sözleşmeye gereğince yüklenilen hizmetin, davacı tarafından ifa edilmediğini savunmuş olmasına göre isptat yükünün davacı yanda olduğu açıktır. Dosya kapsamına göre davacının ticari defterlerinin lehine delil vasfı taşımadığı, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalıya tebliğ edildiğine ilişkin delil bulunmadığı, davacı vekilinin delil olarak takip dosyası, sözleşme, banka kayıtları, ticari defter kayıtları ve bilirkişi deliline dayandığı, davacının münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmadığı, anlaşılmıştır. Taraflar arasında akdedilen Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesinin "Süre ve Mali Hususlar" başlıklı 5/g maddesinde "ödemeler için hizmet verilen ayın son günü itibari ile fatura kesilerek işverene ulaştırılacak ve ayın en geç 10'nuna kadar ödemeler nakit veya günlük çek ile tahsil edilecektir." hükmü düzenlenmiştir. Davacı tarafından davalı şirket adına 30.06.2011-07.11.2013 tarih aralığında toplam 172.411,24 TL tutarında 29 adet "güvenlik hizmet bedeli + fark - mesai’’ açıklamalı faturaların tanzim edildiği, bu faturalardan 5 adet toplam 34,099,62TL.'lik faturanın ilk sözleşme süresince, 6 adet toplam 15.756,00TL.lık faturanın Hizmet sözleşmesinin Süre Uzatım Protokolü süresince tanzim edildiği, kalan 18 adet 122.555,42 TL.'lik faturanın protokol bitim tarihinden sonraki dönemi kapsadığı, davacının sözleşmenin 5/g maddesi gereğince verdiği hizmetlere ilişkin süresinde fatura düzenlemediği, bu sebeple Süre Uzatım Protokolünün imza tarihi itibari ile davalının ilk sözleşme dönemi olan 07.05.2011-29.10.2011 tarihleri arasında düzenlenen faturalar gereğince hizmeti aldığının kabulü gerekeceği, aksi düşüncenin hayatın olağan akısına aykırı olacağı, ayrıca bilirkişi raporunda geçen ve süre uzatım protokolü döneminde davacı tarafından düzenlenen 31.12.2011 tarih, ... nolu 3.771,04 TL'lik faturaya davalının 31.12.2011 tarihinde ... numaralı 1.885,52 TL'lik iade faturası düzenlediği iade faturasının davacının ticari defterlerine işlendiği gözükse de davacının takipte bu faturanın bakiyesine dayalı bir talebinin bulunmadığı, bu durumda takip tarihi itibari ile davacının davalıdan ilk sözleşme döneminde düzenlenen 34,099,62 TL alacaklı olduğu, diğer kısım için hizmetin verildiğinin usulünce ispat edilemediği, davanın bu miktar üzerinden kabulü gerekirken davanın tümden kabulünün yerinde olmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULU İLE, HMK'nun 353/1b-2 maddesi uyarınca İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/02/2018 gün ve 2015/723 Esas, 2018/127 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davanın KISMEN KABULÜ ile, İstanbul ... İcra Dairesinin ... Esas sayılı takip dosyasında davalı borçlunun yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 34,099,62 TL üzerinden devamına, bu miktara takip tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, Devamına karar verilen 34,099,62 TL üzerinden hesap edilecek %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 2.329,34 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.059,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 269,74 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Davacı tarafından yatırılan 2.059,60 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 781,20 TL posta/tebligat/bilirkişi gideri, 29,00 TL harç olmak üzere toplam 810,20 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranı üzerinden taktiren 162,04 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, bakiyesinin davacının kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım üzerinden AAÜT gereğince hesap edilen 5.114,94 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden AAÜT gereğince hesap edilen 16.910,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Karar kesinleştiğinde HMK'nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine,
İstinaf Giderleri Yönünden; 1-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin yatırılan 2.876,27 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.816,97 TL harcın davalıya İADESİNE, 2-Davalı tarafından peşin yatırılan istinaf harçları toplamı 193,30 TL, 46,90 TL tebligat/posta gideri olmak üzere toplam 240,20 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranı üzerinden taktiren 192,00 TL'sinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, bakiyesinin davalının kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/09/2021
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
