Abaküs Yazılım
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1405
Karar No: 2021/1320
Karar Tarihi: 04.11.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/1405 Esas 2021/1320 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1405
KARAR NO: 2021/1320
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2019
NUMARASI: 2015/467 Esas 2019/552 Karar
DAVANIN KONUSU: Haksız rekabetin tespiti, meni ve maddi tazminat
Taraflar arasında görülen haksız rekabet davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, gerekçede açıklanan nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüydü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirketin yurt çapında gazete kağıdı, magazin kağıdı ve karton gibi kağıt ürünlerinin satış ve pazarlanması alanlarında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin kendi alanında uzun yıllar neticesinde elde ettiği ticari deneyim sayesinde yine kendi alanında Türkiye'nin en büyük ve kapsamlı ticari portföyüne sahip olduğunu, davalı şirketin ise müvekkili şirket ile aynı alanda iştigal ettiğini ve mümessilliğini üstlendiği şirketlere acentelik hizmeti sunduğunu, müvekkili şirket ile merkezi Finlandiya’da bulunan dava dışı “...” unvanlı şirket arasında mevcut 29.12.2011 tarihli acentelik sözleşmesi uyarınca müvekkili şirketin, acentelik sözleşmesinin dava dışı ... tarafından sözleşmeye ve hukuka aykırı surette feshedildiği 30.04.2014 tarihine kadar müvekkili şirketin, ... firmasının Türkiye mümessilliği görevini ifa ettiğini, müvekkili ile dava dışı ... şirketi arasındaki ticari ilişkinin sözleşmede kararlaştırıldığı şekil ve şartlarda devam ederken ... şirketinin CEO’su ... tarafından 21.03.2014 tarihli e-mail ile sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği bilgisinin müvekkili şirkete iletildiğini, şirketin o dönem yönetim kurulu başkanı olan ... ile yine müvekkili şirketin o dönem satış departmanı şefi olan ...’ in müvekkili şirketten tamamen habersiz, dava dışı ... şirketi ile görüştüklerini, ...' dan gelen ve 21.03.2014 tarihli e-maille ...’nun işten ayrılmasından yalnızca 1 hafta sonra mümessillik sözleşmesinin feshedildiğini, ...’nun Türkiye’de davalı şirketin kurulmasına önayak olduğunu, perde arkasından davalı şirketi yönettiğini, ...’in de davalı şirketin genel müdürü olduğunu, gerek bu şahısların ve gerekse davalı şirketin müvekkili şirketin ticari sırlarından, pazarlama faaliyetlerinden ve en önemlisi müşteri portföyünden yararlanma maksadını güttüklerini ortaya koyduğunu, müvekkili şirket ile acentelik sözleşmesini fesheden dava dışı ... şirketinin hemen akabinde davalı şirket ile mümessillik sözleşmesi akdettiğini, davalı tarafından davacının çalışanlarına bir takım menfaatler ve ünvanlar önerilmek suretiyle farklı bir sebep yok iken görevlerinden art arda istifa etmelerinin sağlandığını, böylece hem söz konusu çalışanlarının ticari sırları, satış koşullarını, müşteri bilgilerini elde ettiğini hem de mümessil firmanın davacı ile olan acentelik sözleşmesini haksız olarak feshetmesini sağladığını ve aynı firmanın Türkiye acenteliğini kendisi almak suretiyle, davacı tarafından uzun bir emek ve maliyetlere katlanılarak oluşturulmuş müşteri kitlesini ele geçirdiğini, acentelik komisyon kazancını kendisi elde etmeye başladığını, böylece müvekkilinin elde ettiği gelirden mahrum kaldığını belirterek davalı tarafından gerçekleştirilen eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerinin menine, TTK’nın 56/l-e maddesi uyarınca davalının 02.05.2014 tarihinden itibaren elde ettiği acentalık komisyonu gelirlerinden şimdilik 10.000 TL'nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, dava dışı ... firmasının 21.3.2014 