Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı tarafından 01.08.2008 tanzim ve 14.02.2009 vade tarihli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yol ile icra takibine geçildiği, borçluya örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine adı geçen vekilinin İİK. nun 168/4.maddesinde öngörülen yasal beş günlük sürede icra mahkemesine başvurarak imzaya itiraz ettiği anlaşılmaktadır.
İİK"nun 170/a-2.maddesi gereğince “ İcra mahkemesi müddetinde yapılan şikayet veya itiraz dolayısıyle, usulü dairesinde kendisine intikal eden işlerde takibin müstenidi olan kambiyo senedinin bu vasfı haiz olmadığı veya alacaklının kambiyo hukuku mucibince takip hakkına sahip bulunmadığı hususlarını re"sen nazara alarak bu fasla göre yapılan takibi iptal edebilir.”
T.T.K.’nun 688/6.maddesi gereğince senette tanzim yerinin yazılı olması gereklidir. Aynı Kanunun 689/son maddesine göre ise, tanzim edildiği gösterilmeyen bir bononun, tanzim edenin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde tanzim edilmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Tanzim yeri olarak idari birim adı (kent, ilçe, bucak, köy gibi) yazılması yeterli olup ayrıca adres gösterilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Somut olayda, takip dayanağı bonoda TTK.nun 688/6. maddesi uyarınca tanzim yeri bulunmadığı gibi, aynı kanunun 689/son maddesine uygun biçimde bonoyu tanzim eden borçlu B.A.’un ad ve soyadı yanında “Halkalı” kelimesinin yazılı olduğu, bu ibarenin ise herhangi bir idari birim adı olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, tanzim yeri belirlenmeyen bu belge T.T.K.’nun 688/6.maddesi gereğince kambiyo senedi vasfında bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.10.1996 gün ve 1996/12-5 sayılı kararı ile de benimsendiği üzere İİK.nun 170/a-2. maddesi gereğince bu hususun icra mahkemesince res’en nazara alınması gerekir.
O halde, İİK.nun 170/a-2. maddesi gereğince res’en takibin iptaline karar verilmesi gerekirken imzaya itirazın esasının incelenerek takibin durdurulması yönünde hüküm tesisi doğru değil ise de temyiz edenin sıfatı nazara alınarak aleyhe bozma yasağı nedeniyle anılan yanlışlık bozma nedeni yapılamamıştır.
Ancak, İİK. nun 170/a maddesinde tazminat ve para cezası öngörülmediği halde borçlu yararına tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir.
Kabule göre de; İİK.nun 170/4. maddesi gereğince itirazın kabulüne karar verilmesi halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu taktirde alacaklının takip konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatla ve alacağın %10’u oranında para cezası ile sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Somut olayda, icra takibi, bonoyu ciro ile eline geçiren yetkili hamil .... AŞ. tarafından keşideci hakkında yapılmakta olup, hamilin keşideci ile doğrudan ilişki içinde bulunmadığının kabulü zorunludur. Bu durumda adı geçenin bonoyu takibe koymada hangi sebeple kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğu kanıtlanmadan tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması doğru değildir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İstanbul 9.İcra Mahkemesinin 16.09.2010 tarih ve 2009/1823 esas- 2010/1291 karar sayılı kararının hüküm bölümünün tazminatla ilgili (2) numaralı, para cezası ile ilgili (3) numaralı maddelerinin tümünün silinerek karar metninden çıkartılmasına, kararın düzeltilmiş bu şekliyle İİK 366. ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), mahkeme kararı düzeltilerek onandığından harç alınmasına yer olmadığına, 18/10/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.