4. Ceza Dairesi 2020/31901 E. , 2021/9638 K.
"İçtihat Metni"
Sair tehdit, hakaret ve basit yaralama suçlarından sanık ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 125/1, 86/2, 62 ve 52. (üç kez) maddeleri uyarınca 1.800,00 Türk lirası (iki kez) ve 2.000,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair ... ... (Kapatılan) 71. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/02/2016 tarihli ve 2015/242 esas, 2016/113 sayılı kararının 16/03/2016 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın 30/06/2017 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkûm olduğunun ihbar edilmesi üzerine, hakkındaki hükmün açıklanmasına ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 125/1, 86/2, 62 ve 52. (üç kez) maddeleri uyarınca 1.800,00 Türk lirası (iki kez) ve 2.000,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin ... ... 61. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/10/2019 tarihli ve 2019/548 esas, 2019/679 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; "Dosya kapsamına göre;
1-Sanık hakkında hakaret, tehdit ve basit yaralama suçlarından kamu davası açılması, soruşturma aşamasında düzenlenen uzlaşma formunda yalnızca hakaret ve tehdit suçlarından uzlaşma teklifi yapılmış olması ve basit yaralama suçunun da uzlaşma kapsamında olması karşısında, basit yaralama suçu yönünden 5271 sayılı Kanun"un 253 ve 254. maddeleri uyarınca yöntemince taraflara uzlaşmak isteyip istemedikleri sorulup, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,
2-Sanık ... hakkında, müşteki Emine Mucuk"a karşı işlediği basit yaralama suçu nedeniyle kurulan hükümde "sanığın duruşmadaki hali ve tavrı dikkate alınarak 5237 sayılı Kanun"un 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapıldığı halde, sanık hakkında kurulan diğer hükümlerde herhangi bir gerekçe belirtilmeden 62. madde ile indirim yapılmayarak hükümde çelişki yaratılmasında,
3-Sanığın inceleme konusu suçu 11/02/2015 tarihinde işlediği, adlî sicil kaydında yer alan ... ... (Kapatılan) 23. Sulh Ceza Mahkemesinin 19/01/2012 tarihli ve 2010/67 esas, 2012/72 sayılı kararıyla 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun"a muhalefet suçundan aldığı 25 gün hapis cezasının 12/04/2013 tarihinde kesinleştiği, 26/02/2014 tarihinde infaz edildiği dikkate alındığında, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun"un 58/2-b maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinde ve mükerrir olan sanığın üzerine atılı tehdit, hakaret ve basit yaralama suçları nedeniyle hakkında uygulanan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-2. cümle, 125/1, 86/2. maddelerine göre hapis veya adlî para cezasının seçimlik ceza olarak öngörülmesine rağmen aynı Kanun"un 58/3. maddesinde yer alan “Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezası hükmolunur.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olacak şekilde hapis cezası yerine adlî para cezası ile cezalandırılmasında,
İsabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
1- "1"numaralı istem açısından yapılan incelemede,
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 253 ve devamı maddelerinde düzenlenen uzlaştırma müessesesinde 24/11/2016 tarihinde kabul edilen 6763 sayılı Yasa ile köklü değişiklikler yapılmıştır. 6763 sayılı Kanun 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir.
6763 sayılı Kanun ile değişiklik öncesi şikayete bağlı suçlar ile şikayete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç olmak üzere TCK"nın 86.maddesi), taksirle yaralama (TCK"nın 89. maddesi), konut dokunulmazlığının ihlali (TCK"nın 116. maddesi), çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (TCK"nın 234. maddesi), ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (TCK"nın 234. maddesi, dördüncü madde hariç) ve özel kanunlarda uzlaşmaya tabi olduğu belirtilen suçlar uzlaşmaya tabi suçlar idi. Bu genel kuralın istisnası olarak da soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olsa da etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar uzlaşma kapsamında değildi. Ana kuralın bir diğer önemli istisnası da uzlaştırma kapsamına giren bir suçun uzlaşma kapsamına girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmesi durumu idi ki, bu durumda da uzlaşma hükümlerinin uygulanmayacağı yaptırım altına alınmıştı.