tarihinde davacı şirketle olan sözleşmesini feshettiğini, bu feshin 30.4.2014 itibariyle hüküm ve sonuçlarını doğuracak olmasının da sözleşmenin 21.3.2014 itibariyle feshedildiği gerçeğini değiştirmediğini, huzurdaki davanın açılma tarihinin 30.04.2015 olduğunu, bu çerçevede huzurdaki davanın açılış tarihi itibariyle TTK'nın 60. maddesinde öngörülen bir yıllık sürenin dolduğunu, dava dışı ... isimli firmanın haklı nedene dayanarak davacı şirket ile olan sözleşmesini feshettiğini, davacı şirket ile dava dışı ... isimli firma arasında imzalanan sözleşmenin acentelik sözleşmesi olduğunu, sözleşmenin 8. maddesine göre firma işlerinin ..., ..., ..., ..., ... ve ... isimli çalışanlarla yerine getireceğini düzenlendiğini, ...'in, ...'nun iş akitlerinin 31/12/2013 tarihinde davacı tarafından feshedildiğini, ... ve ...'ün 2014 yılı Mart ayı içinde istifa ettiğini, ...'in 14/02/2014 tarihinde istifa ettiğini, dava dışı ... firmasının, davacı şirketle olan acentelik sözleşmesini feshederken sözleşmenin 8. maddesinin ihlaline dayandığını, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 16. maddesine göre feshin haklı olup olmadığı yönündeki değerlendirmenin Finlandiya hukukuna tabi olduğunu, söz konusu feshin Türk hukukuna göre de haklı fesih olduğunu, TTK'nın 102/2. maddesi hükmü uyarınca, aracılık eden acentelere TBK'nın simsarlık sözleşmesi hükümlerinin, sözleşme yapan acentelere komisyon hükümlerinin ve bunlarda da hüküm bulunmayan hallerde vekalet hükümlerinin uygulandığını, müvekkili şirketin davacı şirketin çalışanlarını etkilediği iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketin, ismi geçen personelden sadece ...'e iş teklifinde bulunduğunu, kendisinin de müvekkili şirkette 01/04/2014 tarihinde genel müdür sıfatı ile işe başladığını, müvekkilinin davacı şirketin çalışanlarını ikna ederek davacı şirketin ticari sırlarını ele geçirdiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, Yargıtay uygulamalarında özellikle ticari portföy, ürün fiyatları ve fikri mülkiyet hakkı kapsamında kalan bilgilerin ticari bir sır olarak kabul edilmediğini, davacı tarafından dosyaya sunulan tercümelerin bir kısmının hatalı ve tahrif edilmiş olduğunu, yurt dışı şirketinin davacı firmadan ayrılmasının davacı firma ve ortakları nezdinde büyük bir şok meydana getirdiğini ve suçlu arayışına girdiklerini, müvekkkili şirketin bu olaylarda en küçük bir etkisinin olmadığının davacı şirketçede iyi bilindiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "...Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı şirket tarafından davalı şirketin davacı çalışanlarına bir takım menfaatler ve unvanlar önermek suretiyle haklı sebep yokken istifa etmelerinin sağlandığı ve ticari sırlar ile satış koşullarını, müşteri bilgilerini elde ettiği, acentelik sözleşmesini haksız olarak feshetmesini sağladığı ve Türkiye acenteliğini kendisine aldığı iddia etmiş ise de; davalı şirket ile dava dışı ... şirketi arasındaki sözleşmenin davacı ile sözleşme feshedildikten sonra akdedildiği, davacı şirket ile dava dışı ... şirketi arasındaki sözleşmenin 21/03/2014 tarihli yazı ile 30/04/2014 tarihi itibariyle hüküm ifade edecek şekilde feshedildiği, fesih sebebi olarak sözleşmenin 8. maddesinde belirtilen personelin işten ayrılmasının gösterildiği, sözleşmenin feshinde davalı şirketin dahili olduğu hususunun davacı tarafından ispatlanamadığı, davalı şirketin kuruluşunun 28.10.2013 tarihinde tescil edildiği, davacı şirkette işten ayrılan hiçbir personelin davalı şirket ortağı olarak görünmedikleri, davalı şirketin SGK kayıtlarına göre davalı şirkette sadece ... ve ...’ ün SGK'lı olarak çalıştığının tespit edildiğini, ..., ..., ... ve ...' nun davalı şirkette çalıştıklarına ilişkin herhangi bir kayda ve SGK bildirgesine rastlanmadığı, ...’ in davacı şirketten 2014 yılı şubat ayında istifa yoluyla ayrıldığı, davalı şirkette 01.04.2014 tarihinden itibaren SGK'lı göründüğünü, ...' ün ise istifa yoluyla 2014 yılı mart ayında davacı şirketten ayrıldığı ve davalı şirkette 01.06.2014 tarihinde SGK lı olarak göründüğü, davalı şirkette çalışmaya başlayan ... ve ...'ün işten ayrıldıktan 2-3 ay süre sonra yeni bir iş arayarak aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirkette çalışmaya başlamalarının, hayatın olağan akışına uygun olduğunu, davalı şirket tarafından bu çalışanlara bir takım menfaatler ve unvanlar önermek suretiyle işten ayrılmalarının sağlandığı hususunun ispat edilemediği, bu iki çalışanın davalı şirkette 2-3 ay sonra işe başlamalarının tek başına haksız rekabet eylemi olarak sayılamayacağı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. " gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki iddialarını tekrarlamış ve davalı firmanın, davacı şirket çalışanları ile iştirak halinde sözleşme fesih şartlarının oluşmasına katkı sağladığını, müvekkil şirketin dava dışı yurt dışı menşeli ...şirketinin sözleşmenin feshedildiği 30.04.2014 tarihine kadar Türkiye sınırları içerisinde münhasıran acentelik görevini ifa ettiğini, dava dışı şirket ile müvekkil arasındaki sözleşmenin 8. maddesine, o dönem müvekkili şirketin genel müdürü olan...u'nun da bulunduğu altı çalışanın işten ayrılması halinde ... firmasına sözleşmeyi fesih hakkı tanıyan bir düzenlemenin getirilmiş olduğunu, dava dışı ...'nun müvekkil şirket'in genel müdürü iken 2013 Temmuz Ayı'nda şirketin yönetim kurulu üyeliğine getirilmiş olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmede adı geçen altı çalışanından üçünün 2014 Mart ayı içerisinde gerçekten de görevinden istifa etmiş olduklarını ve hemen akabinde ... firmasından acentelik sözleşmesinin feshedildiğine dair bildirim geldiğini, müvekkil Şirket'in eski genel müdür ve yönetim kurulu başkanı ...'nun da 11.04.2014 tarihinde resmi olarak işten ayrıldığını, Davalı ... firmasının ise yeni Türkiye acentasının davalı ... firmasının oluğunu bildirir duyuru yayınladığını, müvekkil Şirket yöneticilerinin sonradan öğrendiğine göre ... ve ...'in önceden ... firmasının merkezinin bulunduğu Finlandiya'ya giderek sözkonusu fesih ve anlaşmaya hazırlık yaptıklarını, Müvekkili şirketten Mart ayı içerisinde istifa ile ayrılan ... ve ...'ün davalı firmada hemen işe başlamış olduklarının SGK kayıtları ve dosya münderecatıyla sabit olduğunu, ...'nun ise davalı şirketin resmi ortağı ya da yöneticisi olmadığı zikredilmekle beraber davalı şirket ile dolaylı olarak birlikte çalıştığının bilindiğini, zira davalı ... firmasınca yayınlanan internet ilanında "... firmasının Türkiye temsilcisi ... firmasından ... asıl üyelerini yaza veda kokteyl ve yemeğine ağırlayacaktır" bilgisinin açıkça görülebildiğini, ...'nun Davalı şirketin genel müdürlüğüne getirilen ...'e ...com.tr uzantılı e-mail adresinden gönderdiği e-mail çıktısının da dosyaya sunulduğunu, Bilirkişi Raporunda da tespit edildiği üzere, müvekkili şirketin daha önce satış departmanı şefi olan ...'in davalı firmada genel müdür olduğunu, yine müvekkili şirketin üst düzey yöneticilerinden olan ...'