9. Hukuk Dairesi 2012/2330 E. , 2014/7247 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. İŞ MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/10/2011
NUMARASI : 2010/47-2011/618
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, davalının yapımcılığını üstlendiği “AYLAVYU” adlı filimde ekibi ile birlikte yardımcı yönetmen olarak çalıştığını, davalı ile yaptıkları anlaşma gereği ekip şefi olan davacının çalışmaların karşılığı olan ücreti alarak kendi ekibine dağıttığını ve yapımcı firma ile tek muhatabın kendisi olduğunu, filmin ön hazırlık kısmı ile ilgili olarak sadece 1 haftalık ücretini aldığını, geri kalan 4 hafta 4 günlük süreye ilişkin ücreti olan 9.332.-TL’ nin ödenmediğini, ayrıca son hafta çekim ücreti olan 4.000.-TL’ nin de ödenmediğini, bunun üzerine Beyoğlu 4. İcra Müdürlüğü’ nün 2009/45402 Es. Sayılı dosyasın üzerinden takibe geçildiğini, ancak davalının borcu olmadığını iddia ederek takibe itiraz ettiğini, bu nedenle davalının itirazın iptaline ve alacağın % 40’ dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının davalı şirketin çalışanı veya personeli olmadığını, davacının serbest meslek erbabı/reji asistanı olup sadece bahsi geçen projede kaşe ücreti karşılığı görev aldığını, davacının iddia ettiği haklar bakımından İş Mahkemelerinin değil, Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin görevli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının çalışmasının bağımlılık ilişkisi için aranan kıstaslara uygun olduğu , davacının ekip şefi sıfatıyla sözleşme yaparak alacağı ücreti kendi ekibine dağıtacağını belirtmesinin aralarındaki ilişkinin istisna sözleşmesi sayılması için yeterli bir olgu olmayıp aksine, İş Kanununun 16 maddesinde düzenlenen takım sözleşmesini işaret ettiği gerekçesiyle itirazın iptali ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında olup, olmadığı ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir.
Kanunun 2 nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez.
Yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede, iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır.
İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukukî kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukukî bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir. İşçinin işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini, işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, işçinin bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır. Bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin ölçüt teşkil etmez. İşçinin işverenin belirlediği koşullarda çalışırken kendi yaratıcı gücünü kullanması ve işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz. Çalışanın işyerinde kullanılan üretim araçlarına sahip olup olmaması, kâr ve zarara katılıp katılmaması, karar verme özgürlüğüne sahip bulunup bulunmaması bağımlılık unsuru açısından önemlidir.
İş sözleşmesinde işçi işveren için belirli veya belirsiz süreli olarak çalışır. Vekâlet sözleşmesinde ise vekil kural olarak uzmanlığı bakımından iş sahibinin talimatları ile bağlı değildir. İş sözleşmesinin varlığı ücretin ödenmesini gerektirir. Oysa vekâlet için ücret zorunlu bir öğe değildir. Vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerde iş sözleşmesinin aksine sosyal nitelikte edimlere ve koruma yükümlülüklerine rastlanmaz. Vekil bağımsız olarak iş görür, bu nedenle faaliyetini sürdüreceği zamanı belirlemede kısmen de olsa serbestliğe sahiptir. Bütün zamanını tek bir müvekkile özgülemek zorunda olmayan vekil, farklı kişilerle vekâlet sözleşmeleri yapabilir. Ekonomik olarak tek bir işverene bağımlı değildir.
Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haizdir.
Ticaret şirketleriyle tüzel kişilerde somut işveren sıfatını taşıyan organ bir kurul olabileceği gibi tek başına bir kişiye verilen yetki çerçevesinde gerçek kişinin de organ sıfatını kazanması mümkündür.
Limitet, hisseli komandit ve kolektif şirketlerde yönetim yetkisi şirket ortaklarından birine bırakıldığında, bu kişi müdür sıfatıyla kişi-organ sayılır. Türk Ticaret Kanununun 319 uncu maddesine göre, anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişiler kişi-organ sıfatını kazanır. Şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmazlar.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir.
Somut olayda, davacıya yardımcı yönetmen olarak çekilecek filmin reji işinin verildiği, ekip şefi olan davacının çalışmaların karşılığı ücreti alarak ekibine dağıtacağı ve yapımcı firma ile tek muhatabın kendisi olacağı kararlaştırılmıştır. Yapılacak işin niteliği, bir adet filmin çekilmesine yönelik oluşu karşısında taraflar arasındaki ilişkinin iş sözleşmesinin yasal unsurlarını taşımadığı , istisna akti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı ile davalı arasında işçi-işveren ilişkisi olmadığından, mahkemece davanın genel hükümler kapsamında asliye hukuk mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.