Ayrıca CMK"nın 254. maddesinde de: “Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, uzlaştırma işlemleri 253. maddede belirtilen esas ve usule göre, mahkeme tarafından yapılır.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu madde de, 6763 sayılı Kanun ile: “Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253. maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
İncelenen somut olayda; sanık hakkında yaralama, hakaret ve tehdit suçlarından kamu davası açıldığı, uzlaşma teklif formunun hakaret ve tehdit suçları için düzenlendiği yaralama suçundan ise taraflara uzlaşma teklif edilmediği anlaşılmıştır. Ayrıca sanığın hakaret ve yaralama suçlarını suç tarihinde uzlaştırma kapsamında bulunmayan tehdit (106/1-1. cümle) suçu ile birlikte işlediği iddia edildiğinden, CMK"nın 253/3. maddesine göre uzlaşma kapsamında bulunmadığı, ancak yapılan yargılama neticesinde Yerel Mahkemece sanığın katılana yönelik tehdit eyleminin sair tehdit suçunu oluşturduğunun kabul edilmesi karşısında, CMK’nın 253/3. maddesinin ikinci cümlesinin uygulanma imkanının ortadan kalktığı ve dolayısıyla CMK’nın 254. maddesi uyarınca usulünce hakaret, yaralama ve tehdit suçlarından uzlaştırma işlemleri yerine getirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
2- "2" numaralı istem açısında yapılan değerlendirmede,
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.( Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında yaralama suçundan kurulan hükümde, TCK"nın 62. maddesi uygulandığı halde hakaret ve tehdit suçlarından kurulan hükümlerde TCK"nın 62. maddesinin uygulanmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemenin takdirine ilişkin konuların inceleme dışı bırakıldığı olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma yoluyla denetlenemeyeceğinden kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
3- "3" numaralı istem yönünden yapılan incelemede,
5237 sayılı TCK"nın 58. maddesinin 6. fıkrasında, "Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır." 7. fıkrasında "Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir." 8. fıkrasında "Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır." hükümleri yer almakta, aynı Kanunun 50. maddesinin 5. fıkrasında ise "Uygulamada asıl mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir." hükümlerine yer verilmektedir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 108. maddesinde düzenlenen mükerrirlere özgü infaz rejiminin, yalnızca hapis cezalarına ilişkin olduğu ve aynı Kanunun adli para cezalarının infaz yöntemini gösteren 106. maddesinde de mükerrirlikle ilgili bir düzenlemeye yer verilmediği görülmektedir.
TCK"nın “Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular” başlıklı 58. maddesinin 3. fıkrasında; “Tekerrür hâlinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre, hapis ve adli para cezasının seçenek yaptırım olarak düzenlendiği suçlarda, hakimin takdir hakkı olmasına rağmen, sanığın mükerrir olması durumunda kanun koyucu hakime takdir hakkı bırakmamış, temel cezanın türünü bizzat kendisi belirlemiştir.
İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında hakaret (TCK 125/1. madde), tehdit (TCK 106/1-2. cümle) ve yaralama (TCK 86/2. madde) suçlarında düzenlenen seçenek yaptırımlardan adli para cezası tercih edilerek hükümler kurulduğu anlaşılmıştır. Sanığa ait UYAP ortamından alınan adli sicil kaydı incelendiğinde, ... ... (Kapatılan) 23. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 19/01/2012 tarih, 2010/67- 2012/72 esas, karar sayılı ilamı ile sanık hakkında 6136 sayılı Kanunun 13/3. maddesi gereğince 25 gün hapis cezasına hükmedildiği, kararın 12/04/2013 tarihinde kesinleştiği ve 26.02.2014 tarihinde infaz edildiği anlaşılmıştır. İnceleme konusu olayın suç tarihi 11/02/2015 olup, söz konusu ilamının kesinleşmesinden sonra işlendiğinden bu ilam tekerrüre esastır. Yerel Mahkemece, sanığın, mükerrir olması nedeniyle TCK"nın 58/3. maddesi gereği hakaret, tehdit ve yaralama suçlarında düzenlenen seçenek yaptırımlardan hapis cezası tercih ederek hüküm kurması gerekirken, adli para cezası seçilerek yaptırım belirlenmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen ve bir numaralı istem yönünden farklı gerekçeyle yerinde görüldüğünden,
1- İki nolu isteme yönelik Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
2- Bir ve üç numaralı istemler yönünden sanık ... hakkında, tehdit, yaralama ve hakaret suçlarından, ... ... 61. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 09/10/2019 tarihli ve 2019/548 esas, 2019/679 sayılı kararının, (üç numaralı istemle ilgili olarak aleyhe sonuç doğurmamak üzere) 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca, BOZULMASINA,
3- Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, bir nolu bozma nedeni yönünden, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 17/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.