ün davalı firmada sigortalı olarak işe başladığını, üstelik her ikisinin davalı nezdindeki SGK kaydının işten ayrılmalarından sadece iki ay içinde başlatıldığını, ...'nun davalı şirketin genel müdürlüğüne getirilen ...'e ...com.tr uzantılı e-mail adresinden gönderdiği e-mail çıktısının dosyaya sunulduğunu, e-mail yazışmalarından aralarında halen bir alt-üst ilişkisinin kurulu olduğunun da anlaşılabildiğini, ...'nun SGK kaydı olmasa dahi davalı ... şirketi ile ticari ya da mesleki ilişki içerisinde olduğunun açık şekilde görüldüğünü, ilk derece mahkemesinin, davacının eski çalışanlarının bir- iki ay içerisinde davalı rakip firmaya geçmelerinin hayatın olağan akışı nezdinde gerçekleşen bir olay olarak nitelendirmiş olduğunu, Müvekkili şirket çalışanları-dava dışı ... firması- ve davalı şirket arasındaki bilgi alışverişinin çok açık bir şekilde tespit edilebildiğini, ... firmasının müvekkili şirket çalışanlarının kaç tanesinin işten ayrıldığı, kalanın da hangi departmanda olduğunu bildiğini, bu konuda anılan şirkete bilgi aktarımı olduğunun da açıkça görüldüğünü, ... şirketinin, sözleşmede belirtilen sekiz çalışandan yedisinin işten ayrıldığını, sadece bir kişinin halen müvekkili şirket nezdinde çalıştığını, bu durum düzeltilmezse 30.04.2014 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sözleşmenin fesih edileceğini bildirir yazısı üzerine sekiz çalışan içinde sözleşmesi halen devam eden (daha sonra davalı firma da çalışmaya başlayan) tek kişi olan ...'ün de istifa edip ayrılmış olmasının yine müvekkili şirket çalışanlarının, ... firmasının ve davalı ... firmasının ortak, koordine bir şekilde hareket ettiğini gösterdiğini, ... firmasının sözleşmenin feshinin geçerli olacağını belirttiği 30.04.2014 tarihinden sadece iki gün sonra Türkiye acentasının davalı ... olduğunu belirten bildiri yayınladığını, bu iki firmanın sözleşmenin feshinden iki gün içerisinde birbirleri ile iletişime geçip acentelik konusunda anlaşmış olmalarının iş hayatının olağan akışına aykırı olduğunu, Davalının cevap dilekçesinde ayrıca (kendisi ile iş ilişkisi olmadıklarını iddia ettikleri) ...'nun beyanlarına da yer verildiğini ve hatta dilekçede ...'nun 03.07.2013 tarihinde ... firması ile görüşmeye değil ... firması ile görüşmeye gittiğinin belirtildiğini, ... firmasının da davalı ...'in temsilciliğini yaptığı şirketlerden biri olarak lanse edildiğini, bizzat olayı iştirak halinde gerçekleştiren kişilerin kendi aleyhlerinde beyanda bulunması beklenemeyeceğinden davalı ve müvekkilin eski çalışanları arasındaki iştirak halindeki eylemlerin kesin delillerle ortaya konulmasının mümkün bulunmadığını, dolayısıyla TTK'nın 55.1/b maddesinde düzenlenen eylemler yönünden ispat imkansızlığının doğduğunu ve madde hükmü tamamen işlevini yitireceğini, müvekkili çalışanlarının işten ayrılmasının, dava dışı firmanın fesih bildiriminin, dava dışı firmanın davalı firmayı yeni acentası olarak bildirmesinin ve müvekkilin eski çalışanlarının davalı firmada çalışmaya başlamalarının tipik olarak TTK'nın 55.1/b bendindeki haksız rekabet halinin varlığına işaret ettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek. kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK'nın 56.maddesi uyarınca haksız rekabetin tespiti, meni ve maddi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Haksız rekabet, TTK'nın 54 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Haksız rekabetin yasaklanmasının amacı, TTK'nın 54/1. maddesinde "Bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması" olarak ifade edilmiş, 2. fıkrada ise haksız rekabet tarif edilerek "Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır" şeklinde belirtilmiştir. Haksız rekabet sayılan bazı durumlar ise TTK'nın 55. maddesinde örnek kabilinden ve sınırlı olmamak kaydıyla sayılmıştır. TTK'nın 56. maddesinde ise; haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimsenin, fiilin haksız olup olmadığının tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını, kusur varsa zararın tazminini talep edebileceği hükme bağlanmıştır. Bu hukuki açıklamalara göre somut olaya gelindiğinde; Dosya içerisindeki ''Acentelik için ... genel şart ve koşulları tarih 1/2011'' isimli belgenin bulunduğu, bu kapsamda ... şirketine ''Acentelik sözleşmesinin feshi ile ilgili ihbarnamenize cevaben'' başlıklı 30/04/2014 tarihli belgenin gönderildiği, söz konusu belgenin ... A.Ş. ve ... arasında imzalanan acentelik sözleşmesinin 28/04/2014 tarihinde ... tarafından feshedilmesi üzerine gönderildiği ve sözleşmenin haksız olarak feshi sebebiyle tazminat haklarının saklı olduğunun ihtar edildiği anlaşılmıştır. Yine dosya içerisinde ... acentesi değişikliğinin yapıldığı ve yeni acentenin ... Ltd. Şti. olduğuna ilişkin 02/05/2014 tarihli yazı bulunmaktadır. Davacı ile dava dışı ... şirketi arasında sözleşme bulunduğu, bu sözleşme kapsamında davacının acente, dava dışı ... şirketinin ise acentelik veren (müvekkil) konumunda bulunduğu, davacı ile dava dışı ... şirketi arasındaki sözleşmenin 21/03/2014 tarihli yazı ile ... tarafından feshedildiği, davalı şirketin tek ortaklı bir şirket olduğu ve ...'in münferiden temsilci olduğu anlaşılmaktadır. Az yukarıda bahsi geçen 02/05/2014 tarihli yazıda, dava dışı ... şirketinin davalı şirketi acente olarak seçtiği şeklinde yeminli tercüman tarafından tercüme edilmiş yazı bulunmaktadır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama aşamasında dosyaya kazandırılan 03/09/2018 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde; dosyaya sunulan sözleşmenin yeminli tercümesinin 8. maddesinde sözleşme kapsamında işleri yapacak personel olarak ... isminin yazıldığı, ancak sözleşmenin orjinalinde böyle bir bilgiye rastlanmadığı, davacı tarafın 2012,2013, 2014 yıllarına ait yasal defterlerinin incelenmesinde; davacı ile davalı şirket arasında ticari ilişki olduğuna dair herhangi bir kaydın davacı şirketin ticari defterlerinde yer almadığının belirlendiği, ancak davacı şirketin ticari kayıtlarındaki dava dışı ...'e ilişkin cari hesap kaydında davacının dava dışı ...'e toplamda 1.212.655,00 TL tutarında fatura kestiği, davalı tarafça dava dışı ...e dava tarihine kadar kesilmiş olan fatura tutarının karşılığının 341.241,48 TL olduğu, dava dışı ... adlı şirketin davacı ile olan sözleşmesini, sözleşmenin 8. maddesinde gösterilen personelin işten ayrılmış olması gerekçesi ile feshettiği, SGK kayıtları incelendiğinde davalı şirkette sadece ... ve ...'ün davalı şirtekette çalıştığı, davacı şirkette çalışan ve işten ayrılan ..., ..., ... ve ...'nun davalı şirkette çalıştığına ilişkin herhangi bir bilginin yer almadığı, ...'in davacı şirketten 2014 yılı Şubat ayında istifa yolu ile ayrıldığı, ...'ün ise istifa yolu ile 2014 yılı Mart ayında davacı şirketten ayrıldığı tespitlerinin yapıldığı görülmüştür. Davacı vekili 06/11/2018 tarihli ıslah dilekçesiyle, dava dilekçesinde 10.000,00 TL olarak talep ettiği tazminat tutarını, bilirkişi raporunda tespit edilen 341.241,48 TL'ye yükseltmiştir. Davalı vekili, 26/11/2018 havale tarihli dilekçesi ile ıslah yoluyla talep edilen miktarın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle zamanaşımı defi ileri sürdüğü, bu bağlamda davalı vekili davacı ile dava dışı ... arasındaki sözleşmenin fesih tarihinin 21/03/2014 olduğu, dolayısıyla TTK'nın 60. maddesi uyarınca bir yıllık zaman aşımının hem dava açılış hem de ıslah dilekçesi tarihi itibariyle gerçekleştiği hususunu öne sürmüştür. İlk daraca mahkemesi zamanaşımı defi hakkında bir karar vermemiş, davayı doğrudan esastan sonuçlandırmış, ancak davalı vekili bu hususu istinaf sebebi yapmamış olduğundan, HMK'nın 355. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf sebepleriyle sınırlı inceleme yapılmıştır. İlk derece yargılaması aşamasında her iki taraf tanıkları da dinlenilmiştir. Sonuç olarak yapılan yargılama neticesi davalı şirket ile dava dışı...arasındaki sözleşmenin davacı ile davalı arasındaki sözleşme feshedildikten sonra akdedildiği, davacı ile dava dışı ...arasındaki sözleşmenin fesih sebebinin davacı tarafından dosya kapsamında ispatlanamadığı, zira davalı şirket tarafından davacı şirket çalışanlarına bir takım menfaatler ve ünvanlar önermek suretiyle bu şahısların işten ayrılmasının sağlandığı iddialarının davacı tarafça ispatlanamadığı, ... ve ... isimli çalışanların davacı şirketten ayrıldıktan kısa bir süre sonra davalı şirkette çalışmaya başlamalarının tek başına haksız rekabet eylemine sebebiyet vermeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. TTK'nın 55/1-d maddesinde "Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendirmek veya başkalarına bildirmek" eylemi haksız rekabet olarak nitelendirilmiştir. Bu bent kapsamında bir haksız rekabetten söz edebilmek için, iş sırrının dürüstlük kuralına aykırı şekilde elde edilmiş olması ve bu sırrın değerlendirilmesi veya başkalarına bildirilmesi gerekir. Bir kimsenin şirkette çalıştığı dönemde edindiği ticari sır kapsamında olan müşteri portföyünü aynı sektörde faaliyet gösteren bir başka şirketteki çalışmaları esnasında kullanması haksız rekabet teşkil edecektir. Az yukarıda bahsi geçtiği üzere dava dışı ...s 'in davacı arasında acentelik ilişkisi bulunduğu, davacı şirketin davasını dava dışı ... ile arasındaki sözleşmenin sekizinci maddesinde yer alan düzenlemeye dayandırdığı, söz konusu düzenleme gereğince adları dava dilekçesinde yazılı olan çalışanların davacı şirkette çalışmalarının sona ermesi durumunda taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin de son bulacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili, bahsi geçen çalışanların davalının yönlendirmesiyle işten ayrıldıklarını ve yine ...'in de yönlendirmeleriyle davalı şirkette çalışmaya başladıklarını ve sonrasında dava dışı ....'in müvekkili davacı ile arasındaki sözleşmeyi feshettiğini, akabinde ... ile davalı şirket arasında acentelik ilişkisinin kurulduğunu iddia etmekte olup bu iddialarını ispatla yükümlüdür. Davacı eski çalışanları ..., ..., ... ve ...'nun davalı şirkette çalıştıklarına ilişkin herhangi bir kayda ve SGK bildirgesine rastlanmadığı, ... ve ...'ün davalının yönlendirmeleriyle davacı şirketten ayrılmış olduğu hususunda somut bir delil bulunmamaktadır. ... ve ... isimli çalışanların davacı şirketten ayrıldıktan sonra davalı firmada çalışmasının davacı şirketi ne tür bir zarara uğrattığının davacı tarafından ispatlanamadığı, ayrıca bu çalışanların davalının yönlendirmesiyle işten ayrıldıkları iddiasının kanıtlanmadığı, davacı ile dava dışı ... arasındaki acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra davalı ile dava dışı ... arasında benzer nitelikte bir sözleşmenin kurulmasının da ticari hayatın gerekleri dahilinde olduğu, anılan yabancı şirketle davacı arasındaki sözleşme ilişkisinin davalının eylemleri sonucu sonlandırıldığı iddiasının kanıtlanmamış olması karşısında, anılan şirketle davalının sözleşme serbestiyeti ilkesi dahilinde kurulmuş oldukları bu ilişkinin tek başına haksız rekabet oluşturmayacağı kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle ve ilk derece mahkemesinin gerekçeleri doğrultusunda, HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılmış olan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harçlarının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 04.11.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK'nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi