
Esas No: 2019/1140
Karar No: 2021/1202
Karar Tarihi: 07.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1140 Esas 2021/1202 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1140
KARAR NO: 2021/1202
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2017/619 Esas - 2019/243 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında, müvekkilinin müşterisi konumunda bulunan dava dışı ...’e ait ürünlerin nakliyesi için davalı tarafla anlaşıldığını, söz konusu ürünlerin davalı yanın kendi aracına yüklendiğini, davalının söz konusu aracı evinin önüne park ettiğini ve araçtaki bütün ürünlerin çalınmasına neden olduğunu, çalınan ürünler nedeniyle dava dışı ... şirketi tarafından müvekkiline KDV hariç 92.730,83 TL’lik bir zarar yansıtıldığını, davalının kusurlu park edişi nedeni ile bu zararın sigortadan tahsil edilemediğini, taraflar arasındaki sözleşme gereğince bu zarardan davalının sorumlu olduğunu, bu alacağın tahsili için davalı aleyhine İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalının itirazları üzerine takibin durduğunu beyanla; itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davada yetkili mahkemelerin Gebze Mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında bir işçi-işveren ilişkisinin bulunduğunu, davacının yasal yükümlülüklerini bertaraf etmek adına müvekkili ile taşıma sözleşmesi imzalandığını ve işçilik durumunu ticari ilişki olarak gösterdiğini, davaya konu olayın 06/05/2016 tarihinde gerçekleştiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin ise 25/12/2016 tarihinde imzalandığını, dava konusu olayda ise müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, İstanbul ilinde kamyonetlerin 16:00-22:00 saatleri arasında trafiğe çıkmasının yasak olduğunu, davacının bu durumu bilmesine karşın müvekkilini yük dolu araç ile gönderdiğini, müvekkilinin, aracını ikametgahının önünde park ettiğini, söz konusu hırsızlık olayından doğduğu iddia edilen zararın sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını beyanla; davanın yetkisizlikten dolayı dava şartı yokluğu nedeni ile reddine, davanın görev ve esastan reddi ile asıl alacağın %20'sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Somut durumda, taraflar arasında, olayın meydana geldiği tarihte, yazılı olmayan anlaşma uyarınca gerçekleştirilmek istenen taşıma işinde, davalının temel edimi para borcu olmayıp taşıma edimi olduğundan somutta 6100 sayılı Yasanın 10 ve 6098 sayılı Yasanın 89.maddesi uyarınca para borcuna ilişkin alacaklının yerleşim yerinin yetkili olması kuralının uygulama alanı bulunmamaktadır. Burada para borcu edimi davalının değil, davacının edimidir. Bu nedenle yetkili mahkeme bu maddeye göre belirlenemeyecektir. Kaldı ki para borcu olarak kabul edilse dahi alacaklının yerleşim yeri de Mahkememiz yargı çevresinde değildir. Davalının edimini ifa yeri de Gebze'dir. Diğer yandan yine zararı doğuran taşıma işini kapsayan ve bu tarihte veya öncesinde yapılmış ve yetki kaydı içeren bir sözleşme de bulunmadığından 6100 sayılı Yasanın 17. maddesine göre de yetkili yer belirlenemez. Bu durumda, eldeki takip ve davada yetkili icra dairesinin genel yetki kuralına belirlenmesi gerekmekte olup o da davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Takip talebi üzerine ödeme emri borçlunun Gebze adresine gönderilmiş ve borçlu da itirazında adresinin Gebze olması nedeni ile yetki itirazını dile getirmiştir. Bu durumda, yetkili icra dairesinde başlatılmış bir takipten söz edilemeyeceğinden ve yetkili icra dairesinde başlatılmış bir takibin, itirazın iptali davasının ön koşulu olması nedeni ile, bu koşul yerine getirilmediğinden ..." gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın, 2016 yılında müşterisinin ürünlerinin alt taşımasını davalı firmaya yaptırdığını, davalının 05.05.2016 tarihinde yüklediği ürünleri çaldırdığını ve bu nedenle müvekkiline müşterisinin 30.11.2016 tarihinde KDV hariç 92.730,83 TL zarar faturası yansıttığını, müvekkilinin işbu zararın tahsili için sigortasına başvurduğunu ancak sigortaya konu emtianın TTK'ya aykırı olacak şekilde hırsızlığa elverişli bir alana park edildiği gerekçesiyle ödeme yapılmadığını, bunun üzerine 26.04.2017 tarihinde İstanbul ... İcra Müdürlüğünde aleyhine icra takibi başlatıldığını, Müvekkili ile davalı arasındaki ihtilafın 05.05.2016 tarihinde değil, 26.04.2017 tarihinde vuku bulduğunu, icra takibinin İstanbul'da başlatılmasının dayanağının taraflar arasında 25.12.2016 tarihinde yazılı hale getirilerek imzalanan Taşıma Sözleşmesi olduğunu, Taşıma Sözleşmesinin 11. maddesinde "Sözleşme'den kaynaklanan veya bu Sözleşmeyle bağlantılı bulunan tüm ihtilaflarda kesin olarak İstanbul Mahkemeleri yetkili olacaktır" hükmüyle taraflar olası ihtilafta yetkili icra dairesini belirlendiğini, Dava konusu ihtilafın taşıma işiyle ilgili olduğu ve Sigorta'nın tazminat talebinin reddi üzerine 26.04.2017 tarihinde ortaya çıktığını, dolayısıyla sözleşme sonrası doğan ihtilaf bakımından İstanbul İcra Müdürlükleri ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu, zararı doğuran taşıma işinin bahsi geçen sözleşme tarihi öncesi gerçekleşmiş olmasının bu durumu değiştirmeyeceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı taşıyana teslim edilen emtianın hırsızlığa konu olması suretiyle oluşan zarar bedelinin, taşıyanın sorumluluğu kapsamında davalıdan tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK'nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya içerisinde müşteki sıfatıyla ...'ın 06.05.2016 tarihli verdiği ifadesinde, ... adlı işyerinde çalıştığını, ... plaka sayılı kamyoneti ile ... adına ... ürünlerini bayilerine dağıttığını, 05.05.2016 tarihinde depodan malları aracına yüklediğini, evinin önüne gelerek aracı park ettiğini, kasanın kapalı kasa ve kilitlerinin de çelik kilit olduğunu, sabah kalktığını kasanın kapaklarını açık bir şekilde gördüğünü ve araçta bulunan 372 parça ... marka eşyanın çalındığını anladığını, ürünlerin tamamının kapalı vaziyette ambalaj içinde olduğunu beyan etmiştir. Dosya içerisindeki tutanakta, 33 kalem muhtelif sayıda elektrikli eşyanın ... plakalı araçtan çalınmış olduğuna ilişkin ibare mevcuttur. Yine genel toplamı 109.950,09 TL olan ... tarafından ... A.Ş. adına keşide edilen muhtelif sayıda elektrikli eşyaya ilişkin e-fatura mevcuttur. ''Kiralık Taşıma Sözleşmesi'' adlı belgenin incelenmesinde, iş sahibinin ..., taşıyıcının ... oldukları, ...ın müşterilerine ait olan muhtelif ürünlerin taşıyıcının araçlarıyla taşınması konusunda anlaşılmış olduğu, sözleşmenin 25.12.2016 tarihinde imzalandığı ve süresinin bir yıl olduğu anlaşılmaktadır. Davaya esas İstanbul ... İcra Dairesinin ... esas sayılı dosyası incelendiğinde, alacaklının ..., borçlunun ..., alacak miktarının fatura ve işlemiş faiz olmak üzere 96.870,25 TL, takip sebebinin de taşıma işi sırasında teslim edilmeyen ürünler nedeniyle uğranılan zararların bir kısmı olarak gösterildiği, borçlu vekilinin takibe itirazında borçlunun adresinin Gebze İlçesi olması ve hırsızlık olayı Gebze'de gerçekleşmesinden ötürü takipte Gebze İcra Dairelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş olduğu, olayda kusur ve ihmalinin bulunmadığını, dolayısıyla alacaklı tarafa borcunun olmadığını, aynı zamanda tarafına hiçbir ihtar çekilmediğini, dolayısıyla temerrütün oluşmadığını, işlemiş faiz ide kabul etmediğini beyan ederek tüm alacak ve ferilerine itiraz ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkilinin yerleşim yeri Gebze'de olduğundan ilamsız icra takibinin Gebze'de yapılması gerektiğinden bahisle İcra Dairesinin yetkisine itiraz etmiş aynı zamanda somut uyuşmazlığı çözmede müvekkilinin ikametgahı olan Gebze İş Mahkemelerinin görevli olduğunu öne sürerek hem görev hem de mahkemeye ilişkin yetki itirazında bulunmuştur. İlk derece mahkemesince genel yetki kuralı uyarınca davalının ikametgahı mahkemesi olan Gebze İcra Dairesinde başlatılmış bir takip bulunmadığı, icra dairesinin yetkisine vaki itirazın haklı olduğu gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. İtirazın iptali davaları, icra takibine sıkı sıkıya bağlı davalardandır. İtirazın iptali davasında, icra dairesinin yetkisine itiraz halinde, yetkili icra dairesinden ödeme emri gönderilmiş olması, HMK'nın 114/2.maddesi anlamında özel bir dava şartıdır. HMK'nun "Yetki itirazının ileri sürülmesi" başlıklı 19/2. maddesinde; "Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz" hükmü yer almaktadır. Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Bu hüküm, icra dairesinin yetkisi açısından da geçerlidir. Dosyanın incelenmesinde; davacı vekilinin dava dilekçesindeki ekinde sunduğu sözleşme tarihinin 25.12.2016 olduğu, davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde sözleşme tarihini 25.09.2016 olarak bildirdiği, hırsızlık olayın 06.05.2016 tarihinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut taşıma sözleşmesinin incelenmesinde tacir olan taraflar arasında uyuşmazlık çıkması halinde İstanbul İcra Daireleri ve İstanbul Mahkemeleri yetkili kılınmıştır. Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmenin olayın gerçekleşmesinden sonra imzalanmış olduğunu ileri sürmektedir. Taraflar arasında olay tarihinde yazılı sözleşme olmasa dahi akdi bir ilişki bulunduğu ve bu ilişki çerçevesinde üst taşıyıcı olan davacının müşterilerine ait emtianın davalıya ait araçla davalı tarafından taşındığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yetki itirazı değerlendirilirken, öncelikle taraflar arasındaki sözleşmedeki yetki şartının somut olaya uygulanma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının ortaya konulması gerekir. Yukarıda açıklandığı üzere, olay anında taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, yetki şartı içeren sözleşmenin zarar gerçekleştikten sonraki bir tarihte yapıldığı, yetki şartının somut olay açısından bir bağlayıcılığı bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde yetkili icra dairesinin, yetkiyi düzenleyen HMK'nın genel hükümlerine ve varsa özel yetki kurallarına göre belirlenmesi gerekir. TTK'nın 890. maddesinde, birinci ve ikinci kısım hükümlerine tabi taşımadan doğan hukuki uyuşmazlıklarda, malın teslim alındığı veya teslim için öngörülen yer mahkemesinin de yetkili olduğu; fiilî taşıyıcıya karşı açılacak davanın, asıl taşıyıcının yerleşim yeri mahkemesinde, asıl taşıyıcıya karşı açılacak davanın fiilî taşıyıcının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği belirtilmiştir. Bu durumda, yetkili icra dairesinin belirlenmesinde HMK'nın yetkiye ilişkin hükümleri yanında seçimlik yetki veren TTK'nın 890. maddesinin de dikkate alınması gerekir. Somut uyuşmazlıkta ürünlerin taşınmak üzere ... A.Ş.'den teslim alındığı, dosya içerisindeki e-faturadan görüldüğü üzere ... A.Ş.'nin adresinin Üsküdar olduğu, ürünlerin hangi adrese taşınacağı konusunda dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davalı fiili taşıyanın merkez adresinin ise Kocaeli-Gebze olduğu anlaşılmaktadır. İcra dairesinin yetkisi İİK'nın 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK'daki mahkemelerin yetkisini düzenleyen hükümler çerçevesinde, ön sorun (hadise) şeklinde incelenip karara bağlanması gerekir. İcra müdürlüğünün yetkisine vaki itirazın haklı olduğu sonucuna varılması halinde, mahkemece, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekecektir. Çünkü, itirazın iptali davalarında, icra dairesinin yetkisine itiraz halinde, yetkili icra dairesince ödeme emri tebliğ edilmiş olması, HMK'nın 114/2.anlamında özel dava koşuludur. Somut uyuşmazlıkta İcra takibine yönelik yetki itirazında, Gebze icra dairesinin açıkça gösterilmesi karşısında ilk derece mahkemesince netice olarak HMK'nın 19. maddesine aykırı bir işlem yapılmadığı, seçim hakkı kendisine geçmiş olan borçlu vekilinın neticede yetkili icra dairelerinden biri olan Gebze İcra Dairelerini seçtiği ve dosyanın Gebze Müdürlüğüne gönderilmesini istediği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin takibin yetkili icra dairesinde başlatılmamış olması sebebiyle davanın usulden reddine karar vermesinde sonuç itibariyle isabetsizlik bulunmamakla birlikte, ilk derece mahkemesinin hukuki gerekçesinin yukarıdaki şekilde resen düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, karar gerekçesinin HMK'nın 33 ve 355.madeleri uyarınca resen düzeltilmesi gerektiğinden, HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu karar gerekçesinin yukarıdaki şekilde düzeltilmek üzere kaldırılarak, davanın esası hakkında yukarıdaki gerekçeyle yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir. verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının gerekçesinin resen düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce, yukarıdaki gerekçeyle yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, 2-Alınması gerekli 44,40 TL harcın peşin alınan harçtan mahsubu ile bakiye kısmın 492 sayılı Yasanın 31.maddesi gereğince karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı yana iadesine, 3-Davacı tarafından karşılanan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'nin 7/2.maddesine göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 5- Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının 6100 sayılı Yasanın 333.maddesi ile Yönetmeliğin 207.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra hesap numarası bildirilmiş ise elektronik ortamda hesaba aktarmak suretiyle; hesap numarası bildirilmemiş ise masrafı kalan paradan karşılanmak suretiyle PTT merkez ve işyerleri vasıtasıyla adreste ödemeli olarak yazı işleri müdürü tarafından iadesine, 6- İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a)Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 40,80 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, b)Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, c)Duruşma açılmadığından, istinaf yargılaması nedeniyle avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 16.09.2021 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK'nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.
