Abaküs Yazılım
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/2031
Karar No: 2021/1095
Karar Tarihi: 07.10.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2031 Esas 2021/1095 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2031 Esas
KARAR NO: 2021/1095
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2018
NUMARASI: 2016/865 Esas, 2018/491 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında akdedilen 28.01.2014 tarihli sözleşme gereğince müvekkilinin davalıya ait iş yerinde 31.07.2015 tarihine kadar iş sağlığı ve güvenliği hizmeti verdiğini, davalının Ocak 2015 tarihinden sonra fatura bedellerini ödemediğini, davalı aleyhinde Bakırköy ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, borçlunun takibe haksız olarak itizar ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı yasal süresi içerisinde davaya cevap vermemiş, kendisini duruşmalarda vekil ile temsil ettirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, davacı taraf, davalı ile aralarındaki ticari ilişkinin 31.07.2015 tarihinde sona erdiğini beyan etmiş ise de, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSG Katip sistemi ekran görüntüsüne göre, görevden ayrılış tarihinin 15.06.2015 tarihi olduğu, bu durumda davacının 15.06.2015 tarihine kadar hizmet verdiği, bu tarihe kadar verilen hizmet nedeni ile davalıdan 6.780,00 TL alacaklı olduğu gerekçesi ile Bakırköy ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasına vaki itirazın 6.780,00 TL üzerinden iptaline, takip tarihinden itibarın %9 yasal faiz ile birlikte takibin devamına, 6.780,00 TL üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir,
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süresi içerisinde taraflarca istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; davalı tarafın ihtara rağmen ticari defterlerini ve belgelerini ibraz etmediğini, bilirkişi raporunda müvekkilinin dava konusu 7 adet faturadan kaynaklı 9.548,50 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, 29.05.2015 tanzim tarihli ... seri nolu 1.130,00 TL'lık, 30.06.2015 tanzim tarihli ... seri nolu 1.130,00 TL'lik 31.07.2015 tanzim tarihli ... seri nolu 508,50 TL'lik olmak üzere toplam 2.768,50 TL fatura bedeli talep edilmemiş gibi 9.548,50 TL'den bu miktarın düşülmesi ile bulunan 6.780,00 TL üzerinden itirazın iptaline karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; reddedilen 2.768,50 TL üzerinden davalı/borçlu müvekkili lehine asgari 2.180,00 TL tutarında avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğini, alacağın likit olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava; hizmet sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır.
Bakırköy ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı aleyhinde faturaya dayalı alacağını tahsil etmek amacı ile 9.548,50 TL asıl alacak üzerinden takip başlattığı, davalının itiraz ederek takibi durdurduğu, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık; yanlar arasında sözleşme ilişkisi bulunup bulunmadığı, davacının takip tarihi itibari ile alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır.Mahkemece tarafların ticari defter belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi raporu alınmıştır. 15.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda; Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamında yer alan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta ver alan işyerlerinin yerinde denetim yapılmaksızın is sağlığı ve güvenliği hizmetini alıp almadığının Bakanlıkça İSG-KATİP sistemi üzerinden tespit edilebildiğini, İSG Katip programının bu hizmeti alan tarafından (e-İmza, e-devlet şifresi vb. güvenli elektronik yollarla) onayına bağlı bir program olarak işlediği, bu çerçevede davacı tarafından dava konusu hizmetin davalıya verildiğine dair vesaikler arasında en önemlisinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSG Katip Programı ekran görüntüsü olduğu, bu ekran görüntüsüne göre davacının iş yerinden 15.06.2015 tarihinde ayrıldığı, davacı şirketin davalı şirket için görevlendirmiş olduğu B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı ...'nın 17.11.2014-15.06.2015, iş Yeri Hekimi ...'in 17.11.2014-15.06.2015 tarihleri arasında görev yaptığı, OSBG (davacı şirket) ile hizmet alan işyeri sahibi davalı arasında İş Güvenliği Uzmanlığı Sözleşmesi’nin bulunduğu, davalı şirket yetkilisi tarafından e-devlet şifresi ile onaylandığı, davacının 2015 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi itibariyle toplamda 7 adet faturadan kaynaklı cari hesap alacağının olduğu, bu faturaların davacı tarafından “İş Yeri Hekimi Hizmet Bedeli Ve İş Yeri Güvenliği Uzmanı Hizmet Bedeli " açıklamalı olarak düzenlendiğini ve toplamda 9.548.50 TL olduğunu, davacının takip ve dava konusu yapmış olduğu fatura münderecatlarındaki İş Güvenliği Hizmetini sunduğuna dair dosyaya mübrez; “Yıllık Çalışma Planı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSG Katip Programı ekran görüntüsü, "Eğitim Planı”, “Risk Analizi ve Değerlendirme Raporu” üzerinde yapılan incelemeler neticesinde davacının takip konusu alacağına dayanak fatura içerisindeki hizmeti davalının da bilgisi ve onayı dahilinde vermiş olduğu, davalının ticari defterlerini ibraz etmediği belirtilmiştir.Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 187/1 maddesi]. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-597 E. 2020/501 K. Sayılı kararı) Dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan, HMK'nın 222/3. maddesinde, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanun'un 222/2. maddesi uyarınca da ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekmektedir. 222/5. maddesinde taraflardan biri tacir olmasa dahi tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat edilmiş sayılır, hükmü getirilmiştir. Maddede ibrazdan kaçınma halinde davacının iddiasını ispat etmiş sayılacağı belirtilmiş ve ibrazı durumunda sonucun ne olacağı konusunda düzenleme yapılmamış olmakla birlikte Yargıtay uygulamalarında defterlerin ibrazı halinde davacı taraf münhasır davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına dayandığından uyuşmazlığın davalının ticari defter ve kayıtlarına göre çözümlenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Somut olayda, davalı davaya karşı cevap vermemiş, dolayısı ile sözleşme ilişkisini ve hizmeti inkar etmiştir. Bu durumda ispat yükünün davacı yanda olduğu, davacının sözleşme ilişkisini ve hizmet verdiğini ispatlaması gerektiği açıktır. Dosya kapsamına göre, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalıya tebliğ edildiğine ilişkin delil bulunmadığı, davacının münhasıran davalının ticari defterlerine dayanmadığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSG Katip Programı ekran görüntüsüne göre, davalının işyerinden 15.06.2015 tarihinde ayrıldığı, mahkemece bu tarihe kadar yapılan hesaplamada usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın  iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Yargıtay Daire’leri ve Hukuk Genel Kurulu'nun kararlılık kazanmış uygulamasına göre; itirazın iptali davalarında İİK’nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde ödeme emrine itiraz etmesi, alacaklının bir yıl içinde itirazın iptali davasını açması ve davasında haklı çıkarak inkar tazminatı talep etmiş olması gereklidir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/19-599 E. 2013/145 K. Sayılı kararı) Açıklanan bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu icra takibinin davalı/borçlu tarafından kabul edilen sözleşmeye dayalı olarak yapıldığı, davalı şirketin, söz konusu sözleşme nedeniyle hizmet veren davacıya olan borcunun miktarının belirlenebilmesi için gereken bütün unsurları bilmekte veya bilmesi gereken bir konumda; kısaca, davacıya ne miktarda borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olduğu, davalının bizzat belirleyebileceği borç miktarı ile, davacının düzenlediği faturadaki tutarı karşılaştırmak suretiyle faturanın gerçek borcu gösterip göstermediğini denetlemesi; buna bağlı olarak da, eğer hakkındaki icra takibinde talep edilen alacak gerçeğe uygun ise, borca itiraz etmemek suretiyle, icra inkar tazminatına mahkum olmaktan kurtulması fiilen ve hukuken mümkün iken borca itiraz etmiş olan davalının, icra ve inkar tazminatından sorumlu tutulması gerektiği anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında akdedilen İş Güvenliği Uzmanlığı Sözleşmesi gereğince davacının davalıya 05.06.2015 tarihine kadar hizmet verdiği, bu tarihten sonra hizmet verildiği konusunda usulüne uygun ispat vasıtası getirilemediği, bu tarihe kadar düzenlenen faturalar yönünden yapılan hesapta usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, alacağın likit olduğu, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği, reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken vekalet ücretine hükmedilmemesinin isabetli bulunmadığı anlaşılmakla, davacının istinaf başvurusunun reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile vekalet ücreti yönünden hükmün kaldırılmasına dair karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULU İLE, HMK'nun 353/1b-2 maddesi uyarınca Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/04/2018 gün ve 2016/865 Esas, 2018/491 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Bakırköy ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyasına vaki itirazın 6.780,00 TL üzerinden iptaline, Takip tarihinden itibarın %9 yasal faiz ile birlikte takibin devamına, 6.780,00 TL üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, 3-492 sayılı Harçlar Kanunu'na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 652,26 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 115,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 536,03 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafça yatırılan 115,33 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5- Davacı tarafça yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 750,00 TL bilirkişi ücreti, 133,60 TL posta müzekkere masrafı olmak üzere toplam 912,80 TL yargılama giderinden kabul ve red oranı üzerinden taktiren 650,00 TL'sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince kabul edilen kısım üzerinden hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince reddedilen kısım üzerinden hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 8-Karar kesinleştiğinde HMK'nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 1-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsile ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 2-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcının davalı tarafından peşin yatırılan 163,07 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 103,77 TL harcın davalıya İADESİNE, 4- Davalı tarafından peşin yatırılan istinaf harçları toplamı 157,40 TL, yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-2 bendi ve aynı Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.07/10/2021

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi